ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
osmanlı dönemi hatun kuaförleri
-
yeniçeri ocağı daha yeni dağıtılmış, sultan mahmud ahâlinin arasından yürüye yürüye haliç kıyısındaki binlerce yeniçeri cesedine doğru yürüyor ve o sırada bir hâtun dans ede ede şarkı söylemeye başlıyor ikinci mahmud'un önünde:
bu devirde kimse sultan değil
hükümdar değil
bezirgan değil
bu kadar güvenme hiç kendine
kimse şah değil
padişah değiiiil.
...
şüphesiz ki bu hâtun kişisi tarihe geçerdi ancak orada son nefesini de verirdi.
türkler, önceleri hallak dedikleri kimselere daha sonra " berber " demeye başlarlar. bunun sebebi özellikle istanbul'un fethinden sonra venediklilerle gelişen ticarî ve kültürel ilişkilerdir. venedikliler, " barbier " demekteydiler bu kimselere.
tabii avrupa'dan yeni bazı tıraş malzemeleri de payitaht'a getirilir. hallak gider berber gelir.
mühimme defterlerinde de " berber " ifadesi kullanılır.
19. asrın ikinci yarısından itibaren hızla yükselişe geçen batılılaşma fikri ve yükselen fransızlaşma merakı nihayetinde de " kuaför " tabiri girer dilimize. nâm-ı fransuva: coiffer!
günümüzde de artık en yaygın kullanımı bu şekildedir zaten.
osmanlı imparatorluğu, üçüncü selim döneminde ilk ciddi batılılaşma adımlarını atar ve 3. selim öldürülür.
ardından tahta çıkan ikinci mahmud da modernleşme çalışmalarına devam eder. günümüzde dahi kendisinin getirdiği birçok yeniliğin ekmeğini yemekteyiz.
tabii bu modernleşme hareketleri sosyal hayatta da kendisine yer edinir. sonraki padişahlar da ister istemez bunu devam ettirmek zorunda kalırlar.
gazeteler, dergiler derken bir de bunların " kadınlara özel ek " sayfaları çıkmaya başlar.
avrupaî tarzda saç şekilleri, giyim tarzları anlatılır, denenir hâtunlar arasında.
öncesinde böyle bir durum sadece saray kadınları için söylenebilir osmanlı'da. sultanlar için özel hizmetliler bulunmakta idi sarayda ve bu hâtunlar çeşitli modeller deneyerek sultanların, heriflerine daha güzel görünmelerini sağlarlar idi.
20. yy.'ın başından itibaren ise " maşita " da denilen hâtun kuaförleri ortaya çıkar payitaht'ta. osmanlı sosyetesi, bu hâtunları evlerine davet eder ve saçlarını yaptırırlar. bu asırda artık sosyetenin giyimi de değişmiş; hâtunların saçları açılmış, heriflerin sakalları kazınmıştır.
20. yüzyılın ilk 10 yılında osmanlı imparatorluğu'nda 1500'e yakın dergi ve gazete yayımlanmıştır. bu yayınlarda bizim hâtunlara avrupa kadının giyim kuşamından dinlediği müziğe, yediği yemeğe dair her şey anlatılmış; bizim hâtunlara feminizm aşılanmıştır*
bu yayınların da etkileriyle yeni yeni saç modelleri deneyen sosyeteden hâtunlar bu dönemde saçlarını kısaltmaya başlamışlardır. " kirpiği yanağında saçı topuğunda " söylemiyle güzel kabul edilen hâtunların, yerini titus kesimi saçlara sahip hâtunlara bırakmaya başladığı dönem bu dönemdir işte.
osmanlı'nın batılılaşmayı fransa örneğiyle sağlamak istemesi sebebiyle nasıl ki fransız mürebbiye sayısında bu dönemde çok fazla artış yaşandı ise yine bu kuaförler de fransız hâtunlardan oluşmaktadır genellikle. böylece 20. asır başlarında osmanlı sosyetesinde marcel dalgası saç modelinde patlama yaşanmıştır.
bu hâtunlar, erkek berberler gibi dükkan açma yahut seyyar şekilde sokaklarda iş yapma imkanına sahip değillerdir. evlere çağrılmışlar, hatta çok zengin kimseler tarafından hem hizmetli hem kuaför olarak kullanılmışlardır.*
tabii bu dönemlerde anadolu kadını, başında yaşmağı, kınalı saçlarıyla çilesini çekmeye devam etmektedir.
kahrolsun antigelenekçi söylemlerle muasır medeniyetler seviyesine yükseldiğini sanan varoluşsal bunaltılarla reglvarî sancıların esiri olmuş bağzı hâtunlar.
sitede oturan basketbol seven kıvırcık ergen irisi
-
pelin, melis, ece, deryam, deniz, yağmur ve damla isimli kız arkadaşlara sahip olur. asla hayriye ya da necibe ile çıkmaz.
parkta yiyişirken polise yakalanan çift
-
erkeğin kızı geride bırakarak koşarak uzaklaşması yarmıştır.
flört dönemi angaryaları
-
en büyük angarya çok konuşup boş konuşmak aslında. otur defalarca buluş, gez toz konuş konuş konuş... sonuç: ne öğrendin? ne anlattın kardeşim? anladın mı senden hoşlanıyor mu? yok anlamadın. sordun mu? yok sormadın. merak ettiğin neyi öğrendin? hiçbirşeyi. aferin sana, ne yaptın o kadar buluşmada peki? şekil* yaptın. bir aferin daha sana o zaman.
oltalı cümleler, üstü kapalı cevaplar... yorucu. gerek yok.
osmanlı ocakları'nın türk milletini tehdit etmesi
-
(bkz: osmanlı ocakları kim amk)
osmanlıspor vardı bir ara, onun gibi birşey sanırım. finanse edilmediği zaman bir anda biten
iranlı messi
-
bu iranlı messi değil kardeş. bildiğin arjantinli olan bunun çakması.
vallahi ilk selfi çeken vatandaşın neyi messi'ye benziyor ki diye baktım. ben formalı olanı messi öbürünü benzeyen sandım.
benim gibi olan var mı lan?
edit: herkeste aynı etkiyi yaratmış valla. yeşillendirenleriniz bol olsun :)
sözlükçülerin karşılaştığı efsane yobazlıklar
-
halk otobüsünde kulaklıkla kısık sesle müzik dinlerken, yanımda oturan elemanın beni dürtüp "ezan okunuyor" demesi.
istifimi bozmadan ortama kulak kabartır gibi yapıp, "evet ezan okunuyor" diyerek kulaklığımı geri taktım.
yolun geri kalanı boyunca bana yüzünü bile dönmedi. *
serdar ortaç'ın son evini de satışa çıkarması
-
kumar oynayıp servet kaybeden sonrada akp ye yanlayıp konser kovalayan tayfaya hiç acıyasım yok.
ne diyordu şair.
seni çöpe atacağım poşete yazık
bir sigara yakacağım ateşe yazık...
30 yaşına gelip düzenli bir hayat kuramayan insan
-
hem sebebi hem sonucu yalnızlıktır.
edit: açan tarafından terk edilip başına kalan başlıklara sahip çıkar.
başlıklarını engelle
-
neredeyse 1999 yılından beri konuşulagelen "başlık engelleme" fasilitesi nihayet hayata geçirildi. mr. kanzuk daha iki gün öncesi talimat verdi coderlara, şak diye yaptı adamlar. ufacık bi buton için bunca yıl yalvartmanın alemi var mı ya? sanki her şeyi sil baştan kodlayacaklarmış gibi...
yazarın yanı sıra, açtığı tüm başlıkları da engellemiş oluyorsunuz böylelikle. sanki moderatörsünüz de herifi sözlükten uçurmuşsunuz gibi.
şimdi lord eddard stark düşünsün.