hesabın var mı? giriş yap

  • gittiğim ilk biletli tiyatro oyununda başrol oynamıştır. 2071'de türkiye oyununa, wikipedia'ya göre 1994 yılında, anneme ısrar ettiğim için, tek başıma gitmiş, kendisini ve tüm oyunu büyülenerek seyretmiştim. annem bir tek bilet almıştı, ama oyunu eve yakın bir yerde sanıyordu, halbuki oyun uzaktaydı ve ben çok istemiştim izlemeyi. o da dışarıda oyun bitene kadar beni beklemişti. 9 yaşında bir çocuk olan bendenizin tek başına oyuna gelmesine şaşıran diğer izleyiciler, bana oldukça ilgi göstermiş, içecek yiyecek ısmarlamış, hatta oturduğum zemini yükseltmek için montlarını koyup görebilmemi sağlamışlardı. gördüğüm ilgi karşısında muazzam bir gururla oyunu seyre dalmıştım. oyunda, rasim öztekin'in karakteri, günümüzde (1994) dondurulmuş, 2071'de uyanmıştır. türk lirası dolar karşısında değer kazanmakta (1 türk lirası 82 dolar gibi bir radyo anonsu vardı), kadınların baş tacı edildiği ve atatürk'e büyük saygı duyulan, ona hiç hakaret edilmeyen bir gelecek öngörülüyordu. 2071'deki her şeye şaşırıyordu ama bu üç şeyi unutmuyorum. zira her biri en büyük alkışlara sahne olmuştu, özellikle atatürk kısmı - usta oyunun sonunda bu kısımdan bahsediyor, alkışlar salonu yıkıyor, ben ise tüm alkışlar arasında büyük fark yaratan son atatürk alkışıyla bir başka gururlanıyordum.. ustaya saygıyla.

  • rahmetli dedemin cüzdanından çıkan, annemin kesilen ilk saçı, beyaz kağıdın içinde bi bukle.

    45 sene taşımış cüzdanında.

    huzur içinde uyu güzel dedem.

    edit: güzel anneciğim 6 aydır kanser tedavisi görüyor, ameliyatını oldu; son iki kemoterapisini alacak. dularınızı bekliyoruz.

  • burger king'i küresel bir krize sokacak gelişmeler zincirinin ilk halkası olacak şube. lan burger king sende hiç akıl yokmuş. açgözlü burger king! civelek burger king! tuza, ranch sosa, bir buffalo sosa, bir ballı hardal sosa ekistradan para almaya başladın, sözlükçü dostlar başta olmak üzere ülke gençliğini perişan ettin, sonra da gittin odtü'de şube açtın. yedirmezler artık sana o pastayı koçum burger.

    verirler mi sanıyorsun sana o ranch sos için acı sos için ekistra para ha? verirler mi? abooovvv düşününce bile tüylerim diken diken oluyor. hele tuza 10 kuruş fazladan iste bakalım, "hocam senin ne hakkın var ya" diye bir başlar hak ve özgürlükten girer odtu-kızılay dolmuş hattının saatlerinden çıkar yaman odtülüm. hey yavrum hey... sonra da gelsin isyanlar.

    oh olsun size. açın da odtü'de şube şirket politikanız değişsin. inanıyorum ki bu şube bir isyan ateşi yakacak ve bu ateş büyüyecek büyüyecek önce yurt geneline sonra ecnebi ülkelere yayılacak. ve inanıyorum ki burger king artık sosları bedavaya da verecek dostlarım. hatta istemeyene de verecek. hatta burger yemek istemeyene bile "olmaz dost olmaz, gel eşitçe dostça yiyelim bu whooper'ı, yan yana birarada kardeşçe dişleyelim steak house'u" diye diye zorla yedirecekler burgerları.

    evet... inanıyorum ki yıllar sonra burger king'in şirket tarihinde şu cümle yer alacak:

    "2011 yılında odtü'de açılan şubeye gösterilen tepkilerin büyümesi sonucunda önce soslardan para almaktan vazgeçtik, ardından da şirketi kamulaştırdık". sonra da gelsin yeni menüler:

    - iyi günler burger king'e hoş geldiniz.

    - iyi günler, bir proleter menü alacağım.

    - 50 kuruş farkla ekmek arası helvanızı büyük seçim yapalım mı?

    - yap emekçi dost... varsın büyük seçim olsun ama hakça koy helvayı hakça böl ekmeği... hakça böl ki yedikçe güçleneyim, güçlendikçe vurayım düzenin bekçilerine, uşaklarına yumruğumu...

    - bir büyük seçim proleter menü lütfeeen!!!

    odtü'de şube açmak ha? yanlış strateji, terso seçim burger king. ateş şimdi seni çağırıyor...

  • yakın zamanda bir yerli akıllı telefon şiarıyla tanıtımlara başlayan ve hükümet tarafından da göklere çıkarılan vestel'in durumudur.

    yazılımı, merkezi işlem parçası vs. amerikan yapımı bir telefon olan venus, raks'ın dışarıdan getirip üzerine kendi etiketini yapıştırdığı cep telefonu ne kadar yerliyse, o kadar yerlidir.

    yıllarca batının eski teknoloji ürünlerini amerikalı iş ortaklarıyla yaptığı anlaşmalarla ülkemizde üretip "yerli üretim" diye halkımıza kakalayanların geleneği aynen devam etmektedir.

    nasıl ki koç, vakti zamanında anadol'un motorunu ingiltere'den kent motor'dan alıp, getirtip, türkiye'de ürettiği saca takıp, yerli otomobil diye reklam yapmışsa, vestel de aynını kendi ürünlerinde yapmaktadır.

    vestel'in değil cep telefonu, ürettiği televizyonun içerisinde bile yurt dışı üretimi pek çok parça vardır. vestel'in ürettiği buzdolabının motoru bile italya'dan gelmektedir.

    koç, sabancı, zorlu vs. bunlardan yüzde yüz yerli nitelikte herhangi bir kalkınma hamlesi beklenemez. çünkü bunlar bütün yatırım ve üretim kararlarını uluslararası iş ortaklarından icazet alarak yapıyorlar ve asıl düşündükleri şey de bu ülkenin kalkınmasından önce kendi lüks yaşantılarının devamıdır.

    bu kadar basit

    emperyalizme bağımlı kapitalist türkiye'de daha fazlasını beklemek sistem değişikliği gerektirir.

  • öğrencinin ne yaptığını anlayamamış olmalarından kaynaklı olabilir. seviye üstü demişler reddetme sebebine. tamam da, kimin seviyesinin üstü?

    sizin mi, çocuğun mu?

  • şu an elimde "lost ve felsefe" isimli kitap var. yaklaşık 330 sayfa. kitabı 15 liraya aldım.

    anlayarak okuma sürem sayfa başına ortalama 90-95 saniye. bu, kitabın türüne, içeriğine ve diline göre 120 saniyeye kadar çıkabiliyor ve 80 saniyeye kadar inebiliyor. yani 330 sayfalık bu kitabı yaklaşık olarak 9 saatte okuyacağım. her gün ortalama 1-1,5 saat okuma yaptığım düşünülürse kitabı takribi 7-8 günde bitireceğim demektir. 15 liraya aldığım bu kitabı 7 günde bitirsem kitap okumak için her gün yaklaşık 2 lira harcamış olacağım. bu da aylık kitap okuma "masrafım"ın 60-70 liraya denk geleceğini gösterir.

    sanki pek de pahalı değil ha, ne dersiniz?

    not: kitaplığımdaki kitapların ortalama maliyeti gene 15-20 lira aralığında ve bu hesaplama "okuma kitapları" içinde geçerli. ders kitapları konumun dışındadır.

  • bu adamlar öyle büyük oyuncu ki, aynı olay iki kez başıma geldi. evde olduğum halde "geldik bulamadık" dediler. bunlardan birisinde dayanamadım, bastım şubeyi. ne zaman geldin? kaçta geldin? hanginiz geldi? hangi binaya geldiniz? vs gibi soruları sormaya başlayınca çuvalladılar ve itiraf ettiler yetiştiremediklerini. şikayet de ediyoruz ama değişen bir şey yok.

    (bkz: en nefret edilen markalar)

  • başlık: 22 yaşındayım böyle bi şey görmedim

    1. böyle birşey görmedim daha.

    2. demek göbeği erittin.

  • modern anadolu coğrafyası'nda köksüzlük, kimliksizlik, vahşi bir iştahla büyüme ve estetik fakirlik terimlerinin tartışmasız sahibi, şahsım için uzun yıllardır kırıkkale adlı ucube- hormonlu il olmuştu... orada yaşayan bir akrabamızı her ziyarete gittiğimde anayurt oteli'ndeki zebercet'in ruhu içime çöker, bu korkunç çukurdan kaçıp kurtulmak için saatleri sayardım...

    sonra bir gün, sultanbeyli'yi tanıdım! ve anladım ki;

    kendini muhafazakar sağ olarak tanıtan, son 60 yıldır kesintisiz iktidarını sürdüren politik ve ekonomik bir hegemonya'nın gizlemeye gerek duymadan sergilediği gerçek yüzü'dür sultanbeyli.

    sultanbeyli, içi kof vaatlerdir. el konulmuş devlet arazileridir. kanun tanımazlıktır. harekete geçmiş cehalettir.

    sultanbeyli, cemiyet olamamış bir toplumun cemaatleşmiş yaşayan ölüler haline gelme sürecidir.

    365 gün 7/24 açık sözde kermeslerdir. her gün camında aslında hiç var olmayan yüzlerce kuran kursu veya talebe yurdu adına satış yaptığını yazan bildiğin fast food dükkanlarıdır. vergisiz helal kazançtır. dar-ül harp'te kafirin elinden çalınan hazine arazisidir. düşman rejimden ve onun vatanadşaları olan işbirlikçilerinden kaçırılan milyon dolarlardır.

    demokratik kongo cumhuriyeti tipi demokrasi'nin oy deposu, sadaka ekonomisinin utanç duvarıdır. fakirleştikçe sistemin daha da dibine çekilen, aç kaldıkça daha çok oy vermek daha çok partinin ofisboyu haline gelmek zorunda kalan kavruk anadolu insanlarının cehennemidir.

    sultanbeyli, bir pasif devrim` :cihan tuğal'a saygılarımla` rüyasıdır...

    olur da, bir gün yüzüncü yılına yaklaşan vurguncu sahte muhafazakar ve sahte dinci zavallı sağ iktidarlardan bu kadim anadolu toprakları yakasını kurtarabilirse;

    sultanbeyli insanlık tarihine büyük ve acı bir not olarak düşülmeli, asla yıkılıp yeşil alan kültür merkezi falan yapılmamalı,

    bu topraklarda bir zamanlar yaşanmış asırlık sömürünün, vicdansızlığın, estetik ve güzellik düşmanlığının, günahkarlığın ve açgözlülüğün somut örnekleri olarak gelecek nesillere ve hatta tüm insanlığa sergilenmek üzere son haliyle bir "yüzsüzlük müzesi" olarak korunup saklanmalıdır...

    rabbim, bu yalnız ve güzel ülkeye yeni sultanbeyliler göstermesin!

  • avm için saldıran laikleri ve gezi parkı için direnen büyük akp'li yoldaşları hatırlatmıştır. akp'li yoldaşlarımız çok gaz yemişti o dönemde laiklerin avm saldırısına karşı parkı ve yeşilliği korumak için unutmamak lazım.

    edit: başlık başa.