hesabın var mı? giriş yap

  • kapı açılmak üzereyken yanınızda duran teyzeye acıyıp "bekleyeyim de yol vereyim" demeyin, o sizi zaten ezip geçecektir. skill level'ı 100'dür kendisinin, sizden tecrübelidir. metrobüste acıma yoktur. herkes kendi başınadır.

  • 63 yaşındayım, sabah güneşi selamladıktan sonra kahvaltımı yapar kahve içerim. akşamları genelde 4-5 gibi yemek yerim. emekli ikramiyasiyle kendime çok güzel bir kompüter dizdirttim. internetini, spotify'sını, netflix'ini, ne lazımsa bağlattım. arada iki dizi atıyorum, biraz sözlüğe takılıyorum. face'e girmedim, sarmadı. gençliğimde biraz çapkındım herkes orada şimdi, yüzlerini göresim yok. 20-25 senedir takip ettiğim rss feed'ler var onları okuyorum ara ara. akıllı telefon almadım, gözüm seçmiyor, hem parmaklarım da kalın dar geliyor. gözlük modeli çıkarsa alrım. arada hayrına nude atan arkadaşlar var burada, gelişmeler yaşanıyor falan. yani tüm bunlara rağmen sözlüğe girdiğim için neden utanmam gerektiğini anlayamadım. gençler bi garip.

  • kazanan çiftçinin bizim ekşicilerden daha akıllı olduğunu gösteren olay.

    adam maksimum ikramiyenin 500 000 tl olduğunu düşünmüş de iki kupon oynamış.

    bizimkiler daha haberi okuyup anlamaktan aciz.

    vaheyy.

    kuponu bunlar oynasa kalıbımı basarım 4 tl basarlardı paranın yarısı boşa giderdi lan.

    banko yani.

  • tık

    akp'li arkadaşlarını derin hüzne boğarak koronavirüs tedavisi gördüğü hastanede ölmüştür. vah vah, şimdi kimi çıkaracaklar trt'ye acaba?

    edit: ekleme

  • temel amacı papagei mıydı kokogei mıydı neydi bir papağanı bisküvilerle beslemektir. bu papağan sonraki ünitelerde almanca öğreniyor, almanca konuşuyordu. "bak papağan bile öğrendi, sen mi öğrenemeyeceksin be meine schön freundem?" mesajı veriliyordu sanırım sübliminal bir şekilde. in der schule, ja. (bkz: lern mit uns)

    bir de sınavlarda "doğru / yanlış alıştırması" anlamı olan, "richtig / falsch übung" bölümü vardı.
    biz 12 yaşındaki bebekler bunu "doğru / yanlış / bilmiyorum" olarak anlamış, bilmediğimiz soruları boş bırakmak yerine "übung :(" yazmıştık.

    o papağan bitirdi bizi, bitirdi!

  • eger gercekten geldiyse ilk 11 soyle sekillenir:

    ---------------muslera
    mariano--maicon-denayer--linnes
    ---------ndiaye-----fernando----
    feghouli----belhanda---gary/tolga
    -----------------gomis

  • şaka maka 7 haftalık çekim yapılmıştır bu filmin setinde marty mcfly'ı ilk canlandıran eric stoltz ile.

    eric stoltz'a "setten atıldı" gibi ithamlarda bulunuluyor ancak bob gale tarafından da açıkça belirtildiği üzere eric en az michael j. fox kadar iyi bir aktördür ve bir drama aktörü olması dışında filme de yakışmaktadır. gale ve zemeckis'in içine sinmeyen asıl şey eric'in bu rol için fazlasıyla ciddi kalmasıdır. oysa marty zıpır, hareketli, eğlenceli biri olmalıdır ve uzun çekimlerden sonra eric stoltz'un bu havayı veremediğini görürler.

    ilk filmin sonlarında yer alan, saat kulesine yıldırım düştüğü ve marty'nin geleceğe döndüğü sahnenin arabalı çekimleri tamamlandıktan hemen sonra, ertesi gün twin pines mall otoparkında einstein'ın zaman yolculuğu yapacağı sahnenin çekimlerine stoltz geç gelir ve umursamazca makyaja girer. set çalışanları tarafından soğuk ve burnu havada görülen biridir halihazırda. robert zemeckis kendisi dışında 1-2 kişi tarafından bilinen stoltz'un kovulma fikrini ilk olarak dr. brown'ı canlandıran christopher llyod'a açar, diyalog komiktir: "kendisine eric'i değiştirmeyi düşünüyoruz dediğimde bana "eric de kim?" diye sordu. ben de "marty" dedim. "aaa ben onun adını marty sanıyordum" diye yanıtladı."

    eric stoltz'un takıntılı tavırları vardır. birçok çalışanla hiç diyaloğa girmez, asabi ve ters hareketleri vardır. asıl ismiyle hitap edildiği zaman asla cevap vermez, herkesin kendisine "marty" demesini ister. biff tannen'ı canlandıran thomas f. wilson eric'in nasıl bir baş belası, nasıl bir problem olduğunu en iyi bilen kişidir. kendisiyle doğru düzgün konuşmadığı gibi okul yemekhanesinde çekilen, marty'nin biff'i ittiği (müdür strickland'e yakalandıkları) sahnede rica etmesine karşın eric her defasında (7-8 defa motor-it-kestik yapılmıştır) göğsüne sertçe vurarak iter ve wilson'ın göğsünde morluklar oluşur.

    10 ocak 1985 tarihinde yapımcı firmanın yöneticisi olan dennis jones oyuncu listesinde yer alan eric stoltz'un bulunduğu satıra kocaman bir "f" harfi koyar. zemeckis görüşmeleri yapıp stoltz'u kovduktan sonra öğle yemeğinde set ekibini toplar (yapım ekibi bob gale, neil canton, kathleen kennedy, frank marshall ve steven spielberg de oradadır) ve ekibe bir duyuru geçeceklerini söyler.

    zemeckis "bir kötü bir de iyi haberimiz var. kötü haber, sahnelerin bir çoğunu baştan çekeceğiz çünkü yeni bir marty mcfly ile devam edeceğiz, michael j. fox" der. ekipten biri "bu kötü haber sayılmaz" diyerek yanıtlar. fox'un başlaması herkesi memnun etmiştir.

    yine de her sahne sıfırdan çekilmez. 1955'te cafede george mcfly'ın saçmalaması (i'm your density) sonrası marty'nin biff'i yumrukladığı sahnede marty'nin sadece yüzünün bir kısmı görünmektedir ve o sahnede yumruğu atan fox değil stoltz'dur.

    not: bu entry caseen gaines'in "we don’t need roads: the making of the back to the future trilogy" kitabından derlenmiştir.

  • danimarka'da bahşiş alışkanlığı olmadığından mantıklı, muhtemelen değnekçiler olmadığından otopark sorunsuzdur. tr de ki gibi küçük 1 kron büyük 2 kron mantığında tuvalet kullanımı da yoktur. işporta desen bulamazsın varsa da kalkması için iyi yöntem. geriye dilenciler kalıyor. onların da danimarka vatandaşı olmadığını düşünüyorum. arkadaş bu ülke bu kadar mı mantıklı iş yapar.