ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
geceye z kuşağının bilmediği bir bilgi bırak
-
üniversitelerin bahar şenliklerinde içki içebiliyorduk, parti başkanları tv tartışma programlarına çıkıp iki kelimeyi biraraya getirebiliyorlardı, sevgililerimize mektup yazıyorduk, taksim'de akm'nin önünde buluşuyorduk, devlet okullarına gitmek daha havalıydı, metallica türkiye'de enfes bir konser vermişti ve bayağı büyük bir şeydi, cumhuriyet gazetesi okurduk ve gazeteler genel olarak itibarlıydı, bazı diziler vardı ve herkes onları izlerdi...
sınıfsal farklılıkların daha az hissedilir olduğu, hayatla bağlantımızın daha derin olduğu zamanlardı.
bunları bilmenize gerek yok ama z kuşağı. siz kendi yolunuza sahip çıkın yeter.
le scaphandre et le papillon
-
eğer gerçekten iyi bir görüntü yönetmenliği örneği görülmek isteniyorsa izlenilmesi gereken film.
kameralar çok sıradışı kullanılmış, bir anda kendinizi jean dominique bauby'nin yerinde buluyorsunuz. ve filmdeki bir ilginçlik de şu: filmin neredeyse ilk üçte birinde başroldeki oyuncuyu hiç göremiyorsunuz. içinizde acayip bir merak uyanıyor, nasıl, acaba ne hale geldi diye. düşünüyorsunuz, böyle gizli tutulunca karakter, ilk gösterim etkileyici olmalı, nasıl gösterilecek acaba ilk defa diye. ve gerçekten de çok etkili bir şekilde, hiç beklemediğiniz bir anda çatt diye karşınıza çıkıyor, donakalıyorsunuz. filmin en etkili sahnesi de buydu bence.
küçük prens'teki türk diktatör atatürk mü
-
bu sorun sanıldığı kadar yeni değildir. belirli aralıklarla ısıtılıp ısıtılıp gündeme düşürülür. geçen yıllarda da küçük prens'in, tavsiye edilen kitapların arasından çıkartılmasına neden olan ve arkasından gelen büyük medya eleştirileri (ki hürriyet de sert bir şekilde eleştiren taraftaydı, çok net hatırlıyorum) eşliğinde yeniden tavsiye edilen kitaplar listesine alınması hadisesine sahne olan da yine bu ibare idi.
aynı ibare, kitabın türkçe çevirileri açısından da sorun yaratmaktadır. benim okuduğum ilk türkçe çeviride, "büyük bir türk önderi" lafı geçmekteydi. sonrasında anladım ki, çevirmen yine baskı altında kalmamak içi bir cinliğe başvurmuş. aynı cinliğin başka türlüsüne bu son çeviride de rastlıyoruz. bu kez "ölüm cezası" ibaresi, kullanılan iki anlamlı fransızca ifadenin de yardımıyla, okuyucuyu konudan uzaklaştırabilecek "ölüm döşeğinde" ibaresi ile değiştirilmiş. bu yüzden, ilgili pasajın fransızca aslı üzerinden incelenmesinde fayda var:
önce bakalım saint-exupery ne demiş:
"heureusement pour la réputation de l'astéroïde b 612 un dictateur turc imposa à son peuple, sous peine de mort, de s'habiller à l'européenne. l'astronome refit sa démonstration en 1920, dans un habit très élégant. et cette fois-ci tout le monde fut de son avis."
yani:
asteroid b 612'nin ünü açısından* mutluluk verici bir şekilde*, bir türk diktatörü*, halkına*, avrupalı gibi giyinmeyi* emrederek, aksine davrananlara ölüm cezası verileceğini* duyurdu. astronom, 1920 yılında keşfini bu kez çok şık bir kıyafet içinde* yeniden sergiledi. ve bu kez bütün dünya onu dinledi.
(çeviri bana aittir).
şimdi gelelim çıkarımlara:
- exupery'nin bu pasajda asıl eleştirdiği konu, insanların içerikten çok dış görünüme önem vermesidir. nitekim avrupalılar, kendilerine şaklaban gibi görünen bir kıyafetin içindeki bilim adamını dinlememişler, fakat kendileri gibi giyindiğinde dinlemişlerdir. lafı dar kafalı, önyargılı insanlaradır yani
bonus (bkz: ye kürküm ye)
- öbür taraftan, biz de saint-exupery'nin tuzağına düşüyoruz ufaktan. neymiş? atatürk'e "diktatör" demiş ve kıyafet devrimini "ölüm cezası karşılığında" zorla getirdiğni ima etmiş. belki de saint-exupery'nin görüşü sahiden buydu, bilemeyiz. fakat bütün bunlar bizim bilincimizde, küçük prens'in asıl demek istediğinin önüne geçtiği ölçüde, biz asıl küçük prens'teki "avrupalılar" gibi, dış görünüşü içeriğin önüne koymuş olmuyor muyuz? yaa, yaa...
not: saint-exupery'nin kendisi de, konuyu komik ve eğlenceli göstermeye çalışmaktadır. "türk astronom"un eski ve yeni kıyafetlerini kendi çizgileri ile "önce" ve "sonra" benzeri bir şekilde çizmiştir. kaftanlı ve fesli kıyafeti de özel olarak gerçekten şaklaban gibi göstermiştir.
not2: şimdi yeniden okudum da yazdıklarımı, boş yere polemik konusu etmişim bu konuyu, tartışma gibi görmüşüm, gereksiz bir sürü şey yazmışım. küçük prens küçük prens'tir halbuki. kimin ne dediğinin ne önemi var? (silmeye de kıyamadım o kadar çeviriyi, böyle oldu şimdi)
isveçli çocuğu döven mülteciler
-
muhtemelen bunlar sınır dışı edilecek. sınır dışı edildikten sonra gidecekleri ülkeyi tahmin etmek çok zor değil…
asla evlenilmeyecek 10 erkek
-
1)baba
2)abi
3)erkek kardeş
4)dayı
5)amca
6)annenin babası
7)babanın babası
8)kocanın babası
9)kız kardeşin oğlu
10)erkek kardeşin oğlu
nikah düşmüyor. asla evlenilmez.
tuvana türkay
-
ünlülerin ne kadar görgüsüz ve düşük iq’lu olduğunu gösteren örneklerden sadece biri. yatsın kalksın estetikçisine dua etsin. bir zahmet de bundan sonra doğa için çal projelerinde yer almasın cidden gına geldi artık kendisini görmekten.
3 aralık 2016 abdullah gül özel yayını
-
yine 3 saat konuşup hiçbir şey söylemeyecektir.
toefl
-
listeningden 30, speakingden 19 alarak ne kadar iyi bir sevgili adayı olduğumu ortaya koyduğum sınav.
tek hamlede mississippi yazabilen şahıs
2010 süper lig yayın ihalesi
ahmet hakan'a hakaret etmenin 3000 tl olması
-
"yavsak ahmet hakan" mi demis
sözlükteki tanım yapma zorunluluğu
-
kaldırılırsa sözlüğün "qankilerle sahil qeyf" yazıp instagram linki paylaşacak sığırlarla dolacağı için bulunması gereken zorunluluktur.
pkk'lıları tedavi ettiği için tutuklanan doktor
-
tutuklanması ambülansları tarayıp doktorları öldüren örgütün sempatizanlarının zoruna gitmiş doktordur. devlet hastanesinde çalışan ve işi bu olan bir doktor kalkıp pkklıların inlerine gidip onları tedavi ediyorsa o örgüte üye olduğundan bunu yapıyordur. hipokrat yemini hastane de yardımını bekleyen hastalar varken onları bırak da, teröristlere yardım ve yataklık et hatta belki bizzat teröristlik yap diyor da bizim mi haberimiz yok.