hesabın var mı? giriş yap

  • kurmayı planladığım müze. başlayıp da bitmiş ilişkiler değil, ne başlayıp ne bitirilmiş ilişkiler. masada bir cep telefonu, içinde bir kaç güzel mesajin ardından yanıt gelmemiş son bir mesaj. bazı facebook dökümleri, sonra bir profil görüntüsü: asıl sevgili ile fotoğraf paylaşılmış. kenarda bir kanepe üzerinde yastık, yorgan. bir kenarda rakı masasında yalnız oturan bir adam figürü. sağda solda antidepresan kutuları. izmarit dolu bir küllük. falcının önünde duran bir kız. inbox (1). beklediğimiz, umutlandığımız, yenildiğimiz ve kabullendiğimiz bütün o anların can yakan anıları.

  • “siyasetten silinsin aga. istemiyorum bu kalıpsızı ya. nefret ediyorum. bütün başımıza gelenler bu adamın yüzünden.”

    diyen bir zihin 20 yıldır bu ülkeyi yönetenleri sorumlu tutmuyorsa s.kerim onun oy verme hakkını…

  • ciddi bir postpartum depression türüdür. doğumdan sonraki ilk 3 ay içinde ortaya çıkar. anne gerçeklikle bağlantısını kaybeder, gaipten sesler duymaya, halusinasyonlar görmeye, etrafındaki eşyaları, insanları olduklarından farklı algılamaya başlar. halusinasyon olayı diğer belirtilere göre daha seyrek rastlanan bir durumdur. diğer semptomları insomnia, kendini ajite olmuş hisetme, kızgınlık ve bu hislere bağlı tehlikeli boyutlara varabilecek davranışlardır. bu rahatsızlığa yakalanan anne acil tıbbi müdahaleye ihtiyaç duyar. bu durumda sıklıkla karşılaşılan olay annenin tedavi amaçlı bir hastaneye yatırılmasıdır. çünkü kendine veya etrafındakilere zarar verme riski söz konusudur.

  • ulan kadın "yakın o evi" diye katliama azmettiriyor, bir diğeri kafam kadar taşları arabalara atıp cinayete teşebbüs ediyor. bir dangalak da çıkıp bunların tutuklanmasına cadı avı diyor. cadı avı masum insanların bok yoluna gittiği durumlarda kullanılır, masum mu şimdi bunlar?

  • iki yıl kyk yurdunda kaldım (2017-2019). yeni açılan bir yurttu. 1000 küsur kişilik. yurtta bırak hemşireyi, sağlık görevlisini ecza dolabı bile yoktu ama imam vardı. diyeceğim o ki kyk yurtları direkt pamuk tıkamaya odaklı.

    t: her köşeye açılan imam hatiplerden mezun olan abileri açıkta bırakmamak için, bilim yuvası olması gereken yerlere perşembe gecesi pilavlı sohbet yapsin diye gönderilen 922 yeni kişiyi içeren haber.

  • bir de utanmadan hâlâ "25 yıldır o cemaatin içindeydim, bir zararını görmedim diyorsun." daha nasıl bir zarar göreceksin, evladın öldü evladın. beynine vurasım var!

  • (bkz: fırsat maliyeti)

    aslında bu yaklaşım, söz konusu başlığın lafzıyla değil, ruhuyla değerlendirilmeli. konu içeriği spesifik anlamda "kitap" olarak belirlenince gündeme oturuyor. fakat temelde "hayatın nasıl yaşanması gerektiği," konusu besleyici kaynak.

    "kitap okumak" gibi kimlik inşası ve kişisel isnada vücut veren konularda, aykırı yaklaşımların en azından "değerlendirilebilir" olması, son dönemlerin yükselen anlayışı alanında oscar ödülüne aday olmasını sağlıyor.

    sosyal medyanın da etkisiyle zihinlerdeki rekabet ve farkındalık algısınının artmasıyla, her anı dolu dolu gelişimle geçirmenin yanında, "en yüksek verimi nasıl alırım," düşüncesi bonus olarak geliyor. emek-sonuç ilişkisini en avantajlı hale getirmeye çalışmak, kişinin kendisini bir nevi kurumsal şirket gibi yönetmesine sebep oluyor.

    fırsat maliyeti konusunun hayat bazında kayda değer ölçüde önemsenmeye başladığı bir gerçek. zaten kişinin kendisi üzerinde kontrol çabasının artması, diken üstünde bir yaşam ve huzursuzluk getirebiliyor. bunun giderek yaygınlaşacağını düşünüyorum. o nedenle meditasyon tarzı yaklaşımlar da buna paralel olarak artacaktır. kişinin kendini yakalaması ve gerçekleştirmesinde uygulanacak metotların doğruluğundan ziyade, bu yöndeki eğilimlerin artması bu konuda yeterli. ne var ki bu tür eğilimler de, kişinin kendisini gerçek anlamda dinleyebilmesi ve keşfedebilmesi odaklı olmak yerine, yine somut hayattaki verimini artırmaya yönelik olarak uygulanıyor. gerçek anlamda tatminkar yaşam farkındalığı yine gelişmiyor.

    konu temelini farzladıktan sonra esas noktaya gelirsek, evrendeki güzellikler, yani kitap okuma dışında geri kalan her şey, yanıltıcı bir anlatım. çünkü "kitap okumak" gibi belirli bir eylemden sonra, belirsiz, sonsuz bir alternatifin üstünlüğü ima ediliyor. ancak aslında sunulan alternatif o kadar da belirsiz değil. zira tamamıyla yaşamın geri kalanına hakim ve süper güçleriyle tüm alternatiflere erişebilecek bir zaman ve mekan düzleminde değiliz. en önemlisi bir düzen ve sistem içerisinde yaşıyoruz.

    bunun da ötesinde, hayata nasıl yaklaşmalı? epikuros gibi haz odaklı bir yaklaşımı ön kabul alırsak (ki bana göre yanlış değil; başlığın amacıyla da uyuşuyor), öncelikle nitelikli hazların belirlenmesi lazım. mesela hedonist olacağım derken, illüzyona uğramış hayat beklentilerine ulaşma hırsıyla, tam performans fayda odaklı yaklaşımı benimseyen insanlar var. sözlük'te de var bunlardan. hafif sıyırmışlığı fark edebiliyorsun. tamamıyla rekabet havasında yaşıyorlar, bildiğin arenada gladyatör gibiler. sonradan sonraya bu işin kendisini motivasyon belliyorlar. inanılmaz bir ruh hali.

    örneğin son zamanlarda her gün 1-2 satranç maçı yapıyorum internetten. toplam 1 saate yakın vakit alabiliyor. şimdi bu satranca harcadığım vakit nasıl düşünülmeli? hayatın içindeki hedef-haz-amaç-anlam-fayda gibi etkenleriyle beraber topluca bir değerlendirmede nasıl bir konuma oturtulmalı? aslında kitap okumak konusu da aynı bağlamda. kitabın içeriği, öğrettikleri, sağladığı somut gelişim ve manevi tatminlik gibi boyutlara hiç girmedim dikkat edin. konunun asıl patlak verdiğini düşündüğüm nokta açısından değerlendirdim sadece.

    bütün bunların cevabını vermek zor. fakat hayatı ve tatminlikleri belirli düzlemlere indirgemek doğru değil. estetik bir vücudun olur, insanların bakışlarından haz alırsın. beraber saçmalayabildiğin arkadaşlarını eve çağırıp amuda kalkma yarışması yaparsın, haz alırsın. ekşi sözlük'teki kolektif ruh hoşuna gider, takılmaktan haz alırsın. odanda akademik çalışmalara gömülürsün, yine haz alırsın. kısacası fırsat maliyetini hayatın her alanında işletmeye çalışmak pek sağlıklı bir ruh hali değil.

    eylemin kendisine bakınca, kitap okumak, hafif sikletleri çıkarırsan içeriktir, öğrenmektir. hayatın geri kalanına göre daha derin olabilir. bunu gereksiz düzeyde kitap romantizmi yapmak için söyleyenler de var ama buradaki asıl kastım kitap değil, bir şeylerin etraflıca öğrenilmesi, keşfedilmesi, düşünsel farkındalığa kavuşulması. bir arkadaşınla da kitap okur gibi konuşabilirsin. belki daha fazla fayda ve haz alabilirsin. ama kitabı kitap yapan, "kitap" kalıbı olmamalı. "o yaprakların kokusu var ya," hiç olmamalı. düşünür bir yazar var, adam bunun içinde, ifade ettiği bir şeyler var," sadeliği ve akılcılığıyla yaklaşılmalı.

    kitap okuyunca hayatı kenara atıp triplere girmek, diğer güzellikleri ve farkındalıkları peşinen yok saymak, ne kadar romantik bir bağnazlıksa; hayatın tamamen somutuna, faydacılığına, fırsat maliyetine yüksek ölçüde odaklanmak, araba alırken fiyat-performans hesaplar gibi yaşamak da bir o kadar hastalıklı yaklaşım.

  • her pata pata sesi duyduğunda kafasını kaldırıp “aligopter” geçiyor diye sevinen rahmetli dedemdir.