hesabın var mı? giriş yap

  • nasıl yani suriyeli kardeşlerimiz ülkesinin para biriminin tl'den daha değerli olduğunu göremeyecekler mi?

  • uzun zamandır kültürden mayalayarak bolca tükettiğim içecektir kendisi. haftada 2 litre kadar içiyorum. bazen soranlar oluyor, mayaladıktan sonra kaç saat beklemesi lazım hangi sütten olur vs. vs.
    mayalama hakkında genel bilgiler zaten hem bu başlık altında hem de internette bolca var. bir kaç kıyı köşe bilgi de benden olsun diye paylaşayım.

    --sayfiyedeysem, köyden aldığım sütten, istanbul'daysam sek ya da sütaşın günlük cam şişelerinden mayalıyorum.

    --ne kadar yoğun ya da ne kadar ekşi sevdiğinize göre değişir mayalanma süresi. hatta havanın ısısı bile etkiler mayalanmayı. ben biraz ekşi ve yoğun sevdiğim için, 26 saat kadar oda sıcaklığında bekletiyorum. daha tatlı sevenler için 18 ile 20 saat yeter ama dediğim gibi oda ısısı bile etkiler mayalanma süresini. bunlar kati kurallara bağlı süreler değildir. işi öğrenip artık usta olduktan sonra zaten anlıyorsunuz kendinize en uygun mayalanma süresini.

    --kültürleri kefirin içinden çıkardıktan sonra bile mayalanma bir süre daha devam eder. bu sebeple, kefiri çok kısa sürede buzdolabına koymanız lazım.

    --mayalanma esnasında, sütün kesildiğine ve bozulduğuna benzer görüntülerle karşılaşabilirsiniz. mesela süt kesilip, tortusu aşağıda beyaz suyu yukarıda kalabilir. süt bozuldu diyerek bunu çöpe dökmeye kalkmayın çünkü zaten kefir yapmak sütü bozmaktır yani sütü mayalamak sütün bozularak kefir olmasını sağlamaktır zaten. tıpkı sütü uyutup peynir yapmak gibi. böyle bir durumla karşılaşırsanız, şişeyi iyice çalkalayın ve mayalamaya devam edin.

    --evde yoğurt yaparken de yoğurt mayasının içine biraz kefir eklerim, kefir mayası değil ama yanlış anlaşılma olmasın, kefir ekliyorum yani içtiğimiz kefirden. böylece yoğurt bana göre çok daha lezzetli oluyor.

    kefir kültürü için uzunca bir bekleme sırası var, çoğalttıkça sırada bekleyenlere tek tek dağıtıyorum. yurt dışına bile gitti bir kaç yıl önce.

  • memlekette çürümüşlüğün bir başka şekli. kime yaranacağınızı şaşırdınız.
    allah belanızı versin, versinde o çocuktan daha beter olun inşallah.

  • yanılgı: osman adını taşıyan 3-4 arkadaşımız bir araya geldiğinde "ehehere osmanlılar mehehe" diye espri yapmak ortama neşe saçar, komiktir, güzeldir.
    gerçek: ağzınıza terlikle vururum.

  • red kit'in azılı düşmanlarından biri olarak hatırlanır.

    billy the kid efsanesi aşağı yukarı dört yıl içinde, 1877'den öldürüldüğü 1881'e dek uzanan zaman diliminde yazılmıştır. o sırada, tam da morris'le goscinny'nin ilgisini çekecek türden, ölümsüz bir efsane bırakmıştır.

    goscinny'nin albümde* yazdığının aksine, billy the kid'in gerçek adı william h. bonney değil, henry mccarthy'dir. geleceğin billy'si 1859'da, çoğunlukla anne babası, patrick ve catherine mccarthy gibi irlandalı göçmenlerin yaşadığı bir new york banliyösünde doğar. babasının nasıl öldüğü bilinmemektedir. ama dul kalıp yeniden evlenen annesi 1873'de new mexico'daki silver city'ye yerleşir. genç henry'yi o dönemde çevresindekiler terbiyeli bir çocuk ve iyi bir öğrenci olarak anımsarlar. boş zamanlarında vahşi batı'nın kovboylarını anlatan dime novels'ı (on sentlik romanlar) okuyarak geçirir. goscinny'nin anlattığı, daha erken yaştan suça yönelmiş haydutlarla pek ilgisi yoktur.

    annesinin 1874'deki ölümünden sonra, henry bir koruyucu aileden bir başkasına geçer durur. yaşamak için ufak tefek işlerde çalışır. çünkü, kumarbaz ve alkolik olan üvey babası ona babalık edebilecek biri değildir. ilk kez 1875'de şeker değil ama bir parça peynir çaldı diye tutuklanır.

    işler billy için ancak 1877'de sarpa sarar: arizona'daki fort grant'e (red kit albümündeki fort weakling - cılız kale) yerleştiğinde, dönemin tanıklarına göre kentteki frank cahill adındaki demirci onu sürekli hırpalar. billy de en sonunda onu vurur. görünüşe göre meşru müdaafadır bu. cahill'in adamları peşine düştüğünden new mexico'ya kaçmak zorunda kalır ve tanınmamak için william h. bonney adını alır.

    billy önce bir hayban hırsızı çetesine katılır. sonra hayvan yetiştiricisi john tunstall'ın yanında koruma olarak işe başlar. tunstall, red kit'in le pied-tendre (lord badi) albümünün başkahramanına model olacaktır.

    o dönemde, bölgede arazi peşindeki insanların yanında yer alan tunstall'la lincoln kentini tümüyle ele geçirmek isteyen iki toprak sahibi, lawrence murphy ve james dolan arasındaki savaş kızışmıştır. ama billy ve regulators (tunstall'ın işe aldığı koruma takımının adı) görevlerinde başarılı olamazlar. murphy ile dolan'ın adamları onların işverenlerini 1878'de öldürür. lincoln'deki şiddet o kadar artar ki, yeni vali lew wallace billy'ye murphy-dolan çetesine karşı tanıklık etmek karşılığında af önerir. billy gidip tanıklık eder. ama savcı valinin verdiği söze uymaz ve kid'in hapisten çıkmasına izin vermez. o da kaçıp, regulators'tan geriye kalanlara katılır ve bir haydut yaşamı sürer. derken bir kaç ay sonra yeniden yakalanır. ölüme mahkum edilir. hapiste birçok söyleşi yapar. böylece efsanesini oluşturmaya başlar. tam idam edileceği gün başındaki iki nöbetçiyi öldürüp yine kaçar. bu kanlı kaçışlardan bıkıp usanan vali wallace, şerif pat garrett'ten buna bir son vermesini ister. billy'nin alışkanlıklarını iyi bilen garrett onu bulur ve 15 temmuz 1881'de, fort summer'da öldürür.

    red kit'te tüm vahşi batı efsanelerini birbiri ardına gülünçleştiren goscinny'nin gözünde kahramanın gülünç olabilecek tek özelliği billy'nin yaşıdır; dolayısıyla onu pis ve şımarık bir yumurcağa çevirmiştir.

    ve gerçek billy the kid: http://i.imgur.com/b2m1h.jpg
    ---
    (alıntı: red kit istanbul'da / yapı kredi kültür sanat)

  • hiç izlemediyseniz bu diziyi ve ne menem şeydir diye merak ediyorsanız, işte şöyle bir şey:

    bir iş arkadaşım var, bu diziyi izlemeye yeni başladı. şu sıralar en çok kıskandığım insanlardan biri kendisi. arada gelip "ya bahar ne gıcık karı di mi" filan diye soruyor. ben düşünüyorum, bahar'ı son görüşümün üzerinden epeyce zaman geçmiş... ağladığım olmuş izlerken, güldüğüm olmuş. hepsini yaşamış bitirmişim. o ise bunları şimdi yaşıyor. negzel!

    elimde olsa, behzat ç.'yi hafızamdan sildirir, yeniden izlemenin mutluluğunu yaşarım.

  • istanbul'da yaşamaya başlayalı 2 hafta oldu. kendisini sabah işe gitmek için bir iki kez deneme mecburiyetinde kaldım.

    sanatçı ruhum boş durmadı;

    açtırdılar fanusu,
    yokladılar anüsü,
    her şeyi unutturur,
    avcılar metrobüsü.

    ne kaldı avcılara,
    katlandık acılara,
    ellettik hacılara,
    avcılar metrobüsü.