hesabın var mı? giriş yap

  • rte'nin kızı esra ile ilgili anlattığı olayın yalan olduğunu kemal kılıçdaroğlu'nun ortaya çıkardığı olay.

    olay nedir diyenler için rte 'nin anlatımıyla : ... gece 1-2 öyle geliyoruz eve .. o zamanlar mücadeleler şimdiki kadar rahat değil , daha zor sıkıntılı dönemler 80 öncesinden bahsediyorum .. -buraya dikkat 80 öncesinden bahsediyormuş- .. ve bir gece yatak odamızın kapısına bir pusula büyük kızım esra asmış 'babacığım bir geceni de bize ayır'.

    80 öncesinden bahsediyor ama kızı 83 doğumlu adam boşuna demiyor yalan makinesi diye..

  • şunu hatırlatmakta fayda var;

    kürt kardeşlerine teşekkür eden rte idi. imamoğlu tüm vatandaşlara teşekkür etti. türk-kürt diye ayırmak sizin işiniz.

  • "halk ağır vergiler altında eziliyordu"

    vaktiyle tarih kitabında okuduğumuz bu cümleyi her seferinde dozunu arttırarak yaşatıyorlar bize.

  • enteresan bir terapi tekniği. travma sahibi danışanların beyinlerinin sağ ve sol loblarının sesle ya da titreşimle veya her iki yolla birden uyarılmasıyla gerçekleştiriliyor. konuya dair özellikle son dönemde bir hayli ilgi yoğunlaşması yaşandığından kişisel tecrübelerimi paylaşmak istiyorum.

    çocukluğum ve ergenliğime dair oldukça büyük travmalarım olduğu için bu metodu denemek istedim. terapistimle geçirdiğim bir ayın ardından bu metodu uygulama kararı aldım. başlamadan önce internette yazılanlar nedeniyle bir hayli heyecanlı ve endişeliydim fakat süreç boyunca korkulacak bir şeyin olmadığını gördüm. süreç esnasında yaşadığım sıkıntı ve üzüntü, travmalarımın hayatımın içine etmesinden ve bütün insan ilişkilerimi alt üst etmesinden daha vahim değildi.

    neyse sürece gelelim. terapistimle birlikte bende travmaya yol açan anıları ve bu anıların bünyemde yarattığı hisleri listeledik. bu hislerin yoğunluğunu derecelendirdikten sonra beni en çok etkilediğini düşündüğümüz anıdan yola çıkarak işe başladık. her emdr seansının başında gözlerimi kapatarak bu anıyı hatırladık. 15-20 saniyelik anı hatırlama faslının ardından yaklaşık 1-1,5-2 dakika boyunca gözlerim kapalı haldeyken uyarıldım. sessiz kaldığım bu 1,5 dakikanın ardından aklıma gelenleri 20 saniye boyunca anlattım. sonra tekrar gözlerimi kapatarak 1,5 dakika boyunca yeniden uyarıldım. emdr bu şekilde 1,5 dakikalık uyarılmalar ve akabinde 20 saniye boyunca bu uyarılmaların size anımsattığı şeylerden bahsetme şeklinde ilerliyor. bu anımsayışlar esnasında aklınıza alakalı, alakasız, faydalı, faydasız pek çok şey geliyor. bende bolca anı ve his olduğundan ve terapi sürecine az çok hakim olduğumdan seanslarım oldukça verimli geçti. fakat travmalarıma dair bir hayli dirençli olduğumdan yaklaşık 6-7 emdr seansı sonrasında gelişme kaydedebildim. süreç benim gibi sabırsız bir insan için biraz yavaş ilerliyordu ve ciddi ciddi bırakmayı düşündüm. ama şu ana kadar oldukça az yol kat edebilmiş olsam da 'iyi ki bırakmamışım' diyorum. yaklaşık 6-7 emdr seansının sonunda terapiye başlarken kullandığımız anının en önemli sahnesinin silindiğini fark ettim. uğraşsam da o sahneyi net bir şekilde hatırlayamadım ve bundan terapistime bahsettim. o da emdr'ın anılarda fluluk yaratabileceğinden bahsetti. bu beni şoka uğrattı. binlerce defa söylenmiştir ama bu bildiğimiz (bkz: eternal sunshine of the spotless mind)

    terapi genel olarak bir hayli yavaş ilerleyen bir süreç. 20-25-30-40 senede yaşanan koca bir hayatın yaralarını sarmak kolay olmuyor. bu nedenle kısa sürede büyük ilerlemeler kaydetmeyi beklemek de gerçeklikten uzak ütopyalar olarak kalıyor haliyle. buradaki arkadaşların bir kısmı ilk 1-2 seans sonunda ciddi ilerlemeler kaydettiklerinden bahsetmişler. ben de o yüzden büyük beklentilerle bu yola çıkıp ufak çaplı bir hayal kırıklığı yaşamıştım. mucizeler bekleyen arkadaşları uyaralım yani; mucize gerçekleşmiyor. o üzücü olaylar yaşandı ve geçmiş değiştirilemiyor ne yazık ki. terapinin yapabileceği şeyler; geçmişe yönelik bakış açınızı değiştirebilmek, beyninizin yanlış kodlaması sonucu sizde travmaya neden olan olayları yeniden hatırlatarak beynin bu defa bu anıları sağlıklı bir şekilde kodlamasını sağlayabilmek ve olaylara yönelik hassasiyetinizi azaltabilmek. bunlar gerçekleştiğinde siz daha olgun ve geçmişi bırakıp geleceğe bakabilen bir insan haline geliyorsunuz. bu bakış açısı değişimi ise insanın tüm hayatını baştan aşağı değiştirebilir.

    insanların yanında ağlamaktan nefret eden biriyim ve terapistimin yanında dahi ağlayabilmek benim için çok zor oldu. ama emdr seanslarımın hepsinden salya sümük çıktım. dumura uğradım. yaşadıklarımın ağırlığı altında ezildim. tüm hayatımı baştan ele aldık ve olayların sandığımdan daha da vahim olduğunu gördüm. gözden kaçırdığım bir dünya daha yaram varmış ve hepsine birer birer dokunduk. bu süreçte çok yoruldum. üzüldüm, ağladım, yıprandım, çaresiz hissettim, umudumu yitirdim ve daha bir sürü şey. şu an süreç devam ediyor, hatta yolun başında sayılırım. terapiye başladığım halime oranla daha kırılgan, daha sakin, daha farkında ve daha mutsuz bir insan oldum. ama bu farkındalığın uzun vadede benim lehime döneceğini çok iyi biliyorum. o nedenle devam edeceğim ve her şeyin daha da iyiye gideceğini umuyorum.

    son tavsiyeleri verecek olursak; -biraz kişisel gelişim kitabı tanıtım yazısı gibi olacak ama mazur görün- bu süreci yalnız geçirmeyin. çevrenizde sizi seven ve size destek olan birileri olsun. o insanlara nasıl bir sürece girdiğinizden ve bu süreçte olacaklardan bahsedin. sizi hoş görsünler ve yanınızda olsunlar. desteğe ihtiyacınız olduğunu dile getirmekten çekinmeyin.

    eğer böyle bir desteğiniz yoksa yalnız kalmamaya çalışın. terapistinize destek alabileceğiniz kimsenizin olmadığından muhakkak bahsedin.

    terapiye çok düzenli bir şekilde devam edin. hiçbir bahane terapide aksaklık yaanmasına ve o disiplinin bozulmasına neden olmamalı.

    terapiden mucizeler beklemeyin ve sonuçların uzun vadede görüleceğini bilin. umudunuzu yitirmeyin.

    ve tabii ki bu süreçte doğru insanla çalışın. terapistiniz olacak insanı çok iyi araştırın ve bu konuda para harcamaktan çekinmeyin. hiçbir şey akıl ve ruh sağlığınızdan kıymetli değil.

    terapistinizi sevin ve onunla iletişiminizi sağlam tutun. aklınızdan ve kalbinizden geçenleri terapistinizle dürüstçe paylaşın. ve bu süreçte çok çabalayın. siz çabalamadıktan sonra sizin hayatınızı kimse sihirli bir dokunuşla dönüşüme uğratamaz.

    bir süre sonra gelen edit: emdr'a karşı kararsız kaldım. sorunları çözer gibi yaptı ama gerçekten çözdü mü yoksa rafa mı kaldırdı, emin değilim. herkeste farklı etkisi var muhtemelen bu yöntemin. travmanıza neden olan kişi hala hayattaysa ayrı dert, ölmüşse ayrı dert. acı hala tam anlamıyla geçebilmiş değil. çok merak edenler birkaç seans deneyebilir.

  • bu flört denen evre çok modern gözükse de “nerede o eski aşklar” sözü tamamen bu flört zırvalığı yüzünden denen bir şeydir aslında. flört “birbirimizi tanıyoruz” adı altında tamamen bir modern zaman kaçamağı bakın. tamamen bir yedekleme manevrası. iki tarafa da zerre sorumluluk yüklemeyen bir korkaklık. “hesap soramam sevgilim değil ki, hesap mı vereceğim hemen gelin güvey oldum sanar” diye düşündürten bir dengesizlik fırsatı. ortada flört varsa aşk yoktur. flört isteyende aşk yoktur. flört olayını taze ve tatlı bir başlangıç evresi diye yutturdular bize. birini “gerçekten” isteyen biri flört edemez. o kişinin hayatına girer ve o kişiyi hayatına alır. kafası karışık değildir. isteği maximum seviyededir. prosedür yoktur. flörtmüş. sonra “ah nerede o eski aşklar sudenaz :(“

    sudenaz kızım sen aptal mısın? konuşsana. cevabını ver bunlara sesin çıksın biraz. ismin çok iğrenç ama bu da senin suçun değil.

    eskiden insanların birbirini beğenince, birbirlerine yönelince, direkt birbirlerine karşı sorumlu olduklarını bilir ona göre davranırmış. denek fare gibi karşındaki tanıma amaçlı flört etmek, tamamen bir kaçamak, tamamen bir korkaklık. sorumluluktan kaçma. ya üzülürsem özgüvensizliği, sonra nasıl ayrılacağım sıkıntısı. öbür konuştuğum flörtüm daha güzel sanki ya yedeklemesi. dur biraz daha bakayım doyumsuzluğu. ne istediğini bilememe. yani sevmeme. sevmeyi istememe. “ben bir bakayım bu istediğim gibi biriyse o zaman severim bunu ben” diye bir şey yok. seversen sevmişsindir, istediysen istemişsindir. tutar elinden yürürsün. hey gidi bre. (güldüm)

    beni flört edenlere sesleniyorum:

    denek sensin fare de sana .....

  • ben dostoyevski, proust, joyce, sartre, atay okumuş insanım.

    o yüzden izlemiyorum.

    ayrıca özlem'le olan tartışmanda sen haksızsın ayşegül.

  • dünyanın en iş işi. mesela adam "biraz okuyayım da karı kıza hava atarım" diye başlıyor, felsefe sosyoloji psikoloji siyaset felsefesi allah ne verdiyse okuyor sonra büyük filozof oluyor, dünyayı yerinden oynatacak kuramlar ileri sürüyor falan. çok garip iş. ya kız? kız porşeli berkecan'ın yanında.

  • yaşadığımız, yaşamaya çalıştığımız ülkedir.
    bazılarımızın uyuduğu, bazılarımızın öldüğü ülkedir.
    askerinin yan gelip yatamadığı ülkedir.
    anlık istihbarat alan ülkedir.
    dünyanın süper gücüyle müttefik(!) olan ülkedir.
    terörün demokratik hak(!) olduğu ülkedir.
    türk olduğunu söyleyenin faşist olarak damgalandığı ülkedir.
    teröristler halaylarla karşılanırken, komutanların hapse atıldığı ülkedir.

    çok uzak değil. benim ülkem türkiye...

    edit: imla

  • artık ben şundan eminim.

    bu adamlar ülkenin bütün güzelliklerini yok etmek için elinden geleni yapıyorlar.

  • doktor sayısının yetersizliği nedeniyle doktor ithal edileceğini söyleyen bunlar değil miydi lan?

    doktor sayısının yetersizliği yetmezmiş gibi öğretmen sayısının fazlalığını açıklayan da bu adamlar.

    dolayısı ile söz konusu imkan, her ne kadar rağbet görmeyecek olsa da teorik açıdan ne kadar gerzekçe yönetildiğimizi göstermektedir.