hesabın var mı? giriş yap

  • adam uğraşmış, help turkey paylaşımlarına katılmış, hangi ülkenin basınısınız diye tepkisini göstermiş.

    tamam bir zamanlar yalıyordu ama arkadaş, insanların hiç mi fikri değişmeyecek? her şeye de ezbere rüzgarın terse eseceğini anladığı için döndü vs. diye yapıştırmayın, derin bağlantıları olan siyasetçi, gazeteci vs. değil ki bu adam, müneccim boku da yemediyse böyle bir şeyi "bilmesi" mümkün değil.

    benim iktidara gram laf ettirmezken bugün oturup benle fox haber izleyip beraber söven akrabam var. size bir haberim var ama cidden insanların fikirleri, sempati duyduğu parti değişebiliyor.

    istiyorsunuz ki kimsenin fikri değişmesin, ama akp'nin oyları azalsın. komik gibisiniz.*

  • başlık: 31 çekerken fantezi söyleyin lan

    entry: ayni kadinin yasini yukselt ve dusur. mesela 10 yas ekle, bi daha hayal et. 5 yas cikar, tekrar hayal et. boyle boyle aritmetik islemlerle farkli kadinlar hayal etmek yerine ayni kadini tekrar kullanabilirsin panpa.

    buna cevreci 31 i diyoruz

    (bombacı fıkrı ?, 14.06.2011 11:31)

  • arkadaşlar olayın yaşadığı mahallenin 2 sokak altında oturuyorum. cinayeti yapan kişiyi tanıyorum burdaki parkta hep takılırdı. sık sık hap, madde kullanırdı. annesi de yatalaktı ayrıca. aynı binada oturan komşuların yüzlerine bakınca o gece o binada yatmanın vereceği psikolojiyi hissettim. ayrıca çocuk hastaneden bir gün önce çıkmıştı.

  • ezilerek can verdiklerinden bu gezinti alışkanlıkları içime dert olan yumuşakçalar ahalisidir.

    bu onları sevmemle ilgili olsa gerek.
    bi kere harika bir kabuğa sahipler. ün yapmış onca deniz-okyanus kabuklusundan farkları yok. ne olmuş sanki karada yaşıyorlar...biz de karada yaşıyoruz.
    böylesine hor görülmeleri, göz ardı edilmeleri, popüler olmayışları senelerdir beni düşündürür. sevilmeleri, değerli olmaları için illa nadiren rastlamak, zor ulaşmak mı lazım, neslinin tükenmesi mi lazım.neyse...
    gelelim gezinti mevzusuna.

    bu hayvancıklar, kupkuru bi kaldırımda nasıl sürünsün de gitsin, sümük mü yetişir kupkuru yollara. ha olmaz değil tabii olur da, bedava baldan tatlı demişler, anladığım kadarıyla, zeminin ıslak olması, onlar için bir nevi bedava yakıt yani gazlayıp çıkma nedenleri ortalığa...bu nedenle yağmurlu havalarda, bir sürü sümüklüböceği, bağını bahçesini toprağını bırakmış, kaldırımlarda giderken görüyoruz.

    ben bu sevgili böcüklere basmamaya çalışanlardanım, ezilme ihtimali yüksek olanları alıp kenara koyuyorum lakin onlar yine çıkıyorlar kaldırıma, illa gel beni ez.
    üstelik topla topla bitmiyor.
    bu duruma sinir oluyorum, bana kalırsa yaptıkları yanlış, yağmurda insanların arasına fırlayıp romantizm olmaz, macera ve adrenalin için de fazla riskli.
    belki ben bile görmeyip eziyorum bir kaçını ve haberim bile olmuyor…
    acaba onların ezildiklerinden haberleri oluyor mu? umarım hemen ölüyorlardır.
    çılgın yaratıklar.

  • toyota türkiye ceo’su ali haydar bozkurt salgın döneminde çalışanlarını yüzüstü bırakmayacaklarını belirterek, "bir yıl araç satmasak da maaş ödeyeceğiz, kimseyi işten çıkarmayacağız, devlet desteğini de ihtiyaç sahiplerine bırakacağız” dedi.
    böyle patronlar da var işte, kendisini tebrik ediyorum.

    kaynak

  • yan apartmanımızda gerçekleşen durum. resim

    olayı şöyle özetleyebilirim.

    o binanın tam arasından bir dere geçer. resim itfaiye ters istikametten geldiği için karşı yakada kalıyorlar. bundan dolayı baya zaman kaybı yaşanıyor. olayları canlı canlı izlerken itfaiyecilerin ne kadar büyük aptallık yaptıklarını yazmadan rahat edemeyeceğim. isterlerse hakkımda soruşturma başlatsınlar.

    1: ters istikametten geldikleri için 7- 10 dakika arası bir gecikme yaşanıyor

    2: tam teşekküllü 3 itfaiye arabası gelmesine rağmen branda açılmıyor

    3: ilk etapta branda açılması gerekirken o aptal ekipler merdivenle müdahale etmeye çalışıyor.

    kadın daha ne kadar dayanabilir ? itfaiye geldikten sonra o yangın gözlerimin önünde 30 dakika sürdü. daha henüz kadın atlamamıştı. yani bu beceriksiz itfaiye ekibi 20-25 dakika içerisinde bir branda açamadı. bana göre bu cinayetti. ne eksik ne fazla abartmadan yazıyorum. zaten o mahallede yaşayan insanlar bu duruma katılacaktır. tamamen koordinasyon hatası başka bir şey değil.

    yer: mezitli / viranşehir mahallesi

  • ileri demokrasi: iki ineğiniz varsa birini sözlüğe salın kemalizm hakkında atıp tutsun, diğerine kefen giydirip karşılamaya gönderin.

  • 2020 yili itibari ile tamami ile kendi kaynaklarini kullanarak bu motoru uretebilen sadece dort tane ulke var.

    bunlar
    fransa,
    abd,
    birlesik krallik
    ve
    rusya.

    diger ulkelerin hicbiri bu isi kendi baslarina yapamiyor. almanya 2. dunya savasi oncesinde bu listedeydi hatta ilk jet motorunu ureten de almanya'dir fakat giristikleri anlamsiz savasi kaybetmeleri ile birlikte bu olanak ellerinden alinmistir.

    hani yerli ucak .vs. diye bahsedildiginde konusulan sey motorlar disindaki parcalardir. motorlar icin pasa pasa, elin mahkum bu dort ulkeden birinin sirketlerine gideceksin, kacisin yok.

    bunlarin hepsinden ayni anda ambargo yemeyi becerebilecek bir stratejik derinlige sahipsen o "yerli ucak" ic politika malzemesi olmaktan oteye gec(e)mez.

    duzeltme: north downs ek gonderdi, 2020 itibari ile japonya da bu listeye girdi.
    ek: "peki cin ne durumda?" diye bircok mesaj aldim. cin'in henuz jet motoru uretebildigine dair bir kayit bulamadim, rus dizaynlarinin uzerinde oynayarak teknoloji gelistirmeye calisiyorlar ve oldukca ilerlediklerine de eminim. kopyalama konusunda bu kadar yetenekli ve bu kadar olanaga sahip bir ulkenin bile henuz tum bunlara ragmen bunu basaramamis olmasi da size konunun zorlugu hakkinda bir fikir verebilir.

  • kimse büyük konuşup yazar arkadaşa akıl vermesin bence. bu kalp öyle bir orosbu ruhlu ki kilitlendimi boku yiyorsun. kendini kandırıp türlü türlü bahaneler ile avutuyorsun.

    çok geçmiş olsun kardeşim inşallah tez zamanda düşündüklerin ya da iç sıkıntın yanlış çıkar.

    lütfen güzel sevenler üzülmesin allahım, bu gece sana dua edeceğim

  • ucak kapisinin tasarimi ve fizik kurallari havadaki ucagin kapisinin acilmasini imkansiz hale getirmektedir. oncelikle, ucak yukseldikce disaridaki havanin basinci azalacaktir. deniz yuzeyinden 5.500 metre yukseklikteki havada oksijen molekulleri cok seyreldiginden, insan vucudu yeterince oksijen alamayip kendinden gececektir. bunu engellemek icin ucagin icindeki basinc deniz yuzeyinden yaklasik 2.400 metre yuksekteki kosullara denk olacak sekilde ayarlanir. modern ucaklarin ucusu ise deniz yuzeyinden 10.000 metre yuksekte seyreder. o yukseklikte tipik ucak kapisinin uzerindeki basinc yaklasik 11 tona esittir. en guclu insanin yerinden kimildatabilecegi agirligin 500 kilo civarinde oldugunu dusunursek fizik kurallarina gore basinc farki dolayisiyla kapinin itilerek acilmasi imkansiz hale gelecektir. ayrica, ek onlem olarak, ucak kapilari ice gelen kismi dis tarafina gore biraz daha genis olacak sekilde, yani sanki lavabodaki tikac gibi dusunurseniz, iceriden disariya dogru acilamayacak bicimde yapilmistir.

    ancak, ucagin yolcu kapisinin acilmasi durumu disinda, govdesinde bir delik acilmasi, ya da bir pencere caminin catlamasi gibi durumlar cok ender de olsa imkansiz degildir. yakin gecmiste, 2018 yilinda amerika'da meydana gelen bir kazada, ucagin motorundan kopan bir parca bir pencerenin camini kirmis, ortaya cikan ani basinc farki vakum etkisi yapmis ve pencere kenarinda oturan yolcuyu disariya cekmistir. diger yolcularin cabasiyla cam kenarindaki yolcunun vucudu kismen iceride tutulabilmisse de aldigi yaralar olumcul olmustur.

    benzer sekilde, 3 mart 1974'de fransa'da meydana gelen thy ucagi kazasinda, tam kapatilmayan kargo kapisi, yolcu kapisina benzer bir tasarima sahip olmadigindan, kargo bolumune maksimum yer kazandirmak amaciyla disa dogru acilacak sekilde tasarlandigindan, tam kilitlenmedigi icin patlayarak acilmis ve ucagin icindeki 346 kisi hayatlarini yitirmislerdir.

  • 4 kür aldığım kemoterapi( akıllı ilaç) 1 ay kadar nefes almamı sağladı. dayanılmaz karın ağrılarım geçtiği için, aldığım kemoterapiyi bir kez olsun kendime dert etmedim.
    tedavi bittikten sadece bir hafta sonra ağrılarım tekrar başladı. bunun ne anlama geldiğini biliyordum, işe yaramadı.
    yapabilecek hiçbir şeyim yoktu, oturdum ağladım. hıçkıra hıçkıra ağladım. elbet bir çaresini bulacaklar. teşhis konulana kadar 2 ay bu ağrıları çektim, ellerimi ısırdığımı, uluduğumu biliyorum. bir kez daha katlanabilir miyim? çok korkuyorum. çaresizliği yaşamayan bilmiyor, bazen kendimi çok çaresiz hissediyorum. ne dua edecek bir tanrım, ne de oturup anlatabileceğim bir insan var. herkesi kendimden özenle uzaklaştırdım, çünkü çoğu bana "tabuta girmişim" gibi davrandı. sorun değil, kanser, adı bile korkunç. evimi kapattım, anneme taşındım. yanında hep güçlü durmaya çalıştım.
    bugün gidip balkonda sessizce ağladım.