hesabın var mı? giriş yap

  • içine kapanık biri olmasının ve çevresiyle neden konuşmadığının nedeni zaten çok açık. çevresinde dünya görüşü olan bir tane insan olmadığını bilmesidir. etrafında böyle yobaz, cahil cühela takımı varken ne yapacaktı çocuk? tabii ki, telefonla daha farklı dünyaların içinde kendisine bir hayat kurmaya çalışacaktı. olaydan sonra durumunu çok iyi anladık demiş bir de, ulan anladıysan bütün ekşi s*ksin beni.

    ''ben bu cemaatin 25 yıldır içindeyim. kaldığı yerde hiçbir sorun yoktu.'' sorunun zaten ne olduğunu anlayacak zihniyete sahip olmamanız en büyük sorun.

  • hızlıresim - imgur

    biletlerin iki tanesi yeğenlerim için.

    yaşları 5 ve 7.

    çocuk filmine geldik. (göbeklitepe bilmem ne)

    ödediğimiz para budur.

    şimdi serbest piyasa şudur budur diyerek kabahati bana atacaksınız biliyorum.

    evet haklısınız.

    ama pişmanım.

    bir daha asla.

    diyeceklerim bu kadar iyi günler.

    ek: yemek ve yol masraflarıyla birlikte 400 liraya dayandık. kızlar kanada'dan ziyarete gelmişlerdi. o yüzden kıramadım. bayağıdır dışarı çıkmıyordum. benim için de bir değişiklik olur diye düşünmüştüm... oldu.

  • on yıl falan önce, bir yaz vakti ailecek köydeyiz. o zamanlar babamın en sevdiği çocuğu olan tofaş marka 92 model doğanımızı alıp arkadaşlarla köyün üst taraflarında bir tepeye içmeye gidiyoruz. birkaç kişi daha katılıyor bize sonradan, kalabalığız, içip eğleniyoruz. tam sabahın dört buçuğunda araba yanmaya başlıyor alttan, muhtemelen kuru otlara atılan bir sigara yüzünden. hep birlikte güç bela söndürüyoruz arabayı, motordaki kablolar yanmış, kaporta falan kararmış. sabah altı gibi eve dönüyorum, ne işi varsa o saatte babam avluda karşılıyor beni, dikilmiş bahçenin ortasına, eller arkada bağlı, üstünde atleti, altında çizgili picamasıyla, benim yüzüm falan is içinde, üst baş rezil, kollarımda ufak yanıklar var ama o hiç bakmıyor bile yüzüme, "baba" diyorum, bi yalanlar falan kıvırıcam, fırsat vermeden "sus, içeri git" diyor gözlerini arabadan hiç ayırmadan, içeri giderken anneme sokuluyorum, "ne işi var ya bunun bu saatte ayakta" diye soruyorum, "ne bileyim oğlum, sabahın dört buçuğunda kalktı, içim yanıyor hanım dedi, bir daha da uyumadı, dikildi orda" diyor. ulan diyorum aşka bak, adam telepatik bir bağ kurmuş arabayla, saniyesinde hissediyor, orda yanan ben olsaydım umrunda olmazdı adamın yeminle, devam ederdi horul horul uykusuna ama arabanın lastiği bile inse kalkar sabah dörtte "nefesim kesiliyor hanım" diye.

  • 2001'de bulunan enkazı ingilizler'de inanılmaz bir hayal kırıklığı yaratmıştır. şöyle ki, kurtulan 3 kişiden biri olan ted briggs'in anlattığına göre geminin 3. taret cephaneliği bismarck'ın 5. salvosundan gelen tek bir zırh delici top mermisiyle havaya uçtuğunda gemi ortadan kırılıp batmış ve dolayısıyla da yıllarca herkesin aklında gemi enkazının tıpkı titanic gibi 2 parça halinde deniz dibinde yatmakta düşüncesi ve beklentisi vardı.

    oysa ki enkaz keşfedilince gerçek oldukça vahim çıktı. gemiden geriye büyük parça olarak sadece gözetim kulesinin olduğu orta kısım kalmış, o da yüzüstü yatıyor. patlama o kadar şiddetli olmuş ki o büyük parçanın patlama tarafındaki kamaralarin hepsi içten dışa doğru katlanmış(ınside out). burun ve kıç güvertelerinin sadece uçları var, gerisi yok. kıç güvertesinde dümenlerin sola 20 derece dönüşe kilitli olduğu, dolayısıyla geminin tam da dönüş manevrasını yaparken vurulduğu ortaya çıkmış. debris alanı muazzam derecede geniş, binlerce küçük parçadan oluşuyor; parçaların hemen hiç biri tanımlanabilecek halde değil. enkazı keşfedenlerde bu şok ile karışık şaşkınlık yaşanırken bir soru herkesin aklında belirmiş: geminin ön tarafı nerde? burun var, tamam. ama ya devamı?

    bismarck'tan kurtulan 4 subaydan biri olan 4. topçu subayı burkard von müllenheim, "bismarck, a survivor's story" adlı kitabında hms hood'un patlaması ve batışı anındaki yaşadığı şoku anlatırken net bir şekilde şunu belirtmişti: "bu ünlü geminin böyle acı ve korkunç bir sonla suya gömülmesini şok ile karışık izlerken o an hayatımda asla unutamayacağım bir şey gördüm. geminin 90 derece havaya dikilmiş ve hızla suya gömülmekte olan ön güvertesinden yükselen simsiyah dumanların arasından 2 adet turuncu ışık belirdi. bunlar top mermisiydi ve hood, kanının sonuna kadar mücadele ediyordu." yine ted briggs de bunu röportajlarında hep belirtmişti çünkü geminin ön güvertesi 90 derece havaya dikilmiş batarken o da tam yanında ve o anda birden su yüzüne çıkmıştı.

    enkazda yapılan incelemede ön güvertenin burun ile a taretinin arkasına denk gelen nokta arasındaki yapının tamamen yok olduğu ortaya çıktı. yani ön güvertede bulunan a tareti havaya uçmuştu. bu da hood'un sadece 1 değil, 2 volkanik patlama yaşadığını, 3. taret cephaneliğinde meydana gelen ilk volkanik patlamanın ardından büyük ihtimalle o ünlü son top atışının yapıldığı ön tarette cephanelik kapısı açık kaldığından su altında barınç ve ters dönme etkisiyle ön cephaneliğin de havaya uçmuş olduğu anlaşıldı.

    hms hood'un askeri olarak tek başarısı 3 temmuz 1940'ta o zamanki fransız cezayiri'nde üslenmiş olan ve dunqerque ile richelieu gibi birkaç güçlü gemisi bulunan, ingilizlerin kendilerine gördüğü tek rakip olan fransız donanmasını demirlendiği yerde top atışları ile etkisiz hale getirmek oldu. ömrünün geri kalanı tamamen ingiliz devlet erkanı için uluslararası diplomatik taksi olarak geçti. üretildiği 1919 tarihi için bile teknoloji olmasa da tasarım olarak antika kalmış olan bu gemi, tarihin en şanslı mermisine kurban gitmesiyle kalmamış, tuz buz olmuştur.

    belki o 20 derecelik dönüşü biraz daha geç yapsa, bismarck'ın mermilerine karşı koyabilecek zırhlı yan panelleri sayesinde böyle vahim bir son ile yüzleşmeyecek ve en azından gerçek bir mücadele verebilecekti.

  • mutlu olmaya odaklanmamak,
    kendini başkalarını mutlu etmeye adamamak,
    hayır demeyi öğrenmek,
    beklentilerini minimuma indirmek...

  • yıl 2001: stajyer maaşıyla her hafta sonu geziyorum, yiyorum içiyorum
    yıl 2005: yeni mezun maaşıyla her akşam işten sonra arkadaşlarımla çıkıp bir iki bir şey içiyorum, yemek yiyorum, geç kalırsam ciddi mesafeleri taksiyle dönüyorum. yine de ailemle yaşadığım için kenara para koyabiliyorum.
    yıl 2010: proje şefi maaşıyla kenara para koyuyorum, yılın 9 ayı yoğun çalışıyor, 12 ayı her yere gidip her şeyi kaygısızca (görgüsüzce değil) yapabiliyorum. bayağı bir ülke de görüyorum bu arada hey gidi...
    yıl 2020: 2010-2019 arası kenara koyduğum parayı yiyorum, aylık mutfak masrafım 2005 yılındaki maaşımdan fazla.

    sürünerek emeğini ve hayatını ziyan ettirmeye fit olan arkadaşlar için ise sadece üzülüyorum. en azından ben gençliğimde güzel, keyifli yaşadım. kültürden, eğlenceden, bilgiden geri kalmadım. emeğimin hep bir karşılığı oldu. sizin neslin hayatının bile bedeli yok neredeyse.

    edit: bir 2022 güncellenmesi istendi entryde. deniyorum, ama ne kadar anlamlı olacak bilemiyorum çünkü entrynin varsaydigi tüm standartlar (yaşam, geçim, ekonomi) yerle yeksan olmuş durumda. 2020 yılına kadar kendi işimizi yaparak mütevazı biçimde yaşamımızı sürdürürken, aynı çalışma sistemi ile geçinmek 2022 yılında sürdürülebilir olmaktan çıktı. haftada 60+ saat çalışarak sıfıra sıfır ayı gecirebiliyoruz. ilave masraflar çıkması halinde (örneğin son iki ay ortaya çıkan sağlık masrafları) basbayağı içeri giriyoruz ve bu içeri girenler nasıl çıkacak bilemiyoruz. bayağı kayaya çarpmış durumdayız. kurduğumuz düzen alt üst olmuş durumda. emeği geçenlerin allah belasını versin gerçekten.

  • yoklukla imtihan edilmekten iflahi kuruyan x kuşağının sonuç olarak ürettikleri yanlış politikaların yanı sıra teknoloji çağına geçişe maruz kalmış nesildir.

    ne tam anlamıyla x olup monoton yaşamayı, azla yetinmeyi, teknolojiden uzak olmayı becerebilmiştir ne de tam bir z gibi makinelerin, yazılımların çocuğudur.

    kafası hem nostaljik çalışır hem de modern çağın koşuşturması ve yabancılaşmasına duhul olmuştur.

    yine de en iyi bu nesil hayal kurmasını bilir. geçmişi ve geleceği harmanlamak sancılıdır ama görmesi/görebilmesi haz verir.

  • - içkiyi içen, gazı yakan ödesin
    + o zaman toprak işleyenin, su da kullananın olsun?
    - hayır. mülk allahındır
    + siz şirketi kurmuşsunuz, size bir şey olmaz hacı