hesabın var mı? giriş yap

  • hakkında mesnetsizce iddialar ortaya atılan futbolcu. neymiş idmanlarda mancini'nin yardımcılarına doğru şut çekiyormuş. oğlum adamın doğal hali o. kaleye doğru vuramıyor ki.

  • eğer bugün öğrenciye verilen yemek 15-20 lira değilse, zamanında 1.5 lira da para mı lan demeyip tepki gösteren öğrenciler sayesindedir.

    bugün 2.5 lira para mı denir.
    yarın 5 lira olur, o da para değildir.
    öbür sene 7.5 lira olur, olsun gene de dışarıdan ucuzdur.
    diğer sene 10 lira olur, dışarıda da 10 liralık yemek satan yerler vardır ama ne idüğü belli değildir.
    diğer sene 15 lira olur, 15 lirası olmayana adam mı denir denir.
    öteki sene 25 lira olur beğenmeyen yemesin denir.

    ucunu sokturursan kökünü de sokarlar hacu, en baştan hiç sokturmamak lazım.

  • şarabın parasını saf mı saf alt komşumdan gelen vergilerle ödediğim için haklı serzeniş; tövbe.

  • en zor kisimlarindan biri, tum yaptigin yatirimlarin bir anda yok olmasi. (yatirim derken paradan puldan bahsettigimi dusunenler hemen terk etsinler bu entryi rica edicem).

    senelerce bikmadan kendini anlatirsin, yuregini acarsin. seni en cok uzmus, en mutlu etmis, en icine dokunmus olaylari havadan sudan muhabbetlerin icinde anlatirsin. aileni, arkadaslarini, kulturunu, gecmisini, kafanin icindekileri.. her seyini dokersin ortaya zamanla. anadilde kelimeler ogretirsin, sevdigin filmleri izletirsin, ulkeni ve tarihini anlatirsin. sende iz birakan kitaplardan bahsedersin, en sevdigin sehirlere, en guzel koselere goturursun. bir de bunun karsiligi vardir elbette, sevdigi her seyde ondan izler arasin. dilini ogrenmeye calisirsin, acilarini anlamaya ugrasirsin. yapacagi sakayi soylemeden bilirsin artik, goz goze gelip gulersin.

    iliski kac senelikse, o yasta bir cocugun vardir sanki. kucukken daha cok ilgi ve sabir gerektiren, buyudukce bagimsizlasip olgunlasan, laftan anlayan... kendine ait alani, oyuncaklari, fotograflari, anilari, dersleri ve notlari olan.

    her sey bittigi an, hayali cocugunu yitirirsin. (gercek hayatta evladini kaybeden insanlar aci bir gulumsemeyle okuyordur bu satirlari. asla bir karsilastirma yapmak mumkun degil elbette ama tesbihte hata olmaz...) onca senedir ustune titredigin, emek verdigin olgu bir anda yok olunca geride buyuk bir bosluk kalir. esyalarina dokunursun, anilarini dusunursun, fotograflarina bakarsin. sevgiliden cok, iliskini ozlersin. cunku iliski, sadece sevgili degildir, iki kisinin harmanlanmasiyla ortaya cikar. kendinin "o" halini ozlersin.

  • irlanda özgürlük hareketinin yüzyılımızda yetiştirdiği en önemli isimlerden biri. ira'nın kurucularından ve irlanda'ya özerklik kazandıran liderlerin önde gelenlerindendir. collins 1890'da west cork'un ufak mezrası sam's crossing'de doğdu. babası michael john collins, annesi marienne o'brien ile evlendiğinde altmış yaşındaydı. michael evliliğin sekizinci ve en genç çocuğu oldu... babası bir çiftçi olan michael çocukluğunu woodfield çiftliğinde geçirdi. babasını altı yaşında kaybetti.

    michael ilköğrenimini lisavaird'de tamamladı. burada tanıştığı öğretmeni dennis lyons daha sonra hayatını şekilllendirecek irlanda özgürlüğü fikrini ona ilk sunan olacaktı. lyons ingilizleri adadan kovmaya çalışan irish republican brotherhood'un (irb) bir üyesiydi. okumayı seven michael kızkardeşi mary anne'in de desteği ile irlanda bağımsızlığını destekleyen thomas davis gibi yazarların takipçisi oldu.

    annesi michael'ın başının derde girmesinden korktuğundan onu clonakilty'ye kardeşi margaret ile yaşamak ve postanede çalışmak üzere yolladı. burada michael part-time olarak kayınbiraderinin de çalıştığı yerel gazete west cork news'de iş buldu. burada geçirdiği birbuçuk sene içinde daktilo kullanmayı öğrendi ve yerel spor olayları hakkında yazılar yazdı. michael bundan sonraki dokuz yılını londra'da kızkardeşi hannie'nin yanında geçirecek ve west kensington postal savings bank için çalışacaktı. londra'da geçirdiği yıllar içinde collins irb'nin ilk sekreterlik ve yöneticilik görevlerine kadar yükseldi.

    collins 1916 yılında irlanda'ya döndü ve dublin'deki paskalya yortusu ayaklanmasında ufak da olsa bir rol üstlendi. ayaklanmanın başarısızlığı ve liderlerin tutuklanmasının ardından collins'de tevkif edilerek önce richmond barakalrına oradan da galler'deki frongoch hapisanesine gönderildi. burada kurduğu bağlantılar sayesinde salıverildiği 1916 aralığında irb'yi yeniden organize etmeye hazırdı.

    direnişin organizasyonunu üstlendiği 1917 ve 1918 seneleri içinde sinn fein'in yöneticiliğine kadar yükseldi, karmaşık bir haberleşme ağı kurdu ve oniki havari isimli bir suikast şebekesini düzenledi. 1919 yılında dostu harry borland ile birlikte londra'ya geçerek direnişin önde gelen liderlerinden eamon de valera'nın hapisten kaçışına yardımcı oldu. tüm bu olayların sonunda collins yeniden organize olmuş irlanda direnişinin en önemli askeri kanat liderlerinden biri ve de ingilizlerce en çok aranan yöneticisiydi.

    1919 yılı ocağında irlanda ayaklanması yeniden soloheadbeg'de meydana gelen ayaklanmalar ile ateşlendi. irlanda'lı ayrılıkçıların hedefleri kraliyet irlanda yönetimi'ydi ve sinn fein'in bu terör hareketinin planlamasını yapan collins'di. amaçları ingiltere'yi daha sert denetime zorlayacak şekilde kışkırtmak ve kamuoyunu irlanda davası lehine çevirmekti.

    1919 yılı ortalarında irb gönüllü mücadelenin en önemli örgütü halini almıştı. collins örgütün başkanlığı yanında ayrılıkçıların meclisi dail'in finans bakanlığında ve yeni kurulmuş ira'nın komuta kadrolarından birinde yer alıyordu. yılın haziran ayında de valera destek toplamak için amerika'ya gittiğinde yetkilerinin önemli bir bölümü yardımcısı arthur griffith'e onun tutuklanmasının ardından da collins'e geçmiş oluyordu. ancak de valera ile collins arasında izlenecek yöntem konusunda uyuşmazlıklar vardı. 1916 isyanından sonra valera irb'den ayrılmış ve 1919 yılı başında ira'nın kurulmasında öncü rol oynamıştı.

    ingiltere 1919 yılındaki gerginliğe sert karşılık verdi. siyah ve turuncular adı verilen ve birinci dünya savaşında savaşmış tecrübeli askerlerden oluşan özel güçler irlanda'da sıkı yönetim uygularken ira ve irb gibi silahlı direniş güçleri şehirde ve kırsalda gerilla savaşına yöneldiler. kendi topraklarında çarpışıyor olmaları ve kırsal hakkındaki bilgileri direnişçilerin silah yoksunluğunu kapatıyordu.

    21 kasım 1920'de michael collins'in ekibi, 12 havari, aynı gecede gerçekleştirdiği suikastlerle 14 ingiliz subay ve muhbirini ortadan kaldırarak ingiliz gizli haberalma teşkilatının irlanda'daki faaliyetine çok büyük bir darbe vurdu. ancak ingilizler karşılık vermekte gecikmedi. siyah ve turuncular corke park'da gerçekleşen futbol maçında kalabalığa ateş açtı. 12 sivilin hayatını kaybettiği olay tarihe kanlı pazar olarak geçti.

    mayıs 1921'de ira dublin gümrük ofisini ateşe verdikten sonra ingiliz kuvvetleri derin bir sempatizan avı başlattı. bunun sonucunda pek çok ira militan ve sempatizanı yakalanır ya da öldürülürken örgüt taraftar ve silah bulma yönünden zor günler yaşamaya başladı. ancak tüm bu olaylar kamuoyunun irlanda mücadelesine bakışını değiştirmiş, özellikle de valera sayesinde amerika ingiltere üzerine yoğun bir siyasi baskı kurmaya başlamıştı. sonuçta sorunun çözülmesi için masabaşına oturma gündeme gelecekti.

    12 temmuz 1921'de başlayan ilk görüşmeleri irlanda adına de valera'nın yönetimindeki bir delegasyon devam ettirse de kısa sürede iki delegasyon arasındaki anlaşmazlıklar görüşmeleri çıkmaza sokmuştu. eylül ayında konsey başkanlığına seçilen de valera devam eden konferanslarda politik bir zafer kazanmanın imkansızlığını gördüğünden görüşmelere katılmak yerine michael collins ve arthur griffith'i delegasyon başkanı olarak londra'ya gönderdi.

    collins her ne kadar asker olduğu ve diplomatik yeteneklerden yoksunluğu yüzünden görevi geri çevirmeyi denese de dail'de yapılan oylama sonucunda delegasyon başkanlığı kesinleşmiş oluyordu. ancak irlanda delegasyonu sir lloyd george liderliğindeki ingiliz delegasyonu karşısında tecrübesiz ve çaresizdi. görüşmeler sonucunda collins kuzey irlanda'yı (ulster) ingilizlere bırakmak zorunda kalıyor ve irlanda ancak ingiliz tacına bağlılık bildirmek koşuluyla yarı bağımsız bir statüye kavuşuyordu.

    ancak bu şekliyle imzalanan anlaşma dail'in çok önemli bir kısmını kızdırmıştı. de valera sorumluluğu üstlenerek görevinden istifa etti. yerine arthur griffith seçilirken michael collins'e de yeni kurulan bağımsız irlanda silahlı kuvvetlerinin yönetimi veriliyordu.

    bu gelişmeleri de valera'nın da içinde bulunduğu ayrılıkçıların başlattığı ayaklanma izledi. ayaklanma bir iç savaşa dönüşürken 28 temmuz'da collins isyancılarla sıcak çatışmaya girilmesine izin verdi. geçen bir yıl içinde iç savaş kanlı bir şekilde anlaşma taraftarları lehine sonuçlanacaktı. ancak collins lideri olduğu bağımsızlık mücadelesinin sempatizanları tarafından artık bir hain olarak görülüyordu.

    22 ağustos 1922'de, anlaşmayı birlikte imzaladığı arthur griffith'in ölümünden on gün sonra, doğduğu topraklar olan cork bölgesine yaptığı bir teftiş gezisi sırasında beal na mblath adı verilen bölgede collins'in konvoyu saldırıya uğradı. hayatını kaybeden sadece collins'di; bu yüzden bugüne kadar michael collins'in anlaşma karşıtları tarafından mı yoksa kendi ordusunun askerleri tarafından mı öldürüldüğü tartışma konusu olmuştur.

    collins, irlanda bağımsızlık mücadelesinin ilk dönem ateşleyicilerinden biridir. ondan önce ve sonra pek çok ve daha başarılı irlanda'lı ayrılıkçı olmasına rağmen o belki de mücadelenin en karizmatik ve en sivri figürü olarak akıllarda kalmayı başarmıştır.

  • hayal dunyanizda utopik bir sehir olsun ve o sehri cok seveceginizi, tam da boyle bir yerde yasamak istediginizi dusunun. sonra bu utopyanizdaki sehrin guzelliginin 100 kat guzelliginde bir yerin oldugunu hayal etmeye calisarak beyninizi zorlayin. iste tam orasi burning man ya da sehir adiyla black rock city.

    cep telefonunun, elektrigin, suyun, teknolojinin ve en onemlisi paranin olmadigi bir yer burning man. bir festival degil, bir kamp alani degil. cok daha otesi. herkesin yemegini, icecegini, yatagini, sanatini, kiyafetini kisaca herseyini ucretsiz paylastigi, herkesin birbirine karsi insancil yardimsever oldugu bir yer orasi. hayatimda kendimi en guvenli hissettigim en cok eglendigim yer ayni zamanda.

    2013 nufusu 68 bindi, 28 yildir duzenli olarak her sene artan bir nufusu var. kurallar insan sayisiyla her sene artsa da ozgurlugun en ileri duzeyde oldugu sehir orasi. burada ne kadar yazarsam yazayim, ne kadar anlatirsam anlatayim, ne kadar hakkinda video izlerseniz izleyin gitmeden hayal edemeyeceginiz kadar olaganustu bir yer. gunun 24 saati her saniye binlerce etkinlik var. her turlu muzik konserinden, degisik konseptli partilerinden, spor musabakalarindan, sanat arabalarindan, resim sergisinden, yogasindan, yarislarina kadar surekli her yerinde farkli bir etkinlik var sehrin. bir hafta boyunca hic uyumazsaniz yine cok seyi kacirdiginizi dusunebilirsiniz. cok cok buyuk sanat eserleri var sehrin her yerinde ve hepsi sifir para gozetilerek sadece gonullu olarak bu sehir icin yapilmis.

    28 yildir duzenlenen etkinlikte bebeginden, cocuguna, yaslisina gencine her kesimden cok fazla insan var. bu sehirde dogup buyuyup her sene katilan binlercesi var. sehirde nikahini kiyan, cocugunu doguran, torunuyla gelenler var. bu sehirde normal hayatta olmayacak her turlu guzellik var. bu sehirde sasirma diye bir duygu yok. cunku hersey dunyadan farkli ve herkes kendisini kisiligini hicbir cevre baskisi gozetmeden istedigi gibi yasayabiliyor. elglence de burda, ozgurluk de burda, cilginlik da burda, insanlik da burda, paylasim da burda. olabilecek en olumlu sifatlarin hepsi birlesip burada toplanmis. normal hayattaki sacmasapan binlerce davranisin, aliskanligin, olayin ne kadar anlamsiz oldugunu daha bir iyi anlayabilirsiniz bu sehirde.

    bu kadar guzelliginden bahsettikten sonra bundan sonra gidecekler icin de ufak tavsiyeler vereyim de yardimim dokunsun. bu sehre hiçbir şey goturmeyip, elbise bile giymeyip giderseniz hic sorunsuz guzel bir hayat yasayabilirsiniz o bir hafta boyunca. fakat tabi herkesin kendi ihtiyacini ve paylasim adina baska ihtiyaclari da goturmesi beklenen durum. temel ihtiyaclar zaten internette her yerde bulunabilecek seyler. su, gaz maskesi, deniz gozlugu, el feneri, renkli kostumler, cadir, uyku tulumu vs.. bunlar disinda en temel ihtiyac bisiklet. sehrin simgesi bisiklet cunku. sanat arabasi olmayan herkesin bisikleti var sehirde. yurumek cunku zor o buyuk sehirde, bisikletiniz olsa bile cok yuruyeceksiniz. olmadigi durumda dusunemiyorum. sehirde herkesin gecici kullanabilecegi bisikletler var o isinizi gorecek. cogu tematik kampta banyosundan, mutfagina kadar her turlu ihtiyac var, o kamplarin coguna festival oncesi kucuk bir ucret karsiligi kaydolabiliyorsunuz. kolonyali mendilden, sprey suyuna, gatorade icecegini ve konserve yemekleri bol bol alirsaniz temizlik/yemek/icmek gibi en temel sikintilarinizi bir hafta boyunca hic yasamazsiniz. zaten belli bir esik noktasi sonrasi hicbir seyi kafaya takmadginizi ve her turlu ortama uyum sagladiginizi farkedeceksiniz. normal hayatta uykucu da olsaniz orda sehrin buyusu ve guzelligine kapilip hic uyumayadabilirsiniz. kendinizi birakin, rahat olun, plan yapmayin, bir suru yapilacak, gezilecek, gorulecek sey sizi bulacak zaten, cekinecek, korkacak hicbir durum yok. gercek hayattaki onceliklerinizin, aliskanliklarinizin pesinden gitmeyi birakip cok olumlu degisimler kazanacaksiniz sonunda, bunu bilerek o anlarin tadini cikarin.

    burning man'in kotu yanlarina gelince, yilda bir kez yapiliyor ve sadece 8 gun suruyor. ilk 5 gunu artarak dinamiklesen sehir, son 3 gun azalarak bosaliyor ve sessiz bir yere donusuyor. burning man sonrasi normal hayata, ayni sacmaliklara, sikintilara, ozellikle is hayatina donmek cok pis koyuyor. bir de 2014 burning man icin daha 350 gun kaldigini bilmek en uzucusu. bir sene boyunca internetten fotograflarina bakarak hatirlayarak kendimi teselli edecegim. simdiden seni cok ozledim burning man...

  • prof.dr.saffet solak'ın bir anısı.

    “tıp fakültesini yeni bitirmiş,pratisyen hekim olarak ilk görev yaptığım yere,konya’ya bağlı bir beldenin sağlık ocağına gitmiştim.gençtim.bekârdım.
    küçük bir beldeydi gittiğim yer.ilk gece bir eve misafir olmuştum.tren istasyonunun hemen yanında bir evdi.akşam yemeğinden sonra çaylarımız gelmiş,sohbetler edilmişti.üzerime yol yorgunluğu,geldiğim yeni yerin yabancılığı vardı.saatler ilerliyor,ağır bir uyku beni içine çekiyordu.ev sahibine bir şey de diyemiyordum.bir müddet daha geçti ; yine bir hareket yoktu.evin en büyüğü olan hacıanneye sıkılarak “anneciğim,sizin buralarda kaçta yatılıyor “ dedim. hacıanne :evladım treni bekliyoruz.az sonra tren gelecek,onu bekliyoruz" dedi.merak ettim,tekrar sordum : " trenden sizin bir yakınınız mı inecek ?" hacıanne :
    “ hayır evladım,beklediğimiz trende bir tanıdığımız yok.ancak burası uzak bir yer.trenden buraların yabancısı birileri inebilir.bu saatte,yakınlarda ışığı yanan bir ev bulamazsa,sokakta kalır.buraların yabancısı biri geldiğinde, ışığı yanan bir ev bulsun diye bekliyoruz.”

    devamı için : http://www.dersimiz.com/makale/yazi.asp?id=43

    düzeltme : devamı için link vermişiz ama yazıyı kaldırmışlar.

  • kabus gibiydiler.

    meltem cumbul ne? oyuncu. meltem cumbul ne? sunucu. meltem cumbul ne? şarkıcı. meltem cumbul ne? kültür elçisi. meltem cumbul ne? bir on parmağında on marifet.
    ülke olarak kollektif basiretsizliğimizin ve yetenekli insan çıkarmadaki kuraklığımızın sembolüydü maşallah.

    güzel desen? tam değil. çok çirkin de diyemezsin.
    ne tam yetenekli, ne de tamamen yeteneksiz.
    ne sahnede harikalar yaratıyor, ne de tamamaen rezil oluyor.

    bir garip sıkışmışlık, tarifi zor bir anlamsızlık vardı kadında. "ülkecek modern oluyoruz abi, evropa standartlarında sanatçı çıkarıyoruz!" hezeyanlarının iç karartıcı bir yan-ürünüydü besbelli. allahtan geçti gitti bu yıllar da, rahata erdik...

    dikkat ederseniz meltem cumbul'un yerini kimse doldurmadı (dolduramadı demiyorum)
    bunun nedeni ise kuşkusuz, doldurulmasına ihtiyacımız olmayan bir boşlukta durmasıydı.