hesabın var mı? giriş yap

  • edit: (bkz: 28 haziran 2016 atatürk havalimanı patlaması)
    (bkz: lanet olsun yezide)

    kilicdaroglu'nun seviyeyi bir tik yükseltmesi olayi. ic anadolu halkinin bekledigi sanirsam bu olmali.

    "dünya lideri diyorlarlardı, işte diktatör bozuntusu, tükürdüğünü böyle yalatırlar. gazze'ye ablukanın kaldırılması şartından vazgeçmeyiz dediler, vazgeçtiler. size gazze anlaşmasını 7 maddeyle anlatayım:

    1- israil'in yazılı bir özür mektubu yok. gerçek anlamda özür var mıdır yok mudur bilmek istiyorum.

    2- ölenlerin ailelerine tazminatı israil kabul ediyor. ama askerleri için davaların durdurulması şartını koştu.

    3- insani yardımların aşdot limanında denetlenmesi şartı var. bu israil'in gazze ablukasını kabul etmek demektir. ablukayı meşru hale getiriyor.

    4- anlaşma ile türkiye, israil'in gazze üzerindeki egemenliğini de kabul ediyor.

    5- 20 milyon dolarlık tazminata karşılık, israil kendi doğalgazını türkiye üzerinden avrupaya taşıyacak.

    6- israil'in nato'ya girişine türkiye resmen izin verdi. mavi marmara'dan nerelere geldik.

    7- türkiye filistin ile ilişkilerini, israil'in istediği ölçüde yürütecek.

    bu anlaşma bir teslimiyettir. bunlar her türlü tavizi verir."

    edit: imla.

  • bir kitaptan çok daha ötesi... bir şaheser.

    atsız olduğu gibi kendini anlatmış bu kitapta bana kalırsa. bunu selim pusat'ın kullandığı bir cümleden bile anlayabiliyorsunuz. ideolojisinden, takındığı tavırlardan, yaşam felsefesinden...

    kitabı anlatabilmek için kelimeler kifayetsiz kalıyor, o yüzden fazla üzerine gidip kafamı yoramayacağım şu saatte. sadece şunu demek istiyorum: kitabı nihal atsız değil de, başka birisi yazmış gibi düşünün. özellikle sol görüşlü birisinin yazdığını hayal edin, önyargılarınızı kırın ve mutlaka bu kitabı okuyun. bakın bunu yapmak zor bir şey değil, birkaç arkadaşıma tavsiye ettim, ''ıhh ırkçı o adam, sağol tavsiye için ama okumam'' gibi aşırı cahilce tepkiler aldım. bir adamın ırkçı olmasıyla kitabı nasıl bağdaştırıyor böyle insanlar? kendisini sevmezsin, hatta görüşlerinden tiksinirsin bile fakat yazdığı kitaba, hele ki böyle bir şahesere dil uzatamazsın!

    atsız'ı biraz tanıyan, araştıran anlar zaten dediklerimi. ben bile hiç tanımadan önce kitaplarının da kendisi gibi saçma sapan ırkçılık söylemleriyle dolu olduğunu düşünüp önyargıyla yaklaşıyordum. fakat sadece 2 kitabını okumam (deli kurt, ruh adam) bu önyargımı yıkıp yüzüme pişmanlık ateşi gibi vurdu adeta. adam kitaplarında aşk anlatıyor lan bildiğin! aşk.

    bu kitap tabi ağır psikolojik, içinde yok yok. tarih, aşk, kültür, din, psikoloji... aklınıza ne gelirse. her şeye değinmiş nihal ve ortaya çok çeşitli bir kitap sunmuş.

    yani tekrar söylemekte fayda var; şu kitabı atsız değil de hümanizme oynayan sol görüşlü bir yazar yazsaydı, bu sözlükte her hafta gündeme otururdu. o kadar da kesin söylüyorum. fakat yazar atsız olduğu için gereken değer gösterilmemiş ve kitap hakkında sadece 3 sayfa yazı yazılmış... ne kadar vahim bir durum.

    aklı başında ve objektif davranan insanlar atsız için ''türkiye'ye gelmiş en büyük tarihçi ve edebiyatçı'' diye boşuna demiyor. bir bildikleri var da diyor! ki bunu diyenlerden birisi de benim. ama gel de bunu herkese anlat. neyse herkes anlasaydı zaten atsız'ı, atsız olamazdı. onun kalitesini gösteren farklardan birisi de, belki de en büyük farklardan bir tanesi de budur.

  • ulan bilmem kaç senedir şu dizinin ekmeğini yiyorsunuz. bilmem kaçıncı tekrar olmasına rağmen hala prime timeda gösteriyorsunuz.

    bir kere de yeni bir şey katın bari dizinin sevenini onurlandırın.

    hiç yabancı dizi izlemiyor musunuz?

    koyuyorlar oyuncuları, yapımcıları, senaristi, kostümcüyü filan sırayla aynı yönetmen koltuğuna; sırayla dizi hakkında konuşuyorlar. arka planla ilgili değişik şeyler anlatıyorlar.

    çeksene şöyle bir güzellik, bu kadar seveni diziyle ilgili bir şeyler öğrensin, mutlu olsun.

  • salak salak konuşmayın. üniversiteler siz otogara koşun seyahat edin diye tatil edilmedi. oturun evinizde yurdunuzda, mecbur olmadıkça dışarı çıkmayın diye tatil edildi.

    edit: şu ortamda hasta olan 1 kişi varsa kaç kişiye bulaştırdığını siz düşünün. kendi yaşınızda %0.2 ölüm oranı olan virüsü %14 ölüm oranı olan dedelerinize veya kronik akciğer rahatsızlığı olanlara bulaştıracaksınız. şu görüntü bencillikten başka bir şey değil bana göre. "bulaşıcılık"tan bahsediyorsak eğer çevrenize karşı da bir sorumluluğunuz var.

    edit2: arkadaşlar yurdunuz kapanıyorsa "yurt yönetimiyle savaşın ve yurttan çıkmayın!!!" gibi bir şey söylemiyorum ya. belli ki "mecburi" olmadığı sürece diyorum. kendiniz bence anlayabilirsiniz bunu.

  • herkes süper kahramanlara, mutantlara ve onların süper güçlerine hayrandır, işte doğada bizim bildiğimiz manada süper kahramanlar bulunur. bunlardan birisi de; elektrikli yılan balığıdır.

    adı üstünde bu arkadaşlar yaklaşık 860 volta kadar bir şok ve 1 amperlik ağır bir elektrik şoku üretebilmeleriyle ünlüdür. tipik olarak yaklaşık 2 m uzunluğa ve 20 kg ağırlığa kadar büyüyebilirler. uzun, silindirik bir gövdeye sahip olmaları nedeniyle insanlar onlara yılan balığı demiştir. ismine rağmen, yılan balığı değil, aslında bıçak balığı ailesindendir ve bu ailenin en büyük türüdür.

    şimdi bu arkadaşların süper gücüne bir bakalım; bu arkadaşların kas dokuları farklılaşma geçirerek bir fenerin içindeki piller gibi dizilmişlerdir. art arda dizilen plaklar yaklaşık 5.000 ila 6.000 civarındadır. nasıl bir arabanın aküsü 12 volt enerji üretebiliyorsa bu plaklarda etkileştikleri zaman bir araba aküsünün 72 katı kadar şok edici güce üretirler.

    bu farklılaşmış kas hücrelerine elektrosit denir. bu arkadaşların elektrik üretmek için kullandığı üç ayrı organı vardır. üç elektrik organına duyulan ihtiyaç, elektrik üretme kabiliyetinin çeşitli rollerini ayırmaktadır. ana ve avcı organları, bir av veya tehlike anında kullanılan yüksek voltaj üreticileridir. sachs'ın organı yalnızca düşük voltaj darbeleri üretme yeteneğine sahiptir, asıl amacı elektro iletişim ve navigasyondur ve canlı bu sayede avının yerini %100 bir şekilde belirlemiş olur. bu organlardaki özelleşmiş kas hücreleri genellikle düz veya çizgili kas dokularından daha büyüktür. sıradan kas hücreleri gibi kasılma mekanizmaları yoktur ve bir uyarı aldıklarında hareket etmezler. bu hücrelerin sahip olduğu şey bol miktarda iyon pompaları ve kanallardır. ayrıca standart kas dokularından on kat fazla sinaptik uyarıcı düğümlere sahiptirler.

    elektrosit hücreleri nasıl elektrik üretir?
    bu farklılaşmış hücreler içerisinde aktif bir şekilde çalışmakta olan sodyum-potasyum pompaları bulunmaktadır bunu bir damacananın su pompasına benzetebiliriz yani şöyle damacananın pompasına bastığımızda damacana içine hava pompalarız daha sonrasında içinde buluna su dışarı hareket eder. burada da hücre enerjisi sayesinde sodyum iyonları dışarı çıkartılır hücre içinde ise potasyum iyonlarının kalır. potasyumda iyonları + olmasına rağmen hücre içi negatif bir yükle yüklenir. dışarısı ise sodyum iyon fazlalığı nedeniyle pozitif bir hal alır. bu sayede hücre içi ve dışı arasında bir potansiyel fark oluşur. bu durumun stabil kalabilmesi için devre sanki paralel bağlanmış bir pil dizimi gibi çalışır çok küçük bir volt üretirler ve hazır halde beklerler. daha sonra beyinden gelen sinyaller sayesinde bir uyarı başlatılır ve bir anda bütün bu elektrositler seri bağlanmış bir pil gibi çalışmaya başlar ve en başta dediğim iyon pompaları devreye girerek bir tarafın artı bir tarafın eksi olması sağlanır. sonrası ise bizim için ölümcül olmasa da avlayacağı balık için ölümcül bir voltaj yükü salınıverir. görselvideo

  • 50 milyar tl bağışladı...

    bence yanlış anlaşıldı, eski parayla söyledi milyarı ya da dünyayı yöneten 4 aileden biri çamoluk ailesi.

    edit: canlı yayında düzeltme yapıldı. 50 milyon tl bağışlamış.

    edit 2: kendileri açıklama yapmışlar. tahmin edildiği üzere miktar 50.000 tl

    birazdan yapılacak açıklamada biz sms atamadık onu soracaktık, 50 lira bağışlıyoruz yani diyebilirler.

    edit 3: elbette bu durumda espri yapmak doğru değil fakat kaç gün sonra azıcık tebessüm ettik hep beraber. insanların ne halde olduğunu unutmadık elbette kafamız birazcık dağıldı diye.

  • ya yemin ediyorum kafayı yemiş insanlar. ne magazin konusu oluyorlar ne bir skandalları var, görünene göre mutlu mesut yaşıyorlar işte.

    ip gibi dizilmişler "sıkıcı çift ay çok sıkıcı" falan diye. ne yapsınlar amk siz sıkıcı bulmayın diye söyleyin bari? fileye paraşütsüz mü atlasınlar, ne bileyim ailece köpekbalığı kafesinde falan mı görmek istiyorsunuz? cidden insana yaranmak imkansız, hele ki sözlükte.