hesabın var mı? giriş yap

  • dil bilmesem çok hüzünlü sözleri olduğunu zannedeceğim, ama neyse ki türkçe bildiğim için melodisindeki hüzne yabancılaştığım şarkıdır.
    sözlerini irdelemek gerekirse, ki şart değil, ama irdeleyelim :

    giden günlerim oldu (neye veya nereye gitti? hadi neyse..)
    seni anmadım yola bakmadım hala (az sonra değinilecek..)
    dile gelmeden düşlerim yanlızlığa (gizli yüklem(?) kullanılmış. ama çok gizli, bilemiyoruz)
    susman da yeter ki son vermem için hayatıma (seni anmadım, gittiğin yola bakmadım, ama sussaydın hayatıma son verirdim mi, ne??)
    tüm güllerim soldu (tamam, olabilir..)
    sana atmadım taraf olmadım asla (neye taraf, hangi taraf? hangi taraf hangi durumda hangi tarafa solmuş gül atar?)
    dile gelmeden düşlerim yanlızlığa (bir gizli yüklem daha.. ilkiyle aynı olduğundan şüpheleniyorum.)
    gülmen de yeter ki geri gelmem için hayata (sus öleyim, gül geri geleyim.. hadi olabilir o ruh zannı terkedilende, neyse...)

    beni alsalar ipe koysalar (ipe koymak? "benden boncuk yapsalar" anlamında mı?)
    dayanamaz yine kadere salsalar (ne dayanamaz? kadere salmak ne demek? hadi bi anlamı var diyelim de, neyi salsalar?)
    gönlüm arıyor titriyorum bak (akıl telim titredi, ne dediğimi bilmiyorum bak?)
    sıra gelmeden gidemem ki ben (gitmek ölmek manasındaysa -ki bi manası varsa öyledir muhtemelen; 4.mısra ile bağdaştırırsak şöyle bir sonuç çıkıyor: susman da yeter ölmem için. ama allah sıralı ölüm versin. sen susunca önce büyükler başlasın gitmeye, ben gençliğime doyayım.)
    tutmaz ellerim seni görmeden (neyi tutmaz dicem ama, hadi takatsizlik anlamında kabul edelim..)
    zaman geçiyor bekliyorum bak (tek başına anlamlı, bütün içinde neyin beklendiği anlaşılamayan bir cümle.)

    kısaca konu : galiba birisi birini terk etmiş. terk edilen çok üzülmüş, bilemiyor ne diyeceğini. ama terbiyeli bi kişi, kötü de konuşmak istemiyor, öyle ağzına geleni söylüyor.

  • ben buna fena halde uyuz oluyorum hacı. bakın başta vurguluyorum "kadına öncelik vermeye değil, kadının öncelik hakkını kendinde sorgusuz sualsiz görüp 'ben bayanım' diyerek öne geçmesidir" uyuz olduğum kısım. yoksa her zaman hanımlara veririm sorun yok bunda. hatta vermezsem kendimi kötü hissederim. burada ben olayın örtülü anayasasından söz ediyorum (ayrıca kadınlar aşağı kadınlar yukarı diye başlık açmayı da hiç sevmem. ben iki cinsin de hakkaniyetli şekilde eleştirilmesinden yanayım).

    örneğin asansöre binmek için kalabalık bir sırada bekliyorsundur ve hemen arkandaki kadın "doğal öncelik reflesiyle" löp diye dalar. yahu bir dakika da sıra benim sıram. yani öncelik hakkı benim. o hakkı ben uygun görürsem "buyrun lütfen" derim zaten ama hanımefendi kişisi "nasılsa ben tırnak içinde bayanım verilecektir zaten o yüzden bakmaya gerek bile yok" diye düşünmesi beni deli ediyor. belki acele işim var? belki vermek istemiyorum? belki o kadar centilmen birisi değilim? olmaya da mecbur muyum? belki odunum?

    bu yalnızca bir örnek. çarşıda pazarda, bir kapıdan girip çıkarken, toplu taşımaya binerken her şart ve her koşulda karşımıza çıkabiliyor.

    ha arkada bekleyip "buyurun lütfen" diye teklif edilince teşekkür ederek öne geçen kadın yok mu? olmaz olur mu var ama ciddi anlamda az sayıda.

    tekrar ediyorum ayar olduğum nokta öncelik vermek değil, öncelik verilmesini beklemeyip o doğal hakkı kendinde görüyor olmasıdır.

  • jüpiter'dir. hayvani çekim gücü sayesinde dünya istikametine doğru gelmekte olan binlerce asteroid, meteor vb gök çöpünü ya ivme kazandırarak sistem dışına fırlatır, ya da içine alıp atmosferine katar. kardeşini koruyan bir abi gibidir anlayacağınız. ayrıca ameliyat iziymişçesine duran lekesi kendisini pek karizmatik yapar.

  • dur hemen yok diyip kestirip atma zira var böyle bir şey sevgili sözlük. herhangi bir konu hakkında bir rakam vermemiz gerektiğinde hele de bu rakam doğruluğu hiç bir zaman kanıtlanamayacağı gibi yanlışlığı da kanıtlanamayacak olan muğlak bir değeri ifade edecekse direkt olarak 10,100,1000 gibi yuvarlak sayılar vermek yerine uyanıklık edip 52.6, 88.4, 45.007 gibi mümkün mertebe küsuratlı hatta ancak long integer'la ifade edilebilecek rakamlar vermek tamamen işkembeden salladığmız iddialarımıza hem bilimsel hem de ciddi bir hava katacaktır.bi deneyin siz de memnun kalacaksınız çevrenizde iddiaları itibar gören muteber bir insan olacaksınız, ha olmazsanız da gelin beni bulun ben inanıcam her söylediğinize.valla...

  • arkadaşıma, hostes karısının abd’den iphone 7 alması için para verip beklemeye başladım. aradan geçti bir kaç hafta, beklenen haber geldi, karısı gitmiş gelmiş dolayısıyla benim telefon da gelmiş. arkadaşla buluştuk. karısı inisiyatif kullanarak 6s almış, 7 nin fiyatı değmezmiş, para üstümü de getirmiş. işte böyle saçma bi hikayeyle 6s sahibi olmuştum. bayağı içime oturmuştu. sanane kardeşim kaç paraysa kaç para ya, bak yine sinirlendim. her şeyde bir hayır vardır neyse. aradan yıllar geçti hala kullanmaktayım. ( arkadaş da ilerleyen zamanda karısından boşandı.)

  • o kadar lafı ezberleyip geldikten sonra ezbere konuşmak diyen bir barzoyu barındıran yarışma.

  • sevme beni, sonra devami gelecek sanirim. her telefonun ucunda, her zilin ardinda seni ararim.
    ortaokulda biraktigim gunlugume donerim calakalem, hergun dudaklarimi boyarim, emprime etekleri cikaririm sandiktan, saate bakmaya alisirim. sevme beni, gozum ciceklere takilir, topraga yalinayak basarim, ekmek islarim kuslara, defterimin arasinda sumbul saklarim, bahar gececek kis gelecek diye korkarim. sevme beni, tum baglarindan kurtaririm saclarimi, ruzgarlara salarim, bir gulusun gamzesini gorebilmek icin erken uykulara yatarim, keman calarim bilmesem de, tum avluyu detone sarkilara bogarim. sevme beni, gulmeye alisirim, raki kokarim yaz aksamlari, zeytin cekirdeklerinden kolye yaparim, danteller dikerim gomlegimin yakasina, ipek mendiller kolalarim. sevme beni, hic gitmeyeceksin sanirim, yalanlara kanar, ardindan aglarim. sevme beni, seversen yolcu edemem seni, gitmeyesin diye kendimi azgin sulara atarım, saclarimi yolar, her teline ayri agit yakarim. sevme beni, ben senden beter severim, kul olur, yanarim.

  • bulguru çok seven biri olarak yapmayı da yemeyi de çok sevdiğim bir yemek. liseden beri aynı tarifi kullanırım. kimi tariflerde irmik geçiyor kimilerinde yok. benimkinde yok mesela. bir de normalinde içine parmağınızla hafifçe bastırıyorsunuz ama ben küçük toplar şeklinde yapıyorum. bir de yapıldığı yere göre çok farklı isimleri olan bir yemek.

    köftesi için:
    2 su bardağı ince bulgur
    2 su bardağı sıcak su
    1 su bardağından biraz az un
    1 yumurta
    2 çay kaşığı kırmızı biber
    1 çay kaşığı karabiber
    1 tatlı kaşığı tuz

    2 su bardağı ince bulgurun üzerine 2 su bardağı sıcak suyu döküp, üstünü kapatıp, bulgurlar şişene kadar bekletiyoruz. arada karıştırın ki su gitmeyen yer kalmasın. ılık ya da soğukken diğer malzemeleri ekleyip minik toplar yapıyoruz. bu arada ben çok az kimyon da ekliyorum.
    sonra bir tencereye yağ, su ekliyoruz ve su kaynayınca köfteleri haşlıyoruz. yalnız burada dikkat edin çok haşlarsanız dağılır, az haşlarsanız sert olabilir.

    sosu:
    yarım su bardağı sıvı yağ
    tarifte 1 çorba kaşığı domates salçası, 2 çorba kaşığı biber salçası diyor fakat ben neredeyse tamamını domates salçası koyuyorum
    ezilmiş 3-4 diş sarımsak
    yarım demet maydanoz

    burada yağı kızdırıp içinde salçayı eziyoruz. bunu köftelerle karıştırdıktan sonra sarımsak ve maydanozu ekliyorum. özellikle maydanozun daha canlı durması için en son ekleyin.
    bu arada üstüne yoğurt dökenler de var ama öyle denemedim. bu yoğurtlusu. görüntüsü daha iyi de tadını bilemiyorum. yoğurda yeşillik karıştırılanı da varmış.