hesabın var mı? giriş yap

  • hakedene daha çok maaş verilip bu tür saçmalıkların düşünülmediği bir düzenle kolaylıkla çözülebilecek ikilem. böyle saçma sapan konuşup sonra da liyakatsizlikten bahsediyorsunuz.

  • buradaki arkadaşlara güldüm. istanbul türkiye'nin en iyi şöförlerine ev sahipliği yapan şehirdir. ciddi anlamda istanbul şöförü araba kullanmayı biliyor kardeşim, çünkü bu kalabalığın, sıkışıklığın içinde öğrenmek zorundasın.

    arabanın milimi milimine sığacağı o park boşluğuna dörtlüleri yakıp 5-6 saniye içinde lap diye arabayı oturtmayı istanbul'da görürsün sadece. ankara'da, izmir'de park etmeyi bile bilmeyen bir sürü şöför var ne yazık ki. adam iki arabalık boş yere öyle bir park etmiş ki arabanın yarısı yola taşmış. diğer şehirlerden bahsetmiyorum bile.

    kaldırıma sıfır parkların şehridir istanbul, 25 arabanın dip dibe muhteşem bir senkronla asla birbirine dokunmadan, caddeden dar bir sokağa aktığı şehirdir, zaten trafikten hızlanamadığın için kaza riskinin en az olduğu şehirdir istanbul, istanbul şöförleri olarak güzel kullanıyoruz vesselam. aferin çocuklar.

  • az önce oyumu kullandım ve gördüğüm lüzum üzerine bu çağrıyı yapma gereği duydum. gördüğüm lüzumun nedenine gelince...

    oy vermek için sırada beklerken görevlilere sordum:

    - sayımı izleyebileceğiz değil mi?
    - yoo, onu da nerden çıkardınız?
    - ben şimdiye kadar çok seçim gördüm. sayım her zaman herkese açık yapıldı.

    sonra lafa başka biri girdi:

    - arkadaşım, ben sandık başkanıyım. saat 17:00'den sonra içeriye kimse alınmayacak. polis geldi böyle söyledi.
    - yahu o zaman açık sayım ilkesi nerde kaldı?
    - partilerin görevlileri var zaten.
    - parti görevlisi olmak zor bir şey değil ki... ben de istediğim partiden görevli olabilirdim.
    - valla bize söylenen bu.

    başka biri:

    - şüpheniz olursa itiraz edersiniz, yeniden sayım yapılır.
    - itiraz hakkı şeffaflık sağlamaz. kaç kişi itiraz hakkını kullanır hem? şeffaflık herkesin izlemesine açık olmayla sağlanır. bakın ne diyorum, ben şimdiye kadar hep sayımların herkese açık yapıldığını gördüm.

    sandık başkanı:

    - demek ki yeni yasayla değişmiş.

    oyumu kullandım. sandık başkanının yanına gittim:

    - afedersiniz, vaktiniz varsa ve zahmet olmayacaksa, ysk'nın size gönderdiği kitapçıkta "sayıma görevlilerden başkası alınmayacak" talimatını bana gösterebilir misiniz?
    - tamam.

    gitti, kitapçığı aldı, geldi. kitapçığın arasındaki görevli kağıdını gösterdi:

    - bakın bu sandığın başkanı benim.
    - tamam onda sorun yok. görevlilerden başkasının alınmayacağı talimatını gösterebilir misiniz?
    - ha o kitapçıkta yok. polis söyledi onu.

    küplere binivermişim:

    - arkadaşım sana polis talimat veremez. sen sandık başkanısın. sana sadece ysk talimat verebilir. sen bu kitapçıkta yazanları uygulamakla yükümlüsün. ben 17:00'de gelip kapıdan da olsa bu sayımı izleyeceğim. arkadaşlar! oyunuza sahip çıkın! saat 17:00'de sayımı izlemeye gelin. kapı kapatma hakkına sahip değiller.

    ***

    polis hükümetin adamıdır. sandık başkanına bu tip talimatlar veremez. gerekirse sandık başkanı polise talimat verebilir. umarım münferit bir olaydır. ama aldığım kokular münferit olmayabileceğini hissettiriyor. akp, seçimin şeffaflığını gasp etmek isteyebilir. buna izin vermeyelim. herkes eline kalemini kağıdını aslın, oy kullandığı sandığa gitsin, sayımı izlesin, açılan her zarfta, çıkan partiye çentik atsın; herkes kendi sandığının sayım sonucunu birebir gözleriyle görsün.

    ***

    ekleme: oy ve ötesi'ni aradım. 298 sayılı seçim kanununun 95. maddesine göre herkesin, seçmeni olduğu sandığın sayımını izleme hakkı olduğunu, engelleme olursa şöyle söylememi söylediler:

    "bu sandığın seçmeni olarak sayımı izlemeye hakkım var. izlememi istemiyorsanız bu durumu birlikte tutanaklayalım."

    tutanaklamaktan imtina etmesi de aynı kanunun 165. maddesine göre suçmuş. imza atmazsa sandık görevlileriyle tutanaklayın. onlar da atmazlarsa, şahitlerinizle birlikte tutanaklayın ve savcılığa suç duyurusunda bulunun.

    ***

    ekleme-2: adıyaman, ağrı, artvin, bingöl, bitlis, diyarbakır, elazığ, erzincan, erzurum, gaziantep, giresun, gümüşhane, hakkari, kars, malatya, kahramanmaraş, mardin, muş, ordu, rize, siirt, sivas, trabzon, tunceli, şanlıurfa, van, bayburt, batman, şırnak, ardahan, ığdır ve kilis’te 16.00, bu illerin dışında kalan illerde ise 17.00'da oy verme işlemi bitecek, sayım başlayacak. sayım saatini kaçırmayın.

  • örneğine az, başarıyla icra edilenine daha da az rastlanan kozmik korku türüne mensup filmler önereceğim.

    öncelikle bilmeyenler için kozmik korku nedir ve bir film hangi koşullarda kozmik korku konseptine dahil edilir açıklamak istiyorum.

    kozmik korku (lovecraftvari korku olarak da isimlendirilir) insanın kurguladığı gerçeklik algısının ve de binlerce yıllık hikayesinin arka plan evren olduğunda karşılaştığı yıkıcı anlamsızlık ve bu sebeple oluşan değersizliğin yarattığı korkudur. insan aklı kendi gerçeklik illüzyonunda güvendeyken, bilinmezden gelecek olan her türlü "yabancıya" karşı da savunmasızdır. insanın tarihsel kurgusunu topyekün bozguna uğratabilecek yabancı bir güç karşısındaki çaresizliği kozmik korkunun temelini oluşturur.

    bir filmin kozmik korku türüne dahil edilmesi için;
    - bilinmeyen ve bilinemeyecek olanın yarattığı korkuyu incelemesi,
    - insanın algılama kapasitesini aşan ve kozmik öneme sahip bir "şey"in insana kendini çaresiz ve değersiz hissettirmesi,
    - insan ürünü olan tüm değerlerin bu algılanamaz fenomen karşısındaki anlamsızlığı,
    - insanın gerçeklik anlayışını aşındıracak kadar sarsıcı bir karşılaşmayı incelemesi,
    - karakterin/karakterlerin, anlaşılamaz ve kaçılamaz olanla karşılaştığında insanın doğaya olan hükmünün, edindiği yüksek konum ve ayrıcalığın hiçbir işe yaramadığı ve sonucunda mutlak önemsizliğin kabul edildiği bir yüzleşmeyi incelemesi gerekir.
    velhasılı kozmik korku mutlu sonla bitmez, felaketimizle biter.

    film önerileri:

    annihilation: kozmik korku işlenmesi oldukça zor bir tür olduğundan alex garland'ın annihilation'ı yeni bir film olmasına karşın diğerleri arasından sıyrılıyor. annihilation bütçe, oyunculuk, senaryo, soundtrack ve işleniş bakımından kozmik korkunun en iyi örneklerinden biri.

    film jeff vandermeer'ın southern reach üçlemesinin ilk kitabı olan annihilation'dan uyarlanıyor. bunun da lovecraft'ın 1927'de yazdığı the colour out of space öyküsünden esinlenildiğini söylemek gerek. ayrıca yine aynı isimle 2019 yapımı, nicolas cage'in başrol olduğu başka bir kozmik korku filmi de mevcut. tabi türün birçok örneği gibi kaliteli olmayı pek başaramadığı için listeye koymayacağım.

    alex garland'ı da ayrıca övmek gerek sanırım. yönetmenliğini de yaptığı diğer işler varoluşsal konulara olan hakimiyeti düşünüldüğünde takdire şayan. (bkz: ex machina) (bkz: devs)

    fragman: https://www.youtube.com/watch?v=89op78l9of0

    -

    in the mouth of madness: john carpenter'ın yönettiği, başrolde sam neill'ın olduğu 95 yapımı bir klasiktir. filmin adı lovecraft'ın at the mountain of madness kitabına göndermedir. film, bir sigorta müfettişi olan john trent'in dünyaca ünlü korku yazarı sutter cane'in ortadan kaybolmasını araştırmasıyla başlar. yazarın izini sürdükçe etrafını çevreleyen gerçeklik sutter cane'in açtığı kapılar sebebiyle allak bullak olacaktır.

    silent hill, warhammer gibi oyunlarda da işlenen "tanrıyı gerçek kılan inananlarıdır" teması bu filmde mevcuttur. in the mouth of madness'ta realiteyi bozan yenilik insandan doğar ve öteden (öte: başka boyutlar. beyond.) beslenir.

    fragman: https://www.youtube.com/watch?v=alugldzo9zy

    -

    event horizon: paul anderson'ın yönettiği 97 yapımı bir filmdir. sam neill "türün prensi benim arkadaşlar" der gibi bu filmde de rol almaktadır.

    hikaye, neptün yakınlarında terk edilmiş olan event horizon isimli araştırma gemisinde, insanlığın istismara en açık olduğu yerde, yani uzayda geçer. film tanımlanamaz bir varlığın doğrudan müdahalesinden çok sınırları zorlamanın sonuçları ve kırılgan insan aklının bu sonuçlar karşısındaki çaresizliğini inceliyor.

    event horizon fragman: https://www.youtube.com/watch?v=2nlkey-3cmi

    stephen king'in kitabından uyarlanan the mist filmi de benzer bir sınır aşımının sosyolojik ve psikolojik sonuçlarını anlatırken, öteden dünyamıza dalan çeşit çeşit ecinniyle işi renklendiriyor.

    bilinen bir film olmasına rağmen merak eden olursa diye, the mist: https://www.youtube.com/watch?v=lhckxjngzn8

    -----------

    türü merak edenler için youtube'da konuyla ilgili izlediğim en güzel videolardan birini paylaşmak istiyorum. kozmik korku yapmak neden zordur: https://www.youtube.com/watch?v=8oto7rqln9q

    kozmik korku temalı bonus filmler:

    the thing. john carpenter'ın müziklerini ennio morricone ile birlikte yaptığı 82'de gösterime girmiş olan bir klasiktir. söylemeden olmaz, korku sinemasının önemli örneklerinden biridir. ayrıca (bkz: body horror) https://www.youtube.com/watch?v=t5nsqhohzno

    alien. ridley scott imzalı, 79 yapımı, türün en zarif örneklerinden biridir.
    https://www.youtube.com/watch?v=gvaj0ipz7vy

    lovecraftvari değil de doğrudan lovecraft öyküsü izlemek isteyenler için de 2001 yapımı dagon: https://www.youtube.com/watch?v=garyshxzmfk

  • angela merkel'in almanya'nın golünden sonra sevincini izlediğimiz maç. sen gül anam gül, 3. havaalanını tamamladığımızda da böyle gülebilecek misin bakalım?

  • -yarışmaya nerden katılıyorsunuz ?
    +odtü'den.
    -kiminle geldiniz?
    +arkadaşlarımla, onlar da odtü'den.

    sonuç: ilk soruda elendi.
    ------------------------------------------------------
    edit: oha debe olmuş. rezil oldun oğlum.

    elendiği soruyu da yazayım tam olsun.

    soru: profilden fotoğraf hangi taraftan çekilir?

    odtü'lünün verdiği cevap: önden (facebook instagramdan etkilendi zaaar)

    cevap: yandan.