hesabın var mı? giriş yap

  • geçmiş oyunlardan çeşitli spoilerlar vardır. dikkatli olunuz.

    cyberpunk faciası diyenler için söyleyeyim şimdiden witcher 3 oyunu çıktığında da bug fest bir şekilde çıkmıştı, hem de hayvan gibi downgrade yiyerek. hele o at mekanikleri yok muydu? aman allahım 2015 yılında duvarlara kafa atacaktım ya bir hayvan her yerde türlü türlü bug'a girer mi?

    ama o zaman tabii cd projekt red firmasına sempati vardı. küçük firma ya olur öyle şeyler falan deniyordu. adamlar 2 sene içerisinde oyunu toparlayıp üstüne de resmen yeni bir oyunmuşçasına harika iki tane dlc çıkarınca herkes mevzuyu unuttu gitti. hatta neredeyse cdpr firmasına ''oyunu buglı çıkardığınız için teşekkür ederiz.'' falan diyecektik. tabii downgrade mevzusu unutulmadı ama sineye çektik diyelim hehe. cyberpunk'da ise sineye çekecek bir şey kalmadı. hem firma hayvan gibi büyüdü hem witcher 3 gazı vardı, hem kullanıcı dostu imajları perçinlenmişti, hem de insanların ''bu işi yapsa yapsa cdpr'' yapar algısı vardı. hepsini yerle yeksan ettiler çok şükür.

    bu oyundaki karakter kedi okulundan olacak onu anladık çünkü madalyon onlara ait. ciri ile oynama olayı biraz witcher mekaniklerine ters gelir diye düşünmekteyim. yani belki değiştirirler belki evrim geçirtirler onu bilmiyorum ama witcher 3'deki haliyle ciri çok oynanabilir durmuyor. ışınlanma özelliği falan var, bir de ışık hızında combo saldırı falan çıkarabiliyor. bunun yanına da bizim witcherların simya mekanikleriyle büyü mekaniklerini de verirsen karşımıza god mode açmış bir ciri çıkacak. yani istediğin düşmanı koy karşısına, ciklet gibi çiğner atar bu kız. e bunu komple silip baştan karakter mekaniklerini yazarsan ya da özelliklere nerf getirirsen o zaman da ciri'nin ''aşırı güçlü ve tehlikeli seçilmiş kız'' karakteri çöp olup gidecek. hele ki witcher 3 oyunundan sonraki bir dönem anlatılıyorsa aboovvv.

    ciri'yi yan ''baş'' karaktermişçesine gösterip başka bir witcherla yolumuza devam edebiliriz. (eskilerden olabilir ya da yepyeni biri olabilir.) burada da witcher 3'ün canon sonu ortaya çıkar ve hayır eskisi gibi önceki kayıt mekanizmasından devam edemezler çünkü yeni witcher oyunu eskisi gibi çüktü mü çükmedi mi? ya da letho'yu öldürdü mü öldürmedi mi? gibi bir şeyle sınırlı kalmaz. çünkü burada ciri'in imparator olup olmaması tadında öküz gibi bir ayrım var. yani witcher 3, bir önceki oyunun kaydından devam ettirildiğinde bütün oyun hayvan gibi değişmiyordu. birkaç sahne, diyalog ve görevin iç yapısı değişiyordu sadece. bütün bir oyun deli gibi değişmiyordu. e bu kısım da öyle iki diyalog birkaç sahneyle işi toparlamak güç çünkü komple bir imparatorluk hikayesi var işin içinde. o yüzden witcher 3'ün canon bitişini gösterirler bize diye düşünüyorum. zaten cyberpunk oyununda 3 tane farklı faction yaratıp, ''hepsiyle apayrı bir deneyim yaşayacaksınız.'' sözünün, finalde nasıl sonlandığını hepimiz biliyoruz değil mi? bu sebeple bir daha aynı topa girmezler diye düşünüyorum. aynı naneyi resident evil 6 oyunu da yemişti. 3 farklı ana hikaye örgüsüne 6 farklı karakter eklemişlerdi. (co-op diğer karakterler oynanabiliyordu.) ''benzersiz bir deneyim'' diye de bir ton reklam... sonuç? epic fail bir oyun. bir tek leon'un oyun gidişatı gerçekten resident evil'a az buçuk benziyordu. diğerleri zaten şaka gibiydi. leon'un oyun gidişatı da öyle ahım şahım değildi de az buçuk işte tutturabiliyordun. 3 farklı campaign yazacaklarına, leon'un senaryosuna adam akıllı yüklenilseydi, belki o zaman adam akıllı bir şeyler çıkabilirdi. o da diğer campaign'lerin kurbanı oldu hehe. bir daha da bu topa girmediler zaten. abi bu alana girilmez ya. girmeyin yani bir daha lütfen. 88 ayrı gidişat yazacağınıza adam akıllı 2-3 farklı gidişat yazın, yeter. zaten witcher'dan, skyrim olmasını bekleyen de yok. oyun yapıları aynı değil.

    o yüzden benim sağlıklı bulduğum yapı yepisyeni bir karakterle oyunu oynama üzerine kurulu olacak. ana bölgede ciri hikayesi olmadan ya da sadece birkaç yerde eskilere selam duruşu olacak şekilde geralt ile anılarak yola devam edilirse sağlıklı bir sonuç alınır gibi geliyor. tabii bu dediklerim oyun ''witcher 3''sonrası geçerse böyle. zaten öncesinde geçecekse mevzunun önemi de kalmıyor. sonuçta kedi okulu açıldığında geralt daha piyasada yoktu, o yüzden hikaye öncesinde de geçebilir.

    tabii geralt'a selam çakmadan nasıl oyun yapacaklar orası da ayrı bir merak konusu. witcher evreni geralt ile bütünleşti gözümüzde. dante olmadan dmc düşünün mesela. nasıl? bok gibi değil mi? arada bir nero'yu kaktırmaya çalışıyorlar ama çoğu fan için mevzu tam oturmadı hala. o yüzden insanın içi bir garip oluyor haliyle ama geralt'ın hikayesi de sonlandı yani. şimdi gelip de ''kedi okulu hedef saptırmaydı, ahanda geralt'' mevzusu çekerlerse, garip olur. geralt'ın hikayesi çok güzel bir oyunla taçlandı ve güzel sonlarla bitti. bunu çevirirlerse ya da ''farklı maceralara yelken açan geralt'' hikayesine döndürürlerse büyük risk almış olurlar. çünkü cyberpunkdan ötürü mimli olan firma, oyuna geralt'ı koyarsa beklentiyi 10 kat arttırmış olur ve şayet altından kalkamazlarsa, firmanın sonu gelmiş olur.

    o yüzden karışık sinyaller alıyorum oyundan. ne diyelim, başarılar şimdiden.

  • ekrem imamoğlu'na uçak tahsisi yapılmadığını, isteyen herkese olduğu gibi imamoğlu'na da bedeli karşılığı uçak kiralandığı, 3 mart 2019'da da binali yıldırım'a uçak kiraladıkları şeklinde özetlenebilecek açıklamadır. kaynak

    süleyman soylu kadar desteksiz sallayan başka bir içişleri bakanı görmedim.

    bu da binali yıldırım'ın koç'un helikopterine binişi. kaynak

  • bazı konularda yön gösterici olmak güzeldir. mesela youtube da bu tarz konularda bi sürü nasıl telafuz ediliri gösteren videolar var.

    ancak siz yol göstermekten ziyade aşağılamaya kalkıyorsunuz. isteyen istediği gibi okur yav. çok bariz bi hata mı yapıyor? instagramı iştagröm falan diyorsa dalga geç ve düzelt o ayrı. instegram diye okunan adam hata yapsa da garip bir şey yapmıyor.

    kulağında nasıl geliyorsa onu söylüyor adam.

    geçen gün whatsapp ceosu jan koum ile yapılan bi söyleşiyi izledim. söyleşiyi yapan adam whatsep olarak telafuz ederken programı yaratan adam whatsap diyordu sürekli. programı yaratan adam olan jan koum bile kardeşim ne biçim telafuz ediyorsun hıyar, doğrusu whatsap demedi. yani.

    bu kadar kompleksli olmayın gençler. dünyada yabancı dil telafuzu üstüne birbirini bizim kadar aşağılayan bi toplum bence yok. kesinlikle yok. sizin yüzünüzden koca bi toplum ingilizce cahili olarak yetişti. insanlar konuşmaya korkuyor aman biri dalga geçicek diye. konuşamadıkça da ingilizce ogrenemiyorlar, köreliyor.

    abdde kaç sene yaşadım. çoğu kelimenin telafuzu mahalleden mahalleye bile değişiyor. takılmayın bu kadar.

  • eflatun tarafından oluşturulan, bugün bile geçerliliğini an be an koruyan teori. devlet eserinin 7. kitabında geçen mit.

    üzerine ekşisözlük'te yeterince yazılmış, çizilmiş elbette. biz de şöyle bir üzerinden geçelim.

    bahsi geçen alegoride toplumu simgeleyen mağara, toplumsal gelenek-görenek,ahlak kurallarını simgeleyen zincirler, bizleri temsil eden insanlar ve gerçeği ifade eden ışık bulunmakta. insanlar toplumsal kurallar tarafından bileklerinden zincirlenmiş ve gerçeğe sırtlarını dönmüş durumdalar, mağaranın duvarında ise gerçekliği simgeleyen ışığın önünden geçen canlı ve/veya neslenerin yansımaları görünüyor. zincirler ile bağlanmış insanların herhangi bir hareket kabiliyeti de bulunmadığı için yalnızca mağara duvarına vuran yansımaları görebilmekle yetiniyorlar. gözler ise sürekli bu karanlık ortamda bulunmaktan ötürü karanlığa alışmış. insanlar gerçekliğin ışığını göremez vaziyetteler. ve daha sonra zincirlerle bağlı olan insanlardan biri bu zincirlerden ve doğal olarak da mağaradan kurtulmakta ve gerçekliğin ışığına kavuşmakta. bahsigeçen insanımız ilk etapta sürekli karanlık ortamda kalmaktan ötürü aydınlık ortama alışamaz ve ışığa, gerçekliğe ayak uyduramaz. ama daha sonra yavaş yavaş gözleri buna alışır ve zamanında zincirlerle bağlı şekilde bulunduğu karanlık mağarasının duvarlarına vuran nesnelerin/canlıların yansımalarının asıl formlarını ve gerçekliklerini görür. ve aydınlanır.

    daha sonra yeniden mağaranın içerisinde toplumsal baskılar-sınırlar-kurallar-görenekler'in zincirleriyle bağlanmış yalnızca yansımaları izleyebilen, gerçeklikten bir haber insanlara bu gerçekliği ve aydınlığı anlatmak adına karanlık mağaranın içerisine döner. ancak elbette bu defa da karanlığa alışmaz gözleri. zaten gerçekliğin ışığını görmüş insanımızın karanlığın renkleri ile pek de bir problemi yoktur artık. esas problem gördüklerini bu mağarada hala zincirlerle bağlı bulunan insanlara anlatabilmektedir. ancak elbette hayatları boyunca bir mağaradan dışarı çıkmamış, gözleri karanlığa alışmış insanlara bunu anlatmak izah etmek mümkün değildir. aydınlanmış insanımızın anlattıkları mağara içerisinde zincirlerle bağlı yaşamlarını sürdüren insanlarımız tarafından elbette kabul görmez.

    eflatun elbette bu alegorinin görünen yüzünde sokrates'in savunması adlı kitabında anlattığı, o zamanlar düşünce suçlusu ilan edilip idama mahkum edilen sokrates'i anlatmaktadır. ancak bir de madalyonun diğer yüzü vardır ki o da toplum-birey ilişkisini sert biçimde suratımıza çarpar.

    dün, bugün ve de yarın dahi türkiye nazarında çok keskin biçimde geçerliliği bulunmaktadır bu teorinin. öyle ki gelenek-görenekleri, elalem ne der safsatasını, kendi cemiyetini, dayatmaları, nereye dayandırıldığı hiçbir şekilde bilinemeyen sözde ahlak kurallarını ve hatta bizatihi ahlak kavramının kendisini ve daha da çeşitlendirebileceğimiz birçoklarını bünyesinde bulunduran ülkemiz insanı, mağara alegorisi üzerinden gidecek olursak zincirlerinden bir şekilde kurtulup dışarı çıkan ve gerçekliğin ışığını gören daha sonra da içeri büyük bir hevesle girip zincirlenmiş mahkumlara bu ışığı anlatmağa çalışan kesimi ayıplamakta ve elbette idam etmektedir (bkz: sokrates). insanlar kendisine dayatılanı sorgusuzca kabul etmekte, zincirlere mahkum şekilde yansımalarını izlemekte ve yalnızca yansımaları görebilmektedir ve yalnızca verileni tüketebilmektedir.

    üzerine dakikalarca, saatlerce, haftalarca ve hatta aylarca düşünülmelidir bunun. yıllar yılı aktarım yolu ile nesillerarası devredilerek gelen bu toplum kurallarının nedenlerini sorgulamayan, şüphe duymaya korkarak yaşayan insanlar her zaman bu zincirler ile yaşamaya mahkum olacaklar. ancak ne kadar yazıktır ki değil toplumun zincirlerinden şikayet etmek, onların farkında dahi değillerdir. ve işin en acısı da bu zincirleri oluşturanlar da, kendilerini gerçekliğin ışığına sırt çevirtenler de yine kendileridir.

    hayatları boyunca 'neden?' sorusunu sormaktan ısrarla imtina etmiş, at gözlüklerini takmış, yalnızca verileni tüketen insanlar toplumun zincirleridir, ahlak bekçileridir, namuslarıdır, gelenekleridir, görenekleridirler. kısacası onlar toplumun kanserleridirler. ve onlar oldukça eflatun'un değinmediği tek kısım olan zincirlerle bağlı iken de hiç değilse kafasını arkaya çevirip orada gerçekliğin ışığı olduğunu gören, izlediklerinin yalnızca yansımalardan ibaret olduğunu fark eden insanlar ne yazık ki her sabah yeniden dünyaya bu zincirler ile bağlı olarak gözlerini açmayı sürdüreceklerdir.

    edit: düzelti.

  • ne uzatılan bir konudur. ateistler vegan veya vejetaryen olmadan da bu bayram hakkında olumsuz fikirlere sahip olabilirler.

    -bunun bir "kutlama şekli" oluşundan rahatsız olabilirler.

    -tanrının neden hayvan yerine bir fidan gönderip ibrahime ek demediğini sorgulayabilirler.

    -neden hayvanların uyuşturulmadan, illa canlı şekilde dakikalarca çırpınarak ölmesi gerektiğini, illa foşur foşur kan akması gerektiğini sorgulayabilirler.

    -bir toplum dayanışması yani fakirleri doyurma kampanyası şeklinde görülüyorsa toplumdaki açlar yalnızca üç beş gün mü aç kalıyorlar diye sorabilirler, bu kadar aç sefil dilenen çocuklar neden var, öğütle güzellik olmuş mu, din buna mutlak bir çözüm getirmiş mi diye sorgulayabilirler.

    ve daha yüzlerce şekilde eleştirebilirler. bunlar zaten subjektif değerlendirmelerdir. kutsal görmediği bir şeyi eleştirip sorgulayabilir herkes, nitekim de böyle yapıyorlar.

    "ateistlerin kudurması" diye açılan başlık yeterince hedef gösteren ve ayrımcı bir dil kullanmıştır zaten, "islamofobiyi benimseyenler için benim lafım" çok sağlıklı bir yaklaşım olmuyor başlığa bakınca yani. ben de din düşmanı değilim, herkes istediği şeye tapabilir, istediğinden medet umabilir, toplumu bu eksende hizaya getirmeye çalışmadığı sürece buyursun inançlarını istediği gibi yaşasın. ancak bu şekilde olmuyor hiçbir coğrafyada görüldüğü üzere.

    dahası, "ateistlik nedir bilmeyen" denmiş. ateizmin tarihi falan dense anlarım da ateizmin kendi başına bir öğretisi, ödevi, geleneği yoktur. ateizm tanrıyı reddetme biçimidir. üzerine çok bir şey bilmeyi gerektirmez. zaten yapılan her ankette ateistlerin dini ve din tarihini ortalama bir dindardan daha iyi bildikleri ortaya çıkıyor. inandığı tanrının buyruklarını başkasının yaşam anlayışına da empoze etmeye çalışmaları, baskı ve zulüm göstermeleri hiç azımsanacak örnekler de değil, dolayısıyla dindarları bilinçlendirme girişimleri daha yerinde bir hareket olur.

  • tarım dışında bir şeyi olmayan sovyetler'de doğmuş, uzaya adam gönderen, atom bombası yapan, abd'ye kafa tutan, ağır sanayinin her türlüsünün olduğu olduğu sovyetler'de yaşamış, bürokratik ahlaksızlığın toplumsal çözülmelere yol açtığı sovyetler'de ölmüştür.

  • sırf dinlediği müzik türünden farklı diye dünya çapında başarısını fersah fersah kanıtlamış grupları yazan yazarları seri eksilediğim başlık. sen dinlemeyince abartılmış mı oldu anlamadım ki. yazılan gruplara bakınca köşeye çekilip ağlamak istedim bunlar yazılır mı vicdansızlar.

    (bkz: queen)
    (bkz: radiohead)
    (bkz: muse)
    (bkz: the beatles)
    (bkz: coldplay)
    (bkz: nirvana)
    (bkz: pink floyd)

  • eskiden entryler görürdüm istanbul'u izmir ile kıyaslayan, işte izmir köy istanbul megakent diye.

    şu istanbul denen memlekette ciddi ciddi severek yaşayan bir insanın psikolojik problemleri vardır. hayatımda bu kadar eksisi olan ve artısı olmayan başka olgu görmedim. pahalı, trafik (bence şu başlı başına etken, 19km yol 1 buçuk saat sürüyor lan), insan yapısı mide bulandırıcı, kalitesiz.

    bir de en çok güldüğüm "çok aktivite var abi, konser var tiyatro var". bak sayın pezeveng, 2 saatlik tiyatroya 4 buçuk saat yol gidince aktivite yapmış olmuyorsun. sizin hayatınızın zamanınızın hiç önemi yok galiba, hayatsız olmak lazım şu trafiğe alışmış olmak için.

    doğma büyüme izmirliyim son 1 senedir iş dolayısıyla buraya geldim, mide bulandırıcı bir şehir istanbul, işi remote aldığım an rastgele bir ile taşınacağım. batıya en yakın rastgele 20 ilden birini seçin buradan daha kaliteli yaşarsınız şaka yapmıyorum. gerçekten burda severek yaşıyorsanız akli melakelerinizi kontrol ettirin.