hesabın var mı? giriş yap

  • birinin bu gerçekleri söylemesi lazım artık.
    bir yılı geçkin süredir kullanmıyorum.

    1- kapatınca öyle aydınlanma, bakış açısını değiştirme gibi bir şey olmuyor.
    2- sosyal medyalara harcadığınız vaktide önem arz eden işlerde kullanmak tamamen sizin inisiyatifinizde. yoksa instagram'a harcadığınız vakti ben gibi youtube'de behzat ç. kesitlerini izlerken de harcayabiliyorsunuz.
    3- öyle kapatınca bir şeyler kaçırıyormuşsunuz hissi de bi süre sonra kayboluyor ve de hiçbir sey kaçırmıyorsunuz.
    4- kapatıp açmanızda kimsenin sikinde değil bunu bilin. en yakın arkadaşım bile daha geçen hafta beraber çekindiğimiz fotoğrafı atarken "seni etiketleyemedim, instagram'ı mı kapattın? " diye soruyordu.

    dipnot: hayatınızı değişmek için instagram'ı kapatmak gerçekten çok ucuz bir numara.
    daha radikal kararlar alın.

  • "erdoğan'dan daha yerliyim. afyon mermerini beğenmeyip, hindistan mermerinden sarayda yaşamıyorum." asdfasdafasdf

    yazmalara doyamıyorum asdfasd

  • bu adam ya da kadın;

    ortak bir hobinin paydasında buluşup, yıllardır kurduğun hayallerine baş rol olmayabilir.

    senin yerken mutluluktan gözünü yaşartan balığı, ağzına sürmeyebilir.

    tuttuğun takımı tutmayabilir.

    en sevdiğin filmi hiç izlememiş, en sevdiğin kitabı hiç koklamamış, en sevdiğin şarkıda hiç göz yaşı dökmemiş olabilir.

    aynı dili bile konuşmuyor olabilir.

    senin ak dediğine o kara bile diyebilir.

    ama günün sonunda, sana sarıldığında içinde yılların kırdığı ne varsa iyileştiriyor ise , dünyanın en güzel ipeğini onun teninde, en güzel kokusunu onun boynunda buluyorsan, evlenmek için geçerli ve güzel nedenin var gibi.

    " senin bir yönün var, orada durur yaşarım"
    (bkz: turgut uyar)

  • ''iran, esad'ı destekliyor.

    körfez ülkeleri ise esad'a karşı.

    esad, müslüman kardeşler'e karşı.

    müslüman kardeşler ve obama, general sisi'ye karşı.

    ama körfez ülkeleri sisi'yi destekliyor. dolayısıyla müslüman kardeşler'e karşılar.

    iran, hamas'ı destekliyor, hamas da müslüman kardeşler'i.

    obama, müslüman kardeşler'i destekliyor ama hamas abd karşıtı!

    körfez ülkeleri abd yanlısı. ama türkiye ve körfez ülkeleri esad'a karşı ama türkiye aynı zamanda müslüman kardeşler tarafında, general sisi'ye karşı.

    ama general sisi, körfez ülkeleri tarafından destekleniyor.

    ortadoğu'ya hoşgeldiniz, iyi günler dileriz.''

    http://i.imgur.com/iijurxt.jpg

  • 1329 yılında osmanlılar ile bizans imparatorluğu arasında gerçekleşen savaş.

    osmanlılar 14. yüzyılın başlarından itibaren bizans'a karşı çeşitli savaşlara girişip topraklarını genişletmeye başlamıştı. bu savaşlardan en önemlisi de 1302 senesindeki koyunhisar savaşı'ydı. osmanlılar koyunhisar zaferiyle şöhretini etrafa yaymayı başarmıştı. ayrıca osman bey döneminde osmanlıların iznik ve bursa kuşatmaları başlamıştı. orhan bey saltanatının başladığı 1324 senesinde de bu kuşatmalar sürüyordu. orhan bey ilk olarak bursa'ya yöneldi ve 1326 senesinde şehri ele geçirmeyi başardı. bundan sonra dikkatini iznik ve izmit'e çevirdi. akıncılarını yollayarak izmit körfezinin kıyılarını ele geçirdi, hatta osmanlı kuvvetleri kandıra, kartal, samandıra'ya kadar ulaştılar.

    1328 senesinde bizans tahtına gelen üçüncü andronikos, dış politikada ilk iş olarak iznik'i osmanlı taarruzundan kurtarmak için hazırlıklara girişti. osmanlılarla savaşa girişmeden evvel bulgarlarla ve karesioğulları'yla barış antlaşması yapma gereği duydu. bu nedenle ilk olarak bulgar kralı iii. mihail* ile barış antlaşması yaptı. akabinde erdek'e gitti. orhan bey'i kuşkulandırmamak adına meryem ikonasını ziyaret etmek maksatlı bir seyahat olduğunu yansıttı. ardından biga'da karesioğulları beyi'yle buluşup bir antlaşma yaptı. bu antlaşmalardan sonra da osmanlılara karşı savaş hazırlıklarına resmen başladı.

    imparator, 1329 senesinin mayıs ayında trakya'dan hızlıca asker topladı. toplanan askerler üsküdar'a nakledildi. orhan bey, imparatorun bu hazırlıklarını öğrenince derhal ordusunu toplayıp, darıca-tuzla bölgesine geldi ve düşmanı beklemeye başladı. imparator üçüncü andronikos da ordusuyla iki günlük yürüyüşün sonunda palekanon'da* ordugahını kurdu.

    10 haziran 1329 tarihinde savaş başladı. savaşın ilk evresinde osmanlı ordusu, bizans ordusuna ağır darbe vurdu. imparator askerlerini geri çekmek zorunda kaldı ve savaş meclisini topladı. bu mecliste savaşı sonlandırıp geri çekilme kararı alındı.

    savaşın ikinci evresi geri çekilmeye başlayan bizans ordusuna karşı osmanlı ordusunun taarruza geçmesiyle başladı. bu taarruz karşısında imparator geri çekilmekten vazgeçip osmanlı ordusuyla tekrar savaşa girişmek zorunda kaldı. gerçekleşen savaşta imparator üçüncü andronikos bir ok ile bacağından yaralandı. imparatorun yaralanması hem ordusunun içinde hem de konstantinopolis'te bir panik havası oluşturdu. osmanlı ordusu, dağılmaya başlayan bizans ordusunu tarumar etmeyi başardı. savaşın sürdüğü esnada şansının kalmadığını gören imparator, askerlerini bırakıp gizlice deniz yoluyla konstantinopolis'e kaçtı.

    bu savaşın sonunda osmanlılar kocaeli'yi ele geçirip, üsküdar'a kadar ilerlediler. orhan bey savaştan bir yıl sonra bölgedeki varlığının devamlılığını sağlamak adına gebze'de külliye inşa ettirdi. diğer yandan iznik ahalisinin kurtuluşa dair tüm umutları yıkıldı ve kısa süre sonra şehir osmanlıların eline geçti.

    kaynaklar:
    + vladimir mirmiroğlu - orhan bey ile bizans imparatoru ııı. andronikos arasındaki pelekano muharebesi - belleten - cilt: 23 - sayı: 50 - nisan 1949.
    + halil inalcık - kuruluş dönemi osmanlı sultanları (1302-1481) - isam - 2010.
    + mustafa cezar - mufassal osmalı tarihi - cilt: 1 - türk tarih kurumu yayınları - 2010.
    + georg ostrogorsky - bizans devleti tarihi - çev: fikret ışıltan - türk tarih kurumu yayınları - 2011.

  • asker çocuğuyum ve askerliğimi asteğmen olarak diyarbakır’da yaptım.

    övünülecek bir yanı yok bunların, zorunlu askerlik yanlıştır. oğlum olsa bedelli yaptırırım. asteğmen olup muvazzafların yerine nöbet tutması veya er olup araba yıkaması için yetiştirmiyoruz çocukları.

  • türkiye’nin ilk selfie’lerinin çekildiği fotoğraf stüdyosu. havacılık tarihinde mühim bir yeri olan emrullah ali yıldız isimli mucit tabiatlı bir kişi tarafından 1940’lı yıllarda beyoğlu’nda açılan stüdyo, 1970’li yıllara kadar faaliyet göstermiş. stüdyoya ismini veren ve dönem itibariyle gerçekten büyük bir yenilik olan sistem ise şöyle işliyor: müşteriler fotoğraf kabinine giriyorlar ve kabinin içinde bulunan aynanın karşısında diledikleri pozu verdikten sonra aynanın altındaki delikten uzanan deklanşör kablosu ile kendi fotoğraflarını kendileri çekiyorlar.

    elimde bu stüdyoda çekilmiş iki fotoğraf mevcut. ilk fotoğrafta aynadan uzanan deklanşör kablosunun düğmesine basmakta olan eli açıkça görüyoruz. küçük kızın belinden dolanan ele dikkat: görsel

    ikinci fotoğraftaysa düğmeye basan bir el görmek mümkün değil fakat sağdan ikinci kadının sağ eliyle şalını tutuş şekli deklanşör kablosunun ucunu gizleme amacı güdüyor gibi geliyor bana: görsel

    stüdyoya ait küçük boy fotoğraf muhafaza zarfının ön ve arka yüzü: görsel görsel

    zarf şeffaf olduğu için okunması zor olabilir. yazıya dökmekte de fayda var.

    ön yüz:

    görçek
    foto stüdyosu
    patent sahibi
    âli yıldız

    ihtira beratı no. 4029
    hiç bir suretle taklit edilemez

    adres:
    beyoğlu, galatasaray karşısı
    çiçek pasajı üstü
    istanbul
    tel: 44 62 31 (81 de olabilir)

    arka yüz:

    görçek

    1-modern fotoğrafçılığın icaplarına göre hazırlanmış ideal bir sistemdir.
    2-kimsenin müdahalesi olmadan çok tabiî olarak resminizi çekebilirsiniz.
    3-herkes istediği resimden istediği kadar alabilir.

    zevk.. heyecan..
    üstün kaliteli bir fotoğraf.
    rakipsiz ucuzluk

    ve yine telefon numarası

    bonus olarak sençek isimli bir stüdyodan yine koleksiyonuma ait bir fotoğraf paylaşayım: görsel

    maalesef görçek ile aynı prensipte hizmet veren sençek isimli bu stüdyo hakkında hiçbir bilgi edinemedim. öyle ki fotoğraf kartında yalnızca stüdyo ismi yer aldığından, istanbul’da bulunduğu bile meçhul. patent sahibi ali yıldız, başkalarına da mı bu yöntemi kullanma izni vermiş, yoksa stüdyosunda bir dönem isim değişikliğine mi gitmiş bilemiyoruz. belki bir gün öğreniriz...

  • kilolu biriyle sırf kilosundan ötürü dalga geçme aşağılık bir davranıştır lakiiin;

    bu kişi insanları tiplerinden ötürü itin gtüne sokuyorsa müstehaktır.

  • bu anda çalışkan ahmet içlerinden yakışıklı olana kızar ve yakışıklı olan hababam sınıfı üyesi "bana mı dedin?" çıkışını gösterir. bu karşı atak üzerine çalışkan ahmetin "olayı kişisel algılama, sana demedim sadece" karşılığı etraftaki diğer hababam sııfı üyelerini göstererk attığı "sana, sana, sana, hepinize" nidasıyla anlaşılır. bu anda çalışkan ahmetin inceden de olsa bir 3.5 atma durumunu sezebiliriz ama iyi toparlar allah için.

  • düşünsene; atanmış iç işleri bakanı, seçilmiş ibb başkanı'na milyonlar önünde durduk yere ahmak diyor.

    gazetecinin sorusu üzerine; ibb başkanı “dünyanın en salakça nedenleriyle” iptal edilen ibb seçimlerinde kararı alan zihniyete, otoriteye söylemiştir, kendisine söylenen hakareti iade ederek.

    üstteki yazar gelmiş burada; yok ysk üyelerine söyledi, yok yüksek merciyi küçülttü falan ağlıyor. oğlum siz gerçekleri bile bile nasıl böyle kaşarlıklar yapıyorsunuz?!

    ysk üyelerinden bir adet dava başvurusu yok. kendiniz çalıp, kendiniz oynuyorsunuz.

    aklınızı ya yemişsiniz ya da satmışsınız birilerine.

  • öncelikle kendisini tanımıyorum. videoyu izlemedim. kendisi hakkındaki bilgim son dönemde debeye giren girdilerden ibaret. fazla da bilgim olmasını istemiyorum.

    yakınının ölme sebebinin doktor hatası olduğu sadece kendi iddiası, kanıtlanamayacak bir durum. ama kendisinin katil olduğu kanıtlanmış ve kendisi tarafından da itiraf edilmiş bir gerçek.

    böyleyken kendisi ile nasıl empati yapılabilir? empati yapmamız neden bekleniyor?

    ne kendisi ne de başka bir katil ile empati yapmayı düşünüyorum. hayatta herkes kadar acı çekiyor, herkes kadar sinirleniyor, herkes kadar öfke nöbeti geçiriyorum. babamın hastalığı sebebi ile ömrümün yarısını cerrahpaşa’da geçirmiş durumdayım. gırtlak kanseri başlığı benim girdilerimle dolu. yaşadığım hiçbir şey karşımdaki insanı öldürmem gerektiğini düşündürtmedi.

    ben ölmüş olan doktor ve ailesi ile empati yapabilirim ancak. çocuğum bir psikopat tarafından öldürülse, çocuğumun katilinin cezası okuduğu yıl kadar bile olmasa, çocuğumun katili yıllar sonra bir programa çıkarılsa ve olayı anlatıp kahkaha atsa, kahrolurum.

    son sözüm armağan çağlayan‘a; buraya geldiğinizde sadece merak ettiğiniz kişilerle röportaj yaptığınızı ve yapacağınızı söylemiştiniz. bir katili merak etmenizi anlamıyorum orası başka da. “ben bu kahkahayı atarken öldürülmüş insanın ailesi ne düşünür?” diye de merak ettiniz mi hiç? ben ettim. ve size olan tüm saygımı yitirdim.

    edit: gelen mesajlar için teşekkür ederim. babam hayatta ve iyi durumda. bu konuda çoğunuzla aynı fikirde olmamıza sevindim, sevgiler.