hesabın var mı? giriş yap

  • öğretmen derste sormuş:
    - "çocuklar dil balığı neden yassıdır?"

    önden biri parmak kaldırmış:
    - "hocam bana amcam anlatmıştı balinanın teki buna bi kaymış, yassılmış."

    ögretmen kızmış ve
    "bir daha böyle terbiyesizlik yaparsan seni sınıfta bırakırım" demiş.

    ertesi gün öğretmen tekrar sormuş:
    -"peki ıstakozun gözleri niye dışardadır?"

    aynı çocuk yine parmak kaldırmış:
    - "hocam onu da amcam anlatmıştı, o sırada ıstakoz da ordaymış"

  • 2019da bile pek çok şey değişmemiş, nasıl olur ya fake mi acaba diye düşünenlere gelsin : paris'in şehirleşmesi konusunda fransızlar çok hassastır ve katı yasalarla korunur. old town tabir edilen,hani bizdeki kaleiçi - suriçi diye tanımladığımız eski ve tarihi yapıların bulunduğu şehir merkezindeki bir eve ufak tadilatlar yapmak bile ciddi izinlere tabidir. şehirleşme merkezden itibaren salyangoz formunu andıran sarmal bir şekilde devam ettirilir. gidenler görmüştür, havalimanından çıkışta geçtiğiniz çevreyolunda yeni yapıları görebilirsiniz. hadımköy'e benzetirim ben hep. giydirme cepheli, çelik konstrüksiyonlu yapılarla ancak şehrin çeperlerinde karşılaşırsınız. 50lerden sonra inşa edilmiş toplu konutlarla da banliyölerde. fransızlar kültürel değerleri konusunda milliyetçidir, muhafazakardır. çünkü kültürel birikimin elde edilmesi de tavra yansıması da yıllar alır, ve bunun etkilerinden sadece biri parisienne gibi bir kalıptır mesela.

    edit : pompidou center gibi modern mimarlığın örneklerinden olan istisnalar şehir merkezinde sayılabilir, ama belirttiğim gibi istisnadır. az katlıdır, ve simgesel bir yapıdır. kültürel ve turistik değeri vardır.

  • ya ben eski sevgilimi önünü kestiğim düğün arabasının içinde gelinlikle gördüm, bana gündelik acılarınızdan bahsetmeyin. üstelik zarf da boştu..

  • arkadaşlar burada bir noktaya değinmek istiyorum. ihtiyaç sahibi insanlara duyarsız kalamayan, gelirinin ciddi sayılabilecek bir kısmını bu tip durumlara yardım amaçlı gönderen bir insanım. öncelikle bunu belirteyim.

    ancak ne kadar çabalasak da bu tip yardım kampanyaları ile kalıcı bir çözüm getiremiyoruz. asıl yapmamız gereken bu felçten kurtarma ve buna benzer durumların 30 bin liraya mal olmamasını sağlamak olmalı. sonuçta bu çözümü getirecek ameliyatı uzaylılar yapmıyor ve ilaçlar uzaydan getirilen maddelerle üretilmiyor. bu arkadaşlarımızın sorununu çözmek çok zor olmayan süreçlerle sağlanıyor. neden 30 bin lira? birileri bu işten zengin olduğu için 30 bin lira. bu tip kampanyalara destek verdiğimiz kadar, fırsatçı tıp sektörüne karşı da savaş vermeliyiz. bu konudaki isyanları da desteklemek yerinde olacaktır.

  • kisa bir animi anlatacam.

    cafede oturup cay iciyoruz. turlu simariklar yapiyor guluyor arada beni de gulduruyor. cay soyledik. seker atip karistiriyordum ki eli carpti cayi oldugu gibi uzerime doktu. bacaklarim yandi bitti kul oldu. neyse soku atlattim sicaklik normale dondu gozgoze geldik. birden aglamaya basladi. numaradan da degil. bildigin gozlerinden yaslar bosaliyor. sasirdim ne yapacagimi bilmiyorum. herkes bize bakiyor. bir de aglarken diyor ki her sey beni buluyor, cok sanssizim, cok mutsuzum falan. ayaga kalktim arkasina gectim lutfen aglama bu benim hatam benim sucum dedim. resmen sucu uzerime aldim ve bunun icin bana bu olayla ilgili tek kelime bile etmedi.

    gereksiz simarikligi yuzunden uzerine cay dokulup kavrulan ben! aglayan o! ozur dileyen ben!

    diyecegim o ki cok tehlikeliler. cook! cirkin olsun benim olsun.

  • kemal sunal'in şaban ismiyle oynayip, şabanlik yapmadığı, mahalle delikanlisini oynadığı, şahsi fikrime göre en komik filmidir.
    filmin sonundaki toplu dayak sahnesindeki mimikleri 100 numaradır.

  • vay be! bir de şurayı hala görmeye giden var. beton görmek isteyen ankara' ya falan gitsin, en azından daha az arap görür.

  • pop müzik listelerini sarsacak yeni hit parça.

    nakaratı şöyle:

    yazgımla kanlı bıçaklı
    hükümet hep alacaklı
    hayalim üç kelime
    o da şöyle vali mutlu tutuklu