ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
türkiye'nin girişine yazılması gereken söz
-
"yaşanmaz"
hani çeşmeler olur şehirlerin eski sokaklarında. akar böyle gürül de koca bir avuç içmek için hızlanır keyiflenirsiniz. ta ki üstüne mavi bir boyayla yazılmış "içilmez" yazısını görene kadar.
öyle birşey işte türkiye, avucunuza dolan acı su olur.
yozgat üniversitesi sosyoloji'nin boş kalması
-
yozgat'ta moleküler biyoloji isimli bir bölüm olmasından daha şaşırtıcı değil. pratik derslerde kuzu kesiyorlar sanırım.
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: beyler bir günlüğüne kız olsanız
1.ne yapardınız amk sabah uyanıdınız kızsınız bir gün olduğunuda biliosunuz o gün neyapardınız
4. dur lan hayallere daldım nasıl başlık açtın kendi kendimi gibcektim az kalsın
5. bizde bu şans varken o gün de regl olurduk mk
para biriktirmek isteyenlere tavsiyeler
-
kendinize herhangi bir bankadan birikim hesabı açtırın. bu hesabın internet bankacılığını kapattırın. bir adet kavanoz ayarlayın kendinize, her akşam eve geldiğinizde cebinizdeki bütün bozuklukları bu kavanoza atın. bu kavanozdan para almak kesinlikle yasak. her haftasonu ya da ay sonu buradaki paraları sayın, artık 50 lira mı eder, 300 lira mı eder, ne kadar tamlattırılabiliyorsa o kadarını alın poşete koyun, bim gibi a101 gibi markete gidip bütünlettirip bu başta açtığımız karta yatırın parayı. tümletemediğiniz küsurat parayı da kavanozda bırakıyoruz, cebe atmak yok. bu şekilde kısa sürelerde ne kadar para biriktirebileceğinize inanamazsınız. ne kadar çok parayı israf ettiğinizi farkettiğinizde alttan ufak bir sızı hissedebilirsiniz. geçecektir.
hasan karakaya
-
kendisi ölenin arkasından çok konuşurdu, hatırlanılsın istedim. ben konuşmayacağım. çünkü kendisi kadar müslüman değilim.
aldattıktan sonra beni affet diye yalvaran kız
-
yoktur. bu kadar kısa ve net. aldattığının ortaya çıkmasından sonra beni affet diye yalvaran, ağlayan, kapı aşındıran, mesaj atan kız yoktur. aldatan bir kızın yakalanması ihtimali zaten son derece düşüktür, diyelim ki yakalandı takılıp kalmaz yoluna devam eder. az biraz pişmanlık duyar, az biraz kendini sorgular, sonra kendine haklı gerekçeler bulur, suçun büyüğünü erkeğe yıkar ve kısa süre içerisinde sanki hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam eder.
erkek denen nesne ise, “ya inan hiçbir anlamı yoktu", "ben sadece seni seviyorum", "o, anlık bir zayıflıktı", "sadece etten ibaretti benim için", "aşk seninle varsa aşk", vb. türlü ayak oyunlarıyla kızı tekrar elde etmeye çalışır. elde edip tez zamanda yine aldatır. valla harikayız biz lan.
not: evet arkadaşım, senin eski sevgilin günlerce kapında yatmış, beni affet diye ağlamıştı. evet arkadaşım seni kaybetmeyi sindirememişti, bugün hala sen aklına geldikçe içi sızlar durur. benim lafım diğerlerinin sevgililerine falan, sen alınma sakın. bugün bile hala sessiz telefonlar alırsın sen ve bilirsin ki arayan o'dur, sesini duymak istemiştir, gel desen her şeyi bırakıp sana koşar.
uzaylılar var ama insanlık buna hazır değil
-
yarraam, ne açıklıyosun öyleyse amk?
bir iddiadır.
kadının kilosu erkeğin en fazla yarısı olmalı
-
75 kiloyum hmm benim iki katım 150, 150 kg erkekler eklesin.
edit: ulan hırbo, senin mentalitene göre mi kilolarımıza karar vereceğiz .d
meyve nektarı
-
meyve suyuyla birbirine karıştırılmaması gerek. ben markette satın alırken hepsi aynı şey sanıyordum ama işler öyle değilmiş.
meyve suyu dediğimiz şey tamamen meyveden oluşurken meyve nektarı dediğimiz şey için aynı şey söylenemezmiş. meyve suyundaki meyve oranı %100 ama şöyle de bir gerçek var ki her meyve de meyve suyu olmak için uygun değil. mesela vişne, kayısı, şeftali gibi meyveler kıvam/tad gibi sebepler nedeniyle meyve suyu olmaya uygun olmadığı için bunlardan elde edilen meyve suyuna istenilen kıvamı ve tadı tutturmak için su ve belirli bir miktarda şeker ekleniyor. işte bu da meyve nektarı demek oluyor.
kaynak içinse tık tık
erdoğan olmazsa hepimiz bir hiçiz
-
katılıyorum, hepiniz birer hiçsiniz.
bireysel emeklilik
-
cehalet başka birşeydir, herkes her şeyi bilecek veya anlayacak diye bir şey yok, bunda kınanacak bir şey de yok, ama hayatta kalabilmek için her insana bahşedilmiş bir muhakeme kabiliyeti herkeste vardır.
gelin sokrates usulü bir tartışma yapalım
ortada 3 tane taraf var
- devlet
- emeklilik şirketi
- birey
bunların üçünün birden kazandığı bir sistem olabilir mi ya da sürdürülebilir mi?
olamaz diyorsanız bu yukarıda yazdığım 3 tarafı kazanması muhtemel olanlar ve kaybetmesi muhtemel olanlar diye ayırın, cevabı bulacaksınız.