hesabın var mı? giriş yap

  • evdeki saat kendi bir saat geri almış, ablam da bir saat geri almış, kimse almamıştır diye ben de geri aldım şu an aylardan temmuz.

  • "ulan peyami safanın yazdığı 100 sayfalık romanı 5tl ye aldım bizim muhtarın yazdığı tek sayfalık ikamet kağıdını 3 tl ye. demek kitap yazsa milyarlar istiyecek pezevenk"

  • 1572 yilinda, 23 agustos'u 24 agustos'a baglayan gece fransa'da gerçeklestirilen protestan kiyimi. olayin devaminda yaklasik 20.000 huguenot katledilmistir.

    protestan amiral gaspard de coligny'nin fransa'da etkisini arttirmasi üzerine kraliyet ile protestanligin arasini düzeltmek için henri de navarre(daha sonra henry iv) ile fransiz krali 9. sarl'in kiz kardesi margaretha evlendirilir. ülkenin önde gelen protestanlari bu dügün için koyu katolik olan paris'e gelir. dügünün ertesinde, 22 agustos günü gaspard de coligny'ye suikast düzenlenir. suikast basarisizlikla sonuçlanir ancak kral 9. sarl ve margaretha'nin annesi olan catherine de médicis ve katoliklerin en atesli savunucularindan hendrik de guise, huguenot'larin saldiri sonrasi intikam alacagini iddia ederek, krala saatler süren bir baski uyguladilar.
    iddia'ya göre 9. sarl 'öldürün! hepsini öldürün ki kimse beni sorumlu tutamasin!' diye bagirarak katliama onay verdi.
    bu emir üzerine sadece protestan liderleri degil, dügüne gelen tüm protestanlar 24 agustos sabahi ve devaminda halk tarafindan linç edilir. katliam sirasinda daha önce suikasttan kilpayi kurtulan gaspard de coligny'de öldürülür. 9. sarl'in engellemeye çalismasina ragmen birkaç gün içinde paris'te 2000 protestan, birkaç ay içerisinde ise fransa genelinde 20.000 protestan katledilir.

    henri de navarre zorla katolik yapilir ve hapsedilir. 1576'da hapisten kaçan henri yeniden protestanliga döner.
    daha sonra fransa krali olan henri bir kez daha katolik olur ancak 1598'te nantes buyrugu ile ülkeye din özgürlügü getirir ve 14. louis'nin fontainebleau buyruguna kadar protestanlar rahat içinde yasar.

  • merkez üssü bir üniversite olan dumurluk olaylar kümesidir*. bir elemanı da şöyledir; internette gezinirken denk geldim, gerçek midir nedir bilemiyorum ama bildiğim şudur ki mevzuya uygundur.

    "çapa tıp fakültesinde okuyan arkadaşlarım anatomi öğretmenimiz sami zan'ın ününü bilirler. sami hoca sırf üreme organlarını kendi üslubuyla anlatan ve her dersinde 400 kişilik amfide dışarıdan gelenlerle birlikte yaklaşık 700-1000 kişiyle dolduran çok degerli bir hocamızdı... bu yazıyıyı yazarken de kendisini rahmetle anıyorum... anatomi derslerinin birinde erkek menisindeki yüksek glükoz, yani bizim bildiğimiz şekerin düzeyini anlatıyordu. o yıl liseden mezun genç bir ögrenci kız arkadaşımız el kaldırdı ve bombayı patlattı. "anladığım kadarıyla, menide çok şeker olduğunu söylüyorsunuz..", "evet aynen öyle" dedi sami hoca ve dediklerini destekleyen istatistik oranların tablosunu gösterdi. arkadaşımız gene elini kaldırıp söz istedi "o zaman tadı neden şekerli değil?.." amfide korkunç bir sessizlik oldu... ve sonra tüm amfi gök gürültüsü gibi bir kahkaha koyverdi... yüzü birden kıpkırmızı olan arkadaşımız, hızla defter ve kitaplarını topladı ve sırasından hızla fırladı. o kapıya koşarken, sami hoca çok ciddi bir yüz ve buz gibi sesle dersini sürdürdü... "şeker tadı alınamaz. çünkü şekeri duyumsayan tad alma hücreleri insanin dilinin ucundadır... gırtlak derinliğinde ise, acıyı ve ekşi tadı algılayan reseptörler bulunur... sana neşeli bir gün dilerim kızım..."

  • sene 2000. gerizekalı babamın sırf ona buna hava atmak için kefil olduğu senetler ödenmediğinden başımıza patlayınca, haciz gelmesin korkusu ile evdeki tüm değerli eşyalar toplanıp bir tanıdığın deposuna kaldırılmıştı. evde kalan tek elektronik aletler buzdolabı, 1 adet 37 ekran tv ve benim orgumdu. zira o sene org kursuna gidiyordum ve çalışmam gerekiyordu. bir gün ben org çalışırken zil çaldı, gelenler haciz memurlarıydı. o orgu nasıl topladım, nasıl kaldırdım, nasıl yüklük dolabındaki yorganların arasına sakladım hala bilmiyorum. ama tek hatırladığım memurlar gidene kadar "ne olur orgumu bulmasınlar" diye içimden hiç durmadan dua ettiğim, kalbimin deli gibi çarptığıydı.

  • öncelikle film beklentimden öte çıktı. il il sinema salonlarını gezen başrol oyuncularını da ayriyeten tebrik etmek gerekiyor; ben de bu vesileyle oyuncularla birlikte filmi seyrettim.

    filmin görüntü yönetmenliği, ses kalitesi vs. açılarından değerlendirmenin haricinde, mahsun ve ekibinin kafasındakileri olabildiğince net bir şekilde filme aktarabildiklerini gözlemledim. bunu da somut olarak salon içindeki sık sık gülmelerden, yarılmalardan anlayabilmek mümkündü zaten.

    ben, mahsun'u hiç tanımayan 60 yaş üstü annem ve babamla gittim bu filme ve onlar da beğendiler, çok güldüler. buradan da diyebilirim ki 7'den 70'e bayağı bir geniş kesme hitap edebilmiş.

    bundan sonra da bir kolpaçino kültlüğü seviyesine ulaşacak mıdır, zaman gösterecek.

    edit: sevgili röportaj adam, eğer burayı okuyorsan film başlamadan evvel başgan olacağını hissederek "başganım başganım" diye fotoğraf çektirmeye gelen bendim bu arada.

    benim puanım 8/10