hesabın var mı? giriş yap

  • bir evlendiricilik programında hanım teyzenin teki koca adayında aradığı özellikleri sıralamakta iken damat adayı amcalardan biri lafı yapıştırır;

    - doktor, mühendis bir bey istiyorum. şöyle olsun böyle olsun bidi bidi...
    - tramvay durağına gelmişsin metrobüs bekliyorsun!

  • genel kavramların hiçbir varlıkları olmadıklarını ve sadece birer ad'dan ibaret bulunduğunu savunan öğreti.

    adcılığı, on birinci yüzyılın sonlarına doğru, compiegne papazı roscelin ileri sürmüştür. roscelin'e göre genel kavramlar, bir takım seslerden ve adlardan başka bir şey değildirler, sadece birer "müsemmasız isim"dirler ve hiçbir gerçeklikleri yoktur... roscelin'un bu savı, din kurumunu ve kiliseyi temelinden sarsmıştır. çünkü din kurumu ve kilise, başta tanrı kavramı olmak üzere, tümüyle genel kavramlara dayanmaktadır. genel kavramlar gerçek sayılmazsa, din ve kilise de gerçek sayılamaz. bu yüzden, hemen bütün ortaçağ, adcılar'la genel kavramları gerçek sayan gerçekçiler'in kavgalarıyla kaplanmıştır.

    abaelardus, kavramcılık öğretisini ortaya atarak her iki düşünceyi uzlaştırmaya çalışmıştır... adcılık, öğreti olarak on birinci yüzyılda ortaya atılmakla beraber, düşünce olarak pek eskidir. antikçağ yunan düşüncesinde de stoacılar ve epikuroscular adcıydılar. kinik düşünür antistenes, platon'un gerçek saydığı ide'leri için "atı pek iyi görüyorum ama atlılığı göremiyorum" demişti. aristoteles de platon idelerinin gerçekliklerine karşı çıkmıştı. islam felsefesinde de, başta ehli sünnet olmak üzere, pek çok düşünürler adcılığı tutmuşlar ve dışımızdaki bağımsız varlıklarla ilişkili olmayan mefhûmâtı sırfa'yı "müsemmâsız isimler" saymışlardır. onlar için de gerçek, ancak nesnel varlığı olan şeylerdir.

    on dördüncü yüzyılın adcı gizemcileri bu savı geliştirerek kiliseyi sarsmışlar, dinle dünya işlerinin ayrılmasını sağlamışlardır.
    on sekizinci yüzyılın duyumcuları da adcıdırlar. duyumcu condillac "tümeller addan başka bir şey olsalardı tümel olamazlardı" demektedir...

    adcılık, ortaçağın koyu karanlığı içinde yepyeni bir dünya görüşüne temel hazırlayan çok önemli ve ilerici bir öğretidir.

  • "bugün orada toplanan kalabalık, binali yıldırım’a oy vermiş yüzde 48’e ne hissettirecek?"

    %48 olunca nasıl hissediliyormuş biraz da siz hissedin dedirten makale.

  • bu ne olm saksıda ekilen kenevirlere kadar mı düştünüz? venezuela'dan getirilen malların 13. dereceden kökünü alsan bundan fazla çıkar.

  • kanım çekildi. ne biçim bir cografya bu amk. bir gerizekalı da modern silahla öldürülünce savaş, bogaz kesilince vahşet mi olucak demiş. sen silahla mı yoksa sikilerek mi ölmek istersin söle bakalım bi.

  • yakınındaki 'makeshift' ryanair havaalanından bir yerlere gidip gelmek suretiyle iki kere uğradığım şehir. iki parçalıdır, sur içi ve sur dışı. tren garı sur dışındaki şehir merkezinde, ana caddenin başladığı yerdeki meydanın gerisindedir. shuttle hemen garın önünden kalkar. gar binası güney fransadaki küçük şehirlerin garlarına benzer bir örnektir. yeşillikli ağaçlıklı tatlış meydanda carrefour express vardır, fakir sandviççileri doyurur. kaleye doğru yürürken ana caddede la mie caline'den de sandviç alabilirsiniz.

    kaleye bir süre yürüdükten ve sakin caddelerde ilginç duvar resimleri gördükten sonra bir ya da iki köprüden geçip ulaşırsınız. ya da köprü uzuncaydı sanki... içeri giriş bedava fakat müze kısmı paralıdır. yanlış hatırlıyor da olabilirim, üç sene oldu. yüzlerce yıllık yapı 19. yüzyılın çılgın mimarlarından viollet le duc tarafından restore edilmiştir ve orijinalinden ki orijinali neyse artık, biraz uzaklaşmıştır. sur külahları falan onun eseriydi sanırım. kale, içindeki sokaklarla ve evlerle beraber bir ortaçağ kasabası gibidir. ortaçağın paraya dökülmesi için üretilmiş her tür şebekliği burada görebilirsiniz. ben işkence tahtasına sıkışmış başı ve kollarıyla melül melül bakan heykel adamı unutamıyorum mesela. müzeye girince surlar ve avlular arasından geçip salonlarda çeşitli koleksiyonlar görürsünüz. aklımda bir şey kalmadığına göre galiba çok etkileyici parçalar yoktu. silahlar halılar falan olmalı. klasik fransa müzesi işte. kilometrolerce uzanan pirene dağlarını da surlardan seyredebilirsiniz. carcassonne oldukça spektaküler, görmeye değer ve ihtişamlı bir yer olmakla beraber içeriği biraz zayıfmış gibi bir etki bırakmıştı bende. galiba sizin hayalgücünüze bırakılmış içini doldurmak.