hesabın var mı? giriş yap

  • hiçbir şey yapmadan öylece oturuyordum. neden sonra böyle bi istek doğdu içimde. bikaç defa dedim de. sonraysa schwarzkopf dururken niye deschamps diyim ki dedim ve schwarzkopf'a geçiş yaptım. uzun süredir bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum.

  • kediler için ticari formda hazırlanmış kuru mamalar bulunduğu kedi sahibi olan herkese malumdur. kedimizi bunlarla beslemenin sağlıklı olup olmadığı konusunda bir münazara yıllardır sürüp gitmektedir. şahsi kanaatim her iki yönde öne sürülen görüşlerde de doğruluk payı bulunabildiğidir. kısaca özetlemek gerekirse:
    kuru mamalar:
    - bozulma bayatlama riski en az olan besinler olduğundan hızlı tempolu bir hayat yaşayanlar için kedilerine aynı dozda ve dengede besin sağlamak için en iyi kaynaktırlar.
    - kedisine evde mama hazırlayabilecek kadar zaman ayırabilecek durumda olanların bile bizzat hazırladıkları mamaların aynı oranlarda dengeli bir reçeteyi sürekli tutturabileceklerine dair kuşkuları varsa (ki ben böyleyim) yine kuru mama vermekte fayda söz konusudur. işte tam bu noktada yapılacak birkeç saptama mevcut:
    1) kedime asla süpermarket rafından alınacak mamaları vermiyorum. burada besin değerleri konusunda kuşkularım olduğu kadar besinin kaynağı konusunda da kuşkularım var. bir çok ucuz kuru mama örneğin "chicken byproducts" gibi aldatıcı tabirlerle kaynağı tavuk olsa da tavuğun eti ve hatta derisi dışında kalan kısımlarından üretiliyor.
    2) bunun yerine her zaman veteriner tavsiyesine uyarak mama veriyorum.
    3) yine de her kedi sahibine, kedisine verdiği mamaların paketlerini dikkatle okumasını, anlamını tam bulamadığı muğlak tabirler içeren mamalara rağbet etmemesini tavsiye etmek gerekiyor.
    4) kedime asla konserve mama vermiyorum. (özel hazırlanmış tıbbi amaçlı ıslak mamalar zorunlu olmadıkça). bunun yerine ödül vermek istediğimde kendim hazırladığım bir tabağı tercih ediyorum.
    5) kuru mama derken kediye özel mamalardan bahsediyoruz. köpek maması kedi için çok yetersiz bir besin kaynağı oluşturur. evcil köpek, bir etobur olan kedinin aksine bir omnivordur (hepobur) bu nedenle kedinizin protein gereksinimi bir köpeğinkinin kat be kat üzerindedir. bunun sebebi her iki canlının karaciğerlerinde proteinlerin parçalanma hızındaki farklılıktandır. aynı sebeple vejetaryen olan bazı kedi sahiplerinin vejetaryen kedi diyeti
    uygulama çabaları bence bir tür çılgınlık. kediler 22 çeşit amino aside gereksinim duyarlar ve bunların yarısı kendi bünyelerinde sentezlenebilir. arginine, histidine, isoleucine, leucine, lysine, methionine, phenylalanine, threonine, tryptophan, valine, taurine gibi çok gerekli olan amino asitleri kedinin ancak besin yoluyla elde etmesi mümkün olur.
    6) özellikle evde beslenen kediler için obezite bir sorun teşkil edebilir. bu nedenle verilen besinin miktarı da dikkatle kontrol edilmelidir. ister ödül mahiyetinde zaman zaman, ister sürekli olsun kedi için mama hazırlaken dikkat edilmesi gereken hususlar da şöyle sıralanabilir:
    1) öncelikle kedimizi onun tercih önceliklerine bakarak beslemek doğru bir karar değildir. aynı biz insanlar gibi kediler de lezzet duyguları ile sağlıklı besin seçenekleri arasında birebir korelasyon bulunmayan canlılar olduklarından koku ve tad önceliği ile seçilmiş bir menüyle beslendiklerinde sağlıklarına ciddi bir tehdit ortaya çıkacaktır.
    2) mamaya koymayı düşündüğümüz her türlü maddeyi kedi bünyesine zararlı olabilme kıstasıyla değerlendirmekte fayda var. çikolata, alkol, soğan öncelikle kaçınılması gereken kediler için zararlı olabilecek gıdalar. ancak şimdi sayacaklarım birçokları için kedi besini olarak rağbet gören gıdalardan:
    a) süt. evet özellikle inek sütü içerdiği yoğun laktoz ve yağ oranıyla tek başına (ya da ekmek doğrayarak) asla kedi mamasına dönüştürülemeyecek bir gıdadır. kedi mamasına az miktarda süt katılabilirse de hiç olmaması bence daha iyi.
    b) çiğ balık: thiaminase adı verilen ve tüm balıklarda bulunan ve pişirildiğinde kaybolan bir enzim, vitamin b-1 (thiamin)'i bağlayıcı etki yaparak kedinin beyin fonksiyonlarına zarar verecek etkiler doğurabilir. elbette arada sırada bir iki sardalyanın kimseye zararı olmaz. ama uzman görüşü evcil kedinin (felis silvestris catus) hiç bir vahşi akrabasının sürekli balıkla beslenmediğine işaret ederek ne kadar istekli olursa olsun balığın kedi için sürekli bir menü oluşturmasının doğal ve sağlıklı olamayacağını vurguluyor.

    benzer biçimde ton balığı konservesi de kedi için ne kadar sevse de sürekli besin kaynağı olamaz. ton balığı genellikle doymuş yağ asitleri içeren bitkisel yağların içinde satılır. bunların sonucu olarak kedinin yağ dengesi e vitamini aleyhine bozulabilir. sonuç yellow cat disease veya steatitis denen yağ dokusu hastalığıdır. yanı sıra sürekli ton balığı ile beslenen kedilerde kalsiyum eksikliğine dayalı iskelet dokusu problemleri olasıdır.

    c) ciğ yumurta benzer şekilde avidin adlı enzimi barındırır, bu kedinin vücudunda biotin (b vitamini) bağlayıcı bir etki yapar ve deri ve tüy problemlerine yol açabilir.
    d) çiğ et: bir görüş vahşi kedinin avını çiğ yediğinin ve kedi doğasında pişmiş besin bulunmadığının altını çizse de vahşi doğada bir çok kedinin çiğ besinlerden kaynaklanan sindirim problemlerinden veya çiğ besinlerden geçen parazitlerden dolayı ölmekte olduğuna ilişkin bir önseziyle kedimize pişmiş gıdalar vermekte fayda bulunduğuna inananlardanım. ancak besin değerlerini en minimal ölçüde bozacak bir pişirme biçiminin tercih edilmesi gerekmektedir
    e) sürekli ciğerle kedi beslemek de öncelikle zehirli doza ulaşabilecek a vitamini demek olduğundan kedi için zararlıdır.

    şimdi olması gerekenlere göz atalım:
    1) evde hazırlanacak bir mamada öncelikle hayvansal gıda ön planda olmalıdır. et, tavuk ve diğer kümes hayvanları, pişmiş yumurta,sakatatlar, pişirilmiş balık (özellikle somon) iyi birer protein kaynağıdır. verilen fazla protein atılamaz ise vücutta yağa dolayısıyla enerji kaynağına dönüşecektir. elbette bunun da zararları vardır ancak kedinizi fazla miktarda proteinle beslemenin karaciğer veya böbrek sorunları yaratabileceği sadece bir söylenceden ibarettir. bunun tek istisnası kedinizde protein sentezini etkileyecek bir hastalığı veya böbrek yetmezliği bulunmasıdır. böyle bir durum yoksa verilen besinin proteince zengin olmasından korkmayın. yanı sıra hayvansal yağlar, tavuk derisi de enerji kaynağı olarak sağlıklıdır. hazırlanacak mamaya öncelikle az miktarda havuç , brokoli gibi bitkisel besinlerin katılması bazı gerekli vitamin ve minerallerin sağlanması ve az miktarda lif ihtiyacını karşılaması için iyi olabilir. yemeğe peynir rendelemek de mümkündür.uzmanlar son zamanlarda kelp extrelerinin de köpek ve kedilerde olumlu sonuçlar verdiğini not ediyorlar.

    son olarak bütün bunların sonucunda sağlıklı bir kedi sahibi olmanın temel prensibi onunla sıkı ilişkide olmaktan geçiyor. kedinizi besleyin ve izleyin. olası her türlü olumlu ya da olumsuz gelişmeyi not edin ve bunları veterinerinizle paylaşın.

    http://www.felinefuture.com/nutrition/fish.php
    http://cats.about.com/…catfood/a/reading_labels.htm
    http://cats.about.com/…ndnutrition/f/byproducts.htm
    http://www.xmission.com/~emailbox/cat_treats.htm
    http://www.drsfostersmith.com/…1&acatid=297&aid=547

  • 31 mayıs 2013 günü gerçekleşen, 28 mayıs 2013 taksim gezi parkı işgaline bağlı direnişin ilerleyen saatlerinde, insanları kollamak için osmanbey'de yolu kapatmış bir halk otobüsü şoförü. tomalarla halka saldıran, nefret ettiği insanların canını yakmak için canhıraş uğraşan bir sadist gibi davranan polise karşı halka, içinden olduğu insanlara destek olmuş.

    ilk saldırı geldiğinde naif kitlenin darmadağın olduğu yerde direnişe destek vermiş. sanırım böyle şeyleri ülkede ilk kez görüyoruz. ağladım ağlayacağım.

    http://imgur.com/texipvz

  • kimileri tarafından allah'ın tüm vasıflarını üzerinde bulunduran kişi'nin beyanı.

    bu sefer hedef new york times

    hadi be uzun adam. biraz daha bastırırsan abd medyası çökecek. hüloğğğğ çekeceğimiz günler yakın.

    son kısım ironi içerir.

  • yıllarca yüzmüş bir insanım. derya büyükuncu'yu ilk defa 1984'te tanıdım. galatasaray'da aynı takımda yüzüyorduk. ablası berna ile beraber daha o yaşta türkiye rekorlarını tek tek kırıyorlardı. 100 metreyi, aynı takımda yüzen biz yaşıtlarından 10 saniye önde dönüyordu.

    şu ana kadar aldığı ne kadar madalya, kırdığı ne kadar rekor varsa sonuna kadar hak ederek kazandı. olimpiyatlara hep onun gitmesini eleştirmek sadece ve sadece bilgisizliktir. kimse oraya torpille gitmiyor. seçmelerden kim çıkarsa olimpiyata o gidiyor. derya'yı kendisini geliştirmedi diye eleştirmek de yine cahilliktir. her sporcunun bir kapasitesi var, derya da bu ülkedeki kendi dalında en kapasiteli sporcu oldu. ülkemizde hiç üzerine gidilmemiş bir spor dalında bile geldiği yer bence hayranlık verici.

    ülkemizde başarılı olmuş, kendi dalında mesela bilişim olsun, ciro olarak en büyük bir şirketi "google, microsoft, oracle'ın cirolarına bak bir de kendine bak" diye eleştirmeyi en hafif tabirle kendini bilmezlik, biraz daha ağır tabirle bir bok bilmezlik olarak adlandırırım.

    emre yerlici'den carlos sainz olmasını beklemek, hidayet türkoğlu'ndan kevin garnett olmasını beklemek, arda turan'dan ryan giggs olmasını beklemek, ahmet ümit'ten trevanian olmasını beklemek, haluk bilginer'den al pacino olmasını beklemek; dolayısıyla derya büyükuncu'dan mark spitz olmasını beklemek tamamen kötü niyetliliktir.

    ya da sadece ekşi sözlük yazarlığıdır.

  • walker effect, hareket halinde olmayan bir yürüyen merdiveni çıkmaya başlarken hissettiğimiz dengesizliği ifade eder.

    bozulmuş bir yürüyen merdiven işlevsel olarak normal merdivenlerden farklı olmamasına rağmen, bazı insanlar bozulmuş bir yürüyen merdiveni çıkarlarken garip bir baş dönmesi yaşayabilirler. bir şeylerin "yanlış" olduğu hissi o kadar kuvvetlidir ki, bu yanlışlık hissi, duraksayan insanlarda fiziksel olarak kendisini gösterir.

    beyni bilinçli ve bilinçsiz olarak iki temel sisteme ayırabiliriz. birçok hareketi, bilinçsiz işlemler üstlenir. örneğin, attığımız her adımı bilinçli olarak düşünmeyiz.

    bilinçli olmayan sistem, aynı zamanda yürüyen merdivene bindiğimizde düşmemizi engelleyen sistemi içerir. beyin, geçmiş deneyimlerden, harekete uyum sağlamak için hafifçe öne doğru gitmemiz gerektiğini öğrenmiştir. böylece bir yürüyen merdivene adım attığımız zaman, bu hareket otomatik olarak hesaplanır. bundan ötürü bir yürüyen merdivenin durduğunu gördüğünüzde bile, bilinçsiz beyninizin hareketi beklemesini tamamen engelleyemeyebilirsiniz.

    bu hissi, deneysel ortamda yaratmak için araştırmacılar, katılımcılardan mobil bir kızağa adım atmalarını talep ediyorlar. katılımcılar, kızağa kızak hareketsiz iken 10 defa adım atıyorlar. daha sonra ise 20 defa, kızak hareket halindeyken adım atıyorlar. bunun sonunda araştırmacılar kızağı durduruyor, katılımcılara kızağın hareket etmeyeceğini söylüyor ve katılımcılardan kızağa tekrar adım atmalarını talep ediyorlar. deneyin sonunda katılımcılar, kızağın hareketsiz olduklarını bilmelerine rağmen, aşırı derecede hızlı adım atarak kızağın ileri gitmesine sebep oluyorlar.

    bazı katılımcılar bu hissi, bozuk bir yürüyen merdivene adım atarken oluşan hisse benzettiklerinden ötürü bunun bilimsel literatürdeki adı broken escalator phenomenon olarak da geçer.

    insan beyni "alışkanlık"lar ile işler, gerçekler gözümüzün önünde olsa bile, ayaklarımızdan gelen sinyallerle ilişki bir alışkanlığımız, vereceğimiz son kararı etkileyebilir. bu örnek aslında bilinçsiz beynin gücünü gösterir ve davranışlarımızın kaçını düşünmeden yaptığımıza ilişkin bizlere iyi kötü bir fikir verir.