ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yeşilçam film müzikleri
-
paul mauriat - el bimbo
ennio morricone - le casse
john barry - florida fantasy
vladimir cosma - sapato rosa
miklos rozsa - el cid
philippe sarde - martini dry
paul mauriat - isadora
leroy holmes - love theme from romeo and juliet
manos loizos - o stathmos
francis lai - rencontre
francis lai - la course du lievre
franco micalizzi - l'ultima neve di primavera
mikis theodorakis - to yelasto pedi
mikis theodorakis - paola
earth & fire - memories
herbie mann - dance of the semites
tangerine dream - betrayal
elias rahbani - ı love you lina
russ case - caeser & cleopatra
tangerine dream - creation
john carpenter - the end
kuş gribi
-
durumun ciddiyetinin farkında olmakla birlikte sinanoba' ya asla gelemeyecegi için kendimi asla tehlikede hissetmeyecegim grip. en fazla beylikdüzü' ne kadar gelebilir. 1 yildir surada oturuyorum toplam 2 arkadasim ziyaretime geldi, kalkip da kus gribi gelirse mevzu cikar.
sözlük yazarlarının whatsapp durum güncellemeleri
-
"hey orada! ben whatsapp kullanıyorum"
evet malım.
korsan böyle giderse albüm çıkmaz
-
bir enstrumanist ve ses mühendisliği öğrencisiyim. ayrıca kompozisyon alanında yüksek lisans için çalışmalarım var. yani sektörden ekmek yahut bok yeme ihtimali fazlasıyla yüksek biriyim. iki saat kadar evvel güngören'de ailemle yaşadığım evime dönmek için kullandığım zincirlikuyu metrobüs istasyonuna, indirimli taşıma kartımda tek bir aktarma ücreti kalmaması ve cebimde para olmamasından mütevellit, levent'ten yürüyerek ulaştım. hak verileceği üzere bu korkunç bir garibanlık hikayesi değil. pek çoğumuz belki haftanın çoğu günü böyle takılıyor bile olabilir, sadece az evvel oldu diye söyleme gereği duydum.
enstrumanistliğimi biraz açacak olursak, pek fazla bilinmeyen bir enstrümanın icracısıyım ve yurt dışında onlarca farklı ülkede onlarca netlabel tarafından yayınlanmış bir de solo albümüm var,
aha da ilk bulduklarımın linki;
http://magyar.walltapper.com/?page_id=410
http://www.bfwrecordings.com/…urgatoryspendulum.php
http://verynicenoise.com/release/vnn-028
devam edeyim, babam oto boyacısı, evin hemen karşısında dükkan. küçükken okumam, adam olmam için kendini örnek gösterirdi. zımpara yapmaktan bütünüyle nasır tutmuş sağ elini ve diğerine oranla daha yumuşak olan yahut öyle sandığı sol elini yüzüme sürter, okumazsam benim de ellerimin böyle olacağını söyleyip dururdu. yaptığım işlere hala akıl sır erdiremiyor. geçenlerde satın aldığım lisanslı albümlere göz atarken kabaca bir hesap yaptım, çoğu underground müzisyen ve grupların kendi piyasasını kurduğu kanada'dan gelme 2500 liralık cd ve kafayı drone, noise işleriyle kırdığımdan ötürü günümüz deneysel müzik sanatçılarının toplamda en az 1000 lira eden plakları var. benim, yani 35 kuruş aktarma ücreti olmayan adamın...
söylediklerime bakılacak olursa bi dolu ajitasyon yapıp, "korsan cd almayın, mp3 kullanmayın, emek hırsızlığı bikbikbik edeceğim sanılabilir. lakin tam tersi, korsan'ı mp3ü çıldırmış gibi savunuyorum. öyle ki netlabel'a beleş yayınlamalarını istiyor, etkinliklerimde kendi albümümü korsan satıyorum.
okuduğum konservatuvara düzenli olarak mezunlar gelip para kazanamadıklarını, piyasanın battığını, iş yapamadıklarını yahut çok ucuza bir yerlerde çaldıklarını büyük bir patırtıyla anlatıyorlar. kendine has duruşu, icrası olmayan ya da üretim, yaratım, fikir eserleri sergilemeyen bu tiplerin her birinin altında araba var, halk oyuncusunun bile... bir ekmek kapısı olarak tahayyül etmediğim müzik işi üzerine tahsil yapan bu insanların açgözlülüğünden tiksiniyorum ki az biraz sesi, duruşu güzel diye albüm yapılan kişinin zırlamasına hiç tahammül edemiyorum. toplumumuz müzikle ilgilenen kişinin lüks içinde yaşaması gerektiği gibi fantastik yargılara sahip. eğer geçmişte değilse bile şimdi böyle olmalı; herkes bazen aktarma ücretinden yoksun kalıp yürümeli.
korsan böyle giderse albümler daha az çıkar, giderek daha da azalır, giderek daha da, giderek... ancak çok iyi, çok kitleli müzisyenler sayıları binlerle ifade edilen kalabalıklara konser verebilecektir. öyle de olmalı zaten! kendisini yere göğe sığdıramayan kof starların açgözlülüğü ile körüklenen müzik piyasası maddi kaygılardan arınmış gerçek seslere kalır böylece.
ben, yani garip gureba bir çalgının icracısı, ses mühendisi adayı, kendi albümünü bedava dağıtan sanatçı, boyacının oğlu, bazen otobüs biletine para bulamayan adam... 2 tb üzerinde illegal mp3 var harddiskimde, gelin tutuklayın beni!
sitede oturan basketbol seven kıvırcık ergen irisi
-
"olum t-mac 'in yeni ayakkabısı çıkmış" benzeri üçüncü kişilere bir şey ifade etmeyen cümleleri sıklıkla kurduğu gözlemlenmiştir.
yıllarca yetiştirilen elemanın işi bırakması
-
bu ülkede on yıllarca sömürülen, günde 16 saat hayvanlar gibi çalışıtırıp 2 kuruş ekmeğe muhtaç edlien, sonrasında sırf patron istediği diye kapının önüne konan milyonlarca insan varken japonya ile karşılaştırılmasına oldukça güldüğüm beyanat. japonya'daki işçi özlük hakları ve hayat standartları türkiye'de olsa hiç kimse işini bırakmak istemez.
edit: imlâ
yalnız yaşadığı halde her gece çay demleyen insan
-
yine de yalnız yaşadığı halde 3 çeşit yemek yapan insan değildir. porsiyonları küçük yapıyorum tabi. ama bazen kendi kendime 'pff kabak mı bu, istemiyorum ya, soteden yerim sadece' dediğim oluyor, ulan sen yaptın kabağı amk niye yemiyosun. harbiden. bazen hem kola hem ayran hem bira alıp dolaba koyuyorum mesela, yemek vakti gelince de 'hmm hangisini içsem acaba lan çok kararsız kaldım fanta yok mu amk' diye düşünüyorum. ben reçeli hiç sevmem, yemem de. 40 yıl reçelsiz yaşayabilirim, o derece. ama geçen gün reçel aldım iki kavanoz, dolaba koydum arada bir gözüme çarpsın da 'bu reçellerin ne işi var burda' diye sinirleneyim. hehe.
emniyet kemeri takmam göğüslerim çıkıyor diyen kız
-
oy utanmasını sevdiğim, kazada kafası patlayıp beyni camdan dışarı fırlayınca daha da güzelleşecek canısış.
little caesars
-
kezban olana hakikaten kezban derim de bence burada alenen taciz var. tacizin taciz olabilmesi icin illaki adamin "senin uzerine getirdigim karisik pizzadan dokup yalamak istiyorum" demesi gerekmiyor. sen is iliskisi icinde bulundugun bir insani, istemedigi halde, numarasini izinsizce kullanarak rahatsiz ediyorsun. bu rahatsizlik durumu tacizdir. olay bu. bak, kapida verir kiz numarasini sana, eyvallah derim. ama bu sekilde yanlis bir hareket. kezo falan diyip elemani savunmanin mantigi yok.
26 ocak 2015 new york kar fırtınası
adnan hoca ile fethullah hoca arasında kalmak
-
adnan hoca ile ortam, fethullah hoca ile kariyer yapılır.
tercih meselesidir