hesabın var mı? giriş yap

  • şehirlerarası yolculuklarda mola verilen yerlerin göz boyayan restoranlarında, beklemiş, yağ içinde yüzen, eti yavan yemeklere dünyanın parasını bayılırız. onca yemeği, üstelik şıkır şıkır bir aydınlatmanın altında bir anda görmenin yanılsamasıyla, tepsiyi kaptığımız gibi sabırsızlıkla geçeriz sıraya.

    oysa 100 metre ileride döküntü bir benzin istasyonu vardır. döküntülüğü de, öyle süslü püslü, araba kokusundan, müzik kasetine, köy peynirinden, çin işi sepet içi kedi biblolarına kadar bol malzemeli marketinin olmamasından. önünde fiyakalı arabaların park ettiği bir park yeri yoktur ama iki üç gül fidanını eksik etmemiştir sahibi. onun da vardır en mütevazisinden bir "restoranı"; sandalyesi demirden, masa örtülerinin herbiri ayrı bir renk. ama hor görmeyeceksin. yemeğin "haute couture"ü çıkar orda. dizi dizi göremezsin yemekleri bankoda. anında pişirip getirir palabıyıklı esmer ahçısı önüne. eti tazedir her zaman. çorbası lezzetli. pilavı tam kıvamında yağlı. bi de üstüne çay söyler kendinden. kamyoncunun damağı hassastır. beğenmediği yere bi daha gelmez.

  • askerin basina cuval gecirmenin solda sifir kalacagi turk siyaset tarihinin en buyuk dis politika rezilligi. size zerre acimam da temsil ettiginiz ulkemizin itibarini iki paralik ettiniz, evetiniz batsin.

  • bir sene evvel kaybettiği babasının pijamasına sarılmadan yatamayan 10 yasında bir kız cocuğu...

    bir anne ve iki kızı ile kalıyorum bir süredir.
    kızlardan birisi 10 yasında, digeri 6 yasında.
    kadın eşini gecen sene kanserden kaybetmiş.
    koskoca istanbul'da iki cocukla bir basına kalmış.
    ailesi "memlekete don" demiş. donmemiş.
    "esimin hatırasını bırakamam, ben burada buyuturum cocuklarımı" demiş ve kalmış istanbul'da.
    ne is olsa yapıyor.
    hafta sonları temizliğe gidiyor.
    hafta ici bir işyerinin yemeklerini yapıyor.
    iki haftada bir cocuklarının okulunun camlarını siliyor.
    "asla gocunmam, her isi yaparım, istanbul'da is çok, yeter ki gocunma" diyor bana...
    zaman zaman sikayetlendigim isim geliyor aklıma...

    39 yasında. nasıl güzel, nasıl zayıf ve narin...
    ama sacları bembeyaz.
    bir senede bu hale gelmiş, eşini kaybettikten sonra.
    ama her seye ragmn öyle sıkı tutunmuş ki hayata, öyle sarılmış ki yavrularına, inanın su an itibarıyla canınızı sıktığınız ufacık seylerden utanırsınız.

    iste bu kadının 10 yaşındaki yavrusu da, her seyin farkında koskocaman bir insanmiscasina, yatağına sokulur sokulmaz babasının pijamasına sariliveriyor...

    10 yasında, kendi minicik ama kalbi ve aklı koskocaman bir kiz cocuğu.

    "öğretmen olmak istiyorum abla" dedi bana bu aksam.
    sadece kocaman sımsıkı sarilabildim ona.

    10 yasında... ve bana hayat dersi verdiler bugün, "hükumet gibi kadın" denilesi annecigiyle.

  • cadılık tarihini incelerken kedilerle ilgili ilgi çekici bir durumdan bahsediliyordu. cadı olarak nitelendirilen, aslında zamanının şifacısı olan kadınlar, pisliğin ne kadar zararlı olabileceğini bildiği için evlerini, zemine tuz döküp süpürürlermiş. bu nedenle süpürge, cadılarla özdeşleştirilmiş. ayrıca farelerin ne kadar pis olduklarını ve her türlü hastalığı taşıyabileceklerini düşündükleri, özellikle tahıl ürünlerini korumak için kedi beslerlermiş. bu nedenle kediler de cadılarla özdeşleştirilmiş bir başka unsur halini almış.

    cadı avları başlayınca, cadıların ruhunun kediler vasıtasıyla gizlendiğini düşünen insanlar kedileri de avlamaya başlamışlar. hatta kedi sahibi olan insanlar da "aman, beni de cadı ilan etmesinler" diye kendi kedilerini öldürmüşler. bu yüzden avrupa'da, özellikle fransa'da devasa fare sürüleri ortaya çıkmaya başlamış ve fare popülasyonundaki bu artış vebanın yayılmasında önemli bir faktör haline gelmiş.

    mısırlılar da ürünlerini korumanın yolunu, onların doğal predatörü olan kedilerde bulmuşlar. hatta antik mısırda bir kedi öldürmek ölümle cezalandırılan büyük bir suç imiş. romalılar da mısırlılar sayesinde kedilerle tanışıp kemirgen nüfusunu alt seviyede tutmayı başarmış.

    1665 yılındaki günde 1.000 kadar insanın öldüğü londra veba salgınında kedi ve köpeklerin vebayı yaydığı düşünüldüğü için yaklaşık 40 bin köpek ve 200 bin kedi katledilmiş. bu durum ise vebanın daha da yayılmasına neden olmuş.

    uzun deniz yolculuklarında da, özellikle ticaret ve keşif gemilerinde, hem psikolojik yönleriyle hem de kemirgenleri iplerden ve yiyeceklerden uzak tuttukları için denizcilerin vazgeçilmezi olmuşlar. dünyadaki bütün kıtalara da bu gemi yolculuklarıyla ulaştığı düşünülüyor. pati izi alındıktan sonra sahil güvenlik kartı verilen, amerika sahil güvenlik mensubu kedi herman ve savaş gazisi olduktan kısa süre sonra aldığı yaralardan dolayı hayatını kaybeden, kraliyet donanması mensubu simon.

    ayrıca damıtımevlerinde arpaları korumak için kediler beslenirmiş. bunlardan birisi de iskoçya/pertshire'da bulunan towser isimli bir kedi. lindores abbey distillery bu geleneği vesper ve friar john claw isimli kedileriyle halen devam ettiriyormuş. küçüklükleri.

    son olarak hamam böceklerine karşı inanılmaz etkililer. tabi parazit aşılarını sakın atlamayın. psikolojik etkilerinin de fevkalade olduğunu eklemeden olmaz. özellikle babamın vefatı sonrasında bu yönlerini derinlemesine keşfetmiştim.

    özetle, tarihte kedilerin, insan yaşamına önemli katkıları olmuştur. insanlar ne zaman bu canlıların zararlı olduğunu düşünüp katletme yoluna gittiyse de, bedelini çok ağır bir biçimde ödemiştir. yaklaşık 15 yıldır bu şapşiklere sahip olan bir ailenin ferdi olarak, bizlere faydası olsa da dışarıdaki zor koşullarda mutlu olmadıklarını biliyorum. dişinde apse olduğundan yemek yiyemediği için açlıktan ölebilen, ıslandıktan sonra ankara'nın ayazını yiyen bir hayvan nasıl mutlu olabilir ki? lakin bu durumu çözebilecek, bu dostlarımızın canını yakmadan hak ettikleri değer doğrultusunda onlara yardımcı olabilecek en büyük otorite devlettir. o otorite, aklı selim bir biçimde harekete geçene kadar lütfen bu eşsiz dostlarımıza yardımcı olun.

    kara ölüm ve kedilerin intikamı başlıklı yazı
    1665 londra veba salgını başlıklı yazı
    cadılık, kediler ve veba ile ilgili animasyon anlatım

    ayrıca netflix'de yayınlanan kedilerin aklından neler geçiyor isimli belgeseli de izleyebilirsiniz.

    bu arada kediler "çok aç kalmadıkça" fare yemezler, öldürüp bırakırlar. istisnaları mutlaka vardır. daha önceden başka bir arkadaş başlıkta bunu yazdığı için konuya değinmek istemedim. yani başlıktaki mantığı destekleyen bir yazı değildir bu. ilgili entry : #144197118

    edit: ekleme, düzeltme, kaynak ekleme.

    debe bonusu: bu da benden. en sevdiğim, sevilmekten nefret eden kedim; alamut'un efendisi, şeyhü'l-cebel, haşere suikastçısı hasan sabbah ile tanışın. hepinize teşekkür ederim.

  • kalitesi giderek düşen fast food zinciri.

    öğrencilik yıllarımda part-time olarak yaklaşık 2 yıl boyunca bünyesinde yer aldım bu zincirin. o zamanlar daha farklıydı falan diyeceğimi sanmayın hemen. o zamanda kalite tavan yapmıyordu ama günümüze oranla daha idare edilebilir bir seviyedeydi. neyse değinmek istediğim konu o değil zaten. lezzeti, kalitesi, servis hızı, cartı curtu hepsi tartışılır. yazılan pek çok entryede hak veriyorum ama hak veremediğim ya da nasıl desem canımı sıkan asıl konu çalışanlarına hak etmedikleri laflar denilmesi. hemen " sen orada çalışmışsın tabi laf dedirtmiceksin" triplerine de girmeyin. işi yavaş yapan yok mu ? e tabiki var. ha senin istediğini bir değilde ikinci hatta üçüncüde anlayan yok mu? var tabiki. ama hepsi mi öyle ? sen genelleme yaparak gerizekalılar dersen ha bende orada bi dur arkadaşım bak o iş öyle değil derim sana. nasıl mı? dur anlatayım. restoranın açılış saatinden 2 saat önce gelirsin oraya. o yediğin hamburgerinin içindeki her şey hazır gelmiyor. hepsini açılış ekibi hazırlıyor. o soğanlar öle halka halka mı çıkıyor sandın? otur bir çuval soğanı ayıkla, onları makinada öle halka olacak şekilde kesmeye çalış ondan sonra geç karşıma bi konuşalım. iki saat boyunca tüm o malzemeleri hazırlamak zorundalar. geçen haftanın o gününe göre belirlenir miktarlar. dokuz kap domates diyorsa, o dokuz kap yapılacak sekizle kalmaz. yetiştirmek zorundasın. yetiştirdin mi açılışı eyvallah. aslansın kaplansın. ama daha dur bitmedi iş. restoran açılıyor hacım iş daha yeni başlıyor. sabah pek yoğunluk olmaz ama öğlen oldu mu hah sıçmalık vakti geldi demektir. o yoğunluğu senin en kısa sürede atlatman beklenir. servis hızı denen bişey var. bu süre 2.5 dakikadır. ( pişme süresi olan ürünler hariç misal fish royal, bean burger ) tepenede dikildi mi müdür hah çok güzel. o yoğunluk, o koşturma, o baskı, ha bide kasada açlıktan beni yiyecek bi müşteri. buyrun cenaze namazına. hadi o yoğunluğuda başarıyla atlattın. vallahi aslansın kaplansın. sıra senin ödülünde. yemek vakti! yarım saat içinde yemeğini yer girersin içeri. ha bu yarım saat içinde eğer ki olurda bi yoğunluk gelirse hayal olur o yarım saat.15 dakikada girersin 10 dakikada da. ama daha dur yine bitmedi. akşam üstü yine bi yoğunluk gelir. ha bu yoğunluklarında bi saati bi zamanı vardır. rush denir buna içerde herkes rush geldi diye bağırır. o rush varya senin canına okur canına. yok açılış değilde kapanışsın diyelim. tüm o yoğunluğu çekersin akşam restoran kapanınca bide o restoranın tüm alet edevatının yıkanmasını çekersin. ha bide sevkiyat geliyorsa vallahi zil takıp oynarsın. niye mi? o sevkiyat gecenin ikisinde üçünde gelirse sen oradan sabahın altısında yedisinde çıkarsında ondan. kendinden ağır kolileri taşımak zorunda kalırsında ondan. ertesi gün tekrar işe gelirsin o yorgunluk ve uykusuzlukla. sonrada biri geçer karşına sırf siparişini anlamadı diye yada yemeğini istediği sürede getirmedi diye yada şirketin ona dayadığı sos prosedürünü sanki kendi koymuşta uyguluyor diye sana gerizekalı der.

    yaran mı varda bu kadar gocundun diyenleri duyar gibiyim. evet var. banada dediler gerizekalı. hatta daha ağır laflar kullandılar. ben öğretmenlik okudum. karşıma bi eğitimci geçipte sırf yemeğini çabucak alıp gidemedi diye ( ürünün pişeceği ve bekletilebileceği söylenmesine rağmen ) “ben bir eğitimciyim sen ise ancak burada çalışabilen bi gerizekalısın” dediğinde kanıma dokundu. orada çalışan insanların her biri einsteindır demiyorum ama insandır diyorum. orada 3 çocuklu ailesini geçindirmeye çalışanda var öğrencilikte ailesine yük olmamak için çalışanda. orada kısaca ekmek parasını çıkarmaya çalışan insanlar var. onlara gerizekalı,embesil diyen sen insan mısın diyorum bende.

  • "beni facebook ve twitter'dan engellemişsin ama sen raad ol kızım ben istediğim zaman sana ulaşırım" diyen terkedilmiş barzo mesajını anımsatandır.

  • 3 aracın etkilendiği, ilan sitelerinde "üzerine f-4 yakıt tankı düştüğü için" açıklaması ile ilan okurken tebessüme yol açacak hadisedir.

    o değil de otopark değil beyaz eşya deposu mübarek

  • durup dururken aklıma gelen durum.
    kesinlikle kafası dumanlı bir karakterdir.
    dikkat ederseniz ağzından küçük bir ot parçasını hiç eksik etmezdi.

    - köpekle(rin tin tin) hayali konuşmalar.
    - atla(düldül) hayali konuşmalar.
    - gözler devamlı yumuk yumuk.
    - kendi gölgesini vurmaya çalışmak.
    - kızılderililerle içli dışlı bir yaşam. sanırım ot tedarik etmek için.
    - bir kişiyi birden fazla görüyor. hem de boy boy. tam 4 tane.

    bence bunlar yeter

  • şu anki aklım olsa zencinin dalına biner, motora binmezdim. bir senedir sürünüyorum, iki ameliyat oldum, üçüncüsünü ağustosta olacağım. dizin altından kaval kemiğini ucu üç parça oldu kazada. buna da şükür, yürüyorum tekrar.

  • öncelikle:

    (bkz: bekledik bunu çok bekledik) !!

    beni müthiş heyecanlandıran oyun. inşallah beklentileri boşa çıkarmaz. cepten 3 defa bitirdiğim gameboy versiyonu sarmıyor artık.

    şimdi koca adam olup iş güç sahibi olduysak da o kendini pikachu sanıp damdan atlayan velet yüzünden tam da charizard'ın laf dinlediği bölümde yayından kaldırıldığı için hevesimiz kursağımızda kalmıştı. unutursak kalbimiz kurusun!

  • 10 yıldır ekşi sözlüğü takip ediyorum, beni bu kadar dumura uğratan başka bir olay daha olmamıştı. aşk kelebeklerine bak sen ya. sinek öldürür gibi yazar uçuruyorlar, bir de üzerine dalga geçiyorlar.

    yazıklar olsun ya gerçekten yazıklar olsun. pişkinlikte akp'yi geçtiniz kanzuk ve saz arkadaşları