hesabın var mı? giriş yap

  • atamın sadece içimizdeki yobazlarla bölücüleri değil yunan faşistleri de hala inim inim inlettiğini gösteren haber

    bu yobazların “keşke yunan kazansaydı” cümlesinin neden söylediği şimdi daha iyi anlaşılıyor.

  • salak salak milliyetçilik kasan iki ülke vatandaşlarının ve siyasetçilerin dışında iki ülke halkının da birbiriyle derdi yok ki. zorla düşmanlık çıkartıyorlar.

    tanım: katıldığım önermedir.

  • pek çok kişinin neden pahalı olduğunu anlayamadığı yiyeceklerden biri makaron. detaylara inince neden bu kadar pahalı olduğu nispeten daha anlaşılabilir bir hal alıyor.

    1. malzeme: makaron, badem unu gibi normal kurabiyelerden daha pahalı olan malzemelerle yapılır. badem unu, yüksek protein ve yağ içeriğiyle lezzete ve dokuya katkıda bulunur. fakat maliyeti de diğer unlara kıyasla yüksektir.

    2. üretim süreci: makaron yapımı, özen ve hassasiyet gerektiren bir sanattır. mükemmel kıvam ve pürüzsüz kabuğu elde etmek için malzemelerin doğru oranlarda karıştırılması, hamurun dikkatli bir şekilde işlenmesi ve fırınlama süresinin hassasiyetle kontrol edilmesi gerekir. bu titiz ve zahmetli üretim süreci, makaronun pahalı olmasının önemli bir sebebidir.

    3. düşük üretim hacmi: makaronlar genellikle küçük fırınlarda, butik üretim şeklinde üretilir. büyük fabrikalarda seri üretilen ürünlere kıyasla bu durum, üretim maliyetlerini artırır. ayrıca, makaronların hassas bir ürün olması ve uzun raf ömrüne sahip olmaması da büyük ölçekli üretimi zorlaştırır.

    4. lüks algısı: makaronlar, özel günlerin ve gurme lezzetlerin sembolü haline gelmiştir. şık ambalajları ve estetik görünümleri ile lüks bir algı yaratmışlardır. bu algı da fiyatlarının yüksek kalmasına katkıda bulunur.

  • kitaptan bir alıntı:
    bir türk hanım buradaki durumu göstererek diyor ki: "bu hayatım bizde yerleşmesine kadar zor"... buna karşılık şu notu yazıyor mustafa kemal: " dedim ki ben her vakit söylerim burada da bu vesile ile belirteyim, benim elime büyük salahiyet ve kudret geçerse ben sosyal yaşamımızda istenilen devrimi bir anda ' coup' ile uygulayabileceğimi sanıyorum. zira ben bazıları gibi halk anlayışını bilenlerin kavrayışlarını yavaş yavaş benim anlayışımın ölçüsünde düşünme ve tasarlamaya alıştırmak suretiyle, bu işin yapılabileceğini kabul etmiyor ve böyle harekete karşı ruhum isyan ediyor.neden bu kadar yıllık bir yükseköğretim gördükten uygar yaşama ve toplum inceledikten ve özgürlüğünü elde etmek için hayatı ve yıllara harcadıktan sonra neden cahiller derecesine ineyim? onları kendi derecemi çıkarırım. ben onlar gibi değil onlar benim gibi olsunlar bununla birlikte bu konuda incelenmesi gereken bazı noktalar var bunları iyice değerlendirip kalınlaştırmadan işe başlamak hata olur."
    kaynak: m. kemal atatürk'ün karlsbad hatıraları, prof. dr. a. afetinan, s. 54-55.

  • bizim bir aile gelenegimiz var. esasen bakarsaniz geleneklere sahip olmak bile yaslanmakla ilgili galiba, su an fark ettim ama bunu gormezden geliyorum. alti kardesiz ve yas gunlerimizde babam bizi arayip hep ayni dogum gunu sarkisini soyler. bu ilk gunesli bahar gununde tum otoparklarin dolu olmasi gibi, zaten calismadiginiz zamanlarda hafta sonlarinin -hak edilmemislik hissinden kaynaklaniyor olmali- sikici ve anlamsiz olmasi gibi, orhan ve ferdi den yalniz birini sevmek gibi olagandir.

    dogumgunumdu iki gun evvel.. -bugun dogum gunu olanlari kutlarim.- malum, sarki gelecek, bekliyorum. baktim babam, watsaptan yazmis! aramiyor, sarkiyi soylemiyor, sozlerini yazmis. sozleri de yazayim tam olsun gibi, ama eksik oluyor oyle. duyamiyorsun sesini. arayip bi kizayim dedim,biliyorum bu yaslilik degil, dupeduz aymazlikla ilgili. sonra baktim telefona. mesaja. tarihe. yillara. kendime. her sey degisecek, her yas gunumde o baba orada olmayacak. o sarkiyi soyleyemeyecek hicbirimize belki de. hayatla kontratim yok, herhangi bir konuda anlasmamiz olmadi kaldi ki herhangi bircok konuda anlasamadigimiz oldu cok. dedim ki, allah gostermesin, ama olur ya, olmazsa bir daha, anladiniz onu siz dile dokesim gelmiyor, bu bildiginiz gibi zamansizlikla ilgili, mesaji acip okurum. soz ucar, yazi kalir malum. boylece her dogum gunum, hep sarkimizla kutlanmis olur. bu da biraz buyumekle ilgili. buna da icten ice sevindim.

    ınsan, sevinmeyi kafasina koymayadursun illa bir yolunu buluyor, bu biraz yasamakla ilgili..

    nihayetinde acik konusalim romalilar, sevdiklerinizin az zamani kalmis olma ihtimali, akliniza daha sik geliyor ve kendinizce daha az yara almak icin cozumler uretmeye cabaliyorsaniz bencil oldugunuz kadar yaslisinizdir da artik.

    cunku yaslilik, yasadikca yara almamaya calismaktir.

  • ateşli bir köy çocuğu, şehrin en büyük marketinde işe başvurur. dünyanın bu en büyük alışveriş merkezinde her şey satılmaktadır. patron sorar:

    - daha önce hiç satıcılık yaptın mı?
    - evet, köyümde bu işi yaptım.

    patronun gözü çocuğu tutar:

    - iyi, yarın başlıyorsun o halde.

    ertesi gün akşam olur ve patron çocuğu karşısına alır:

    - evet, bugün kaç satış yaptın?
    - bir.
    - ne, bir mi? diğerleri 20-30 satış yaptılar, nasıl bir? kaç dolar tuttu peki?
    - 320.334 dolar.

    patron şaşırır ve sorar:

    - nasıl becerdin bunu?
    - adama başta küçük boy bir olta, sonra orta boy ve sonra da büyük boy bir olta sattım. nerede balık tutacağını sordum. kıyıda deyince bir tekneye ihtiyacı olduğunu söyledim. tekne bölümüne indik ve çift motorlu, yelkenli, lüks bir yat sattım. vosvosuyla bunu çekemeyeceğini söyleyince son model 4x4 bir jeep sattım.

    patron kendinden geçer:

    - ne diyorsun, bütün bunları sadece küçük bir olta almaya gelen adama mı sattın?

    genç çocuk cevap verir:

    - yoo, aslında karısı için bir tane orkid istemişti. ben de ona şöyle dedim:

    - hafta sonun mahvolmuş, sen en iyisi balığa git.

  • dudak ucuklatir. ebru gundes'in hakki 500t'ye binmektir aslinda ama hayatin adaletsizligi o ki, 500bin liralik alisveris yapiyor.