hesabın var mı? giriş yap

  • amk gelirken 85 milyon türk halkına sorulmamış, sınır neden var? devlet neden var? riayet edilmemiş. ama gönderirken neden, niçin, nasıl diye soracaksınız. pardon da adamın içinden geçerler. sen yeter ki göndermekte kararlı ol.

  • - keloğlan' ın kimi kimsesi yokmuş
    + annesi nerdeymiş?
    - annesi yokmuş, ölmüş
    + babası nerdeymiş?
    - babası da yokmuş, ölmüş
    + (ağlamaklı ) birsen teyzesi de mi ölmüş??

  • bir tane var arkadaşımız. 35 yaşında yedek sağ bek. ve yıllardır yedek sağ bek. ama ısrarla her antremana gidiyor.. halı saha maçlarımızda da " ben top oynuyorum", "antremanım var" diyerek kendini sakınıyor, " ben bugün ilerde oynayayım" diyor. ertesi gün maçı varmış..

    bir gün hele " çok hırsladım, amatör kumede oynadığım gibi oynayacağım" demişti... o gün yedek soyundurduk. amatörde öyle oynuyor çünkü..

  • uzun zaman sonra tekrar izleyip , sonra neden bu acıyı çektirdim kendime dediğim müstesna film... filmlerde aşırı duygulanan kişilere son 45 dakikasını önermiyorum. sonunda depresyon battaniyesi kahve bir büyük rulo havluyla kendinizi bulmanız mümküdür.

    (bkz: fok balıkları çok yalnız)

  • 2 nisan 1982'de arjantin'in falkland ve güney georgia adalarını işgal etmesi ile başlayan savaş..
    altı hafta sürdü.. falkland adaları üzerindeki egemenlik sorunu 1964'de birleşmiş milletler'de "sömürge sorunları komisyonu"nun gündemine geldi. arjantinlilere göre, malvinas olarak bildikleri adalar arjantin'in bir parçasıydı. adaların güney amerika'ya coğrafi yakınlığı vardı..
    arjantin ispanya'nın halefi olduğunu ileri sürüyordu. ingiltere, adalar üzerindeki hükümranlığı arjantin'e devretmeli, yönetimi belirli bir anlaşmaya uygun olarak sürdürmeliydi. ingiltere ise adada yaşayan ingiliz asıllıların isteklerine aykırı olarak, böyle bir düzenlemeye gidemiyordu. ingiltere 1833'den beri adalar üzerinde "işgal ve yönetimi" sürdürdüğünü ve birleşmiş milletler antlaşması'nın 1. maddesine göre falklandlılara self determination ilkesinin uygulanması gerektiğini ileri sürüyordu. ingiltere'ye göre falkland adaları, arjantin'in yönetim ve denetimine geçerse sömürge durumu sona ermeyecek, tam tersine başlayacaktı.
    yıllarca süren müzakereler bir sonuç vermeyince arjantin falkland ve güney georgia adalarını işgal etti. ingiltere güney amerika'ya hemen bir görev kuvveti gönderdi. ingiltere, birleşmiş milletler ve "avrupa ekonomik topluluğu"'nda büyük diplomatik destek gördü; arjantin'e otomatik zorlama tedbirleri uygulandı..
    25-26 nisan 1982 tarihlerinde ingiliz birlikleri güney georgia adasını ele geçirince, falkland adalarındaki arjantin birlikleri komutanı teslim oldu. arjantin devlet başkanı galtieri'nin ayrılmasından sonra da ingiltere adalardan çekilme niyetinde olmadığını gösterince iki ülke arasındaki sorun kesin bir çözüme bağlanamadı.*

  • machine learning ile arasında çok büyük bir fark yoktur. en önemli fark, sistemin yeni veri setlerini kendisinin değerlendirebilmesidir. bu yetiye sahip olduğu için de sistem büyük veri setleriyle öğrenebilmektedir. dinamik makina öğrenmesi dense belki daha uygun olurdu ama derin öğrenme çok daha havalı duruyor.

  • 9 yıl önce, stajyer öğrenci olarak çalıstığım hukuk bürosunda patron -aynı zamanda amcam- oğlunun telefon faturasını yatırmamı ister. fatura bedeli iki aylık kyk kredim tutarında. bürodan ücret almıyorum, karın tokluğuna çalıştırılmak için biçilmiş kaftanım çünkü yemek de yemiyorum büroda. dışarıda deli gibi yağmur yağıyor ve ben yaklaşık 30 dklık yürüyüş mesafesine bir saat içinde gidip, faturayı yatırıp geliyorum. patron sinirli, çünkü ona göre geç kaldım. ben sıçan gibiyim, çünkü donuma karar ıslanarak yürümüşüm. devamı;
    patron:neden geç kaldın?
    ben:yürüyerek gittim.
    patron:kızım sende hiç kafa yok mu otobüse binseydin.
    ben: o tarafa buradan otobüs yok.
    patron: neden taksiye binmedin?
    ben:..

    -neden taksiye binmedin?

    çünkü param yoktu, çünkü parası olmayan insanların aklına bile gelmez taksiye binmek. çünkü oğlunun yani kuzenimin telefon faturasını yatırmak için,hukuk fakültesi okuduğum için belki bir şeyler öğrenirim, belki işe yararım diye çalıştığım bürondan bana beş kuruş bile vermiyorsun. çünkü babam yani kardeşin işsiz. bana harçlık veremiyor. ama ben ne iş olsa yapayım, gerekirse yağmurda it gibi ıslanıp fatura ödeyeyim, belki elime üç beş bir şey geçer diye yanına geldim ve sen bana "neden taksiye binmedin?" diyorsun.

    bu ancak tek sıfatı zengin olan bir insanın kurabileceği bir cümle işte benim için. yağmurda ıslanan birine neden taksiye binmediğini sormayın.

    durum guncellemesi: artik taksiye binebiliyorum, kimseye neden taksiye binmedigini sormuyorum yine de. bir de bana neden taksiye binmedigimi soran herkesi affettim, amcami bile.

  • aşağılık kompleksinden kırılan zavallılara pek dokunuyor bu.
    sanki millet senin doğumgününü ezbere bilmek zorunda.
    adam görmüş orada kutlamış, ne var bunda samimiyetsiz denecek.
    sokakta arkadaşına rastlasan, laf arasında o gün doğumgünün olduğunu öğrense,
    aaa, doğumgünün müüü, kutlu olsuuun,
    dese kafasına çantanı mı geçirecen samimi değilsin diye..

    her işiniz böyle sizin.
    muhakeme sıfır.
    git bi su iç, serinle, kafanın içi çeperine çekilmiş sıcaktan ama ben yine de umutlu değilim, söylüyüm..

  • trip atmayacak, ama tripi kaldiracak.
    kiskanmayacak, ama kiskancligi kaldiracak.
    gozu disarda olmayacak, ama gozumuzun ozgurlugune karsi cikmayacak,
    bir rus, bir iskandinav fiziginde olacak, ama ortadogu erkegine fit olacak.
    fazla harcamasi olmayacak, ama harcamalarimiza laf etmeyecek.
    7 24 bakimli, makyajli, fonlu sacli olacak, ama kulagimizdan fiskiran killara aldiris etmeyecek
    sarisin mavi gozlu olacak, ama esmer kahverengi gozlu erkek takintili olacak.
    on numara yemek yapacak, ama bizden bir yumurta kirmamizi istemeyecek.
    dekolteden uzak duracak, ama dekoltelere dikilmis gozlerimize ket vurmayacak.
    sporunu eksik etmeyecek, ama erkek gobeginin turk kasi oldugununu kabul edecek.
    yanisi anlayisli bir kizdir efendim.