hesabın var mı? giriş yap

  • her ofiste demirbaş olarak bulunan elemandır. 'bizim ofiste yok' diyorsanız size kötü bir haberim var.

  • maraş gitti mi geri gelmez ama yaptırımlar 1 yıl sonra kolaylıkla geri gelebilir.

    dolayısıyla hiç düşünmeden reddedilmesi gereken teklif.

    ancak iki devletli çözümü kabul etmeleri durumunda, böyle bir teklif değerlendirilebilir.

    edit: ırkçı türk düşmanları hemen heyecan yapmış başlık altında. türkler tarafından zamanında ne kadar küçük düşürülmüşlerse, aşağılık komplekslerini kusa kusa bitiremediler.

    siz gidin stk işleriyle ilgilenin, batılı finansörlerinizin gözüne girin, belki 3 kuruş daha fazla fon alırsınız. devlet kurmak, yönetmek sizin idrak edebileceğiniz işler değil.

    edit2: kıbrıs halkı öyle diyor, kıbrıs halkı böyle diyor diye hikaye uyduran arkadaşlara hatırlatalım, kıbrıs halkı sizin sevgili mustafa akıncı'nıza son seçimde hak ettiği dersi verdi. dolayısıyla ağlaklığın lüzumu yok. türk düşmanlığınıza kıbrıs halkını alet etmeyin.

  • açılın, adana'dan gelen iltifat.

    dolmuş bir kızcağızı ezmek üzereyken son anda durur, şoför camdan kafayı çıkarıp bağırır:

    "fıstık ezmesi olacaktın yavrum"

  • beceriksiz siyasilerin, ekonomiden anlamadan ülke yönetmeleri sonucu "sıcak para nerden buluruz amk" sorusuna buldukları yanıt...

    kıdem tazminatının tüm kontrolü devlete geçecek ve dolayısı ile çalışanlar kıdem tazminatlarını taaa emekli olduklarında anca alabilecekler. yani işveren işçiyi çıkarsa dahi kıdem tazminatını ödemeyecek işçiye, o hakkın bizde saklı merak etme diyecek devlet ve o parayı işverende değil kendinde biriktirecek.
    yasanın çıkmasıyla beraber tüm kıdem tazminatlarının tamamı ya da kısım kısım bir şekilde kendine ödenmesini sağlayacak.
    böylece sıcak para gelecek ki krizi öteleyebilsinler.

    kriz kapıda değil artık, kriz başladı ve krizin deliği büyümesin diye önlem almaya çalışıyorlar.
    iç güvenlik paketi olsun kıdem tazminatı kaldırılması olsun.
    hep bunlar kritik planlar.
    hele olur da kriz çıkarsa diye suçlanacak adam da hazır. faizi düşürmeyen erdem başçı.

    ülkeyi belediye başkanı yönetirse daha çok şeyler göreceğiz.
    dini inanışlarının kurbanı olan türk halkı bazı şeylerin farkına varır mı merak ediyorum ama gün geçtikçe şemsiye daha derinlere doğru ileriyor ve korkuyorum ki mutlaka açılacak...

  • bir şirkette önemli bir yerde olan ve "r"leri "y" olarak söyleyen x kişisi ile muhabbet edilmektedir.

    x: ulan neyi yapmak isteydim en cok biliyoymusunuz?
    y: nedir abi?
    x: lan sana şimdi uzun uzun bastıya bastıya "yayyyaağmıı" demek isteydim ama diyemiyoyum. ne güzel söylüyoysunuz öyle.

    (bkz: yarım yarım yarılmak)

  • bein sport kaçak yayınlar için caydırıcı hukuki yaptırımlar istiyorsa, bu taleplerini devlete fax ile iletmeleri gerekmektedir. aksi halde talep dikkate alınmayacaktır.

  • özel alan kavramı.

    zaten başımıza ne bok geliyorsa, gelişmemize ne engel oluyorsa, türkiye'yi her defasında olduğu yerde saydıran ne varsa, özel alana tecavüz, bunun doğrudan ya da dolaylı olarak nedenidir.

    nedir özel alan? kişinin sadece düşüncesi ve kendisiyle baş başa kaldığı alana biz özel alan diyoruz. bir insan ne kadar kitap okursa okusun, ne kadar film izlerse izlesin, dünyayı gezsin gerekirse, tüm bunlar, eğer kendini eleştirecek, sorguya çekecek, beyinle mülakat yapılacak zamanı bulmazsa hiçbir işe yaramaz.

    türkiye'deki ilişkilerin dayanak noktası da zaten, bu ülkede iletişim, "kişinin özel alanına gönül rahatlığıyla müdahale edebilmeyi meşrulaştırma çabası"ndan başka bir şey değil. kadın- erkek, aile çocuk, öğretmen öğrenci, yöneten yönetmeyen ilişkilerini detaylıca inceleyin. hepsinin temelinde bunun olduğunu göreceksiniz.

    yeni çocuk sahibi olmuş bir ailenin evine gizli kamera koyup izlesek, sanırım hepimiz kahrımızdan ölürüz. çocuğun hiçbir zaman kendi istekleri doğrultusunda hareket edemediğini zaten gözlemlemişsinizdir. yeni yürümeye başlamış bir bebek, yıllarca kafeste tutulup doğaya salınan bir canlı gibidir. hayat, onlar için en ufak bir ayrıntısı bile keşfedilmesi gereken bir bütün olarak karşında bekler. çocuk da ona doğru yürür. eliyle ağzıyla vücudunun her bölgesiyle onu tanımak için muazzam bir istek duyar. ama habersizdir türkiye'de doğduğundan. elini attığı her şeyin ailesi tarafından ulaşamayacağı yere konulduğunu, birileri onu tutmadan sokakta yürüyemeyeceğini, gördüğü herhangi bir şeyi belki de bir saat kadar inceleyemeyeceğini, gönül rahatlığıyla koşamayacağını anlar ve buna anlam veremez, hayatı keşfetme çabası söner git gide ve artık kendisinin özgünlüğü, onun için idrak edilemez bir şeydir. anne ve babasının kendisini bir mal gibi gördüğünü bilemez o yaşta, yanlışın farkına varamaz bu yüzden.

    ilkgençlik çağı da böyle sürer gider. hayatında odasının kapısı bir kez bile çalınmamıştır, direk dalınmıştır içeriye. 20 yaşına geldiğinde ise ortaya çıkan yalnız kalma korkusunu, sürü nereye giderse oraya giderek yenmeye çalışır.

    insan hayatını devam ettirebilmek için zihinsel bir uğraş bulmak zorundadır, eğer o insanda keyif alma, özgür olma, eğlenebilme yetisi yoksa zihinsel uğraşlarını da derdin, sıkıntının, melankolinin üzerine inşa eder. bu çocuğun 1 yaşından beri keyif aldığı herhangi bir şeyi yapamadığını da az çok anladık. türk toplumunun sadece acı ve dram yaşayabilmesi, keyif alınan hiçbir işte mutlu olamamasının da nedeni budur. tüm bunların üzerine bir de islam külütürünü yerleştirmişsin, insanın keyif aldığı hiçbir şeyi desteklemeyen islam dininden bahsediyorum.

    sonuç olarak ortaya çıkan manzara; zihnini meşgul edecek yegane yolun, dert sahibi olup bunu insanlara pazarlayarak kendisini var edebilme olduğunu zanneden ve bunu da toplum denen iğrenç mekanizmanın dayattığı kuralları benimseyerek yapan zekasız bir "insandır" ama sadece görünüşte insandır.

    sonra birisi yurt dışını övünce de kalkıp "ya onlar 18 yaşında çocuğu sokağa atıyorlarmış" der ve yine sorgulamaktan bir şekilde kaçınır. çünkü elini kolunu tutan her defasında "evlatları için gerekirse öleceğini" söyleyen bir anne babanın evladıdır, doğrunun bu olduğunu sanır. kendisini tesellilerle tatmin edecek ve hüzünden keyif almaktan başka bir çıkar yolu olmayacak bu insan evladı, hayatını da kendisine yapıldığı gibi başkalarını yönlendirme arayışı içine girip kimseye fayda sağlamadan ölüp gider. kendisini daha 1 yaşında öldürmüş o zehiri başkalarına da bulaştırır büyük bir keyifle ve topluma olan son borcunu da böyle öder.