hesabın var mı? giriş yap

  • 1700 saatlik oynanış süresi ve 1065 cp ile hakkında birkaç kelam etmek istediğim oyundur. işler güçler sebebiyle bu oyun süresine ve bu seviyeye tam 4 senede pek grind yapmadan ulaştığımı da belirtmek isterim.

    öncelikle oyun hayvani bir yer kaplıyor, yanılmıyorsam 100 gb civarlarında. 7 senelik emektar orta seviye asus laptopumla oynuyorum, buna rağmen yer yer donmalar dışında pek problem yaşamıyorum.

    oyuna geçmeden önce oynanış için hayati önem taşıyan birkaç şeyden bahsedeceğim. ben çok zorlandım başlarda bu tarz mmorpg'lere alışkın olmadığım için. siz zorlanmayın köftehorlar gelin yamacıma not edin.

    oyunu yüksek verimlilikle oynayacağım diyorsanız "addon" dediğimiz yine başka oyuncuların oluşturduğu dosyalara ihtiyacınız var. ara yüzü, haritayı, combatları kendi zevkinize göre optimize etmenizi sağlayan babayiğitlerin yaptıkları araçlardır bu addon'lar. bunları indirebileceğiniz sitelerden en bilindik olanı https://www.esoui.com/addons.php

    bir diğer mesele ise: classlar, ırklar, eşyalar, skiller, taşlar, potlar, zımbırtılar vs. oyun içi maximum kombineleri yapabileceğiniz bir rehber site var. beginner pve contenti için ayrı, end game için ayrı, pvp için ayrı, arenalar için ayrı dizilimler mevcut olduğu için dışarıdan kesinlikle yardım almalısınız. diğer suserların belirttiği gibi oyun içi guildler(klan, topluluk, lonca vb.) çok yardımcı oluyor ancak oyunu anlamanız için çok okumanız gerekmekte aynı zamanda. bunun için en bilindik site ise :
    https://alcasthq.com/

    artık oyun içinden bahsedebiliriz. oyunda birçok ırk var, redguard, bosmer(wood elf), yüksek elfler, nord, khajit gibi. yine oyun içinde birçok sınıf var, sorcerer, nightblade, templar gibi. sorclar ve nb'ler genelde dps oluyor, templar sınıfı healer, dragon knightlar ise tank oluyor ama oyunda genel olarak bir kısıtlama yok diğer oyunlardaki gibi sorcererla isterseniz magicka değil stamina ağırlıklı build yapabilirsiniz, elinize dagger alıp sağda solda hinlik yapabilirsiniz. ya da werewolf, vampire build yapıp bambaşka bir dizilime gidebilirsiniz. vampire ya da werewolf olmak istiyorsanız ısırılmanız lazım.(ısırılmak eved) hiç ısırılmadığım için(benim de böyle bir talebim olmadı, 5kya ıstırmak isteyen çok aslında)ısırıldıktan sonra nolduğunu pek bilmiyorum, ilgimi de çekmedi ancak skilleriniz vs. değişiyor, rehber sitelerde araştırabilirsiniz.

    oyunda metalar(most efficient tactic available) var. ben mesela yıllardır sadece stamina nightblade oynadım ancak sağolsunlar nightblade'leri epey bir nerflediler. şu an pvp'de çok dezavantajlı konumda, pve'de ise idare eder durumda. oyunda magicka dps olan sorcererlar şu an çok revaçta, çok yüksek sustain, yüksek shield, yüksek burst damage ile fazla risk almadan uzaktan maximum dps çıkarabiliyorlar.

    level sistemi çok zorlayıcı değil. level sistemi 3 aşamalı diyebiliriz.
    öncelikle 50 levele ulaşmanız gerekiyor. tecrübeli oyuncular için birkaç saat sürer bu levele ulaşmak, yeni oyuncular için ise birkaç gün sürer en fazla.
    50 levelden sonra cp sistemi aktif oluyor.(champion points) artık level olarak değil cp olarak ifade ediyoruz seviyemizi. 1 cp'den 160 cp'ye kadar 2. aşama gibi düşünebiliriz. 160 olmasının nedeni bütün itemlerin, foodların vs. max seviyesi 160 cp'dir. 160 cp'ye ulaşmak da çok zorlayıcı olmayacaktır. tecrübeli ve vakit ayırabilen oyuncular için 20 gün, yeni oyuncular için en fazla 2 ay sürecektir.
    160cp'den sonra oyun başlar. girdiğiniz dungeonların, kastığınız itemlerin artık bir anlamı vardır. end game contentini oluşturmaya başlayabilirsiniz. cp sınırı 3600'dür. ben en fazla 2400 cp gördüm ki bu ciddi bir cp seviyesidir.
    level ile ilgili bilmeniz gereken enlightenment sistemidir. her gün belli bir exp aralığında-yanılmıyorsam 100.000 expte(bu da aşağı yukarı seviyeye göre 1-3 level yapar)4 katı boost kazanırsınız. bu sistemin en güzel yanı 12 gün boyunca birikebilmesi. 12 gün oyuna girmediğiniz müthiş bir boostunuz oluyor ve çok hızlı birkaç level kasıyorsunuz.

    oyundaki setlerden biraz bahsedelim. klasik olarak, 7 parça takım(miğfer, eldiven, üstlük, kemer, üstlük, pantolon ve kolluk) 3 parça aksesuar(2 yüzük 1 kolye), 1 ya da 2 parça da silah(1 bow, 2 dagger gibi) giyebiliyorsunuz. bunları efektif bir şekilde kombinlemeniz gerekmekte. genelde ana takımda 7 parçadan 5'i aynı sete ait oluyor çünkü giyebildiğiniz eşyalar 5 eşyaya kadar extra özellik veriyor. kalan 2 parça ise monster set dediğimiz özel setlerden oluşuyor(2 eşyada maximum özellik veren setler)3 kolye ve 2 silahı da set yaptığınızda maximum verimliliğe ulaşmış oluyorsunuz. tabi bu setleri knight online'daki gibi gidem pazardan çekem, gb yatıram hepsini alam şeklinde elde edemezsiniz. setler de kendi içerisinde 3 şekilde elde edilebiliyor bunlar:
    craftable, yani oyuncuların kendilerinin yapabildiği, satabildiği ve trade edebildiği setler.
    storable yani oyuncuların sağdan soldan düşürüp satabildiği ve trade edebildiği.
    collectible , kesinlikle dungeondan, trial'den düşürmek zorunda olduğunuz sadece 2 saat içerisinde aynı ekibin kendi içerisinde trade edebildiği, craft edilemeyen, satılamayan setler.

    oyun, loring yani hikaye açısından muazzam doyurucu diyebilirim. queen ayrenn'i, razum-dar'ı bu oyunu oynamış kimsenin unutabileceğini sanmıyorum mesela. bir ana hikayemiz var, öylece kendi kendinize takılıyorsunuz oyunda; zart diye garavel gibi arkanıza ışınlanıyor ihtiyarın teki "la gel görev var şunları döveceğiz" diyor gidiyorsunuz. ya da mekan görevleri var mesela, şurada bir soluklanayım, manzaraya bakayım diyorsunuz ablanın biri bağıra bağıra geliyor aman kocamı kaçırdılar, ben naparım dul başıma, bana kocamı bulur musunuz diye dövünüyor acıyıp gidiyorsunuz başka bir maceranın içerisindesiniz. ateşin başında yemek pişiriyorsunuz(buff-food, birazdan bahsedeceğim) tatlı bir it peşinize takılıyor havlaya havlaya. peşinden gidiyorsunuz, ölü sahibinin ruhuyla maceraya atılıyorsunuz; büyük exp, item ve skill point veren büyük bir yan görevi tamamlıyorsunuz.

    haritalardaki yapılara gelecek olursak: şehir merkezleri, köyler, büyük bosslar, public dungeonlar, dolmenler(exp grind mekanları),skyshardlar(3 tane aldığınızda 1 skill point kazandırıyor) lorebooklar, mundus stonelar(munduslardan sadece 1 tanesini seçiyorsunuz, mesela kritik hasar artışı mundus taşı) mevcut. manzaralar, yer yüzü şekilleri, sesler, dokular, yaratıklar gerçekten emek verilerek oluşturulmuş. sadece atınızla deh diyip gezmeniz bile rahatlatıyor, stres attırıyor. diğer oyunlar gibi sinir stres sahibi olmak yerine stres atıyorsunuz bu bile başlı başına harika bir his.
    oyunda farm için de yeteri kadar içerik var. otlar, bitkiler toplayarak buff-food, drink veya silahınıza taktığınız poisonlardan yapabiliyorsunuz. bu buff foodları (yemekler)yediğiniz zaman atıyorum 2 saat boyunca 5k stamina, 300 stamina recovery, 3k health kazanıyorsunuz yani bu yemekleri yemeden gezmiyoruz dolayısıyla türlü türlü otları bitkileri toplamak da çok önemli. bu bitkileri bildiğin dereden, gölden çıkardığınız su ile formüle ederek yapıyorsunuz. silaha taktığımız zehirler ise yine bitkiler ile levelinize göre yaratıklardan düşürdüğünüz zehirlerin formüle edilmesi ile yapılıyor. bunlar da hasar verdiğinizde atıyorum 3 saniye boyunca 3k damage zehir etkisi yaratmanızı sağlıyor.

    etrafta gezinirken farmlayabileceğiniz madenler, rün taşları var. madenler craft edilebilen setlerin yapımında kullanılan materyalleri elde etmenizi sağlıyor. rün taşları ise setlerdeki parçalara ilave özellikle eklemenize yarıyor; atıyorum her parçaya 800 stamina ekliyorsunuz.

    etraftan topladığınız her şeyi ama her şeyi satabiliyorsunuz. bu satışlar kapalı devre diye adlandırabileceğimiz bazı gamerların da aşina olduğu auction house yapısına benzeyen guild storelar'dan yapılıyor. her oyuncu aynı anda 5 guilde katılabiliyor. trading guildlere, pve guildlere veya pvp guildlere katılabilirsiniz.

    oyunda para kasma işi çok zor değil ancak pek kolay da sayılmaz. verimli ve doğru yerde kasıldığında çok sorun yaşamazsınız. oyun içi extra her şeye crown dediğimiz para ile alınan nanelerle ulaşabiliyorsunuz ama oyun çok pay to win diyemem o yüzden çok ihtiyacınız olmayacaktır, çok ihtiyacınız olursa oyun parasıyla da crown alınabiliyor türlü yöntemlerle ancak ben hiç denemedim. dlc almak size kalmış ancak expansionları kesinlikle bir şekilde almanızı öneririm. aynı sene içerisinde değilse bile sonraki yılda bir önceki expansionları çok ucuza alabiliyorsunuz, birkaç ay bekleyip alabilirsiniz. dlcleri alıp almamak tamamen kişisel bir tercih, şahsen ben alıyorum. getirilerinden ziyade yeni harita, eşya ve hikayeler için alıyorum.

    gelelim pve içeriklerine. oyunda grup olarak yapabileceğiniz dungeonlar(4 kişilik), harita bossları, trialler(12 kişilik) mevcut. tesonun pve'si pvp'sinden çok daha ileride diyebilirim. 10'larca farklı dungeon ve trial mevcut. pve içeriklerini 160cp'den sonra ciddi olarak oynamalısınız. yukarıda levelle ilgili kısımda bahsettiğim gibi sizin ilk olarak yapmanız gereken 160 cp'yi aşmaktır. bu levele kadar oyun içi questleri, haritaları bitirmenizi ve oyunu anlamaya çalışmanızı öneririm. grind(tek yerde maximum verimlilikle kasma) yapmanızı önermem. bu oyun grind yapılmayacak derecede devasa ve güzel bir içeriğe sahip çünkü.

    pvp kısmına ben de henüz tam olarak geçemediğim için çok detay verebilmem zor ancak günlük battlegrounds denen pvp etkinliği(max 15 dk. sürüyor), cyrodiil haritası(savaş mapi gibi düşünün) mevcut. pvp mekaniği güzel ancak dengesiz. melee'ler şu an çok ciddi dezavantaja sahip. cc(crowd control / kitlenme / hareket edememe) yemekten kafanızı kaldıramıyorsunuz. ayrıca özellikle prime time'da müthiş bir lag var. türkiye'de olduğumuzdan mıdır bilmem her zaman lag olmasa da 0,5 sn gibi bir gecikme oluyor. bu da oyunun nadir kötü yanlarından şahsi kanaatim.

    çok fazla hırsla oynamanızı önermem. bazen sıkılıp 1 ay oynamayıp sonra çok özleyip döndüğüm de çok oldu. hayatsız bir şekilde oynamanızı isteyen bir oyun değil ancak öğrenene kadar zor olacaktır. bunun için çok okumanız, araştırmanız gerekmekte. çok karışık geldiğinin farkındayım ama bir yerden sonra bütün mekanikleri çözüyorsunuz. belli levelden sonra zaten güçlü oluyorsunuz, oyunu anlıyorsunuz çok fazla bir şey yapmadan hem pvp'de hem pve'de kalbur üstü bir karakteriniz oluyor.

    aslında daha yazacak bir sürü şey var, benim bilmediğim mekanik ve içerik de çok fazla ancak keşfetmek bitmiyor. mmorpg'nin modern oyun dünyasında karşılığı bu oyundur. gönül rahatlığıyla oynayabilirsiniz. keyif almaya bakın.

    edit : trialler 12 kişilik, mmrsrkn uyardı; kendisine teşekkürler.

  • deniz suyunun izotonik olduğunu sanan bir profesör. halbuki deniz suyunun hipertonik olduğu tıp fakültesini bırak, ortaokulda öğretilen bir bilgi. mesleği itibarsızlaştıran oytun'a, karatay'a alıştık ama artık her yerden yeni bir bilgisiz çıkıveriyor.
    muhtemelen izotonik deniz suyu diye satılan burun spreylerinin, deniz suyuna saf su eklenerek izotonik yapıldığından haberi olmadığı için denizdeki suyu da izotonik sanıyor.

  • nyc'ye çok yakın bir şehirde yaşayan biri olarak katılmadığım önerme. sınıflı toplumların ne kadar kusuru varsa hepsini içinde taşıyor new york.

    bir tarafta inanılmaz gökdelenler, şıkkıdı şıkkıdı yürüyen -ve yüksek ihtimalle rahatsızlık verecek derecede umursamaz- adamlar ve kadınlar, ihtişamlı gökdelenler ve onların gökyüzünü aydınlatan ışıkları, diğer tarafta sokakta/metroda yaşamak zorunda kalan, yiyecek bulmak için bin takla atanlar. ayrıca şehrin az çeperlerine gittiğinizde yerleşim yerleri de rezil bir hal alır. insanların bin bir zorlukla yaşadıklarını görürsünüz. metrosuna inersiniz, kesif bir sidik kokusuyla yüzleşmek zorunda kalırsınız. bazen de fareler gelir dibinizde dolaşır, göz göze gelirsiniz. alın size dünyanın süper gücü abd ve onun en büyük şehirlerinden biri olan new york.

    ama şehir dendiğinde bunlar nedense akla gelmiyor. şehir dediğin şey o bölgede yaşayan insanların o coğrafyayla etkileşimi sonucu ortaya çıkan bir hadise değil midir? gökdelenler, şehrin merkezi yerindeki üç beş hoş bina bazı kesimlerce hem sinir olunan ama aynı zamanda tapılan amerikan hegemonyasının zihin dünyamızda işgal ettiği alanla birleşince "new york dünyanın en güzel şehri" dedirtiyor insana rahatça.

    pek öyle değil o iş.

    edit: ayikiza tesekkur ediyorum umarsiz kelimesinin yanlis kullanimiyla alakali olarak beni uyardigi icin. umursamaz olarak duzelttim o kelimeyi.

  • başlık “haluk levent’in 4 aralık 2018 tarihli instagram paylaşımı” olacaktı

    abi sen nasıl bir kralsın yaaa

    valla sendeki bu mütevazılık keşke tüm sanatçılarda şarkıcılarda, kendini ünlü diye nitelendiren herkeste olsa

    adammmmm

    üşenenler için ekran görüntüsü

    edit: ulan ne at kafalılar var ya.. yok gündemmiş yok reklammış. kıçını başını açarak reklam yapsa, ona buna sataşarak reklam yapıp magazine çıksa bu sözlük yıkılır...

  • bir sahne düşünün;

    federer ağlıyor, nadal ağlıyor, en son dayanamadı djokovic de ağlamaya başladı,berrettini bunların arasında zurnanın sol deliği ama o da ağladı.

    döndü world team'e schwartzman ağlıyor.

    biz ağlıyoruz. aslında duygulanmamizin sebebi tam da bu.ömrümüz geçiyor ve biz bu geçişleri, kaybedişleri hayatimizda sürekli olan ve hiç gitmeyeceğini düşündüğümüz şeylerin gittiğine tanık olduğumuzda anlıyoruz.

    tam 24 yıldır orada duran tenisle alakalı alakasız herkesin kulağına ismi çalınan bir insan gitti.

    teletext döneminden ultra hızlı cep telefonlarına kadar her dönemde raket sallayan bir adamdı. biz bu döneme nice sevinçler nice kayıplar nice anılar sıkıştırdık.

    ve onun vedasıyla bu geçen tüm zamanın farkındalığı olanca gerçekliği ile yüzümüze vurdu.

    çok zaman geçmişti ve o zamanların bittiğini roger'in vedasiyla anladık. ıste hepimizin ağlama sebebi budur.