ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
akademisyenlere yabancı dil zorbalığı
-
"esas soru : ben ingilizin dilini bilmek zorunda mıyız?"
trollün de kalitelisi kalmadı artık sözlükte.
sikayetvar.com'daki ilginç ekşi sözlük şikayeti
-
ekşisözlük'ün blok sitesi olduğunu da öğrendik hamd olsun.
(bkz: sedet kooooş)
sen kimsin türkiye cumhurbaşkanıyla konuşuyorsun
-
bu nasıl bir kibirdir aklım almıyor. demek ki karşısına çıkıp yanlışını yüzüne vursak bize de aynını yapacak.
gidişiniz çok acıklı olacak efendiler. sizin dürüst olanlarınızı dahi iktidar gittiği anda acımasız bir kurt kanunu bekliyor sanki. nefret paratoneri gibisiniz.
erdoğan'ın doğum gününün törenlerle kutlanması
-
doğum gününü bilmem de, ölüm yıl dönümleri tüm dünya'da şölenlerle kutlanacaktır.
debe editi : (bkz: güvendik ilk-orta okulu yardım kampanyası)
yaran facebook durum güncellemeleri
-
9.sınıftayım peder "takdir getir bilgisayarını yenilicem" dedi. ben de getirdim, geldi f5'e basıp gitti.
ingilizcedeki en güzel kalıplar
-
bugun ilginc ve ayni zamanda gozumuzun bir yerden isirdigi ingilizce kaliplara bakalim:
(bkz: cool as a cucumber) : sogukkanli
(bkz: best thing since sliced bread) : bu deyimi surekli filmlerde, dizilerde gorebilirsiniz cok komik yerlerde kullanilir. en iyisi, mukemmel.
(bkz: get up on the wrong side of the bed) : bunu tahmin ediyorsunuzdur herhalde.
(bkz: cat got your tongue) : dilini mi yuttun?
(bkz: bite the dust) : queen'in parcasindan biliyorsunuzdur. olmek, basarisiz olmak
(bkz: when pigs fly): balik kavaga cikinca
(bkz: running around like a headless chicken) : panik halde her seyi ayni anda yapmaya calismak
bugunluk bu kadar.. hasta la vista baby...
yıldırım demirören'in gençlik fotoğrafı
-
ortaokul fotosu icin (bkz: http://static.flickr.com/…45562912_a35d1718dd_o.jpg)
yolculuklarda mutlaka rastlanılan mola yeri objesi
-
pelus oyuncak kapma ya da ışıkları durdurmak veya makasla ipini kesmek suretiyle dandik telefon, kulaklık, mp3 çalar falan kazanılan 1 tl ile oynanan oyun kutuları.
50 kuruş ya da 1 lira attığında bir avuç sakız, çakıl çikolata vb. veren kutu.
özcan deniz'li coca-cola reklamı
-
59 saniyecilere dert olmuştur.
17 haziran 2015 gaziantep'te insanlığın ölmesi
-
öncelikle bkz. haber ve vicdanı kaldırabilenler için hadisenin özet videosu.
--- spoiler ---
gaziantep’te yolcu minibüsünde fenalaştıktan sonra indirilip kaldırıma bırakılan genç uzun süre duvarın dibinde can çekiştikten sonra duyarlı vatandaşların haber verdiği ambulansla hastaneye kaldırıldı. yoğun bakıma alınan genç hastanede hayatını kaybetti.
--- spoiler ---
yalnızca türkiye'de, eğer bir minibüsün içinde kalp krizi geçirseniz, önce yolcuların da yardım ettiği şoför tarafından kaldırıma taşınır, çöp torbası gibi oracığa terk edilirsiniz. sırasıyla çocuklar ve sonradan onlara katılan ebeveynleri kafanızın tepesinde bir süre geyiğinizi yaparlar. makul bir süre baktılar ayaklanamıyorsunuz, ambulans çağrılır, o da yarım saat sonra gelir ama içinden çıkan hemşire hastanın durumunu beğenmezse, ambulanstan indiği gibi geri biner. hasta bakıcı ve şoför, sedyeye falan ihtiyaç duymaz, karga tulumba tutup atarlar seni kasaya; kaldırıldığınız hastanede de, 4 saat sonra yumarsınız gözlerinizi bu kahpe dünyaya..
çocuk henüz 25 yaşında, olay da taze, mübarek ramazan ayı başlamadan henüz bir gün önce!
tüm dini-bütün insanoğluna sevgilerimle...
kaan boşnak'ın ifşa olması
-
yuzyuzeyken konussalardi keske
sevgilinin ölmesi
-
bazen çok sakinim. uzun süre çok sakin kalıyorum. şu anda çok sakinim mesela. ama sonra bir an gülüşü geliyor aklıma, ciğerim yanıyor o zaman, ağlıyorum. sonra yeniden sakinleşiyorum. sakin kaldığım zamanlarda da onun için yeterince üzülmediğimi düşünüyorum, acımın üzerine vicdan azabı ekleniyor bir de.
namazı kılınırken veya defnedilirken saatimi kaybetmişim. sahip olduğum ilk ve tek pahalı saatti. bugün farkettim ki saatim yok. başka zaman olsa çok üzülürdüm. aman dedim, giden saatim olsun. keşke kaybettiğim tek şey saatim olsaydı.
insan ilk aşkını, tek aşkını, son sekiz senesinde bir anını dahi onu düşünmeden geçirmediği adamı kaybettiğinde geride kalan her şey anlamsızlaşıyor. içimde o kadar büyük bir boşluk var ki, beni öyle bir halde bıraktı ki, bundan sonra ne yapsam, ne yaşasam yeri dolmaz.
dedim ki aklımı mı kaybediyorum acaba? kaybetsem nasıl anlarım? deliler de kabul etmez sonuçta delirdiğini. çarpım tablosunu geçirdim aklımdan. sonra "286'nın karesi ne?" diye sordum kendime. buna hiçbir zaman cevap veremeyeceğimi anlayınca dedim ki iyi, aklım hala yerinde. belki de çoktan kaybettim aklımı.
bir gün bana çok sıkı sarılmıştı. "nefes alabiliyor musun?" demişti. "alabiliyorum" demiştim. alamıyordum aslında ama kollarını gevşetmesin istemiştim. sesi kulağımdan çıkmıyor. "nefes alabiliyor musun?", "nefes alabiliyor musun?"
anladım ki, o bana sarıldığında değil, beni bıraktığında nefes alamıyormuşum. nefes alamıyorum.
hobbit'i the lord of the rings'in devamı sanmak
-
az önce hatunla;
-nasıl yani yüzüklerin efendisi'nden daha önceki dönem?
-baya işte, bu üçlemeden önceki dönemi kapsıyor.
- bırak allasen ya, bak gandalf ne kadar yaşlanmış, bilip bilmeden konuşuyorsun.
beyler:/