hesabın var mı? giriş yap

  • yaş beş, annem bana sıkı sıkı kimseden para ve çikolata almamam gerektiğini tembihlemiş.
    babamın dayısına oturmaya gittik, haceli dayı bana para uzattı, al kendine gofret al dedi.
    almam dedim, al dedi, almicam dedim, alsana yav dedi, çok sinirlendim, almıyorum senin ağzına sıçarım diye bağırdım.
    sonra dayak yedim sanırım.

  • yanılgı: osman adını taşıyan 3-4 arkadaşımız bir araya geldiğinde "ehehere osmanlılar mehehe" diye espri yapmak ortama neşe saçar, komiktir, güzeldir.
    gerçek: ağzınıza terlikle vururum.

  • videolarını izlerken tok olsam bile karnım acıkıyor, adam gerçekten çok samimi ve içten. işi de severek yaptığı belli, yaptığı tostlar bu yüzden mutlaka güzeldir şüphem yok. dükkanını devredip ankara'ya gelmiş, benim için şimdi burada bir dükkan açacak mı umudu doğdu. ankara'da benzer bir tostçu açarsa, olayı bitirir benden söylemesi. ankara'da bir ayvalık tostunu bile doğru düzgün yapmayı başaramayan yığınla yer bu işten para kazanıyor. ben de daimi müşterisi olurum hatta dükkan açmayı düşünüyorsa güzel bir yerde dükkan bulmasına bile yardımcı olurum o derece. tostlarının tadını çok merak ediyorum, youtube'daki videolardan inanılmaz gözüküyorlar.

  • türk ailesinin bilinçaltındaki parçalanma korkusunun su yüzüne çıkışını simgeleyen fantastik bir doğa olayı. lan bir kere de sakin girelim şu yeni yıla ya... "neriman hala'nı arayacağız hatırlat", "kimmiş? gülsümler aradı şimdiden kutlarız dediler", "kardeşin gelsin odasından", "naciye nerede?" her kafadan bir ses. sanki zaman ayarlı bomba var. "3 dakika kaldı naciye'yi çağırın"... napacak acaba naciye, kırmız kabloyu mu kesecek?

    yeni yıla aynı anda girmesek, aile üyelerinden biri başka odada kalsa sanki o bizle yeni yıla girmeyecek gibi düşünülüyor ailede. çıldıracak gibi oluyorum valla:

    - oğlum annen nerede lan?

    - mutfaktaaa...

    - çağırın lan çabuk!!! yeni yıla gireceğiz...

    *

    mesela ablam var, 1994'e girerken odasındaydı. yeni yıla gireceğimiz son dakikalarda çağırmadık, odasında kaldı. hala kendini o yılda sanıyor. michael jackson'ın öldüğünü söylemiyoruz bir türlü...

  • mars’la olan sorununu merak edenlere istinaden:

    sorun sadece cem yılmaz’ı değil, ana akım dağıtım ağlarını kullanan tüm yapımcıları ilgilendiriyor.

    bilet fiyatları (mısır kampanyası, meşrubat kampanyası gibi promosyonlarla) sürekli yükseliyor. yapımcıların payıysa yıllardır aynı. yapım şirketleri bu duruma istinaden boykot kararı alınca, malum haberdeki kadın da:

    “biz yeni cem yılmazlar yetiştiririz, halkı filmsiz bırakmayız” demiş. bunun meali de şu:

    “biz bu işe emek veren insanlara hakkını teslim etmek yerine, yolunacak yeni kazlar buluruz.”

    özet: cem yılmaz şahane bir cevap vermiş.

  • uyanıklıktır. bunu yapan insan öylesine açıkgözlü ve zekidir ki inenleri bekleyenleri kaptığı boş yerden alaycı bakışlarla izler. ben de beklemem. salak mıyım? niye izdiham yaratmak dururken medeni davranayım? ne diye hepinizden üç saniye önce binip on dakika fazla oturma fırsatını tepeyim? metro yanaşırken sarı çizgiyi de geçerim. çünkü cin gibiyim. herkes akıl edemez.

  • " türkiye'nin 90%'ı calgon kullanıyor " dedikleri halde, calgon'un 10% için verdiği mücadeleyi takdir ediyorum.

  • bir kadının çok gerekli feveranı sonrası yaşanan tartışma.
    yahu sokak kedisinin market dolabında ne işi var? kadın haksız mı? o kedi üstünde sayısız mikrop taşıyor. oradaki tüm gıdalara da o mikrobu saçıyor; merhamet biraz yahu. böyle hayvanseverlik mi olur?

  • bu duruma yol açan şikayeti gerçekleştiren şirketin ifşa edilmesi ve hiçbir ürününün satın alınmaması gerekmektedir.

    sağlıklı gıdaya ulaşmak temel bir haktır.