hesabın var mı? giriş yap

  • "bu ülkeye ve bu hayata dair hiçbir şeyin, hiçbir zaman benim dilediğim gibi olmayacağını biliyor, artık bundan acı duymuyorum" bu sözlerle zeki demirkubuz noktayı koymuştur benim için. huzursuzluğuma isim koyamıyordum. zeki abi geldi ismini koydu, kulağına ezanı okudu.

  • allah'ın rızkını vermeyi unuttuğu milyonlarca çocuğun acı çekmesinden sorumlu olan insanlardır. adam hala hayali arkadaşından yardım bekliyor amk, gel de buna laf anlat..

  • altın portakalda az önce galasından çıktığım mükemmel film. ağrı'da kar, istanbul'da eski beyoğlu -ah kaldırımlar artık öyle değil- kaş'ta yalnızlık. insanlar tanıdık. varoluş kanıtlaması için kullanılan kadın ki serap. ve hiç gelmeyen bahar. filmden sonra tek yapılması gereken sırılsıklam ıslanarak yürümekti az bilinen bir şehirde. antalya 'iklim'ine bana bu olanağı sağladığı için teşekkürü bir borç bilirim.

  • sadece türkiye'de yaşanabilecek olaylardan bir diğeri. bir velet bahçedeki kediye tekme atıyor, veteriner hekim çocuğu uyardı diye önce çocuğun dedesinin sonra da babasının saldırısına uğruyor.

    daha da garip olan ise bu saldırganlardan birinin doktor diğerinin ise mühendis olması.

    siz nesiniz ki sizin yetiştirdiğiniz çocuk ne olsun.

    kaynak : http://www.internethaber.com/…si-1783222.htm?page=3

    edit: birkaç meczup saldırganların doktor ve mühendis olduğunu yazmama bozulmuş, özellikle belirtmemin sebebi nispeten eğitimli olan kişilerin bile hayvan sevgisinden mahrum olması.

  • türkiye cumhuriyeti'nde yaşayan biri olarak hiçbir türk siyasetçinin veremediği güveni bu adam veriyor.

    yapmacık değil gerçek bir acı var bakışlarında. kınayacak gibi değil; buradan çıkıp bunu yapanların 7 ceddini yok edecek gibi bir bakış var. büyükelçiye söz veriyor gözleriyle. "şehit oldun daha ne istiyosun" demiyor, "moskova'da bir sokağa ismini veririz" demiyor, "bunu yapanlara lanet olsun" demiyor. bunu yapanlara cehennemi, bu dünyada yaşatacağına söz veriyor. gerçek bir dünya liderine yakışır şekilde.

    debe editi : fethi şahin ve sefter taş'ı unutmayacağız. sizi kurtaramadık, mahcubuz çocuklar. bizi affetmeyin.

  • "insan bir şeyden haz alabilmek için o şeyin yokluğunu, ızdırabını tatmaya muhtaç; açlık gibi, soğuk gibi, yalnızlık gibi. ama istenen bir kere ele geçti mi verdiği haz sönüp gidiyor. yani geçici şekilde tatmin olmak mümkün ama mutlu bir halde sürekli kalmak imkansız. mutlu olmak insan tabiatına aykırı mı yoksa?"

    "mutluluk dediğimiz şey, yoğun bir şekilde bastırılmış ve engellenmiş olan ihtiyaçların kısa süreliğine tatmin edilmesinden başka bir şey değildir."

  • ercan kesal'ın aynı adlı kitabından uyarlanan sinema filmi.

    film benim açımdan kesinlikle bir kara mizah örneğidir. türk sinemasında siyasi filmler çoktur fakat böyle siyasetin içini anlatan film bildiğim kadarıyla çok az. ercan kesal'ı nuri bilge ceylan filmlerine yaptığı senaryo katkılarıyla tanıyorum daha çok. elbette oyunculuğu da senaristliği kadar çok iyi. hatta bir zamanlar anadolu'da filmindeki muhtar sahnesinde yer alan morg yaptırma konusu nasipse adayız kitabında geçiyor.
    görsel

    filme gelirsek oyunculukları genel olarak başarılı buldum. ercan kesal bu işin hakkını vererek oynamış. filmde siyasi karakterlerden birinden bir numara diye bahsedilmesi bir zamanlar anadolu'da filminden çocuklardan da sayı ile bahsedilmesini anımsattı. ayrıca 'bu durum bir partiye değil hemen her partiye özgü bir durum bu' da demek istenilmiş ve başarılı olmuştur. filmdeki diyalogların gerçekliği, doktor kemal'in çocukla poz vererek hiçbir şey olmamış gibi işine devam etmesi, kemal güner'in boşanmasına rağmen eşiyle fotoğrafını tanıtım sunusuna koyması, hakkında hazırlanan sunum dosyasını bir numaraya sunarken onun kemal'i iplememesi gibi bir çok durum filmi üst noktaya taşıyan "detaylar" idi.

    hele o düğün salonunda üst katta içkili mekanda toplantı yapıp içtikten sonra alt kata "kanaat önderinin" yanına inip bir görünme çabası... inanılmaz bir türkiye siyasi fotoğrafıydı.
    bunu bizzat ama bizzat yaşayan biri olarak gözlemliyorum. yaşadığım yerde kendini şeyh olarak tanıtan ve resmen insanların emeklerini sömüren. bütün siyasiler seçim zamanı onun ayağına gelir. köyün yolu yapılmadan onun evine giden yol yapılır. vs.
    türk sinema tarihinde böyle bir filmin olması gerekliydi ve iyi ki de çekilmiş dedirtti.
    teşekkürler ercan kesal.

  • bi ev arkadaşım vardı, yaklaşık iki yıl arabasızdı ve bunu sürekli dile getiriyordu. araba olsa var ya garıların amuna goyacaz diye. ailesinin durumu iyidi, iki sene sonra bi geldi pejo 406 altında. eleman sonra bi değişti, upgrade oldu yani. haftasonları, olm arabada kızlar var, in evden diye mesajlar gelmeye başladı. at, avrat, silah yerini araba, avrat, kredi kartına bıraktı. o özgüven patlamasına canlı canlı tanık oldum anlayacağınız. ben mi? ben hem arabasız hem de kelim, bu ikisi bir araya geldi mi belasındır bu ülkede :))

  • bütün eski yeşilçam oyuncuları gibi ışık takıntısı olan bir isimdi. televizyon stüdyolarında ısrarla tam karşısından yüzüne özel ışık yapılmasını isterdi. ışık ekibi de reji grubu da kırmaz idare ederdi. çünkü sempatisini ve saflığını bütün çalışanlarla paylaşmasını bilirdi. oğlu gurur eğer ki stüdyoda kendisini izliyorsa "ay oğlum, ayakta kalma, otur bir yere, çek bir sandalye evladım..." diye üzerine titrerdi. basına yansıyan ana-oğul sevgisi sonuna kadar gerçektir. her yeni gün, sanki oğlu o gün askerden gelmiş de hasret gideriyorlarmış gibi birbirlerine muhabbet duyarlardı. efendiliğine bizzat tanık olduğum oğlu gurur'un başta olmak üzere hepimizin başı sağolsun. iyi bilirdik...