hesabın var mı? giriş yap

  • koskoca savaş tanrısının işi gücü bırakıp annesinin elektrik faturasını ödeyecek duruma düşmesinin anlatıldığı duygusal bir yazı.

  • yapilmasi gereken is haricinde herseyle ugrasma durumu. mesela odev/tez/proje hazirlama zamanlarinda sozlukte asiri vakit gecirilmesi.

  • şimdi bir akademisyen olarak çocuğum siz yüz yüze de eğitim istemiyorsunuz demek istiyorum kendilerine.

    neyse bunu haklı sebeplerle istemeyenler olabilir ama ne yapalım, dönemi mi iptal edelim, yazın sıcağında okula mi geleceksiniz, baharda ders dinletemiyorduk size yazın 38-40 derece sıcağında nasıl dinleyeceksiniz?

    devlet bedava gb versin çocuklara. teorik dersler böyle hallolsun. başka çare yok zira.

  • level dergisinin 1997 yılı aralık sayısını satın almayla başlayıp, yıllarca heyecanını yaşayarak dahil olduğum nesil. o ilk demo cd hala durur kutuların birinde. fifa 98, worms 2, broken sword 2 gibi oyunların demoları vardı. mavi arayüzü de hala aklımda. her ay derginin yeni sayısını iple çekmek, o yeni derginin kokusu, cdyi temiz kabından çıkarmak, dandik cd sürücünün cdyi okuma anı gerginliği ve arayüzün ekrana gelmesiyle yaşanan rahatlık ve haz. duygulandım gece gece.

  • akşam yapılan yemeği aileye değil de erkeğe yaptığını düşünüyorsa, evlilik sonrası paylaşımı kocası için değil de bir erkek için yaptığını düşünüyorsa yapmasın zaten.

    o elden yapılan yemekten hayır gelmez...

  • normalde aktrollere asla yazmam ama şehit polisimizin kanı hala kurumamışken, çatışma görüntüleri gösteriyorum ayağına siyaset yapmak tek kelimeyle adiliktir, şerefsizliktir, şehit kanından beslenmektir.

    bari şehidimizi alet etmeyin köpekler...

  • 13 sayısına uğursuz diyenlere sadece gülerdim. bu yılın 13 ekimine kadar. akşam bir mesaj geldi, atla türkiyeye gel diye. n'oluyoruz diye aradım, kardeşin dediler, trafik kazası yapmış durumu ağır. bütün cesaretimi toplayıp sordum sağ mı diye, yoğun bakımda dediler; söylemediler saatler önce göçtüğünü bu dünyadan. yürek dayanmaz dedikleri buymuş sanırım, kardeşin gitmesi sadece geçmişteki anıları, kahkahaları, kavgaları, gezip tozmaları, içmeleri, ağlamaları getirmiyor gözünüzün önüne..beraber bir hayat planladığınız, 10 yıl sonra şurda şu gün diye kurduğunuz planları kursağınızda bırakan bir olay, hayata karşı çaresizliğinizi mermer soğukluğuyla yüzünüze çarpıyor. sadece 'yapma, gitme beni bırakma' diye bağırıyosunuz.

    en son arabada beraber giderken bülent ersoy'un 'bir ben bir allah biliyor' unu bağırarak söylemiştik. mekanın cennet olsun kardeşim - gerçekten ne çektiğimi bir ben bir allah biliyor artık.