hesabın var mı? giriş yap

  • askerde bizim arkadas sunguyu kaybetmis, depocuyu falan baglamis, idare et demis, carsiya cikmis ertesi gun nereden bulduysa almis bi tane bicak gelmis, depoya koymus, obur gun bulunmus, depoda fazla var, yine gerilim. sonra alip cekmecede sakladilar aylarca:) kaybetsen dert bulsan dert

  • (bkz: fıstık)
    bizimki pek eve uğramazdı.
    uğradığında da elinde siyah poşet içinde 4-5 tane bira, 2 paket uzun samsun olurdu.
    bazen o siyah poşetin içinde fıstık olurdu.

    kapıdan sallana sallana, elinde poşet ağır alkol ve sigara kokusu ile girdiğinde, elindeki torbaya kitlenirdik.

    aslında elinde torbayla gelmesi bir bakıma iyiye işaretti. torbasız gelse, annemin elinde günlük kazancı vs varsa döverek alacak ve kumara gidecek demekti.

    siyah torbayla geldiyse, en azından tv'nin karşısında yere oturacak, çakmağıyla efes tombulu açacak, önüne kül tablasını koyacak, yanına uzun samsun paketleri ve en sonda da fıstık torbasını koyacak demekti.

    pek az yemek yerdi. zaten çöp gibi bir adamdı. bünye olarak zayıf ama psikopatlıkta ağır bir abiydi kendisi.

    bazen annem siniyle akşam yemeğinde yediklerimizden önüne koyar, sofra bezinin üstüne dizlerini kırıp, eğilerek höpürdete höpürdete yalap şap yerdi.
    asla bitmezdi o tabaktaki yemeklerin hepsi.
    mutlaka biraya da yer kalması gerekirdi.

    yemesi içmesi bitince yine yerde koltuğun kenarına yaslanır, yüzü tv'ye dönük sigarasını yakar, birasını açardı.

    genelde ilk bira bittikten sonra bizle biraz sohbete başlardı. sohbet dediysem dersler nasıl falan filan değil. genelde kendini anlatırdı.
    bazen de annem laf atardı "ee naptın" bugün falan gibi.
    sanki birkaç gündür evde yokmuş gibi değil de, sürekli bizleymiş sanki bozuk bir aile düzenimiz yokmuş sanki varı yoğu kumarda, meyhanede, birahane yememiş gibi.

    benim gözüm ise fıstıklarda olurdu. bazen şeffaf yumurta poşeti gibi poşetlerin içerisinde, bazen de kese kağıdında gelirdi o fıstıklar.

    bense en çok kese kağıdında gelenleri severdim. çünkü kese kağıdında geldiyse, o fıstıklar sıcaktır demekti.

    kül tablasının yanındaki fıstıklara uzanır, içlerinden alabildiğim kadar alır, kenara çekilirdim. görmezden gelirdi. sonra annem alır kardeşime falan uzatırdı.
    kardeşim genelde istemezdi.
    bense hemen çabucak yiyip fıstıklar bitmeden bir kez daha avuçlama derdinde olurdum.
    ikinci kez seğirtip de, biraz fazla alırsam, "höst len meze bu" derdi.
    kendine kadar alırdı çünkü.
    "az al az", "yavaş ye lan boğulacan" derdi. işte o zaman yediğim bütün fıstıklar boğazımda kalır, gözlerim buğulanır, kendimi zor tutardım.
    keyfi yerindeyse de hiç ses etmezdi.

    şimdi düşünüyorum da, deli gibi çerez sevmemin, hatta yemekleri hızlı hızlı yemenin, içki içerken mezeyi bol bol hatta bazen açmış gibi çalakaşık yememin altında da acaba bunlar mı yatıyor?

    hep böyle kasvetli ortam da olmazdı. bazen neşeli olurdu, eğer o gün kumarda falan kazanmışsa, yada çok nadir kumara gitmeyip direkt eve geldiyse, gün içerisinde hoşuna giden bir şey yaşadıysa.

    ama o siyah torba hep elinde gelirdi. ve biz de beklerdik acaba bize ne getirdi diye. torbanın içine kitlenir kalırdı gözlerimiz.
    ama tarife genelde hep aynıydı 4 bira, 2 paket uzun samsun. bazen fıstık, bazen de tavuk..

    çikolata olsun isterdik, dondurma olsun isterdik her çocuk gibi.
    alamayacağından değil çünkü işin kötüsü ne biliyor musunuz?
    bu adamın işi buydu.
    kantini vardı.
    başkalarına çikolata, gofret, sandviç satıyor ama eve gelirken çocuklarına bir parça çikolata getirmek yerine kendine bira ve sigara almayı ihmal etmiyordu.

    hep derim.
    17 yaşımdan 21 yaşıma kadar küs ve kavgalı, 21 yaşımdan 23 yaşıma kadar ise bir baba oğuldan ziyade, onun için bir suç ortağı bir arkadaştım.
    ben 23 yaşımdayken de öldü zaten.

    yine hep derim ki;
    ......ve ben babamı yaşattığı tüm kötü anılara rağmen öldüğünde affetmiştim.
    sonra ben baba oldum ve baba olunca anladım ki, evlat bambaşkaymış.
    şimdi iş yerimde, çocuklarımsız bir doğum günü pastası bile yesem boğazımda kalır.

    o yüzden baba olduktan sonra, babama olan affediciliğim yerini çok daha büyük bir kızgınlığa bıraktı...

  • (bkz: korku)

    evet, tek sebebi korkudur.
    ufak bir kıvılcımla o dergileri basabilecek, fransa'dakinin aynısını, hatta daha fazlasını yapabilecek binler var bu ülkede.
    (bkz: ehlisünnet tv'nin ateistleri korkutan videosu)
    sanmıyorum ki duyarsız ya da duygusuz olsunlar.
    sonuçta ölüp gidenler meslektaşları, beraber zamanında ortak dergi bile çıkardıkları insanlar.
    ama bu ülke öyle bir hal aldı ki artık, yitip gitsen, faili meçhul olsan bile ardından hakkını savunacak yok.
    bu ülkede artık ölüp gidenleri bile ardından yuhlatan insanlar var.
    bu ülke katillerin, hırsızların kollandığı bir yer.
    temkinli davranmakta haklılar.

    ekleme: dakika 1, gol 1. aha buyur.

    (bkz: vahdet yazarının penguen dergisini tehdit etmesi)

  • ikinci dunya savasinda wojtek adindaki bir ayının er oldugunu biliyor muydunuz?
    polonya 22. topçu birliği iran’ın hamadan şehri yakınlarında bir minik bitkin ama bir o kadar sevimli bir yavru ayıcıkla karşılaşır. ayının annesi avcılar tarafından öldürülmüştür ve polonyalılar gibi perişandır. askerler polonyalı ayıcığı evlat edinirler.
    adı neşeli savaşcı anlamına gelen wojtek konur.
    wojtek’i boş votka şişelerinde doldurdukları sütle beslerler. zamanla reçel, bal ve meyveler de menüsüne eklenir.
    tam anlamıyla savaşın içine doğan wojtek’in askerler gibi yaşamaya, onlar gibi davranmaya baslar. askerler ile aynı yatakları paylaşan wojtek’le yatmak ayrıcalıktır. yatağı sıcacık yapmaktadır. boş zamanlarda ise wojtek askerler ile güreşir, geceleri kampta nöbet tutar veya kamp ateşinde oturup onlarla şişe tokuşturarak bira içermiş.
    (wojtek bira sevgisi ve birçok bira firmasını da onun bir hatıra serileri üretmesine yol açmıştır. slogan bulmakta hiç zorlanmamışlar. güçlü, sadık ve cesur ayı birası yani ingilizce bear beer. )
    sigara alışkanlığı da edinen wojtek sigara içer, hatta yakılmadan verilen sigaraları çiğnermiş.
    müttefik kuvvetleri italya’nın işgali için askerleri cepheye sevk etmeye hazırlanmaktadır. 22. topçu birliği’de kahire’de gemiye binmek için sırasını beklemektedir.
    bu gemiye binecekleri sırada şaşıran ingiliz subaylar, gemiye ayı alamayacaklarıni soylerler. polonyalilar ust rutbe komuta merkezinden wojtek e tum bilgileri iceren bir kunye hazirlatirlar. boylelikle er olarak kayıtlara geçer ve maas baglanir. dolasıyla artık resmen bir askerdir. çocukluğundan beri bildiği asker selamı vererek gemiye biner.
    artık nazilere karşı savaşan ayı wojtek efsanesi başlayacaktır. wojtek italya’da birçok askeri operasyona ve çatışmaya katılacaktır.
    ii. dünya savaşı’nın stratejik noktalarından biri de roma yakınlarındaki monte cassino tepesidir. roma’ya ulaşan bir yolu da kontrol eden konumuyla bu tepenin alınması çok önemlidir.
    alman birlikleri bu tepede inanılmaz mücadele ederek savaş tarihine geçerler. 70.000’den fazla kişinin öldüğü kanlı savaşta 10.000’den fazla polonyalı da hayatını kaybetmiştir. wojtek’in birliği 22. topçu birliği de ağır kayıplar verir. wojtek de cephededir. normal bir insanın taşıyamadığı 50 kg’luk top mermilerini ellerine alıp yoğun ateş altında topçu mevzilere taşıyarak destek verir.

    korkusuzca silah arkadaşlarına destek veren ayı, bu savaş sonrasında artık er değildir. hakkıyla onbaşılığa terfi etmiştir.
    22. topçu birliği’nin amblemi de bu savaştan sonra değiştirilir. wojtek’in top mermisi taşıyan figürü artık birliği’n amblemi olarak kabul edilir.
    birçok çarpışmadan sonra nazilerin yenilmesiyle ii. dünya savaşı sonunda biter. polonya, sovyetler birliği kontrolündedir. savaştan sonra askerlerin çoğu sovyetler kontrolünde bir polis devletine dönmeyi reddederler. 3000 kadar polonyalı asker wojtek’le birlikte iskoçya’da terhis olur.
    polonya hükümeti wojtek’i geri ister ancak askerler buna karşı çıkar. kahraman onbaşı wojtek’in iskoçya’da kalmasına karar verilir ve 1947 yılında edinburgh hayvanat bahçesi’ne konulur.
    ama burada da özel bir muameleye tabi tutulur. arada bakıcısıyla birlikte tarlalarda gezer.
    1963 yılında bir aralık günü onbaşı wojtek 22 yaşında (ayı yaşında 73 yaşında) hayata gözlerini yumar. ve böylece iran dağlarında başlayan hayatı iskoçya’da son bulur. minik bir ayıcık olarak birliğe katılan wojtek hayata gözlerini yumduğunda 230 kilo ve 1.80 metre boyundadır.

    detayli anlatim ve fotograflar icin tik

  • aynı çomarlar gittigidiyor'da da vardır. ibneliğine yeni hesap açıp piyasası 150 tl olan ürünü açık arttırma ile 250 tl'ye kapatıyorum. ondan sonra "kardeş ödeme yapmayacak mısın?" diye sorduğunda en son güne kadar bekleyip "teknosa'dan sıfırını aldım 150 tl'ye" yazıyorum. adamı takip edip ilanı yeniden yayına soktuktan sonra süreci baştan başlatıyorum :)

  • herkesin babasının kendi inancına, anlayışına göre değişen sözler.

    benim için yıllar yıllar önce, denizden bulup çıkardığım 250,000 lira ( biz küçükken 250,000 lira vardı mavi, o zaman en az 3 gofret 1 big babool alınabilecek bir paraydı, arkadaşlar bilir) sonrasında babamın söylediği sözlerdir.

    elimde heyecanla koşturarak yanına gitmiştim, 'bak denizde para buldum, gidip bakkaldan neler alıcam şimdi' diyerek. babam elimden o parayı alıp bana cebinden çıkardığı başka bir 250,000 lira verip, ' bir daha sakın kendine ait olmayan, başkasının kazandığı parayı alma, senin kazanmadığını harcamak haramdır, paraya ihtiyacın olduğunda bana söyle ben sana vereyim' demişti.

    üstünden belki 15 yıl geçti, ben hala unutmadım. büyüdüm, adam oldum, çalışmaya başladım, para içinde olduğum bir işim var, fırsatım olsa milyonları/trilyonları hortumlarım ama gel gör ki yerde gördüğüm 1 lirayı bile alıp harcayamıyorum.

    aynısını çocuğuma tembihleyecek miyim? ilk öğrettiklerimden biri olacak.

  • yakını anlatmaya çalışan arkadaş once uzakı
    - abi şimdi ta ordaa felan diyoz hani bi ülke ismi felan aynı zamanda
    - ırak
    - tamam onun tersi
    - karı
    - olm tersi
    - kız

  • game of thrones'a adanmış bir eser

    reyizin piçi çıktı büyük duvara
    sarı cüce düştü karıya kumara
    haber salın ceymi denen davara
    winterfellden yola çıktı yiğitler

    yola çıkın çadırları toplayın
    atlarılan ovaları kaplayın
    drogo derler yiğit öldü ağlayın
    winterfellden yola çıktı yiğitler

    kuzeyde mavi gözlü iblis ürüdü
    winterfelli bembeyaz kar bürüdü
    reyiz öldü bir boz kurt uludu
    winterfellden yola çıktı yiğitler...

    anan vermiş öz dayına meyili
    yok nasılsa olsa zinanın delili
    cofri piçi senin günlerin sayılı
    winterfellden yola çıktı yiğitler

    ibne imiş şol lordların hepisi
    yılan imiş robert reyizin karısı
    seni bulacaam olm cofri sarısı
    winterfellden yola çıktı yiğitler

    jorah reyiz ak saçlıya boş değil
    taze dula bu yaptığı hoş değil
    gönül sevmiş,gizli sevda suç değil
    winterfellden yola çıktı yiğitler

  • yanlış anlaşılmasın, niye kumar oynuyorsunuz cezası değildir.

    niye kumar oynarken devletinizin de payını vermiyorsunuz, parayı yasa dışı oynatanlara kaptırıyorsunuz cezasıdır.

    verin devlet babanızın payını gönül rahatlığıyla oynayın gitsin değil mi?