hesabın var mı? giriş yap

  • ilkyardım derslerinden, bir ihtimal de amerikan filmlerinden aşina olduğumuz, olmamız gereken bir harekettir bu, birisinin boğazına bir şey kaçtığı anda ilk yapmamız gereken.
    bilir misiniz ki henry j. heimlich adlı insanlık camiasına çok yararlıklar göstermiş bir doktor 1974 yılında bu hareketi keşfetmeden evvel boğazına bir şey kaçarak ölenler amerika'da kazayla ölenler istatistiklerindeki altıncı en büyük grupmuş. oysa şimdi yılda "sadece" 4000 kişi bu şekilde boğuluyormuş, çoğunluğu çocuk ve bebek olmak üzere.
    bildiğim kadarıyla boğazımıza bir şey kaçması riskinin fazlalığı
    konuşma becerimiz için ödediğimiz bir bedel, konuşma sesleri çıkarmak için gerekli anatomik değişimlerin bir getirisi. işte bu bedeli fazla ağır bir şekilde ödememek için bilmemiz gereken heimlich manevrası ise bebekler ve yetişkinler, bilinci açık ve kapalı olanlar için farklı şekillerde yapılmakla beraber temelde şu: bir elinizi yumruk yapıyor ve acı çekmekte olan insanın arkasına geçip elinizi onun tam olarak göbeğiyle iman tahtası arasına koyuyorsunuz (teşekkürler mercan). sonra diğer elinizle yumruk şeklindeki elinizi sıkıca tutup aniden, sertçe kendinize doğru çekiyorsunuz, bunu beş-altı kere tekrarlıyorsunuz. bir ihtimal ki, bir hayat kurtarıyorsunuz böylelikle.
    hiç kullanmamanız, üzerinizde hiç kullanılmaması dileğiyle elbette, esen kalın..

  • bugün iş sebebi ile seyahat ederken şahit olduğum rezalettir.

    uçak izmir'den planlanan saatte sorunsuz bir şekilde havalandı. havalandıktan bir süre sonra ekonomi bölümünde bir hostes ön taraftan, diğer hostes arka taraftan olacak şekilde yemek servisi yapmaya başladılar ancak benim oturduğum sıraya geldiklerinde kabin amiri uçağın ön tarafından gelerek hostesin kulağına bir şeyler fısıldadı. hostes "tamam amirim" diyerek tezgahı toplayıp gitti. *

    daha sonra kabin amiri anons yaparak uçağın iniş hazırlığı için yemek servisini sonlandırdıklarını söyledi. benim oturduğum sıranın 2 sıra arkasındaki kadın duruma tepki gösterdi ama hostesler sadece "bizim yapabileceğimiz bir şey yok, size yardımı olmaya çalışacağız" tarzında şeyler söyleyerek geçiştirdiler.

    işin rezalet kısmı, türk hava yolları yaklaşık 30 yolcudan bilet içinde ücretini aldığı yemeği vermemiş oldu. koskoca thy dersin ama iç hat uçuşunda bile uçağın ne kadar havada kalacağını, havada servis için yeterli zamanın olup olmadığını dahi düşünemeyen amatörler tarafından işletiliyor.

    servisleri yapılan yolcular yemeklerini yerken biz de sessiz sessiz izledik, ne yapalım.. *

    edit: dert sikiciler gelmiş hemen. arkadaşlar ben de farkındayım 30 dakikada kimsenin açlıktan ölmeyeceğinin. buradaki sorun, türk hava yollarının bilet ücreti içinde yemeğin ücretini almasına rağmen havadayken bu hizmeti veremeyecek kadar plansız olması. açlıktan ölmezsin, iban at diyenler günlük hayatta restorana gidip yemek yemeden para ödeyen tipler heralde.

  • hala bu adamı savunanlar katıldığı programları izlemiyor herhalde, adamın salladığı/bilmediği ama kesin konuştuğu konulara doğru cevaplar gelince olayı nasıl saptırdığı programlardaki gerçek diyolaglardan örnekleyelim (video olarak burada):

    oytun: virüs dediğin şey küçücüktür, corona virüs her türlü maskeden geçer, hepa filtreden ve n95'ten bile geçiyor, yani ben maskenin hiçbir koruyuculuğu olmadığını biliyorum.
    prof ateş kara: oytun... korona virüs virüsler arasındaki en büyük virüslerden bir tanesi, hepa filtreden geçmesi imkansız, maskelerin koruyucu özelliği vardır.
    oytun: hepaların boyutu değişebilir hocam tabii. bir de eliyle maskeleri oynuyor insanlar, ondan geçirebiliyo bazen

    oytun: deniz suyu ya da tuzlu su corona'ya iyi gelir, virüsü öldürür.
    prof mehmet ceyhan: tuzlu suyun corona'ya hiçbir etkisi yok, öyle bir yayın da yok (who da önermiyor ek bilgi)
    oytun: hocam zaten corona için demiyorum, burnu açar temizler rahatlatır... di mi?

    oytun: ...hepatit a'da bu çok sıktır, yüzde 5-10'lardadır.
    prof ateş kara: oytun, aksine hepatit a'da bu çok nadirdir, rakam 1000'de birin altında.
    oytun: tamam hocam, sözlüde sorsanız kalırdık ehehe.

    kaan yılancıoğlu: dediklerin akademik değil
    oytun: akademik tartışmaya gerek yok, halkımız ciddiye almaz, dinlemez.

    mehmet ceyhan: türkiye ile iran'ın genetik faktörler farklı dediniz ama türkiye'deki insanların yüzde kaçının dna'sının iran'la büyük benzerlikler gösterdiğini biliyor musunuz?
    oytun: hocam şöyle zaten öyle bir çalışma yok zaten, öyle bir çalışma yok.
    mehmet ceyhan: nasıl yok? var öyle bir çalışma yok demeyin, benim kızım (kızı genetikçi ve ödüllü bir çalışma) yaptı, var.

    ender saraç: demir eksikliği varsa kişinin demir takviyesi yapması lazım, şunları yemesini tavsiye ederim...
    oytun: yok buna katılmıyorum demir fazlalığında 'şöyle şöyle' olur!
    ender: evet de zaten demir eksikliği olanlar için dedim en başta
    ateş kara: evet demir eksikliği olanlar için uygulanabilir takviyeler
    oytun: demir tamamlanmalı evet eksik olan için

    oytun: ben eve gidince hep çeşme suyuyla beş kere ağzımı çalkalıyorum, mekanik önlem.
    mehmet ceyhan: onun hiçbir faydası yok, virüs öyle gitmez, temizlenmez.
    oytun: hocam ağız sağlığı için faydalı en azından!! (konuyla alakasız bir manevra gene)

    dara düşen bonus oytun: hocammm bilimde doğru yanlış yoktur !!! yorum vardır yorum!! bir kere de olumlu bakın!

  • trendyol , hepsiburada ve amazon'da prime şeklinde satış yapam biri olarak diyebilirim ki satıcı sayfası en karmaşık ama bir o kadar da tüketicinin lehine unsurlar içeren alışveriş sitesidir.

    trendyolda 75tl ye satılan üründe %12 komisyon ve 21tl kargo ödüyorum (aras). paketlemeyi vs her şeyi ben yapıyorum.

    ancak amazon'da %10 komisyon ve 1 desi için yaklaşık 8tl kargo ve paketleme ödüyorum. amazon'un deposuna ürünlerimi göndermek de ücretsiz. depoda 1 metrekare yer kaplayacak ürünlerime aylık 25-35 tl arası ücret ödüyorum. dilersem dünyanın her yerine satış da yapıyorum.

    trendyolda ürünü eklemem ile satışa açılması bir olurken amazon'da ürünün barkod numarası, marks tescili ve ürünün orijinal olduğuna dair incelemelerden geçiyorsunuz. adamlar bana kamera karşısında paketi açtırıp ürünü bile gösterttiler daha ne olsun.

  • biraz mutluydum, mutsuz oldum.

    borçsuzdum, borçlandım.

    sıradan vatandaştım; hain, terörist, dış mihrak, kafir, şerefsiz oldum.

  • bana da damak tadı olarak karadeniz mutfağı hep yakın gelmiştir (anne baba ege tarafından). bilen bilir ege mutfağında topraktan çıkan her şey yenilir, et türkiye'nin diğer bölgeleri kadar çok tüketilmez.

    ben bir adanalı gibi günde 5 vakit et yiyemiyorum. bana ağır geliyor. şimdi adana mutfağı kötü mü? tam tersine çok güzeldir ama benim damak tadıma uygun değildir. adana'da, antep'te çok güzel vakit geçirdim, yemekleri çok şahaneydi ama hayatının geri kalanında böyle yiyeceksin deseler kabul etmem.

    ama karadeniz'de gittiğim her şehirde kendime göre bir yemek bulabildim. balık zaten hemen denizden hem mis gibi akarsularından çıkıyor. balığı çok güzel gömdüm her gün. bir sürü etli-etsiz sebze yemekleri var, sabah akşam yedim. ağır bir şeyler yemek istediğim zaman pideleriyle, köfteleriyle, yöresel kebapları ile kendimden geçtim. mis gibi laz böreği ve sütlaç ile grand finale gerçekleştirdim.

    ülkemin her yerinde güzel güzel yemekler var, keşfedilmemiş sırlar var. şunları alıp dünyaya pazarlayıp, ülkenin reklamını yapacağımıza bölgesel olarak birbirimizin ağzına sıçmakla meşgulüz.

    yabancıya sorsan türkiye'ye ait hangi yemek biliyorsun diye, anca rakı-çöp şiş-kebab. çok eminim ki bir kuymak, akçaabat köftesi, samsun pidesi ile yabancı birisinin aklını alırım.