hesabın var mı? giriş yap

  • valla kızları bilemem de teyzem için hastalıktan çok iyileşmek için yapılan bir eylemdir tayt giymek. bacağındaki ağrılara ve huzursuz bacak sendromuna iyi geldiğini söylüyor, her gece etrafta arı maya gibi dolaşıyor.

  • ulan gol olmuş? ben nasıl bir linkten izliyorsam artık, henüz vodafone arena inşaat görüntüleri var. az önce beton mikseri, geri geri yanaşırken adamı eziyordu.

  • yıllar önceydi. mojo'da takılıyoruz, ortam o biçim. güzel bir kız vardı, ben de hafif çakırkeyfim yanaştım, "buraya bir melek mi düşmüş" dedim. hıh, dedi saçlarını savurarak. mojo başıma yıkıldı gardaşlar.

  • tasarımının mucidi fredric baur, eseri ile o kadar gurur duymuştur ki çocuklarına, öldüğünde pringles kutusu içinde gömülmek istediğini belirtmiştir. 89 yaşında öldüğünde, gerçekten de kremasyon sonrası külleri krematoryuma giderken satın alınan pringles original kutusuna konmuş ve o şekilde gömülmüştür. görsel

    baur'un 49 yaşındaki en büyük oğlu larry, time'a verdiği röportajda şunları söylemiştir: "babam 1980'lerde pringles kutusu içinde gömülme fikrini ilk ortaya attığında, buna güldüm. ancak daha sonra ciddi olduğunu hemen anladım. pringles kutusu planı aile içinde şakalaşırken kullanıldı ancak kimse bu kararı sorgulamadı."

    böylece frederic baur, alzheimer ile savaşı sonrası öldüğünde, larry ve kardeşleri, cenaze evine giderken bir kutu pringles için markette durdular. baur, kardeşleriyle hangi aromalı olanı kullanacaklarını tartıştıklarını ve kendisinin orijinal olanı kullanmaları gerektiğini belirtmiştir.

    pringles'ın bugün kullanılan kutusu ilk olarak piyasa çıktığında çok da beğenilmemiştir. tek tip, aynı şekil ve boyuttaki cipsler 1960'ların bireyselcilik akımına uymamıştır. patates cipsi yemenin eğlencesi içerisinden zevkinize göre büyükleri ya da küçüklerini ayırmak, farklı boyut ve şekillerdeki cipsleri bir şeylere benzetmek gibi şeylerdi.

    tüketicinin bu tek tip ve şekildeki cipsleri benimsemesi uzun yıllar aldı ancak fredric baur'un bulduğu bu şekil atıştırmalık yiyecek sektöründe bir devrimdi.

    fredric baur, organik kimyada doktora derecine sahip olmasına ve deniz kuvvetlerinde uçuş fizyolojisi alanında görev yapmasına rağmen en başarılı işini pringles ile çıkarmıştır.

    ayrıca kariyerinin bir döneminde microsoft'un 2000-2014 yılları arasında ceo'luğunu yapan steve ballmer'ın da bulunduğu bir ekip ile kurutulmuş ve süt eklenerek tüketilen bir dondurma da tasarlamıştır. ancak başarısı bu ürün değil pringles için tasarladığı kutular olmuştur.

    baur'un pringles tasarımı süpermarket ürünlerinin ambalajında bir yenilik akımına ilham kaynağı olmuştur. başlattığı akım piramit şekilli toblerone'un, çubuk şeklinde satılan peynirlerin ve donutların ortasındaki deliğin açılması sırasında çıkan ürün ile oluşturulan munchkins'in (donut topu) yaratılmasına neden olmuştur.

    görsel görsel görsel

    kaynak

  • başlık: sultan süleyman yapınca halvet biz yapınca

    1. zina amk..ne iş lan bu

    2. sultan süleyman yapınca şehzade oluyo, biz yapınca sen oluyon piç

    geri kalan @2ye övgü.

  • illa diyorlar ki bize küfredin. küfredince de içeri atıyorlar. dostum sizin sorununuz nedir ha?

    vergileri düşürün, devletin en ufak harekette kestiği haraçları azaltın, biz de kenara koyacak para bulalım. nasıl fikir?

    tek bir tane başınızı sokacak evi olan birinden bile vergi alıyorsunuz. sanki evimizin olması bizim suçumuzmuş gibi. o evi almak için on binlerce lira kredi alıyoruz, o kredi üzerinden bankacılık sistemi ve bsmv gibi vergilerle siz kazanıyorsunuz. evden kdv alıyorsunuz, haraçtan beter tapu harcı alıyorsunuz. yetmiyor evi aldıktan sonra da kapımızı emlak vergisi için her yıl iki kere çalıyorsunuz.

    1 araba almak istesek size de ortalama 2 tane alıyoruz. vasat bir marka bile tercih etseniz, sırf dizel otomatik diye, ne bileyim park sensörü falan var diye bir yerlerden uydurup koyduğunuz fiyat sınırının üzerine çıktığı anda fahiş vergiler bindiriyorsunuz (o sınırı geçmeyen leş bir araç alırsanız da %45 ötv + %18 kdv alıyorsunuz zaten). üstüne bir de her yıl yine kapımızı iki kere çalıp mtv adı altında haracınızı kesmeye devam ediyorsunuz. akaryakıttan norveç kadar vergi alıyorsunuz. kendimize 1 litre benzin alınca cebimizden 4 litrelik benzin parası çıkıyor.

    beyaz eşya gibi temel bir ihtiyaçtan bile, sanki evimize buzdolabı olması lüksmüş gibi ötv kesiyorsunuz. insafızlar, arlanmazlar; 100 yıl öncesinde mi yaşıyoruz ki evde buzdolabı olması, çamaşır makinesi olması lüks olsun?

    seyahat özgürlüğümüz sözde var, pasaport harçları ayarsızca yüksek. diplomatik itibarımızın içine ettiğiniz için sadece vize başvurusu için bile yüzlerce tl cebimizden çıkıyor, ona girmiyorum.

    maaşlı çalışanın emeğini, daha parası cebine girmeden çalıyorsunuz. asgari ücretten bile %15 vergi alıyorsunuz. kimsenin gerçekten alın teriyle çalışıp biraz para yüzü görmesine izin vermiyorsunuz. 6000 lira brüt maaşı olan bir bordrolunun temmuz ayından aralık ayına cebine giren para 3800 tl! nereye gitti o 2200 tl? o 2200 ile bizim adımıza tasarrufu yapıverin sayın bakan!

    bunlara rağmen tasarruf etmeye çalışan biz zavallıların bankadan elde ettiği her 100 lira faiz gelirinden 15 lira, her 100 dolar faiz gelirinden 18 dolar para kesiyorsunuz.

    paralarımızı acımasızca örtülü ödeneklerle, seçim kampanyalarıyla, makam araçlarıyla, fahiş maaşlarınızla ve sosyal haklarınızla, süper emekliliklerinizle yiyip bitiriyorsunuz. ve hala ağlıyorsunuz vatandaşımız kenara para koymuyor diye.

    sayın bakanım,

    olsa dükkan sizin (olmasa da sizin ya neyse). ama yok. vallahi yok. olanı zaten alıyorsunuz elimizden. daha harcayamadan devletin cebine giriyor zaten. lütfen fantastik beyanlarınızı durdurun ve huzur verin bize.

  • marketlerde satılan şu 32'lik falan kocaman paketli tuvalet kağıtları var, onları satın alamıyorum. sanki her gören "oha lan, o nasıl bir sıçmak öyle" diye düşünecekmiş gibime geliyor, utanıyorum. ikililerden alıp çıkıyorum.