hesabın var mı? giriş yap

  • anahtar kelimeler: muhammed, ali, necmettin, prof, şeriat, mekke, umre, suud, taciz, hapis.
    kader işte, önüne geçilmiyor.

  • edit: ne güzel cevaplar alıyorum. "ev sahibi rapor paylaşmıyorsa tutmayı nevi" gibi müthiş çözümler. gerçekten bu zekayla insanlar bu yaşa nasıl geliyor anlamak mümkün değil.

    arkadaşım ortada sınırlı sayıda ev ve kuyruk halinde kiracılar bekliyorken hangi ev sahibi sizinle rapor paylaşır veya bununla uğraşır? bana 1 tane örnek gösterin. veya da hangi ev sahibi "evin bedeli kadar tazminat ödenir" gibi bir maddeyi sözleşmeye koyabilir. siz hayatınızda sokağa çıkıp gerçek dünyayla karşılaştınız mı?

    devlet bu raporları kiracının da almasına izin vermediği, alınan raporların açık bir şekilde yayınlanmasını sağlamadığı müddetçe kiracılar tabut kiralayıp kiralamadığını bilmeyecek. çünkü hatayda da gördüğümüz üzere 2021 yılında yapılan ultra lüks rezidanslar bile yerlebir olabiliyor.

    -----

    türkiye cumhuriyeti'nin en büyük skandalıdır.

    oturduğunuz binanın raporu var mı, varsa ne zaman alınmış, ne sonuç çıkmış. bir kiracı olarak sorgulayamıyorsunuz.

    yetti mi?
    yetmedi.

    alt katınızda market var, indiniz baktınız, dairelerinizdeki kolonların devamı, markette yok. marketin kolonları kestiğinden şüpheleniyorsunuz. öyle ki; "yav bunun denetimi kaç paraysa ben vereyim parasını" diyorsunuz. ama o da ne; tapu sizin değilse veya tapu sahibi tarafından vekaletiniz yoksa bu denetim için birini gönderme hakkınız bile yok.

    oturduğunuz binada ölecek misiniz, kalacak mısınız hiçbir sorgulama hakkınız yok.

    bu nasıl bir saçmalıktır? kiracılar hayvan mı? kiracıların suçu günahı ne? ne idüğü belirsiz dairelerde yaşamak zorunda mıyız? alt katımızdaki marketi şikayet etme hakkımız bile bulunmuyor tapumuz yok diye.

    bu nasıl bir skandal. bu nasıl bir ülke?

  • kazanan çiftçinin bizim ekşicilerden daha akıllı olduğunu gösteren olay.

    adam maksimum ikramiyenin 500 000 tl olduğunu düşünmüş de iki kupon oynamış.

    bizimkiler daha haberi okuyup anlamaktan aciz.

    vaheyy.

    kuponu bunlar oynasa kalıbımı basarım 4 tl basarlardı paranın yarısı boşa giderdi lan.

    banko yani.

  • tanim: yerel halk tarafindan ruhu yilan olarak tanimlanan bitki.

    bolivya da gunes adasindaki ilk ayahuasca deneyimimden sonra yazmayacaktim aslinda ama amazon ormanlarinda kucuk bir kabilede şamanin sadece benim icin duzenledigi bir seramoni sonrasi yazmaya karar verdim.

    yaklasik 2 haftadir peru nun amazon bolgesindeyim ve bulundugum yere kara ulasimi yok. lima dan ucak ile veya en yakin kara ulasimi olan sehirden 5 gunluk bir bot yolculugu ile ulasilabilecek bir sehirdeydim. ardindan amazon nehrinin kenarinda maymun adasinda bir sure calistiktan sonra ormanin daha da derinliklerinde kendi yaptiklari sadece catisi olan barakalarda yasayan 80 haneli bir amazon kabilesiyle beraberdim.

    bulundugum koyun şamani 60 li yaslarda gozleri iyi gormeyen ve yaklasik 20 yil amazonda tek basina yasamis bir şaman. yasadigi klubede bir adet sandalye bir adet masa ve bir tane hamak var. evindeki toplam esya sayisi 3.

    ayahuasca seramonisi yapmak istedigimi soyledikten sonra hazirliklara basladik ve seramoniden bir gun once kendi yapmis oldugu kano ile amazon nehrinde balik tutmaya ciktik, 1 gun once sadece o bolgede yetisen veya bulunan tarim urunlerini yemem gerektigini soyledi, sabah kahvaltida ormandan topladigi bir kac bitkinin cayi icip bir kac amazon meyvesi yedikten sonra bir kac saati balik tutarak gecirdik ve oglen yemeginde tuttugumuz balik ve kendi bahcesinde yetistirdigi pirincleri yedim, ogleden sonra 1 bardak bitki cayi ve aksam sadece pirinc yedim. tuz, seker, yag, kahve, alkol gibi herhangi bir sekilde direkt dogadan olmayan hic bir madde tuketmeme izin vermedi. koyde elektrik yok. aksam hava karadiktan sonra erkende klubedeki hamakta uykuya daldim kendisi de yerde tahtanin uzerinde uyudu.

    seramoniyi yapacagimiz gunun sabahi saat 3 te kano ile yolu koyulduk ve amazon nehrinde ilerlemeye basladik. goz gozu gormeyecek kadar karanlik bir havada zaten cok az goren gozleri ile kanoya ilerlerken lambayi acmami isteyip istemedigini sordum. "gozlerim gormese de kulaklarim duyuyor" diyerek reddetti. biraz tedirginlik olmadim desem yalan olur dogrusu.

    ayahuascayi toplayacagimiz bolgeye vardigimizda hala dogmamisti. amazonun icinde karanlikta ilerlemek su ana kadar gecirdigim en tedirgin anlardan biriydi.

    amazondaki en tehlikeli canli sivrisinekler. onlardan korunmaniza imkan yok herhangi bir sinek ilaci vs etki etmiyor ve bilinen ve bilinmeyen onlarca hastalik tasiyorlar, kot pantalondan dahi sokabiliyorlar yani kat kat giyinmek de cozum degil. şaman ise neredeyse tamamen ciplakti diyebilirim. ormanda ilerlerken ara ara durup ormani dinliyor ve nereye gitmemiz gerektigini soyluyor. herhangi bir yuruyus yolu vs yok her attigimiz adima dikkat etmemiz gerekiyor.

    yururken biraz kendisinden bahsetti 20 yil amazonda tek yasadiktan sonra koye donuyor ve kendine yerel dillerinden bir isim takiyor., ispanyolca cok bilmiyor ama anlasabilecegimiz kadar konusuyor, amazondaki yerel kabile dillerinden cogunu konusabiliyordu jorge. kendine taktigi ismin karsiligi "bilgelik ormani" ve koyde herkes onu bu adla cagiriyor.

    ayahuascayi taze toplamamiz gerektigini ve bitkinin ruhunun benim icin iyi olup olmadigini anlamamiz icin beni de goturdu ve "ilk karsimiza cikacak ayahuasca senin ruhunun cagirdigi olacaktir" dedi bana. yolda ara ara durup bir cok bitki topladi ve zamanimizin neredeyse yarisini yolu bulmak icin ormani dinleyerek gecirdi. bekleme anlarinda sivrisineklerden ne kadar rahatsiz oldugumu soylememe bile gerek yok. jorge ise pur dikkat sanki sivrisinekleri hissetmiyormus gibi ormani dinliyordu.

    yaklasik bir kac saat yuruyusten sonra ayahuascayi bulduk ve bitkinin yanina egilip yerel dilde bir kac sey fisildadiktan sonra biraz keserek bitkinin recinesini aldi ve alnima surdu. 10 dk kadar sessizce bekledikten sonra bitkiyi aldik ve kanoya dogru donmeye basladik. donus yolunda da amazon meyvelerini toplamaya devam etti. kanoya vardigimizda yaklasik 50 dk kadar sessizce beklemenin ardindan dayanamadim ve neden bekledigimizi sordum onun cevabi ise " ruhumuz hala ormanda, ruhumunuz donmesini bekliyoruz" oldu.

    o gun sadece topladigi bitkilerin caylarini icmeme ve amazon meyvelerini yememe izin verdi.

    koye dondukten sonra kendisi ayahuasca cayini hazirlamak icin klubesine gitti ve beni de temizlenmem icin amazonada yikanmaya gonderdi.

    aksam saat 10 gibi seramoni basladi ve cayi icmeden once gozlerimin acik ya da kapali olmasi hic bir seyi degistirmiyordu. tek bir isik demeti dahi yoktu ve goz gozu gormeyecek kadar karanlikti. sanirim ilk defa bu denli isiksiz bir ortamda bulundum.

    cayi icmeden once karsimin icine topladigi bitkilerden biraz karsitirdi, bir kismini da kagida sardi ve yakarak dumanini ayahuasca cayinin icine ufledi. saat 10.30 gibi cayi ictim ve ardindan bir eliyle elimi tutup diger elini kafamin uzerine koydu ve ilk defa adimi sordu. ardindan yerel dilde fisildamaya basladi, sonrasinda hafif bir islik ile seramoniyi tam anlamiyla baslatmis oldu. tum bu surecte hareket etmememi ve kusmamin tamamen normal bir ruh temizleme metaforu olacagini ve kusana kadar ara ara ayahuasca icmemi soyledi.

    her 15 dk da bir elindeki kaptan cay icirdi. sadece amazonun derinliklerinden gelen hayvan sesleri disinda herhangi bir ses duyulmadi bu surecte surekli yine kendi yetistirdigi tutunden veriyordu surekli ve ortamdaki tek isik tutunun yandigi sirada ortaya cikan kucuk atesti. 3. icisten sonra kustum. ardindan jorge yerel dilinde sarki soylemeye basladi, soyledigi sozler kelime olmaktan cikti bir sure sonra ve ritimli bir sekilde her ayahuasaca diyip dans ederken ayagini yere vurdugunda ben bir dusunceden digerine dogru yol aliyordum...

    benim nasil hissettigim konusunu ve seramoniye saygi geregi kalan kismini anlatmayacagim. bu tamamen kisiye ozel duzenlenen bir seramoni ve yasadiklariniz tamamen size bagli olan seyler. zaten tarif edebilecegimi de zannetmiyorum.

    sabaha karsi gunes dogarken seramoni sona erdi ve tekrar temizlenmek icin amazon nehrine girdim ve yunuslarla beraber yuzerek gecirdim tum sabahi.

    ardindan ruhuma hakim olan dinginlik, huzur ve bilgelik hissi ise hala benimle beraber.

    bu gun ise 8 kisilik bir kano ile amazon nehrini gecerek kolombiya ya dogru yola cikiyorum.

    ugurlar olsun.

  • evlenirken, benim birikmiş param vardı, damat bey de onun yarısı kadar kredi çekti öyle hallettik her işimizi. ailesi düğün üstü yok yere küslük çıkardı, gelmediler, tek kuruşluk katkı da sağlamadılar, düğüne tek akrabalarının gelmesine de izin vermediler. canları sağolsun dedik geçtik, mutluyduk.

    düğünün hemen ertesi günü tüm takıları bozup eşimin çektiği banka kredisini kapattım. hani diyorsunuz ya, "kendi" akrabalarımın taktıklarıyla.

    bir zaman sonra eşimin ailesi bizimle barışmaya karar verdi, öyle yaptık. söz merasiminde bana bir kolye ve küpe takmıştı, küsünce de geri almıştı annesi, onu tekrar verdi. kırmadım kalbini aldım.

    boşanma sırasında ilk o kıytırık iki takı geldi aklına. geri istedi.

    yine de hiç aklıma, bütün erkekleri şeytanlaştırmak gelmedi. tek iyi örnek görmedim çevremde bu konuda, tüm arkadaşlarımın boşanma davalarında altın savaşları yaşandı, iki taraflı, ben hep kendime baktım. elbette bunların lafını bile etmeyecek adamların varlığına da inandım.

    diyeceğim, iyiyi de kötüyü de cinsiyette aramayın hiç. kimseyi de boşanma dilekçesini görmeden tanıdım demeyin. iyi insan seçmeye bakın. becerebilirseniz.

  • yıl 2011. kardeşimle alışverişe çıktık, bir alışveriş merkezindeyiz.

    - abiii. bu döner kapılar ne işe yarıyor??

    + güvenlik amaçlı. mesela avmye bir hırsız girdi ve koşar adımlarla dışarı çıkmaya çalışıyor. hırsız döner kapının tam ortasındayken; güvenlik görevlisi kapıyı durdurup, hırsızı hapsediyor ve polisi arıyor. *

    - vaaay süpermiş..

    bilmiyorum demeyi kendime yediremedim, salladım gitti..
    " babalar herkesi döver, abiler herşeyi bilir altın kuralı.. "

    yıl 2016.
    çalıştığım otele yeni bir eleman başladı geçen hafta. kendini beğenmiş, ukala bir tip..
    herşeyin en iyisini ve en doğrusunu bildiğini sanıyor..

    - müdürüm bu döner kapının kumandası nerde?

    +şalterden kapanıyor o. teknik servis bakıyor. seninle alakalı değil.

    - nasıl yani? diyelim ki acil bir durum oldu ve otele hırsız girdi. ben teknik servisi arayana kadar ohoooo. adam kaçar gider..

    +ne??

    - bu döner kapıların ne işe yaradığını biliyor musunuz müdürüm?

    + enerji tasarrufu. kapı her açıldığında içerisinin soğumaması için, içerideki havanın korunması için.

    - ne alaka? kapıyla tasarruf mu olur? güvenlik için o kapılar. dışarı kaçmaya çalışan birini ortada hapsedip, polis gelene kadar kaçmasını engellemek için.

    + namık kemal lisesinde mi okudun sen?
    -evet.

    + onur'u tanıyor musun?
    - kıvırcık olan mı?

    ne güzel söylemiş mark twain..
    "gerçek ayakkabılarını giyene kadar, yalan dünyayı 3 kere dolaşır."

  • çamaşır makinasında renkli yıkama özelliği olmayacaktır. tabii ki buna ne gerek vardır (!) renkli yıkama özelliği iwasher s versiyonunda gelecektir. ayrıca farklı derecelerde çamaşır yıkamak için app storedan para verip ekstra derece alabilirsiniz. veya humble bundle bekleyip toptan alabilirsiniz. (bkz: iwasher complete celcius degree pack) sadece apple destekli çamaşırları yıkayacaktır ayrıca. (bkz: bu dona güvenilsin mi?) 240 derece/dakika slow motion fonksiyonu ile fanboyların gözdesi olacaktır. `:abi nasıl yıkadığını görüyosun işte en büyük eğlence bu zaten`

    ama siriden eşyaları açıp kapama ve tahmini bitiş sürelerini görmek hoş olabilir.

    ha bide elektrikler gidip geldikten sonra 5 dakikaya kadar hiçbir cihazı kullanamayacaksınız.

  • kariyeri oldukça dolu olan ve balyoz soruşturmaları döneminden beri türkiye hakkında bir şeyler söyleyen, yazıp çizen bu batılı uzmanı ve tespitlerini bir kalemde karalayanları anlamakta zorluk çekiyorum.

    ekonomik olarak gelişen ama demokrasi olarak yerlerde sürünen ülkeler yok mu dünyada. var işte, malezya. adam doğru benzetme yapıyor ama ekliyor. türkiye'nin özel durumu sebebiyle ekonomi de bu kadar iyi gitmeyebilir. o zaman tüneln çıkışı afganistan'a diyor.

    söylediklerinin en acı yanı, 1923 yılından sonra kurucu kadroların hedefe koyduğu batılılaşma, batı camiasında kalma, avrupa değerlerine sahip çıkma idealleri; cumhuriyet tarihinde ilk kez bu derece güçlü bir şekilde terk ediliyor.

    gerçekten hala bu adamın tespitlerinin bugün yaşadıklarımızın doğru karşılığı "olabileceğini" gören yok mu? ben mi paranoyak oldum?

    debe editi : (bkz: öğretmen kumru konak'a yardım kampanyası)

  • tarih : ocak 2005
    mekan: eskisehir tramvay, nam-ı diğer estram

    tramvay aniden yavaşladı. her daim kalabalık olan araçta bulunan insanlar bu yavaşlama sonrası istemsiz adımlar attılar. derken birileri bişeyler dedi gel görelim ne dedi:

    -(birisi) tramvay birine çarpıyodu son anda durdu *
    -(bir kız) evet evet ama olsun tramvayın her ay 4 kişi öldürme hakkı varmış *

    akabinde dayanamadım koptum gülmeye başladım. çevremdeki insanlar da gülüştüler. ama onların gülme sebebi az önce kızın söyledikleri değilmiş. onları güldüren kızın konuşması sonrası oturan yaşlıca bir bayanın şu sözleriymiş:

    - iyi olur valla zamanla şu kalabalıktan da kurtuluruz. (tramvay ayda 4 kişiden zamanla eskişehiri yutar diye düşünüyor hanfendi) *