hesabın var mı? giriş yap

  • "2868 e mesaj ile 10 tl yollayın, sayenizde yaptığımız new york yerleşkesine eş bir binada los angeles'a dikelim" temalı mesajdır.
    15 yıldır kan bağışı gönüllüsüyüm, 3 yıldır kan bile vermiyorum bu siyasal islamcılar yüzünden.

  • (bkz: yurtiçi kargo)

    ararsın açmazlar, şubenin adresini websitelerinden *bulup gidersin yerinde yeller esiyordur, hadi buldun şubeyi gittin suratlar beş karış, her an sorun her an sinir. öf.

  • şöyle açıklamak gerekirse ülkemizde kitap pahalı değil çok pahalıdır. peki neden çok pahalıdır, bunu kendi kitabım üzerinden açıklamak istiyorum.

    şimdi benim kitabımın liste fiyatı 25 tl

    bu yirmi beş tl içerisinde %8 kdv var, 2 tl yüce devletimizin,

    bu yirmi beş tl içerisinde kdv düştükten sonra bedel olan 23 tl'nın

    yüzde 10'u telif olarak benim, yani 2,30 tl

    yüzde 30'u yayın evinin, yani 6,90 tl

    yüzde 10'u dağıtımcının, 2,30 tl

    yüzde 50'si kitabevinin, 11,50 tl

    ben bir yazar olarak 572 sayfalık bir eserin satılan her adedinden 2,30 kazanırken, yayıncım dosyayı kitap haline getirip, redakta-edite etmek, ham maddeyi (kağıt-boya) satın almak ve basmak (matbaa), bir de üzerine kar etmek için 6,90 tl alıyor.

    kitap basıldıktan sonra kitabın satılması için rafa girmesi gerekiyor. bu işi yapacak olan ise dağıtımcı 2,30 tl alıyor.

    kitabı rafına koyan, kira ödeyen, eleman çalıştıran vb. iş yapan kitabevi ise tüm bunları kitabın liste fiyatının yarısıyla döndürmek zorunda kalıyor.

    sürümün fazla olmadığı, ürünün üretici ile tüketici arasında çok el değiştirdiği, rafta bekleme süresi uzun her üründe olduğu gibi kitabın fiyatı da uçuyor.

    şimdi diyeceksiniz popüler, çok okunan kitaplar neden daha ucuz.

    şöyle ki, çok satan/okunan kitapların korsanla mücadele etmesi gerekir. zaten sattığı için raf bekleme süresi azdır, bu kitapların kendi reklamı doğal yollarla oluşur, baskı adet sayısı fazla olduğu için yayınevi basım ve ham madde diğer yayıncılara göre ucuz ulaşır. dağıtımcı ve kitapçı elinden çok sayıda kitap geçeceği için sürümden kazanır.

    doğal olarak bu yazarların telif yüzdeleri yükselirken dağıtım ve kitabevi payı düşer.

    peki nasıl ucuza kitaba ulaşabiliriz?

    öncelikle tek tek kitap almak gibi bir huyunuz var ise bundan vazgeçmelisiniz. birden çok online kitabevinde hesabım var ve beş taneden az kitap almıyorum. alacağım kitapları sitelerde bulunan sayfamda sepete ekliyorum ve karşılaştırıyorum. bu sizin için zor ve tek kitap alacak iseniz kitapmetre.com sizin için karşılaştırma yapıyor. ancak bu site tüm online kitabevlerinde çalışmadığı için evrenselkitap.coma bakmanızda fayda var. ara ara büyük yayınevlerinde ciddi indirim kampanyaları oluyor, facebook üzerinden ilan ediyorlar, takip etmek isteyenlere duyurulur.

    bir diğer ucuz kitap alma şekli ise varsa yayıncının online kitap satış sitesidir. çünkü dağıtım ve kitabevi payı vermedikleri için liste fiyatı üzerinden ciddi indirim yapıyorlar.

    bir diğer ucuz kitap alma şekli benim de severek kullandığım nadirkitap.com. içerisinde bulunan çakallara ve sahaf olmayan satıcılara rağmen iyi bir araştırmayla çok az kullanılmış kitapları ucuza almak çok mümkün. tek dezavantajı ise kitapları farklı satıcılardan aldığınızda kargo birleştirme yapılamaması ve bazı satıcıların anlaşmalarından dolayı yüksek kargo bedeli.

    eğer bir e-kitap okuyucunuz varsa mutlaka e-kitap servisi meritokrasi katılın ve şu entri favoriye ekleyip başlığı takibe alın.

    yok arkadaş her şeye rağmen kitap pahalı, e-kitap edinemiyorum, sevmiyorum diyorsanız, ben kütüphaneleri şiddetle tavsiye ediyorum. sıcak ve sessiz bir ortamda kitabın içine girmek hem daha kolay hem de çok ama çok ucuz. bazı yerlerde de bedava.

    unutmayın ki kitap bedelinin yüksek olması okumamak için bahane değildir. sizin birkaç günde, bazen birkaç saatte okuduğunuz kitabı yazar kişisi ciddi bir emekle üretiyor, ömür tüketiyor, lütfen korsan almayın. alanlarla arkadaşlığınızı bitirin.

    hepinize iyi okumalar.

    edit: korsana karşı olup, e-kitap siteleri ve pdf arşivlerini önermem bazı arkadaşlarca haklı olarak çelişkili bulunmuş. doğrudur, ancak ben kitaplardan haksız kazanç elde eden korsana karşıyım. hiçbir yazar kitabının maddi nedenle okunmamasını istemez. tüm yazarlar da benim gibi hırsızlığa karşılardır diye düşünüyorum. kütüphaneleri de bu nedenle entriye ekledim, unutmuştum, üzgünüm.

    ayrıca şu facebook grubunda akademik bir çok makale ve e-kitap yayınlanıyor. bakmanızda fayda var bence...

    son edit: birkaç kez bir kaç yazmışım, doğrusu birkaç.

  • sayın suserler öncelikle aramaya inanmama rağmen bu başlığı açmamın sebebi (bkz: trafik kazası geçirmiş sözlükçüler) başlığından farklı olarak bu başlıkta yaşadığım kazanın şeklinden çok yaşadığım tecrübeyi paylaşmak istememdir.

    birkaç gün önce, bize (eşimle) yeşil yanması sonucunda normal şekilde en fazla 40-50 km hızla giderken (o caddedeki limit 70 km/s) bir anda ne olduğunu anlamadan solumda bir beyazlık hissetmemle soldaki perde ve yan hava yastıklarımın açılması bir oldu. kaza geçirdiğimizi ancak 1 saniye sonra sürüklenirken anladık. daha sonra zeminin de yağmur sebebiyle ıslak olmasından dolayı 24 m sürüklenerek (trafik kaza raporunda o kadar ölçülmüş) durakta yolcu indiren koca bir otobüse ve metal aydınlatma direğine öncekinden daha şiddetli şekilde çarptık ve tabii ki o sırada sağ tarafın perde ve yan hava yastıkları çoktan açılmıştı. emniyet kemerimizi her zaman takmamız, hız limitini aşmamamız nedeniyle tamamen aracın sağladığı güvenlik sebebiyle birkaç önemsiz morluk ve kas ağrısıyla kazayı atlatabildik. kaza raporunda karşı tarafın kırmızı ışıkta geçtiği ve %100 suçlu olduğu belirlendi.

    gelelim tecrübe kısmına,

    1) öncelikle kesinlikle ben bilmem kaç yıllık sürücüyüm mottonuza güvenmeyin, 15 yıllık sürücü olmama rağmen frene dahi basamadım. tüm kurallara uymama rağmen kurtulamadım kazadan!

    2) toplam kaza süresi 2-3 saniye olduğu için “ben olsam şöyle yapardım, ah be abi şunu da mı yapamadın” gibi bir düşünceye kapılmayın.

    3) hava yastıkları açılırken etrafa yoğun bir ısı yayıyor (ekzotermik bir tepkime, kimya hocam sağ olsun) ve ortalık toz duman oluyor, üstüne bir de çıkan sesten dolayı araçta yangın çıktı diye düşünüyorsunuz o an. ancak bu sadece hava –yastığının normal çalışma prosedürüymüş, bunu sonradan idrak ediyorsunuz.

    4) hemen ambulans sizi alıyor ve röntgen, kan-idrar tahlili, ultrason vs gibi birçok tetkikten geçirilerek 4-5 saat müşahede altında tutuluyorsunuz.

    5) perde hava yastıklarını bir kez daha vurgulamak isterim çünkü çarpma sırasında hem eşimin başını vurmasını (kemerin de katkısıyla) engelledi hem de patlayan camın bizlere o hızla sıçramasını önlemiş oldu. dolayısı ile 4 hava yastığı (sürücü, yolcu ve yanlar) kesinlikle yan darbelerde yeterli değil, bunu maalesef uygulamalı şekilde öğrenmiş oldum ve şükrettim.

    toparlayacak olursam kesinlikle bu kaza bana perde hava yastığı olmayan bir araç almamam gerektiğini öğretti, tecrübeli olmanızın kaza anında işe yaramayabileceğini gösterdi ve tabii ki bir klişe olarak hayatın ne kadar pamuk ipliğine bağlı olduğunu hatırlattı. umarım bu bilgiler işinize yarar. sağlıklı günler efenim.

  • "gebersin abicim, benim malıma neden zarar veriyorsung ya?!" şeklindeki süper hümanist yakarışıyla göz dolduran dükkan sahibinden adeta söke söke rol çalmış teyzemizdir.

  • cogu kisinin kacirdigi nokta, odul teslim alinir, telsim eden sahneyi kazanana birakir ve odulu kazanan kisi konusmasini elinde odulu ile yapar. nihal hanim seyirciyi selamlayip odulu teslim almasi gerekirken dogrudan konuusmaya baslayip tamer karadagliyi arkasinda figuran bekci durumunda birakmistir.

    tamer karadagli gercekten oduluyle komusmasi icin vermis olmasa nihal hanimin tepkisine bu kadar hizli yanit veremezdi.