hesabın var mı? giriş yap

  • süper zeki ntv haber sitesinin marifeti.

    önce olayı anlatayım

    sosyal medyada olimpiyatlarda yarışan mete gazoz arkadaşımızın fotoğraflarına denk geldim, atıcılıkta olimpiyatlarda türkiye'yi temsil etti fakat elendi diye yazmışlar. merak ettim olimpiyat karşılaşmasında çekilen videosu var mı, google amcaya aşağıdaki linkteki gibi sordum "varmı böyle bir video amca?". var dedi google, ikinci sırada "mete gazoz, alkışlarla rio'ya veda etti" diye haber çıktı, video ekran görüntüsü falan da var sonuçlarda, dedim budur tam aradığım haber. açtım sayfayı bir de baktım haberde video yok. nasıl olur ki bu dedim ve kurcaladım biraz nasıl oluyor bu iş.

    https://www.google.com.tr/…bhp#q=mete+gazoz&tbm=vid

    taktik şöyle işliyor.

    google arama sonuçlarında haber sitelerine büyük önem veriyor. hele bir de bu haber sitesinin detay sayfalarında video içerik de varsa amanın bayıla kalıyor google. bunu keşfeden ve etik davranışlar hakkında bilgi sahibi olmadığını tahmin ettiğim yayıncı kuruluşumuz ntv de bunu avantaja çevirip video olmamasına rağmen arama sonuçlarında üst sıralarda çıkabiliyor.

    nasıl mı? tabii ki sahte 1 (yazı ile bir) saniyelik videolar ekleyerek.

    örnek:
    https://www.google.com.tr/…bhp#q=mete+gazoz&tbm=vid

    ntv'nin 1 saniyelik video koleksiyonu:
    https://www.google.com.tr/…#tbm=vid&q=olimpiyat+ntv

    bu da ekran görüntüsü:
    http://imgur.com/rvfrbfq

    edit:
    /* komplo teorileri mode: on */
    nasıl yaptıkları ile ilgili teorim ise şu. her tarayıcının olduğu gibi her arama motorunun da user agent stringi vardır. google'a ait bu string ise googlebottur. sayfa kodunu yazıp googlebot a farklı kaynak kodu gösterilebilir, ve bu koda video linki eklenir. google da bunu sayfada video var olarak algılar.
    /* komplo teorileri mode: off */

    edit 2:
    teoriye gerek kalmadı. şöyle yapmışlar.
    (bkz: #62274940)

    debe editi:
    google'a spam içerik bildirme yöntemleri ile ilgili aşağıdaki entrylerden yardım alabilirsiniz.
    (bkz: #62268171) bu yöntem için google hesabınız olması gerekiyor
    (bkz: #62271036)

  • bir çocuğun, ilerde kimle evleneceğine dair ebeveynleri tarafından başka birilerine söz verilmesinden bahsettiği argümanıyla savunulan insan. evet baya normalmiş adamın söylediği ya, biz kafadan bacaklılar bu kadar modern ve akla yatkın söyleme nasıl tepki göstermişiz allasen

  • "-risk aldığınızı söylüyorsunuz. bu sorulardan dolayı işinizi kaybetseydiniz, pişmanlık yaşar mıydınız?

    -hayır. 15 yıldır en kaba tabiriyle televizyoncuyum. 4.5 yıldır kamera önündeyim. tanımadığım insanlardan ‘sizi ve programınızı çok seviyoruz’ kelimelerini duymak bir armağan. ancak ben bundan çok kolay vazgeçerim. bu işte kimleri gördüm, ellerin üzerinde taşınan ve bir anda esamesi okunmayan. benim mesleğim metin yazarlığı ve televizyonculuk. onu da yapmazsam mutlaka bir iş bulurum kendime. ‘kelime oyunu’yla başlamadım hayatıma, onunla da bitirebileceğimi zannetmiyorum. o yüzden bir sıkıntım, pişmanlığım olmaz. şimdi kazandığımdan daha az para kazanırım çok sorun değil. çok az paralarla yaşadığım zamanlar da oldu."

    tanım: adam tam bir delikanlı çıktı rıza baba.

  • henüz gerçekleşmemiş şeylere ağlanabilir.
    misal, dedenin ve anneannenin ölmesi ihtimali, babanın ölmesi ihtimali, en yakın arkadaşın ölmesi ihtimali..
    liste uzar gider.
    hazır gözler kıvamına gelmişken, hayata ve yalnızlığa da ağlanabilir. o da yetmezse bir türk filmi bulunur, ona ağlanır.
    üzerine de bolca cremeole tüketilir.

  • --- spoiler ---

    2015 yılında vizyona giren ilk ant-man filmi hatırlanacağı üzere özellikle kamera arkasında baya sıkıntılı bir süreç geçirmişti. yönetmen edgar wright filmin çekimlerine başlamak üzereyken projeden ayrılmıştı. yerine gelen peyton reed ise bu karışıklıkta beklentinin üzerinde bir iş çıkarmış, hem eleştirmenleri hem de seyirciyi memnun etmişti. filmin yaptığı gişe yüzleri güldürmüştü.

    ikinci filmde yönetmen koltuğunda yine peyton reed oturuyor. bu sefer halihazırda yola çıkmış bir filmi toparlamıyor ve mcu ana gidişatının elverdiği ölçüde kendi vizyonunu filme yansıtmayı başarıyor. öncelikle şunu belirtmek lazım. ant-man and the wasp ilk filmden dikkat çeker ölçüde farklı. anlatım olarak farklı, öne çıkardığı karakterler bakımından farklı, tempo açısından farklı. ama bu farklılıkların seriye yeni bir boyut ve güç kattığını görüyoruz.

    ilk ant-man filmi diğer marvel filmlerine kıyasla daha kişisel bir hikayeye sahipti. ikinci filmin ilk filme oranla bile daha kişisel olduğunu söylemek mümkün. ilk filmde tease edilen quantum realm filmin merkezinde yer alıyor. bununla bağlantılı olarak janet van dyne'ın quantum realm'den kurtarılma süreci ön plana çıkarılıyor. lakin filmin minik minik bir çok konusu var. hepsi filmin finalinde elbette aynı noktaya çıkıyor yine de bu minik konular filmin hikaye yelpazesini genişletiyor. aslında bu çoğu film için filmi şişirebilme ihtimali açısından tehlike arz ederken, ant-man and the wasp bunu başarılı şekilde yönetmesini bilmiş. filmin temposu bu yüzden çok hızlı. iki saatlik süre bounca son derece tempolu, eğlenceli, yer yer duygusal ama ana ve ara hikayelerini hiç dağıtmayan ve genel yapısını bozmayan bir hikaye izliyoruz.

    bu sefer filmin adından da anlaşılacağı üzere iki ana kahramınız var. wasp belki de ant-man'den bile daha fazla ön plana çıkmış. zaten ilk filmde hope karakterini mental açıdan çok hazır görmüştük. bu filmde kostümü giydikten sonra neler yapabileceğine tanık olduk. filmn akılda kalıcı bir çok sahnesi kendisine ait. evangeline lilly'de kendisini role harika hazırlamış. scott lang yine ilk filmde hatırladığımız gibi. kızıyla ilişkisi olsun, arkadaş grubu olsun, pym ailesi ile ilişkisi olsun ilk filmin üzerine koyarak ilerlemiş. ev hapsi olayı yine minik bir hikaye olarak filmin temposuna katkı sağlamış.

    hank pym'in bu filmde ilk filme oranla daha etkili olduğunu görmek benim açımdan mutluluk verici. çizgi romanlarda ant-man olarak her zaman hank pym'i tercih eden bir insan olarak onu daha fazla aksiyonda görmek ve bilimsel uğraşlarını takip etmek beni ziyadesiyle memnun etti. aynı şekilde canlı kanlı janet van dyne'ı hank pym'in yanında görmekte çok güzeldi. elbette çizgi romanlardaki ilişkilerini filme aktarmak zor. zaten onun için hank ve janet'in baş karakterler olması ve genç hallerinin odak noktası haline getirilmesi gerekiyordu.

    filmin villain'ı olarak karşımıza çıkan ghost'u tam manasıyla villan olarak tanımlamak çok olası değil. filmin irili ufaklı bir çok antogonist'i var. ana hikayesi birini kurtarmak olan bir filmde tek kötücül villain kullanmaktan daha akıllıca bir tercih olmuş. ghost, bill foster (goliath), sonny burch ve hatta jimmy woo karakteri bile antogonist hattında. bunların arasından ghost fiziksel mücadeleye girdiği için ön plana çıkıyor. filmde kurban haline gelmesi ve kendi canını kurtarmaya çalışması güzel işlenmiş. özellikle bu tercihler ilk filmin villain'ı yellowjacket'ın çok çok üzerine çıkmış. kötü adamlardan bahsetmişken flashback sahnesinde gördüğümüz elihas starr'ı da unutmamamız lazım. kendisi çizgi romanlarda egghead ismi ile bilinir. ant-man'in en eski ve en önemli villainlarından biridir.

    filmin aksiyonu çok iyi yönetilmiş. film boyu izlediğimiz aksiyon sahnelerinin yanı sıra filmin son yarım saati neredeyse kusursuz işlenmiş. bütün karakterlerin bir araya geldiği san francisco kovalama sahneleri, paralelinde işlenen janet van dyne kurtarma operasyonu takip etmesi çok keyifli sahnelerdi. filmin görsel efektleri çok başarılı olmuş. filmin müziklerinin de sınıfı geçtiğini söyleyebiliriz. filmin mizahı da ilk filmde olduğu gibi yerli yerinde. bir çok espri işliyor ve seyirciyi güldürmeyi başarıyor.

    bu filmde iyice derinlerine indiğimiz quantum realm, marvel cinematic universe için gelecekte çok önemli bir konuma yerleşecek. captain marvel filminde de quantum realm ile alakalı bazı şeyler öğreneceğimizi biliyoruz. quantum realm, avengers 4 ile de doğrudan ilişkili olacak.
    zaten mid-credits sahnesinde thanos'un parmak şıklatmasının bu film üzerindeki etkisini gördük. popüler teori ant-man'in quantum realm enerjisini kullanarak zamanda manipülasyon yapabileceği ve bunun avengers 4'ün ana hikayesini oluturacağı yönünde. tabi bunu zaman gösterecek.

    sözün özü ant-man and the wasp herşeyin ötesinde son derece keyifli bir seyirlik. ilk filmden hoşlanan herkesin bu filmden ziyadesiyle keyif alacağını düşünüyorum. ilk ant-man filmi avengers: age of ultron'un hemen arkasından gelmiş ve seyirciyi rahatlatmıştı. aynı şekilde bu filmde bir avengers filminin arkasından gelip seyirci için bir nefes alma alanı haline geliyor.

    --- spoiler ---

  • torbadan top çekilmiyor burada. neymiş olasılığı 1/16 olan şeymiş. bu kafayla erzurumspor ile galatasaray'ın da şampiyonluk şansları eşit oluyor.

    türk basketbol tarihinin en büyük başarısıdır fenerbahçe'nin euroleague şampiyonluğu sonrası.

  • ilk 2 bayramda kimse kapımı çalıp şeker istememişti. bu duruma istanbul’da geçirdiğim 4 yılın sonunda alışmak zorunda kalmıştım ama yeni taşındığım bu semtte diğer semtlere göre ‘eski bayramlar’ geleneğinin çok daha az olduğunu bilmek içimdeki heyecanın sönmesine yetmiyordu. tüm bayramı evde geçirdiğim halde kapıma kimse gelmemişti. gerçi önceki 8 bayramdan acı bir biçimde tecrübe edinmiştim alınan şekerlerin kullanılamayacağını. benim de şekerle aram pek yoktu. bu yüzden artık şeker almayı da bırakmıştım.

    sonraki bayram da aynı şekilde yalnız geçmişti. ist.da komşuluk ilişkisi gibi bir kavram yok. hele bekarları/öğrencileri kimse komşu olarak bile görmüyor. bu çok umrumda değildi aslında benim için önemli olan çocukluğumdaki bayramları hatırlatan ve bayramı bayram yapan şeker toplama ritüeliydi.

    bir sonraki bayram(oturduğum semtteki 3. bayram) kapı çalındı. diafonda “kim o?” soruma verilen “bayramınız kutlu olsun” cevabıyla içime neşe dolmuş ve tek basışta sorunsuz açılıyor olmasına rağmen garantiye almak için defalarca otomatiğin düğmesine basmış ve kapıya dikilmiştim. çocuk kapıya gelip “bayramınız kutlu olsun” deyince evde artık şeker almayı bıraktığım için şeker olmadığını hatırlamış ama bu fırsatı kaçırmamak için çocuğa para vermiştim. sanırım bu ikimize de mutlu etmeye yetmişti.
    bir sonraki bayram yine ve sadece o çocuk geldi. bu defa tedbirliydim, şeker almıştım. ondan başka kimsenin şeker toplamaya gelmeyeceğini bildiğim için tüm şekerleri ona verdim. çocuk 3. yıl yanında 6 yaşlarında (sanırım) kardeşini de getirmişti. bu, mutluluğumun iki katına çıkmasını sağlamıştı.

    şimdi oturduğum semtteki 7. yılıma giriyorum. bugün geleceğinden hiç şüphem yok. dün gece marketten şekerlerini aldım ve bekliyorum çocuk. bu defa adını da öğrenmek istiyorum. artık senden “çocuk” diye bahsetmek istemiyorum!

    edit: çocuk tekrar geldi mi diye soranlar oldu. evet! çocuk geldi. ama büyünün bozulmasından korktuğum için adını sormadım. sonraki yılda da yurtdışına taşındım. benim için o hep "çocuk" olarak kalacak.