hesabın var mı? giriş yap

  • gelin: allahım bana " aşkım orası değil yaaa " dedirtme, amin.

    damat: allahım erkenden gelmek istediğim tek yer senin yanın, amin.

  • otostopçunun galaksi rehberi'nde bir bilgisayara hayatın/evrenin/yaşamın anlamını sorarlar. o da epey uzun bir işlem yapıp sonunda 42 cevabını verir. 42 bu manada kullanılır.

    420 de 4.20 yani amerikan tarih sisteminde (ay.gün.yıl) 20 nisan'ı simgeliyor.

    20 nisan da marijuana'nın legalleşmesini isteyenlerin sebebini bilmediğim bir sebepten ötürü legalize it çığlıklarını daha güçlü attıkları gün.

    marihuana'nın legalleşmesinin hayatın anlamından 10 kat daha önemli olduğunu söylemek istemiş. arada da gerçek matematiksel değeri sıkıştırıp zeki esprisi yapmış.

    edit:

    mesajlar yağdı sağolsunlar. teşekkürler.

    4.20 konusunda iki farklı görüş varmış.

    birisi şu; weed'in abd yasak kodu 420 imiş. bu yüzden 420 ayrı bir anlam taşıyormuş.

    diğeri de şu; bir grup öğrenci sürekli saat 4:20'de buluşup dumanlanıyormuşlar. bu zamanla aralarında bir şifreye dönmüş, ordan da 4.20 şenliklerine evrilmiş.

    katkılar için teşekkürler.

  • eşimi ilk gördüğümde, arkadaşımın sevgilisinin cüzdanında bir vesikalık fotoğraftı sadece. ben o fotoğrafı bir şekilde aldım, kendi cüzdanıma koydum. herhangi bir plan yapmadan ama, gelişigüzel öyle.

    ara ara çıkarıp baktım fotoğrafa, gözlerine, yüz hatlarına. keşke gerçek hayatta da tanışıyor olsaydık dedim. hayat bu ya, tanıştık. benim ilk fotoğrafını görüp aşık olduğum adam, gerçek oldu, elimi tuttu, yetmedi evlendi la benle. şimdi geçenlerde elime 7,5 mm'lik bir pirinç tanesinin ultrason resmini verdi doktor. aşık oldum. dilerim o da gerçek olup elimi tutacak. fotoğraftan aşık olmak, sonunda ellerin hep sıcak tutulacağının garantisidir.

  • brutalizm pek bilinen bir mimari akım değil. ankara'da bazen önünden geçip gittiğimiz, bazen de bakıp garip bulduğumuz binaların türkiye'nin en iyi brutalist mimari örnekleri olmaları ne kadar ilginçtir değil mi?

    hani ankara için soğuk, gri, kasvetli şehir derler ya. o kasvetin içinde brutalizm göğe kaldırılmış devasa bir yumruk gibi yükselir adeta.

    eski türkiye iş bankası genel müdürlüğü, bugünkü bddk binası. koray inşaat firmasının kuruluş projelerinden olan, mimarlık ve inşaat fakültelerinde ders niyetine okutulan bu bina, göğe dikilmiş 5 tane devasa beton dilimi gibidir. şehrin anıtkabir ve atakule ile birlikte 3. sembolü sayılabilecek bu binanın kıymetini pek bilmiyoruz gibi...

    http://static.panoramio.com/…s/original/3718373.jpg

    emekli sandığı'nın 1970'de tamamlanan otel projesi; stad oteli, doğan tekeli, sami sisa ve metin hepgüler ortak çalışmasıdır. brutalist mimarinin ankara'daki önemli ve ödüllü örneklerinden biri olan projenin, cumhuriyet döneminin ilk mimari eserlerinden, vedat tek ve mimar kemaleddin'in gözde çalışması, ankara palas gibi art nouveau eserle neredeyse dip dibe olması şehir görselliği açısından bir kaos yaratmıştır. birbirinden tamamen farklı iki mimari eserin neredeyse 250 metre mesafede olması bilinçsizce yapılmış bir tercih olsa da, bu brutalist bir çalışma olarak stad oteli'nin güzelliğine göle düşürmez. bina, klasik brütalizme yakın bir tasarımdadır. simetrik, sıralı balkonlar, birbirini tekrar eden öğeler mevcuttur.
    otel günümüzde satılmış ve radisson sas olarak hizmet vermektedir.

    https://upload.wikimedia.org/…adisson_blu_hotel.jpg

    diğer ikisi mimariye ilgisi olanlar tarafından fark edilse de, diğer birçok kişinin önünden geçerken neredeyse hiç fark etmediği tunalı mevkiindeki tübitak binası sıradışı dizaynıyla brütalizm mimariyi takip edenler için ilginç bir deneyim olsa gerek. dışı boyanmamış, beton görsellik bu yapıda biraz daha geride kalmış. özellikle kule bölümün simetri bozan mimarisi brutalizmin şaşırtan yönünün altını çizmiş.

    http://galeri3.arkitera.com/…merkez-binası.jpg.jpeg

    devam edecek...

  • buyuk dramlara sebep olmus bir faciadir. ilk patlama aninda ölen kişi sayısı çok gibi görünmese de (30 civarında) patlamadan sonra (pek de "aciklanamayan" sebeplerden dolayi) iki yil icinde binlerce insan daha olmustur. ancak bu olumlerin kacinin facia ile dogrudan baglantili oldugu arastirilamamistir. tabii bu olumler disinda meydana gelen hasarin veya cevre tahribatinin boyutlarinin belirlenmesi ise ayri bir hikaye.

    ama bence en buyuk dram patlama sonrasi enkaz kaldirma calismalari sirasinda yasanmistir.

    patlamanin ardindan radyoaktif enkaz yaklasik 1.5 km capinda bir alana yayilmis. alinan karar ise bu enkazi tesis icinde toplamak ve butun bir tesisi ozel bir beton ile tamamen ortmek. ayrica radyoaktif cekirdegin altinda da buyuk bir beton yatak olusturulmasina karar verilmis. evet ama radyoaktif enkaz nasil tasinacak? cekirdegin altina beton nasil dokulecek? gerekli ekipman ve zaman yok? ve butun isin 15 gun icinde tamalanilmasi dusunuluyor.

    enkazi tesis icine tasimak ve de radyoaktif cekirdegin altini beton ile kapatmak icin itfaiyecilerle birlikte askerlerin kullanilmasina karar verilmis ve 1500 kadar asker kullanilmis. (kac itfaiyeci kullanilmis bilmiyorum) basit bir gaz maskesi, eldiven ve cizme disinda bir koruma ekipmani kullanmayan asker ve de siviller bolgede calismaya baslamislar. bir askerin (veya sivilin) gunde en fazla 3 dakika calismasina izin veriliyormus. ama bu sure icinde alinan radyasyon miktari bile omur boyu alinabilecek radyasyon esiginin uzerindeymis. ve adamlar orada 15 gun boyunca calismislar. evet calismalar planlandigi gibi 15 gun icinde bitirilmis. butun radyoaktif moloz tesis icine tasinmis ve tesis beton bir zirh ile tamamen kapatilmis. ayrica radyoaktif cekirdeginin alti da (acilan tuneller sayesinde) beton ile doldurulmus.

    peki bu radyoaktif enkaz kaldirma isinde calisan askerlere (ve de sivillere) ne olmus?

    bu temizlik calismalarina katilan askerlerin buyuk bir kismi ise -ki hepsi 20'li yaslarda saglikli insanlar- bir yil icinde olmusler. (bu sayi (asker+sivil) kimi kaynaklara gore 4000 civarinda.)

    gercekten buyuk bir dram. bile bile olume gitmisler. ama birilerinin de bu isi yapmasi gerekiyordu. evet saniyorum savasarak olmeseler bile, gene de ulkelerindeki insanlari korumak adina olume gitmisler.

  • yazılım projeleri için kullanılan versiyonlama sistemidir “git”. bu sistem “github” ile karıştırılmamalıdır.

    github nedir, git nedir? bu başlık altında da çok defa gördüğüm, cevrede de çok defa duyduğuma göre ikisi karıştırılıyor. github ve git birbirinden çok farklı şeyler. github bir depolama servisi iken git ise versiyonlama, diğer adi ile surum kontrol sistemidir. kısaca git demek github demek değildir, biri diğerinin kısaltması değildir. github depolama servisine git versiyonlama servisini kullanarak kodlarınızı gönderip, alabilirsiniz. yani kısaca git bir otobüs ise, github da otobüs durağıdır.

    versiyonlama sistemi nedir? bir yazılım projesi yazdığınızı düşünün. yazılım projesi demek içinde kodların bulunduğu birçok dosya demektir. bu dosyaların içindeki kodlar birbirine bağlı ve ihtiyacı olan kod parçalarıdır. örneğin "dosya a" nin içindeki x kodu "dosya b" nin içindeki y koduna bağlı, birinde yapılan değişiklik bir diğerini etkileyecek niteliktedir. bu durumda kod üzerinde bir değişiklik yaptığımızda tüm projeyi bir bütün olarak ele almalıyız. yani kısaca kodumuzun içinde sadece bir karakter dahi değişse projemizin bir bütün olarak yeni bir versiyonu çıkmış olur. versiyonlama sistemi de bu isleri yönetmemizi sağlayan yardımcı programlardır.

    nedir depolama servisi? üzerinde çalışılan projelerin herhangi bir programlama dili ile yazılmış kaynak kodlarının saklandığı sunuculardır. bir kod yazarsınız, bu kodu github sunucularına yüklersiniz ve github size bir erişim linki verir. bu link üzerinden internet erişiminin olduğu her yerde siz veya başka yazılımcılar bu kodu görebilir, bilgisayarına indirebilir ve değiştirebilir.

    versiyon nedir? versiyon bir projede her bir değişikliğin bir diğerinin üzerine eklenerek artan bir ifadedir. örneğin bir yazılım projesinin versiyonu genelde 1.0.0 ile baslar daha sonra 1.0.1, 1.0.2 olarak ilerler. bu versiyon numarasında her bir ayraç genel ortak anlayışa göre farklı şeyleri ifade eder. genel ortak anlayışa göre (yani bu bu şekilde yapılmak zorunda değildir, ama uyulması faydalıdır) bu versiyon numaraları "major.minor.patch" seklindedir. örneğin bir yazılım projesinde bir hata düzeltilir ise üçüncü kisim yani 0.0.1 olan versiyon 0.0.2 seklinde artar. eğer o projede yapılan değişiklikler daha küçük değişiklikler ise versiyonun ikinci kısmı yani 0.0.2 olan versiyon 0.1.2 seklinde artar. ama yapılan değişikler çok büyük değişiklikler ise ilk kisim artar yani 0.1.2 olan versiyon 1.1.2 olur. yani özetle bir versiyon numarasının ilk kısmı arttıysa o üründe büyük değişiklik yapılmış demektir. son kısmı arttıysa küçük bir bug çözümü, büyük değişiklik yapılmamış demektir.

    simdi bu versiyonlama sistemlerinin bize yararı nedir? öncelikle ilk yararı bu versiyon numaralarını otomatik bir şekilde kendi tanımlamamıza göre yükseltir bu sistemler. ikincisi projemizin bir bütün veya parça parça halinde geçmişini tutar. bu sayede örneğin günün birinde bizim su versiyon numaralı halindeki kodumuz nasıldı dersek o koda birkaç komut ile ulaşabiliriz. yani kodumuzun geçmişteki haline gidebiliriz. bir problem olursa veya bireyler bozulur ise kodumuzu geriye alıp kurtarabiliriz.

    peki geliştirme takımları için yararı nedir bu versiyonlama sistemlerinin? bir projede ayni kod dosyasında, hata ayni kod satırında ayni anda birden fazla geliştirici çalışabilir. ama bu yapılan değişiklikler bir araya geldiğinde ayni dosyada iki farklı paralel versiyon var demektir. örneğin birinci kişi ahmet bir dosyada birçok kodu değiştirmiş olabilir. diğer taraftan ikinci kişi ayşe ise ayni dosyada birçok yeri değiştirmiş olabilir. simdi ahmet’in elindeki dosyada ayşe’nin değişiklikleri yok, ayşe’nin elindeki dosyada da ahmet’in değişiklikleri. bu durumda iki dosyanın birleştirilme işlemi “merge” ciddi bir problem, çünkü bu değişiklik yapılan yerede iki dosyada da farklı satırlar tespit edilmeli, eksik yerler birbirine eklenmeli ve tek bir, yani iki kişinin oluşturduğu değişiklikleri de içeren tek bir dosya yapılmalı. ama bu değişiklikler de kendi içinde birçok nitelik barındırabilir. örneğin ekleme, değiştirme, veya silme gibi. işte bu noktada çok uzun bir kod dosyası ile çalışılıyor ise içinden çıkılamaz bir durum olur. hatta ve hatta, örneğin ayni dosyada ahmet dosya içinde gecen “elma” kelimesini “armut”, diler taraftan da ayşe o “elma” kelimesini “portakal” yaptı ise ne olacak. kimin yaptığı değişikliğe göre tek bir dosya oluşturulacak derken ciddi bir karmasa olur. işte bu noktada versiyonlama sistemleri bu değişiklikleri birleştirme, gerektiğinde uyarma, gerektiğinde geri alma gibi özellikleri sayesinde bu karmaşayı basitleştirirler.

    versiyonlama sistemi denilince sadece git mi var? hayır, geçmişten günümüze birçok sistem kullanıldı, popüler oldu ve kayboldu. git dışında svn, cvs vs. gibi birçok alternatif de var ama günümüzde en popüler git.

    nedir bu git, github ilişkisi? kodumuzu geliştirdik, git ile versiyonlamasini yaptık. kodumuz bilgisayarımızda duruyor, peki takımımızdaki arkadaşlarla, ya da tüm dünya ile nasıl paylaşacağız bu kodumuzu. ya da nasıl yedekleyeceğiz, bilgisayarımıza bir şey olur ise bu kodumuzu nasıl kurtaracağız. iste bu noktada github devreye giriyor. github dan bir proje açıyoruz, github bize bir link veriyor. bu link bizim kod alanımıza erişmek için bir adres oluyor. ama ilk basta bu alanın içi bos. “git” kullanarak bu adrese tüm kodumuzu atıyoruz, ister sadece kendi ekibimiz ile paylaşıyoruz, ister tüm dünyadaki diğer geliştiricilerin inceleyebileceği ve değişiklik yapabileceği şekilde herkese acıyoruz. bilgisayarımıza bir şey olursa, çalınırsa, bozulursa bu github kaynağından tekrar kodumuzu güvenli bir şekilde kaldığımız yerden geri alıyoruz.

    git ile versiyonlamasini yaptığımız kodu sadece github serverlarina mi atmalıyız? hayır, ister github a atarsın, ister amazon code commit, ister gitlab, ister bitbucket olur. bular gibi birçok servis var ve genelde birçoğunda ayni özellikler olsa da fiyat paketleri olarak birbirinden ayrışıyor.

    peki niye github? birçok yazılımcı buraya tercih ediyor çünkü en kalabalık grup burada. ayrıca kodların görülebileceğini web ara yüzüne de herkes çok alıştı, ve gerçekten çok kullanışlı bir ara yüz sunuyor. ayraca github artık geliştiriciler arasında bir facebook gibi oldu diyebiliriz, bunu kimin ne bildiği, kimin ne yazdığı burada acilmiş durumda ve birçok şirket de ise alim süreçlerinde geliştiricilerin github profillerini görmek istiyor.

    nedir bu komut satiri olayı? kodumuzu yazdık, yeni versiyonu oluşturmak istiyoruz, peki bunu nasıl yapacağız. temelde bunun yapmanın iki yolu var, birincisi bir yardımcı program kullanmak. bu programların görsel ara yüzleri var ve bu ara yüz üzerinde birkaç buton tıklaması, birkaç yazı yazma ile bu yeni versiyonu çıkarabiliriz. örneğin bunlar sourcetree, github desktop, ya da kullandığımız kod editörün entegre uygulamaları olabilir.

    neden bu tarz programlar kullanalım? bu programlar genelde bu tıklama ve yazma isini arka planda git komutlarına çevirip bu kodları çalıştırırlar. bazen git komutları çok karışık bir hal alabiliyor, örneğin geçmiş versiyonlardan birinin üzerine yeni bir versiyon oluşturup, ama en yeni versiyondan da birkaç dosyayı bu oluşturulan versiyona eklemek gerekirse. bu durumda uzun uzun komut yazmak yorucu olabiliyor, ve bu tarz programlar bize hem görsel ara yüzleri, hem de işlevleri ile yardımcı olabilirler.

    neden komut satiri kullanalım? komut satiri demek neyi neden yaptığına biliyorsun demek, böylece bu versiyonlama işlemi sırasında daha az hata yapmak ve kontrolün tamamen elinde olması demek. tabi diler taraftan birçok komutu da ezberlemen gerekir. ayrıca komut satiri geliştiriciler arasında iletişimi de kolaylaştırır. örneğin bir grafik ara yüzünde birine bir şey tarif ederken şuraya tıkla, sağ üste bu var, ona tıkla, su kutucuğu doldur gibi ciddi iletişim problemi yasatan tarifler gerektiriyor. komut satırında bir satir komutu sesli veya yazılı olarak diğer geliştiriciye göndermek çoğu zaman çok daha pratik oluyor.

    git ve github öğrenmeye değer mi? tavsiyeden daha çok bu bir zorunluluk diyebilirim. neredeyse her geliştirici bu tarz bir sistemle çalışmak durumunda. hatta sadece kendi projenizi bile geliştiriyor olun bunları veya farklı alternatiflerini kullanın. size en büyük yararı, bir kodunuz bozulduğunda ve “eskiden çalışıyordu simdi ne oldu da çalışmıyor” diye düşünürken iste bu sorunun cevabini çok kolay alabilecek olmanız, gerekirse eski durumuna geri getirmeniz, bilgisayarınızda kodlarınızı kaybettiğinizde arkasından soğuk su içmek zorunda kalmamanız demek.

    bu github arkasında kim var? yakın bir geçmişte github tüm servisleri ile beraber microsoft tarafından satın alindi. eğer bu tarz büyük şirketlerin sunucularında kodunuzu tutmaktan çekiniyorsanız gitlab farklı alternatifleri kullanabilirsiniz. ya da kendi kişisel sunucunuza git sunucusu kurabilirsiniz. ama kendi çalıştığım şirket de dahil olmak üzere milyonlarca dolar değerindeki kodlar bu şirketlerin (microsoft, amazon, google vs.) sunucularında okyanustaki küçük bir balık misali duruyor.

    öğrenmesi ne kadar sürer? bir 8 saat üzerinde çalışmakla rahatlıkla temelini öğrenebilirsiniz. ama tabi bu sure yazılım konusunda tecrübenize bağlı olarak uzayabilir de kısalabilir de. ama temelini öğrendikten sonra size lazım olan ismini lazım olduğu zaman öğrenebilirsiniz. tek seferde tamamen uzman olmanız gerekmez. nasıl yapilirdan daha ziyade bu araçlarla neler yapabileceğinizi bilmek yararlıdır.

    peki nereden öğrenilir bu git, github vs. ? hem bu teknolojilerin kendi sitelerinde, hem youtube da, udemy gibi online eğitim platformlarında türkçe, ingilizce birçok kaynak var.

    bunları kullanırken neye dikkat etmeli? öncelikle neyi neden yaptığınızı bildikten sonra buralarda kodunuz güvende sayılır. birçok durumda kodunuzu geçmişe dondurup kurtarabilirsiniz. riskli hallerde de bu teknolojiler sizi gerektiği şekilde uyarır, uyarıları mutlaka dikkatle okuyun. ama bir durum var ki çok dikkatli okumalısınız, sizi maddi olarak zor duruma sokabilir. amazon web services gibi bulut sistemler bu serverlara bağlanmak için size uzun bir “anahtar” dosyası paylaşırlar. bu dosyayı yanlışlıkla bu gibi versiyonlama sistemine üzerinden paylaşırsanız, diğer taraftan bu tarz dosyaları bu sistemlerde tarayan kotu niyetli kod parçaları tarafından tespit edilebilir, ve bunun sonucunda amazon web service ler üzerinden yapılan illegal bağlantı ve binlerce dolar kullanım faturası ile karşılaşabilirsiniz. bu durumla karşılaşan birçok geliştirici var, kimisi amazon müşteri hizmetlerinin bir defaya mahsus yardımları sayesinde bu faturaları ödemekten kurtulmuş ama siz bu heyecanı yaşamayın. bu dosyaları bu sistemlere atıp, silseniz bile eskiye donuk versiyon da tutulduğundan dolayı yine de açığa çıkarılabilir. o nedenle böyle bir hata yaparsanız mutlaka bu “anahtar” dosyasını cloud service üzerinden iptal edin ve mutlaka cloud servisinize bir fatura alarmı kurun.

  • türk kahvaltı kültürünün demirbaşlarından biri olan salatalık artık masalara koyulmaz, koyulamaz oldu.

    geçtiğimiz hafta kilosu 28 lira olan salatalığa ve buna neden olanlara bolca sövmüştüm ama artık dayanamıyorum sözlük. 3 kilo mevsim sebzesinin 100 lira olmasına dayanamıyorum. eskiden kasa kasa aldığımız meyvelerin tadını unuttum. önümüzdeki hafta yine akaryakıt zammı geliyor. bu salatalığın muhtemel kilosu 40 lira olacak.

    çalışmanın karşılığının bu kadar değersiz olmasını, 16 sene okuyup bu seviyede bir hayatı yaşamayı hiç birimiz hak etmiyoruz.

    2 oda evde polar ve kalın pijamayla oturup 710 lira doğalgaz ödemeyi hak etmiyoruz.

    fatura kaygısıyla televizyonu ışık açmadan izlemeyi, reklam zamanında televizyonu kapatmayı düşünmeyi hak etmiyoruz.

    asgari ücret 4250 iken ahırdan bozma evlere 2500 lira ödemeyi hak etmiyoruz.

    benzinin litresine 15 lira ödemeyi hak etmiyoruz.

    bize bu sefil hayatı sunanların lüks içinde tüm bunlardan etkilenmeden yaşamalarını hak etmiyoruz.

    yeter artık.

    h a k e t m i y o r u z

    rezalet

    imla.

  • bir bagimlilik cesididir. hastamiz gosteris olsun ya da kutuphanede sik duruyor diye kitaba yatirim yapanlardan bircok noktada farkliliklar gosterir. oncelikle hasta kisi, kitabi sadece satin almaz, okur da. yalniz okuma ve edinme hizlari birbirlerine uyum gostermediginden, aradaki fark, yani okunmamis kitaplarin okunmuslara orani gitgide buyur. bu durumda hastaligin ilk etaplarinda bir hayiflanma sureci yasanir. sikayet edilir zamansizliktan, hicbirseye yetisemiyor olmaktan, daha okunacak aha su kadar kitap bulundugundan. zamanla bu durum kaniksanir, zira okunan ya da gozgezdirilen bir metinde, bir arkadas sohbetinde, ilgi duyulan bir konu, yazar, vs. ile karsilasildiginda hemen soluk kitapcida alinmakta ve evde biriktilmekte olan kitap sayisi gunbegun artmaktadir. bir gun gelir kitaplikta yarisi, dortte biri okunmus, hic okunmamis, ya da soylece bir goz atilmis kitaplar ustunde bir baski olusturmaya baslarlar. o zaman hastamiz bu gidise bir son vermek lazim der ve bagimliligi kontrol altina almaya calisir, fakat genelde cabalari beyhudedir. bir sure bagimlilik kontrol altina alinir, kutuphaneye dadanilir, odunc alinan kitaplarin teslim tarihi gelip catinca soluk en yakin kitabevinde alinir. buradan da anlasilacagi gibi kisinin derdi yalnizca okumak degil, okunan metinlere sahip olmak, yaninda bulunmak, bir gun birseye bakmasi icabettiginde elini atacagi kaynaklari yakin cevresinde bulabilmektir. boylelikle okunmamis kitaplardan ozur dilenip baris antlasmasi imzalandiktan sonra bir ferahlama donemi gelse de artan kitap sayisini kaldirmayan kitapliga yenilerini eklemek, evin orasina burasina konuslandirilmis kitap yiginlarini duzenlemek gibi mekana ve mobleye dair problemlerin peydahlanmasi yakindir. etrafla konu uzerindeki konusmalarinda ise savunmaci bir havaya burunur. kitapciya yollandigini soyledigi arkadasi, -e daha gecen gun almadin mi sunu bunu? dediginde - birader bu meyve sebze degil ki curusun, bittikce alinsin, teessuf ederim! gibi bir cikista bulunup kabarsa da icten icte, 'yahu hakli, hayallah, ama geldik iste simdi elim mecbur...' bir tane daha. neyse efendim, bilincli ve bagimliliginin farkinda olan hastamiz cesitli ruh hallerine bata cika kah okur kah kitap alir, bu is boylece gider. dilegimiz gun gelip de okunmamis kitaplarin agirligi altinda ezilen hastamizin, 'ben bu kitaplari simdi baslasam omrumun sonuna kadar bitiremem' hesabi yapip okumayi topyekun birakmamasidir.