hesabın var mı? giriş yap

  • bir tarafta furkan varsa diğer tarafa hiç bakmadan direkt olarak hak vereceğim için büyük olasılıkla olmayan ayar.

  • karşı cinsten istediği ilgiyi elde edemeyen erkeklerin kafalarında yarattıkları bir savunma mekanizmasıdır. şu cümleleri duyarsınız genelde, "kızlar şöyle böyle erkekleri tercih ediyorlar, efendi iyi erkek yalnız kalıyor" gibi. başarısız olduğumuz konularda sorumluluk almak yerine başkalarını suçlamak daha kolay oluyor. bunları kendimden biliyorum açıkcası, böyle düşündüğüm ve davrandığım çok oldu.

    şikayet etmek, birilerini suçlamak hiçbir şeyi çözmez. bu hava durumuna kızmaya benziyor, hava soğuk diye tepki gösterince hava düzelmiyor. bu sendromdaki insanların farkındalık kazanmaları gerek yani mesela kadınların ilgisini neden çekemediğinin cevabını dürüstçe kendinde bulabilmelisin, kendini tanımalısın, sonrasında mental olarak güçlenmeleri ve kendi eksiklerinin, sorunlarının üstüne gitmeleri gerekiyor. ancak çoğu kişi bunları pas geçecek, mental sorunlarımız fiziksel sorunlar kadar açık olmuyor, büyürken de ruh sağlığımız konusunda eğitilmiyoruz.

  • türk telekom teknoloji genel müdür yardımcısı yusuf kıraç beyefendi hazretlerine ait bir söylem. dünyada hız sıralamasında 102'nci sırada yer alan ülkede hizmet veren bir ıss'nın genel müdürü böyle bir açıklama yapıyor.

    yusuf bey'e göre internet yavaş değilmiş, kullanıcılar yavaş interneti tercih ediyormuş. hepimiz saykoyuz, eziyet çekmeyi seviyoruz, o yüzden hızlısı varken yavaşını tercih ediyoruz. aslında bu yaptığı tam bir laf ebeliği. gerçek ortada kabak gibi dururken adam çok güzel olayı kullanıcı tercihi olarak bize yıkmış.

    o zaman bundan sonra şöyle diyelim; türkiye'de internet çok pahalı. ona da bir laf bulursunuz siz.

    haberin linki burada

  • oldukça ilginç bulduğum bir nlp tekniği. öncelikle kısaca nlp nedir ona değineceğim. nlp'nin açılımı "neuro linguistic programming", yani beyin dili programlaması. "nlp 1973 yıllarında henüz bir öğrenci olan dr. richard bandler ile linguistik (dilbilim) profesörü olan john grinder’in milton erickson, virginia satir, fritz perls, gregory bateson gibi zamanın en büyük terapist ve dilbilimcilerinin zihin süreçlerinin modellenmesi yoluyla ortaya çıkmıştır."* oldukça tartışmalı bir yöntem olsa da bundan fayda sağladığını söyleyen pek çok kişi ve uygulayıcı var. nlp'nin amacı kısaca; düşünmeden yaptığımız zihinsel kodlamaları olumlu yönde yeniden programlamak. çapa atma tekniğinin de bu amaçla oluşturulmuş oldukça etkili bir teknik olduğu iddia ediliyor. şahsen ben nlp'ye her ne kadar şüpheyle yaklaşsam da, katıldığım bir seminerde bu teknikle kaydettiği ilerlemelerden bahseden eğitmeni dinlerken "keşke olsa böyle bir şey" diye düşünmüştüm. o yüzden burada da bahsetmek istedim.

    pavlov'un köpeğini bilirsiniz. şartlı refleksler üzerine yapılan bu çalışma, nlp'nin çapa dediği uyarıcıları inceleyen ilk çalışmadır. çapa atma tekniği, çağrıştırma ya da çapalama (anchoring), kişinin olumsuz duygularını olumlu duygulara çevirmeye yarayan bir teknik. olumsuz bir hissin kişiyi engellediği bir anda, olumlu bir uyarıcıyla bağlantı kurması sağlanan kişinin içinde bulunduğu olumsuz ruh halinden sıyrılması hedefleniyor. bu da önceden atılmış bilinçli çapalarla yapılıyor. çapalar aslında hepimizde olan görsel, işitsel, tensel, koku kaynaklı ya da bunlar gibi etkenlerle açığa çıkan uyarıcılar. örneğin kaybettiğimiz birinin parfümünün kokusunu aldığımızda oluşan o buruk his bir çapa ya da bize çocukluğumuzu hatırlatan pokemon kartlarını gördüğümüzde içimize dolan mutluluk da bir çapa fakat bizim kontrolümüzde oluşmamış, bilinçdışı çapalar bunlar.

    çapalar iki şekilde oluşuyor: duygusal yol ve zihinsel yol. bir çapanın duygusal yolla oluşması daha kolay, bazen tek sefer bile yetiyor. yine sevdiğiniz insanın kokusu örneğini vereceğim. bir sefer aldığınız bu koku, her duyduğunuzda size onu hatırlatır. zihinsel çapa biraz daha farklı ve uyaran haline gelmesi için tekrar etmesi gerekiyor çünkü içinde duygu barındırmıyor. buna örnek olarak da reklamlar verilebilir. örneğin kola gördüğümüzde aklımız direkt coca-cola'nın o kırmızı beyaz şişesine gidiyor ya da bir şarkı, eğer bir reklam müziği olarak kullanılmışsa bize o reklamı hatırlatıyor. örneğin reklam müziği yazar yazmaz benim aklıma anında yıllar öncesinin "derimod" reklamı geldi: "ben erkeğimin hangi halini, ben erkeğimin hangi halini, ben erkeğimin derimod halini severim." kim yalın'ın bir şarkısını duyunca cornetto'yu hatırlamaz ki?

    peki kontrollü çapa nasıl atılır? bir örnekle ilerleyeceğim, bu katıldığım seminerdeki eğitmenin verdiği örnekti aynı zamanda ve çoğu kişinin muzdarip olduğu öz güven problemiyle alakalı olduğu için ilgi çekti. diyelim ki topluluk önünde bir konuşma yapmanız gerekiyor fakat siz çok heyecanlısınız; topluluk karşısında titremeye başlıyor, kekeliyor ve kendinize engel olamıyorsunuz. bu sorunu aşmak için çapa atma tekniğine başvurduğunuzda, çapayı atacak olan kişi sizden öncelikle kendinizi en fazla öz güvenli hissettiğiniz bir anınızı düşünmenizi istiyor, böyle bir anınız yoksa da varmış gibi kurgulamanız sağlanıyor. siz bu anıyı gözünüzde sanki şu an yaşıyormuş gibi canlandırırken, öz güveninizin zirveye ulaştığı o doruk noktasında, çapayı atan kişi vücudunuzda önceden belirlenmiş (örneğin kol) bir yere dokunuyor. daha sonra sizden bunu aralıksız olarak belli bir süre, bir hafta, kendi kendinize tekrarlamanız isteniyor. doğru anıyla çalıştığınız takdirde çapayı atmış oluyorsunuz ve ne zaman topluluk önünde konuşurken kendinizi tedirgin hissetseniz, çapa atarken dokunduğunuz yere dokunarak iyi hisleri çağırıyorsunuz. bunu bir uzman yardımıyla değil, kendiniz de yapabilirsiniz. aynı zamanda olumsuz bir çapayı da benzer yollarla olumlu bir çapaya dönüştürebileceğinizi söylüyor nlp uzmanları. bunu da önce kendinize olumsuz çapa atıp sonra attığınız olumsuz çapanın üzerine olumlu çapa atarak yapıyorsunuz.

    *https://www.psikoaktif.com/nlp-izmir/

  • salı günü masumlar apartmanı, çarşamba günü sadakatsiz/masumiyet, perşembe günü camdaki kız, cuma günü kırmızı oda var. her birisi boktan hayatların dizisi. en masum olanında, üç dört kişinin evli olmasına rağmen farklı iki kadından çocuğu var.

    diyelim bunlardan kaçtınız, çukur var, maraşlı var. edho var. daha yeni yayından kalkan ramo vardı. arıza vardı.

    bunlardan da kaçtınız. kuruluş osman var. selçuklu var. herkesin hain olduğu abdulhamid var.

    arkadaş bu ülkede bir tane komedi dizisi olmayacak mı yahu? ekmek teknesi kıvamında bir aile dizisi çekilmeyecek mi? leyla ile mecnun absürtlüğünde bir komedi gelmeyecek mi? beğenmediğimiz yalan dünya ayarında bir komediye bile hasretiz şu an.

    herkesin, psikolojik problemlerle dolu boktan hayatlarını bize empoze etmek zorunda mısınız? ben haftanın her günü tv ekranında farklı bir iğrenç hayatı görmek zorunda mıyım? bir ülkenin ekranındaki tek komedi yapımı güldür güldür olabilir mi ya?

    emeği geçen herkese yazıklar olsun.

    edit: son cümle yumuşatıldı.

  • 500 liralık alışveriş yapmak demek isterdim. keşke sadece yapmakla kalsaydı. bu alışverişi bir de kredi kartındaki birikmiş puanlarla ödemek. detay istediniz buyrun, ama pek ufak değil.

    edit: entry arada oylanıyor, komik oluyor. enflasyon çok. olayın geçtiği sene, 2009'dur. şimdi yumurta, peynir, yoğurt falan alıp, 500 tl veriyoruz. şimdinin 5000'i falan herhalde ne bileyim. para algımı komple kaybettim. ama çoktu ya o zaman için. edit gereği duydum yemin ediyorum. hiç unutamıyorum. 2009'daki mağaza, levis'tı.

    edit 2 : sene 2024. bi tane dandikten ayakkabı aldım diye kartıma 250 tl bonus gelmiş. trendyol milla'da bi tane dandik gömlek 500 tl olmuş. ilk editim ne zaman hatırlamıyorum. çok zenginlik hatırlıyorum. hani şey zenginliği, köprüden geçerken "ya arkadaş bu evlerde kim oturuyor...." diye sorgulatan zenginlik. işte tam da o zenginlikti. 2009'da onlara geliyordu 500 tl puan.

  • yil 2005, sahne soyle:

    gunlerdir acik bulunan winamp, azimle playlistin assagilarina ulasmis ve tarkan calmaya baslamistir. uzun zamandir tarkan dinlenmedigi farkedilir ve sevince bogulunur, bu bir sevgi olayidir, ercandir. o sirada sessiz sedasiz yemegini pisiren meksikali ev arkadasi mirildanmaya baslar. ben tam "ulan ese, ilk defa duydugun sarkiyi ne diye mirildanirsin" diye kontra-mirildanirken, binlerce kisinin saskin bakislari arasinda bagira cagira sarkiyi soylemeye baslar. bir taneyle de kalmamis namussuz, degistirdikce soyluyor. korku filmi gibi, donup "birader sen de yemek istiyon mu" demesine ramak kalmis. meger tarkan zamaninda meksikada meshur olmus, pek cok kisi bilirmis, o kadar cok calmis ki adamin yillar sonra bile aklinda kalmis.

    yil 2006, takriben iki saat once:
    los angelesin ciks mekani sunset strip'te geziniyoruz. geziniyoruz derken ortamlara akmiyoruz, hasta yatagindan kalkmisiz, gece yuruyusu yapiyoruz pijamayla terlikle filan. diger herkes bildigin britney spears modunda, rukusluk had safhada. trafik de sikisik, neredeyse hepsi luks olan arabalardan yoldakilere ve civar mekanlardakilere laf atiliyor, iki adimda bir polisler birini kelepcelemis goturuyor, boyle cilgin bir ortam var. iste bu sirada, gananin gsmhsine esit degerde oldugunu tahmin ettigim bir arabanin butun camlari ayni anda iniyor; artik hiyaragasi nasil bir ses sistemi kurmussa butun o hengameyi bastiran bir dimtistak'la sarkiya giriyor. butun kafalar bunlara cevrilmis, icerde 4-5 tane ayi gibi zenci var, bildigin hiphopcu takimi. unlu filan da olabilirler bilmiyorum, hiphopcularin hepsi birbirine benziyor zaten. ilk soku atlattiktan sonra bir baktik, yakalarsam muck muck caliyor. seni gidi findikkiraaan dedigi yerlerde de zenciler avazlari ciktigi kadar nananananaaaaa diye bagiriyorlar.

    iki dakika kadar devam etti olay, polisler filan geldi, abartmayin dediler. bildigin lapd memurunun, bildigin hiphopcuya, tarkanin sesini kis demesi ve o sirada arkadaki ayilarin hep bir agizdan tum mahalleye opucuk yollamasi paradigm shift denilen hadisenin tanimi olsa gerek.

    benzer olaylar ibrahim tatlisesle de cok yasaniyor, ama onun pazari iranlilar, ermeniler filan, tarkan kadar evrensel olamadi daha.

  • olmaz diyenler için çorlu belediyesini örnek gösterebilirim. minibüslerden çok şikayet gelince belediye yüz tane otobüs satın aldı. minibüsleri de trafikten men edip daha çağdaş bir ulaşım aracına çok değil 3-5 ayda halk sahip oldu. bu olaydan sonra minibüsçüler çirkefleşti ve yol kestiler, belediye bastılar hatta kendilerini yakmaya kalktılar ama belediye soğukkanlılığını korudu ve taviz vermedi. diğer yerlerde neden olmasın ?

    edit: alın size belediye meclisi üyesi kadını tartaklayan, başkanı dövmeye çalışan minibüsçüler.

    https://www.hurriyet.com.tr/…isinde-arbede-36084820

    edit 2018 : entry tarihinden bu yana değişen bir şey yok. eski minibüsçüler yüz tane dava açtı kazanamadı. belediye de geri adım atmadı. sadece belediye otobüsleri ile mutlu mesut yaşıyoruz.

    edit 2020: belediye otobüsleri tam gaz devam. bir ara minibüsçüler bir idare mahkemesinden yürütmeyi durdurma aldılar, 2 ay çalıştılar, ardından kara iptal oldu. yargıtay da son sözü söyledi. minibüs işi iyice tarih oldu. darısı tüm minibüs terörünün yaşandığı yerlere inşallah.

  • olmayan rezalettir. rezalet puanı 1/10.

    p.s: sinyal mükemmel bir hatadır, sinyal efsanedir

  • etrafımda gördüğüm sayısız güzel kadının evleneceği gün palyaçoya dönüşmesinden çıkardığım sonuç. çevremde birçok kişi aynı fikirdeyken, muhteşem yüze sahip kadınların o gün yüzlerini boya badanaya boğarak neden çirkinleştirdiklerine anlam veremiyorum.