ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
beyaz tenli kadınlara tavsiyeler
-
bol bol mesaj atın. bana.
umut sarıkaya tipi mutsuzluk tanımları
-
en arka iki dişin arasına kaçan pastırma siniri
yakuzanın pkklılara saldırması
-
yakuzaların japonya’da etnik bölücü pkk’lı teröristlere karşı sokaklara inerek karşılık vermesi durumu. elleriniz dert görmesin kardeşlerim .
link
awesome mix vol. 2
-
peter quill'e annesi tarafından hediye edilmiş ikinci kasedin adı. guardians of the galaxy vol. 2 filminin soundtracki. ilk filmde olduğu gibi bu filmde de şarkılar 70'ler ve 80'lerden toplanmış ve oldukça başarılı bir soundtrack ortaya çıkmış.
marvel'ın twitter hesabı tarafından listesi yayımlanmış.
içindeki şarkıları da şu şekilde sıraladım:
electric light orchestra - mr. blue sky
sweet - fox on the run
aliotta haynes jeremiah - lake shore drive
fleetwood mac - the chain -
sam cooke - bring it on home to me
glen campbell - southern nights
george harrison - my sweet lord
looking glass - brandy (you’re a fine girl)
jay and the americans - come a little bit closer
silver - wham bam
cheap trick - surrender
cat stevens - father and son
parliament - flash light
the sheepers feat. david hasselhoff - guardians inferno
maaşlı işten bıkıp kendi işini kurmak
-
büyük bir fabrikada nitelikli bir iş makinesini kullanıyordum, fabrikadaki maaşlar hemen hemen aynıdır, makineyi kullandığım için benim maaş biraz daha fazlaydı..
makineye verilen tabakanın işleme süresi 15-20 dakika, bazen yarım saati bulurdu, bende makinenin başında, öylece beklerdim,
işim çok rahattı, çalışma saatleri nizamidir, servis var, cumartesi pazar iş yok, ara sıra cumartesi mesai olurdu, sigorta var, maaşlar aksatılmadan ödenirdi,
bu işimi bırakıp kendim iş kurmaya verdim, patronum severdi beni, -bırak oğlum, yapamazsın, çalış işte- derdi, en sonunda vadalaşırken -allah göstermesin yapamazsan, kapatacak olursan buranın kapısı sana hep açıktır- demişti.
kendi işimi kurdum, ilk başlarda iyiydi, bazen iş olur bazen olmazdı, işler çok olduğu zaman -nasıl yetişecek- sitresi, işler az olduğu zaman -giderler, ödemeler- sürekli insanın aklında.
kira stopajı, muhasebe ücreti, ssk bağkur primleri, kira, çalışan maaşları, ödemelerin ardı ardası kesilmiyor, 1 hafta 10 gün iş olmazsa sıkıntılar başlıyor,
akşam eve gidiyorum, sürekli aklımda iş oluyor, arkadaşlarımla herhangi bir ortamda takılıyorum, yine aklımda iş var, aklımdan bi türlü atamıyorum, acaba şu işi alabilecez mi, alsak yetiştirebilecekmiyiz, yetişdirdik diyelim ödeme yaparlar mı?
kafamda öyle bir sitres oluşdu ki, sakalım ve saçlarım hızlı bir şekilde beyazlamaya başladı, ne büyük abimde nede kardeşlerimde sacında sakalın beyazlık yok,
halen işimin başındayım, gittiği yere kadar diyorum, ama gidecek yer kalmadı.
yedi yıldızlı otelde ömür boyu hapis yatar mısınız
-
onemli bir felsefi soru degildir.
iş mülakatlarında sorulan sinir sorulara cevaplar
-
- bak satış elemanı olmak öyle bir şeydir ki ; şu elimde görmüş olduğun kalemin bir armut olduğunu; insanları inandırabileceksin . yapabilirmisin ?
- o elindeki armut zaten.
çocuklarına aşkım diyen kadınlar
-
hiç ama hiç hoşlanmadığım için bittabii burnumun dibinde biten ottur.
başlık "kadınlar" olarak açılmış ama maalesef bunu yapan erkekler de görüyorum bu arada. her duyuşumda sinirlerimi zıplatan bir hitap çocuklara "aşkım, sevgilim" denmesi. arkadaş bu kadar mı kıskançsınız ki bu hitapları bile çocuğun gelecek sevgilisinden önce parselliyorsunuz? neymiş "ama çocuk en büyük aaaaşşşkkk" ya bi git, yeme beni! "tanrı aşkı" falan da var, tanrınla konuşurken "aşkım tanrım" diye mi hitap ediyorsunuz?
"aşkım" kelimesinin çağrıştırdığı anlam bellidir. "yavrum, çocuğum, evladım, kızım, oğlum", bilumum sevimli hayvanat ("kuzum, uğurböceğim" falan ne bileyim ben) gibi bir sürü hitap varken hiçbiri tatmin etmiyor da mı bir de bunlara sardırıyorsunuz? yahu bu nasıl bir doymazlık? "sevgiliniz" de olmayıversin artık çocuğunuz! bu nasıl hastalıklı bir sahiplenme artık?
bunun niye bu şekilde kullanıldığını gerçekten anlayamıyorum. yani daha doğrusu bazı tahminlerim (aşksızlık, varlığını çocuğu üstünden inşa etme, kimlik bunalımı vs.) var da, o tanıyı koyan ben olmamalıyım herhalde...
ekleme: bu entry'yi yazdıktan iki hafta sonra uzmanların bu konuya yönelik açıklama yaptığını gördüm. "tanıyı ben koyamam, uzmanlar koysun" demiştim, koymuşlar: bunu yapan anne babalar "duygusal istismarcı" kategorisinde ve ilgi eksikliği içinde, terapiye gitmeliler. "bişi olmaz yeaa"cılar kanadından değilim kusura bakmasınlar, çocukları daha fazla umursuyorum zira.
“çocuklara ‘aşkım, sevgilim’ diyen anne - babaların aslında kendilerinin sevilme ihtiyacı var. anne, babalara düşen onların kendi ayakları üzerinde durabilen, bağımsız kişiler haline gelmelerini engellememektir. evlatları tarafından çok fazla sevilmek isteyen anne - babalar, çocuklarına duygusal olarak yapışma eğilimi gösterdiklerinden bağımsızlaşıp olgunlaşmalarını engelliyorlar. çocukları kendi isteklerimiz doğrultusunda kullanmak, duygusal istismardır.”
http://m.t24.com.tr/…-demeyin-terapiye-gidin,419579
remote çalışan herkesin işsiz kalacak olması
-
(bkz: mal beyanı)
18 nisan 2022 maske saçmalığının bitmesi
-
vay be daha dün gibi hatırlıyorum; eve 5 tane bedava maske gelecek diye heyecanla bekliyordum. onlar bana hala gelmedi bu arada.