hesabın var mı? giriş yap

  • 7 haziran 2020'de rize'de( ikizdere- sivrikaya mevkii) bir tır devrildi. 1 kişi öldü, tır 21 ton iran çayı taşıyordu. mevzuattaki boşluklardan yararlanılarak kaçak çayların( pek azı faturalı ve kayıtlı, büyük bir bölümü de kayıt dışı) yıllardır rize'ye getirildiği ve "türk çayı" olarak harmanlandığı ve paketlendiği çay üreticileri dayanışma derneği başkanı tarafından açıklandı.

    "çayın susurluk vakası" olarak ararsanız sonuçlara ulaşırsınız. sahi bu ülkede kirletilmeyen- bozulmayan ne kaldı ?

  • kadına şiddet filan, hikaye. rtük'ün diziye dadanmasının sebebi akplileri göstermesi. bakın kötü göstermesi demiyorum, direkt göstermesi. akp bir insan suretine bürünse, kılığıyla, kişiliğiyle, davranışlarıyla, nursema'yı zorla evlendirdikleri ibrahim olurdu. partiyi kanlı canlı prime timeda görünce fenalaşıp ceza verdiler. that's all.

  • iq'su ayakkabı numarasını geçemeyenler tarafından kendi türdeşlerinin pisliklerini önemsizleştirmek için öne sürülmüş bir iddiadır.

    yahu anlamadım şimdi ben. bu adam solcu mu değil mi bilmiyorum ama temsil kabiliyeti nedir? bir dernek/sivil kuruluş başkanı sözcüsü falan mıdır? millete ahlakçılık mı taslıyormuş? kendisi gibi olmayanları ahlaksızlıkla mı itham ediyormuş? "en ahlaklı biziz" mi diyormuş. pisliği ortaya çıkınca solcular bu adamı savunmuş mu? "solculuk düşmanları iftira atıyürrr!!!" diye ortalığı velveleye mi vermişler?

  • indirim falan istemiyoruz 3 ay öncenin fiyatlarına dönülsün yeter.

    her ürüne yüzde 50 zam yapılmış sonra " mutabakata vardık da yüzde on indirim de bıkbık"" kıçıma anlat.

    yapısal reformlar işte al amk.

  • 24 yaşında anladığım olay.

    bağlanma korkum falan yok. köpek gibi bağlanırım gel gelelim karşımdaki insan hiç bir zaman bağlılığımı kabul edemiyor. yapı itibariyle mobil iletişim çok umurumda değil. arayıp sormak benim fıtratımda yok ama bu demek değildir ki karşımdaki insanı önemsemiyorum. "hasta oldum ben" denildiğinde "geçmiş olsun"dur benim cevabım. "ay kıyamam sanaaa" geyikleri yapamıyorum. "karnım ağrıyor" diyen sevgilime "soda iç" derim ben. mantıklısı budur çünkü. beklenen ise "hiiiiii şimdi yanında olsam, ben bakarım sana". nereye yanında oluyorsun ? değilsin işte. var mı gerek, gereksiz lafa ? hatun kişi bunu istemiyor yazık ki.

    çok istiyorum bir kızım olsun. belki kız kardeşim olmamasından ya da kız kuzenlerimin hepsinin bana göre gerizekalı olmasından kaynaklanıyor bu durum.

    yalnız ölmek en büyük korkularından olan bir adamın çaresizliğidir bu.

  • yazım kurallarını iyi bilmezseniz, "ulan dürzü, karı mı sattım..." yazacağınıza " ulan dürzü karımı sattım..." yazabilirsiniz.

  • bir çeşit hezeyandır. kişi etrafındaki insanların kendisine aşık olduğunu sanmaktadır. en sık görüleni ünlü birisinin kendisine aşık olduğudur.

    türkiye'nin bir ucunda meydana gelen olay;

    '' kız şizofreni hastasıdır ve erotomani'si vardır; barış akarsu'nun kendisine aşık olduğunu ve evlilik hazırlıkları yaptığını anlatıp durmaktadır, geceleri uyuyamamaktadır. bu yüzden psikiyatri kliniğinde yatmaktadır. psikiyatristi ise olağan bir dille bunun düşünce bozukluğu olduğunu anlatmaya çalışmakta fakat kız '' barış sağda, sen solda e ben hanginizin gerçek olduğuna inanacam'' şeklinde mantıklı açıklamalar yapıp doktorunu da zora sokmaktadır. bu bayan hasta hergün doktorunu yarım saate bir ziyaret ederek barış bana bunu yaptı, barış bana şunu yaptı demektedir, doktorun içi dışı barış akarsu olmuştur, hocalar da artık ezbere bilmektedir, hastanedeki diğer hastalar hastaya -barış bugün nasıl- diye sormaktadırlar. artık hastanın odasına gittiğinde doktorun içinden 'lütfen bugün bahsetme en azından' sözleri geçmektedir. kız hiçbir iyileşme belirtisi de göstermemektedir. haftaiçi yorgun düşen doktor hanımcağızımız haftanın yorgunluğunu gidermek için istanbul'daki arkadaşlarına haber salar ve haftasonunu istanbulda geçirmeye karar verir, kafa barış akarsuyla binbeşyüz olmuştur, rahatlamaya ihtiyaç vardır. neyse gidilir istanbula.. süper.. akılır taksim ortamlarına girilir bir bar'a o da ne; türkiye'nin bir ucunda uğraştığı barış akarsu karşısında... kafa olur bir milyon! ''

    diğer bir erotomani hikayesinde ise 1 ay sonrasında kliniğe yatan erkek hasta bu doktor hanımcağızın kendisine aşık olduğunu sanmaktadır. bu başka bir hikaye...

  • iyi kalpli adamin bir tanesi bi gun neyzenin parasiz pulsuz gezdigini bilerek ona para vermek ister ama neyzenin dillere destan hazir cevapliligi onun gozunu korkutmaktadir ve parayi neyzenin arkasindan atarak neyzen paran dustu der.

    neyzenin cevabi ise su olur.

    -o dusen benim param degil. zaten bende para ne gezer. o dusen senin altin kalbindir.

  • 15. ve 16. yuzyillarda portekizli denizciler, yeni adalar kesfetmek uzere bilinmeyene dogru yelken acarlar. binlerce sefer yapilir mechul rotalara, mechul enginlere dogru...binlerce denizcinin kimi gecim sikintisindan, kimi maceraperestliginden, kimisi ise vaat edilen hazinelerden pay almak icin geri donmeme riskini barindiran ve suresi kestirilemeyen bu seferlere katilirlar veya katilmak zorunda kalirlar, arkalarinda kadinlarini ve cocuklarini birakarak...

    kadinlar ve cocuklar ozlem icindedir. kocalari, ogullari belki de hic gelmeyecektir, belki cocuklarini yetim buyuteceklerdir ki o donemde pek cok portekizli cocuk babalarini bir daha gorememistir. portekizli kadinlar her gun sahile inip tanriya dua ederler, okyanusa adaklar adarlar kocalarini ve ogullarini onlara geri bagislasin diye...

    cogu onlari bir daha goremeyeceklerdir ve elbette bu hasret ve aci donemin sarkilarina da yansir...denize sarkilar soylenir, okyanusa agitlar yakilir ve fado dogar...seferlerin surdugu bu iki yuzyil, portekiz'e fado'yu armagan etmistir aldigi binlerce cana karsilik...bu yuzden aci ve ozlem, tedirginlik, olum ve herseye ragmen umut fado muziginin ozunde vardir.

    insanin icine icine isleyen, birkac dakika icinde mutlulugu huzne cevirebilen "damar" bir muziktir fado...yuzyillardir fazla degismemis oldukca sade bir yapiya sahiptir. gitar ve mandolin; kimi zaman da bir keman eslik eder fadistaya...ve herseyden once bir okyanus muzigidir...muzik size iber yarimadasinda bir yerde oldugunuzu hemen hissettirir; ama akdeniz kiyisinda degilsinizdir cunku muzik okyanusun uzakligini, korkusunu ve bilinmezligini de barindirir icinde...oysa akdeniz muziklerinde hep bir sicaklik, bir "deniz kadar yakin olma" hissi vardir...fado size bunu hissettirmez, olum, sogukluk ve uzakliktir; bir deniz muzigi degil, okyanus muzigidir...iberya'nin okyanus muzigi...

    cok yogun, saran ve sarsan bir muziktir kisacasi... en mutlu aninizda dinleseniz bile, sizi birkac saniye icinde uzuntusunun derinlerine ceker ve efkarlandirir; bir sise sarap acip ufuklara dalasiniz gelir...

  • yüzümde bir gülümseme bırakan düşünce. nefret kusan, ayrımcılık akan başlıklardansa böyle başlıkları tercih ederim.
    ayrıca evet, çok şirin ve minik ve tombullar biraz. yirim.