ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
eddie vedder
-
eddie vedder pearl jam konserlerinde neden yükseklerden atlamayı bu kadar seviyor olabilir?
eğer konserlerini defalarca izlediyseniz, mutlaka gözünüze şu an irdeleyeceğim konu çarpmıştır. bildiğimiz üzere bu aşırı mütevazi abimiz, konser esnasında çok tehlikeli olmasına rağmen, inanılmaz yüksekliklere tırmanmayı ve seyircinin üzerine hiç düşünmeden atlamayı alışkanlık haline getirmiş. bu konu baya ilgimi çekti ve biraz araştırma yapmak istedim.
bu tutkusunun pearl jam' den çok daha öncelere dayandığına dair verdiği sayısız demeç var. seyirci olarak çok fazla konsere ve tiyatroya gitmiş. ara verildiği zamanlarda ise her daim yukarıya baktığından, dekorlara tırmanmanın ve seyircilerin üzerine atlamanın ne kadar eğlenceli olacağını düşünmeden edememiş hâliyle.
kendisi, sahne şovları arasında, sololarda vb grubu beklerken çok sıkıldığını ve zihinsel bir egzersize ihtiyaç duyduğunu, aslında önceleri böyle bir şans yakalamasının imkânsız olduğunu, ama eline geçen ilk fırsatta bunu denediğini ve sanki yıllardır bu anı bekliyormuşçasına heyecanlandığını sıkça anlatır dururmuş. görsel
"herkesi, benimle beraber anı yaşamaya davet etmek istedim. içimdeki tutkuyu ancak böyle yansıtabilirdim. kimsenin hayatını tehlikeye atmak veya yaralamak istemedim ama şunu da itiraf etmeliyim ki, çoğu zaman da işe yaradı, kimsenin bir yerinin kırıldığına şahit olmadım" demiş :). görsel
en meşhurunu ise 1992 yılında hollanda' da gerçekleştirilen pinkpop festivali' nde yapmış ve neredeyse ölümden dönmüş.
özellikle porch şarkısında bu içindeki tutkuyu tamamen dışarı vurmak istemiş. şarkıyı daha önce dinlediyseniz eğer, size yansıttığı duygu, "sadece bir kez hayata geliyoruz ve her an her şey olabilir, o yüzden anın tadını çıkartacağız". zaten pearl jam' i pearl jam yapan şey de size neredeyse tüm şarkılarında bu duyguyu aktarmasıdır diye düşünüyorum.
kendisini peal jam ile ilk kez sahnede bulduğunda kendisine engel olamamış :). görsel
burada eddie abimizin en iyi tırmanışlarının derlemesi dahi var! :)
yetişkin bir sanatçı ve bir baba olarak artık bu fiziksel riskleri almadığından da söz ediyor verdiği demeçlerde. 90' ları bu kadar çekilir kılan, bir çok anımızda bizzat imzası olan birisi için isabetli bir karar olmuş :).
şuraya da bir best of listesi atarak kapanışı yapalım.
düzeltme: linkler yenilendi.
demet akalın'ın makyajsız hali
-
açmayın korkunçlu kadın.
17 şubat 2015 istanbul kar yağışı
-
otobüse binerken mecidiyeköy'de bir numara yok. bir güzel uyudum. sonra gözümü bi açtım, karşıdan karlı dağlar geçiyor. bir daha açtım başımda bir çocuk: “kalk abi.” diyor “kars’a geldik(!)” *
italya'da arzı endam eden roma askerleri
-
salt italya değil
ingiltere
http://www.abdullahgul.gen.tr/…buckinghamsarayi.jpg
fransa
http://i.dailymail.co.uk/…3000005dc-161_964x636.jpg
ispanya
http://fotosmadrid.files.wordpress.com/…a-copia.jpg
yunanistan
http://cdn.timesofisrael.com/…ermany-gauck_horo.jpg
moğolistan
http://blogs.voanews.com/…uards_13oct11-878x585.jpg
vs.. vs... daha onlarca ülke örneği sıralayabiliriz. mesele karşılama seramonisinde tarihini yansıtma meselesi değil. yukarıda saydığım ülkelerin bir çoğunda aktif olmasa da monarşi hala faal. bizim eleştirdiğimiz nokta salt fotoğraf değil, fotoğrafın anlattıkları. kendini padişah, bir çeşit monark olarak gören bir lider profili. osmanlıca eğitim, külliye, ülke ismi osmanlı olsun, 90 yıllik reklam arasi bitiyor, hedef 2023, karma eğitime son vs.. gibi düzenli olarak ivme kazanan karşı devrim ve bunun yarattığı psikolojinin yansımasını görmek. çin'de, ırak'da, iran'da, suriye'de, rusya'da, almanya'da soydaşlarına en ufak yardım eli uzatmayıp ancak dünyanin her yerinde mezhep birliği içinde olunan başta araplar olmak üzere salt ümmet mantığında hareket eden bir siyasi akımın bir anda soydaşlık nutku atar olması. osmanlı da bu konuda çok farklı sayılmazdı. insana insan olarak bakıp ele almak yerine politik birliktelik ve çıkarlar gözetilerek hareket etmek genetik kodlarımıza kazınmış sanırım!
kaybedenler kulübü
-
kaan ve mete stüdyo'da beşer penaltı çekişmektedirler:
m:bu gol olursa savas ay'a girsin.
k:kurtarırsam ibneyim.
tüm türkiye'nin yanlış telaffuz ettiği kelime
-
nasıl yazılmamış hayret.
(bkz: azerbeycan)
buzdolabından google takvim'e bağlanma sorunu
-
(bkz: o zaman derdini dondurayım)
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"eğer kadroya alınmayan alex yerine, kadroya alınmayan öğretmenlerin konuşulduğu bir ülke olsaydık; şu an bambaşka koşullarda yaşıyor olurduk"
krediyle 10 ev alıp borcunu kiralarla ödemek
-
krediyle banka alıp, müşteriye kredi vererek daha daha fazlasını kazanırsın önerimle ortama giriş yaptığım müthiş fikir
mimar sinan güzel sanatlar ü.'nin cb ofisi olması
-
yüz yıldır orada duran okul ülkenin başına bela olan, kibri dağları aşmış bir topluluk tarafından kapatılmak isteniyor. başbakanlığınızın da, ofisinizin de allah belasını versin. siz tarif edilemeyecek kadar kötüsünüz ve hiçbir güzelliğin yaşamasına izin vermiyorsunuz. umarım bu ülke bu günlerden iyi bir ders alır da bu kötülerden kurtulduktan sonra bir daha böyle bir topluluk ülkeyi yönetmez.
nikola tesla
-
insanlığın sınırları dışına çıkmanın sonucunun anlaşılmamak ve dışlanmak olduğunun bir başka örneği.
şimdi nikola ve thomas bizim bir üniversitenin elektrik bölümündeki iki profesör olsun. bütün öğrenciler "hacı nikola manyağın teki amk, thomas çok kafa hocadır. hem thomas piyasayı çok daha iyi bilen bir adam, onu dinle bak çok faydalı şeyler öğrenirsin, çevresi falan da çok geniştir ileride iş bulmanda da yardımcı olur" geyikleri falan yapacaktı ikisinin hakkında. "nikola'nın derslerinden de bi bok anlamıyorum amk, bir şeyler anlatıp duruyor saçma sapan, herif ne içiyorsa amk hayal aleminde yaşıyor resmen" gibi yorumlarla nikola'yı üniversite kantinlerinde taşak malzemesi yapıyor olacaktık. ama tabi şimdi the prestige gibi bir filmde karizmanın önde gideni bir dahi olarak gösterilip, underground halk kahramanı bir dahi olduğu anlatılınca ancak adama ilgi gösterebiliyoruz.