hesabın var mı? giriş yap

  • pozisyonun efsane oluşunun sebebi hareketin sertliğinden değil, kaleye 3-5 metre mesafeden tam şut çekecek iken arkadan gelen karatecinin yaptığı hareketin hakem tarafından oyun kuralları içerisinde kabul edilmesindendir.

  • ne deseydi, mahmut tarafından mı atıldı deseydi. tam bir gerizekalılık örneği,
    dünya kupalarında en hızlı gölü, akp milletvekilliği de yapmış olan "hakan şükür" atmıştır.
    beni de değiştirsinlet bakalım

  • terör örgütleriyle vatansever kemalistlerin adını aynı cümlede geçirmeden önce bir ağızlarını çalkalasınlar. kemalistleri kimse kandırmadı, kemalistler kimsenin adamı da olmadı, "ne istedilerse" vermediler de... kemalistler hep, "söz konusu vatansa, gerisi teferruattır." dediler, vatanperverlikten bir adım geri gitmediler. o yüzden, beylik laflar etmeden önce gitsinler bir ağızlarını çalkalasınlar.

    ne dediğini bilmeyenlerin ayrımcı yazısı. (bkz: ajan provokatör)

    edit : gg.

  • son durak derken mecidiyeköy-bakırköy hattındaki son duraklardan bahsetmiyorum şüphesiz. misal taksim-hürriyet mahallesi hattı olabilir, yani bu hattaki merkezi değil de çevredeki durak (merkez-çevre ilişkisine de bir atıf yapmış olum gördüğünüz üzre, ne çakalım) ne diyorduk, eğer o mahalleden değilseniz enterasan bir deneyimdir. durakta üç kişi filan beklersiniz misal, otobüs gelsin diye. ya da gittiğinizde otobüs vardır ama öyle kendi halinde parketmiş duruyordur. anlarsınız, o otobüse bineceksiniz. duraktaki küçük kulübede şoför otururur tek başına. ya da bir iett görevlisi daha olur en fazla. neyse şoför bakar ki durak ufaktan kalabalıklaştı, kalkar kapıyı açar, millet üşümesin otursun diye sonra yine kulübeye döner hat saatini bekler. sonra kulübede sıkılır mı artık ne olursa, yine kalkar, şoför koltuğuna oturur, orada bekler kalkış saatini. o ara şoförle önlerde oturan mahalleli iki üç kişi arasında küçük bir sohbet döner, bu ne soğuk gibilerinden. şoför baya dost canlısıdır bu aşamada. durup durup ara gaz verir, otobüsün kapısına gelip "ne zaman kalkacak, bilet alıp geleyim" diyenlerle söyleşir. bu arada kapısı açık bekleyen otobüste oturan üç beş kişi bu sefer kendi aralarında bir sohbete başlar, küçük bir kasaba garı havası oluşur. neyse efenim sonra kalkar otobüs, durklardan yolcu ala ala. osmanbey'e geldiğimizde otobüs tıklım tıklım olmuştur. yolcular artık birbirini tanımamaktadır, şoför asabileşmiştir, sanki kasabadan büyük şehre gelinmiştir on dakikada. "aynı otobüs mü lan bu?" diye düşünmeden edemez insan arkalarda bir yerde otururken.