hesabın var mı? giriş yap

  • temel ihtiyaçlarını bile karşılayamadığı bir hayatı makul gören halk.

    edit:daha kolay anlaşılması için, yakın zamanda batan ülkelerden yunanistan'da halk bizdeki mevcut durumdan daha iyi bir vaziyetteydi. demek ki halk iktidarın cebine müdahalesine izin vermedi.
    bizde yatak odamıza girmişler, evin her köşesini talan etmişler.
    kimi umutsuz şekilde kenara çekilmiş izliyor,
    kimi ses çıkarıyor, yargının keskin kılıcıyla tanışıyor.
    bir de stockholm sendromlu arkadaşlar var.
    evine yapılan baskını alkışlıyor.

  • sevgili hemcinslerim; 6 ay sabır, saçlarınızı uzatın... zaten çirkinsiniz amk. çirkinliğinize çirkinlik kattıktan sonra o saçları bir güzel kestirin... emin olun sizi yakışıklı bulacak kadınlar çıkacaktır.

  • zamanında, "kullanıcı dostu* tasarım" nedir, verimlilik nedir bilmeyen bir adam tarafından tasarlanmış, daha sonra da değiştirmek kimsenin aklına gelmemiş ya da gelmiş de kimsenin işine gelmemiş tasarımlara verilen -en azından benim az önce verdiğim- addır bu. örnek vermek gerekirse:

    makarna poşeti: yahu kardeşim yırtarak açmaya çalışırsın açılmaz. sinir olursun, zorlarsın. birden yarıya kadar yırtılır poşet; her yer makarna olur. bir kısmını zorla tencereye dökersin, kalanıyla ve yırtık bir torbayla baş başa kalırsın. atsan atılmaz satsan satılmaz.

    selobant: bir gün biri çıkar da çocukluğunun "en zor dönemi neydi" diye sorarsa, selobandın ucunu bulmaya çalıştığım o elim anlar gelir ilk olarak aklıma. bazı tasarımcı denyolar işi o kadar abartmıştır ki ucunu bulsan bile bandı ordan sökemezsin. bazen de tam ucunu buldum derken tutup çektiğinde bant tam ortadan enlemesine yaryılır ve yarı kalınlıkta bir bant çıkar. şimdi bir değil birçok kayıp uç vardır elinde. her şey daha karmaşıktır.

    mayonez kavanozu: dünyanın stresli işi, dibinde azıcık kalmış bir mayonez kavanozundan çay kaşığıyla, eline mayonez bulaştırmadan kalan mayonezi sıyırmaya çalışmak değil de nedir?

    ortalı defter: ilk sayfalara yazmaya başlamakla eş zamanlı başlar kabus. eğer defter tek ortalı ve kalınca bir defterse satırın sonuna gelince elinizdeki kalem pıt diye giriverir altı boş kağıda. girmese de yazı bozulur eğri büğrü olur. ortalara ulaştıkça her iki taraftaki sayfalar bombelenir. gün ortasındaki kabustur. off.

    meyve suyu kutusu: yeni çıkan ve güya modern tasarımlı olan bu kutuların kapakları çevirerek açılır ve hatta açılırken içindeki koruma bandını da açar. buraya kadar her şey güzeldir. ama eğer bardağa koymaya kalkarsanız güzel başlayan maceranız hiç de hoş olmayan bir şekilde devam eder. bu kutulardan ilk bardağı yere dökmeden doldurabilene tetrapak tarafından fenerbahçeli rambo'nun çaldığı avrasya maratonu kupasının verileceği efsanesi dolaşır market rafları arasında. kutuların üzerinde "açmadan önce çalkalayınız" yazması ama içinde hava olmayan kutuyu çalkalamaya kalkınca oluşan sessizlik dünyanın en hüzünlü sessizliğidir. kutunun dibinde kalan ve asla sahip olamayacağınız o bir yudum meyve suyu da ayrılıkların en acısını yaşatır insana*.

  • lütfen sayın başbakana, evet çıkması halinde kendisinin görevi bırakacak bir başbakanlığı olmayacağını anlatsınlar.

    neye evet dedirtmek istediğini lütfen okusun artık ya.

  • fırından alınan mis gibi bir ekmeğin yerinden oynatılmadan 4 ay boyunca aynı yerde kalmasıyla ekmekten bir adet kedi oluşması.. bayağı tüylü sevimli bişey haline gelmişti ekmek.. beslemek istedik ama yemedi bişey, attık sonra.

  • bu eylemi gerçekleştireceğinizi anladınız ve pişman olacağınızı mı düşünüyorsunuz?

    şöyle yapabilirsiniz: 3406'ya herhangi bir şey yazın yada boş mesaj gönderin bir lösemi hastası çocuğun tebessümüne ortak olun.

    (bkz: lösev)

    edit: deniliyor ki "o raddeye gelindiğinde bunu nereden hatırlayacağız?" çözümü kolay: içmeye başlamadan önce eski sevgilinin telefon numarasını 3406 olarak değiştiriyorsunuz ve sorununuz kökten çözlüyor. esenlikler efenim.

  • kanat cirpma egiliminin ekolojik dunyamizda kuslara(boceklere) has birsey oldugunu var sayarsak ve dunyadaki en iyi ve dengeli ucucular kuslar(bocekler) ise neden ucaklar da bu ucus hakimiyetini edinmek icin kanat cirpmasin?

    ucaklar kanat cirpmadan ucabiliyor cunku hava ustunde surf yapiyorlar, bu surf icin yeterli hiza, havayi dogru sekilde yarmak icin duzgun aerodinamige ayni zamanda kaldirici kanat genisligine ihtiyac duyarlar. bir ucak eger havada hizini kaybederse stall denilen dusus modunda bir elmanin agactan dustugu gibi oldugu yerde dususe gecer. bu hiz tutkunlugu zorunlulugu ucaklarin en zayif yanidir. hizlari yoksa onlar bir hictir. bahsettigim gibi ucaklarin ucmak icin cok ilkel prensipleri var. hizlanarak havayi yararak surf yapmak gibi. kuslar ise havayi kavrayip assagiya basarak kendilerini yukari iter. bunu yaparkenkenki meziyet hafif ve kontrollu olmak. kuslar kanatlarinin ucuna kadar farkindadir. kanatlarini acidan aciya sokabilir ve ozel haraketlerle havayi bukme konusunda avantajli atraksyonel ucuslar yapabilirler. boyle ucmak, hisli ve haraketli bir kanadin oldugu hissinin farkindaligiyla ilgilidir. ucaklar cok hantal malzemelerden yapilirlar. az esneklerdir fakat bir organik yasam formu uzuvsal haraketlerine sahip donanimlari yoktur. bu hassas bir sentetik muhendislik ister. yinede ucaklarin daha kontrollu ucabilmeleri icin kanatlarinin kenarlarinda kapakciklari vardir(flap) ucaklarin kanatlari uzerinde ne kadar haraket edebilir kapakcik varsa (flap, air brake, kanart vs gibi...) o kadar manevra kabiletleri ve ucus hakimiyetleri artar. kuslarda kanadin tamami hareket edebilir oldugu icin kapakciklar yaninda ilkel kalir. gelecekte esnek ve bukulebilir kapakciksiz kanat sistemi yapilacaktir. kontroller ve ucus hissi de ugun yapildigi takdirde bu kuslar gibi ucabilmek anlamina gelir.

    yinede ucmak icin kanat cirpmaya gerek yok:) kanat cirparak ses hizini asan bir ucak gormek cok abartili kacabilir, fakat neden kanat cirparak ta ucmayi deneyimlemeyelim?

    kartallar gibi...