ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
facebook twitter instagram kullanmayan erkek
-
erkeğin özüdür. olgundur. ağır başlıdır. liseli değildir.
hayatını paylaşma, göz önünde olma ve beğenilme kaygılarından uzakta yaşar. anı yaşar. anı telefonu, kamerasıyla değil, gözleriyle doya doya zihnine kaydeder.
bir delinin sevgilisine yazdığı şiir
-
sırf kalbim alsın diye
aklım almıyor seni
ırak'ta kadınlara salatalık satışının yasaklanması
-
- bana üç kilo salatalık, bir kilo havuç, iki kilo kabak, bir kilo da patlıcan...
- ouuvvvvvv sınır tanımam diyosun yani?
- misafirim gelecek gerizekalı
doktorların hükümetten 33 bin lira maaş istemesi
-
bekçilerin 10bin lira aldığı ülkede 33bin para değil öncelikle.
ve becerebilseydiniz siz de okusaydınız keşke halkın parasıyla, tutan yoktu.
ha ama siz halkın parasıyla okumayı değil başka şeyler yapmayı tercih edenlerdensiniz gerçi, pardon..
sinem kobal
-
yanılmıyorsam bir ara sabri sarıoğlu * ile adı anılmıştır. bir maç sonrası sabri'ye mikrofonu uzatan muhabir, mikrofonu uzatmadan önce " sinem kobal ile birlikteliğiniz varmış ne diyorsunuz?" tarzında bir soru sormuş ve de karşılığında sabri'den şu cevabı almıştır;
- ben o bacıyı tanımıyorum.
tanıma zaten allah'ın sabri'si...
fenerbahçe'nin 5 yıldızlı tişört çıkarması
insanın hep kendinde olmayanı istemesi
-
benim küçük bir kedim var. onu izliyorum bazen;
mama koyuyorum bayıla bayıla yiyor, sonra kendim için bi yiyecek hazırlıyorum hemen kafayı döndürüyor, koşa koşa yanıma geliyor, o yemeği de tadayım diye gözümün içine bakıyor, deliriyor resmen. maması falan tamamen yalan oluyor. aklı fikri benim yediğimde. daha mı güzel acaba diye merak mi ediyor nedir.
veya yerde peluş ayıcığı ile oynuyor, sonra bi top atıyorum halıya, o ayıcığı anında satıp topla oynamaya gidiyor, bazen karar veremiyor manyak oluyor, iki oyuncakla birden aynı anda oynuyor. bi süre sonra iki oyuncaktan birini tercih edip gerçekten istediğinin yanına gidiyor. daha çok sevdiği oyuncağı önünden aldığımda ise, diğerine; daha az istediğine geri dönüyor, ama o neşeli halinden eser yok.. oynuyor ama sanki mecbur, sanki zorunlu. ne kendini oynadığı oyuncağa verebiliyor ne de aklını benim önünden aldığım oyuncaktan kurtarabiliyor. ama o kedi, mutsuz olmuyor, düşünemiyor çünkü.
düşünüyorum da bazen küçücük bir kediden bizi farklı kılan ne var? hiçbir şey sanki..
mutsuzluk kader mi tercih mi? alternatifler azalmayacak bu belli, o zaman telkin şart.
yazarların şu an duymak istediği söz
-
vatandaşlık başvurunuz hiç yapmamış olmanıza rağmen bizim de bilmediğimiz bir şekilde kabul edilmiştir.
ekşi itiraf
-
az önce cnn 'de çıkan haberler üzerine babam her zamanki gibi gel tercüme et diye çağırdı beni. dinlemeye başladım ama anlayamadım malesef. sonrasında gelicek olan bu kadar sene boşuna mı okudun bıdı bıdıları duymamak için sallamaya başladım. ama ne sallama, aman yarabbi ya. bunu gerçekten yaptım ve şu an hiç utanmıyorum.