ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
güzin abla'ya mektup örnekleri
-
ben 38 yasinda, kimya ögretmeni bir genç bayanim. üç ay kadar önce
kismetim açildi ve iyi niyetli bir gençle tanistim. geçen hafta da nisanlandik. mutluluktan uçuyordum ki dün laboratuarda korkunç
bir sey kesfettim.nisanlimin bana aldigi yüzügü denemek için civaya attim ve maalesef yüzdü. halbuki saf altinin özgül agirligi civaninkinden fazla, yüzügün batmasi gerekirdi. demek bana aldigi yüzük saf altin
degil, öyleyse sevgisi de saf olamaz. simdi ben bu civayi nisanlimin yemegine koyup bu isi bitirmeyi düsünüyorum,
ne dersiniz?
güzin abla' nin cevabi :
arsimet'in hayatiniza her yönüyle vakif oldugu anlasiliyor. yalniz
yüzey gerilimini hesaba katmamissiniz, civanin yüzey gerilimi
suyunkinden çokdaha fazladir, böylece kendinden agir cisimleri de, kaldirabilir, çünkü o cisim batarken ortaya çikartacagi yüzey için
harcamasi gereken enerji, kendi potansiyel enerjisinden fazla olabilir. ayrica civanin saf olmama ihtimali de var, o yüzden ani kararlar vermeyin derim.
*
adamın biri denize düşmüş batmamış neden
-
(bkz: teneffüste entry giren liseli)
debe edit:
(bkz: 13 mayıs 2014 soma maden ocağı patlaması)
yarın 1.yıldönümü.
unutmayalım, unutturmayalım.
dünyanın en mükemmel üçlemeleri
-
bilgisayar-internet-yalnızlık
bunlar ateist bunlar zerdüşt
-
çok mu zor be bir düşün. senin yaşadığın ülkenin %90 nı ateist olsa.
cb ''bunlar müslüman'' dese ne hissedersin acaba. topluluğa sırtını dayamak ne kadar kolay. bunu bir müslüman olarak yazıyorum.
binali yıldırım'ın aydınlandığı an
-
bugün fox tv'deki canlı yayında yaşandı. davutoğlu'nun kim tarafından görevden alındığını, "benim tercihim değildi" dediğini bilmeyen yıldırım, ismail küçükkaya'nın kısa bilgilendirmesi sonucunda büyük bir aydınlanma yaşadı.
izliyoruz: https://twitter.com/…vots/status/851356717854199808
yurt dışında hasta olmak
-
aids hastalığının gripten çok rastlandığı bir afrika ülkesinde, mezbahaneden bozma bir hastanede neredeyse kemiğine kadar ayılmış ayak parmağınıza 14 dikiş atılırken "ben buradan sağ sağlam çıkarsam daha bana havada karada ölüm yok" düşüncesini beyninizin her kıvrımında hissetmektir.
adamlar grip diyor, ateş diyor lan ahahaha.
geçmiş olsun ponçikler.
sınavda 7 ek kağıt isteyip 5 puan almak
91 yaşında sevgilisi olan 31 yaşındaki adam
-
adam arkeolog.
sevgilinin ev arkadaşının sevgilisinin ev arkadaşı
-
eger sevgiliniz ile ev arkadasi iseniz bu kisi tam olarak sizsiniz. eger sevgiliniz ile ev arkadasi degilseniz bu kisi kim bilmiyorum. eger sevgiliniz yoksa ne diye boyle seyler dusunursunuz onu da bilmiyom amk.
kulaçtan metreye geçince bir gecede kısa kaldık
-
yine atatürk'ün sebep olduğu bir başka facia. mezar taşlarını okuyamaz hale geldik, yarım metrelik boyumuzla dedelerimizin mezarlarına yetişemedik on yıllar boyu!
sonra uzun adam geldi, o uzun olunca biz de uzun sayıldık ve ayrıca adam çok müslüman dolayısıyla dünya lideri ve oyları hak ederken hırsızlık yapmasına göz yummalıyız çünkü o müslüman ve uzun ve dünyanın en lider lideri.
tanım: orijinali yinyangyo'ya ait olan espri. ben sadece başlığı doldurdum.
rize halk kütüphanesi'nin 2900 kitabı satması
-
türkiye'nin en geri kalmış illerinden birinde yaşanan tarihi bir olay. hurdacıya kitap satmak?
ayrıca olaya itiraz eden duyarlı vatandaşımız da hurdacının "dilediğiniz kitabı ücretsiz alabilirsiniz" teklifi üzerine bir şey dememiş ve 115 kitabı alarak, köşesine çekilmiştir.
aynı şehirde playstation ve internet kafesi olan abime, arada bir yardım ediyorum. kafede satılan meyve suyu ve kola kutularını, yeri geldiğinde çöp kutusundan topluyoruz. biriken kutular hurdacıya satılıyor ve ilçe ilk ya da orta okulları kütüphaneleri için kitap alınıyor. çok sayıda kitap alınamıyor belki ama, kafede öyle bir geri dönüşüm bilinci oluşmuş ki, eskiden kutuları bize vermeyip, çöpe atan müşteriler, şimdi çöpten kutu çıkarıp, biriktirdiğimiz kutuların arasına koyuyor. çünkü o okulların kitaplara ihtiyacı var.
edit: müşteriye masa açıyordum.* devam edeyim. kafede bir ara kağıtları da ayrıştırmaya çalıştık. trabzon'da bir geri dönüşüm şirketiyle görüştük. tonuna 40 lira mı ne vermişlerdi. hatta iyi niyetimizden dolayı da "madem hayır için yapıyorsunuz, hurdacılar daha çok verir, gidin hurdacılara satın" demişlerdi. hurdacılar da bir ton kağıt için 60 tl vermişlerdi. daha sonra kağıt, ayrıştırması zor olduğu için, bıraktık. gel gör ki, okul kütüphanesine bir tane daha kitap girsin diye uğraşırken, il kütüphanesinden hurdacıya kitap satılıyor.
kitaplar geçerliliğini kaybetmiş, bilmem üstünde sscb yazıyormuş, yok deformasyon olmuş, bilmem basım tarihleri eskiymiş gibi salakça bahaneler üretilemez.
sürekli böyle boktan meselelerle gündeme gelen şehrimizin, sokakları torbacıyla dolu. 15-16 yaşında çocukların uyuşturucu batağına düşmüş. bunları nasıl kurtarabiliriz diye düşünüp, gençleri sanata, spora, kültür etkinliklerine yönlendirmek ya da kütüphaneleri daha da modernleştirip, gençlerin ilgilisini çekmek yerine, şu kitapları satalım, ne de olsa kimse okumuyor mantığıyla hareket etmek ve buna da "zaten kitaplar eskiydi, ben sosyal bilimciyim" diyerek alkış tutmak, maalesef bu şehrin daha da boktanlaşmasına neden olacaktır.