ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
binalarda tuvaletlerin hep aynı hizada olması
-
çalışma masanızda otururken 2-2,5m üstünüzde, tam da sizinle aynı hizada bir başkasının kabahatini yapıyor olması, üstüne üstlük bir de çalışırken kafanızın üstünde sifon çekilmesi ihtimalini ortadan kaldırdığını düşününce, belki de şükredilecektir.
krediye kefil olmayan 10 yıllık iş arkadaşı
-
insanlar doğduğundan beri tanıdığı insana kefil olmaz, iş arkadaşı neymiş.
biraz mantıklı argümanlarla gelin.
erkeğin kalbine giden yola sıçarım
-
niye sıçayım ya hu!
kendisini mutlu edecekse yapacağım yemek, midesinde güller açacaksa, ellerimle börekler açarım, sebzenin en tazesini bulmak için semt pazarlarında adım adım gezerim, gittiğim yörelerden memleketine has baharatlar, soslar alırım güzelleştirecek diye salatalarımızı, hatta tavuk yetiştirir yımırtlatırım kahvaltısında proteini orgaaaanik alsın diye... ha bunları kalbine girmek için yapmam girdiğim kalp mutlu olsun diye yaparım. sıçılacak bişi varsa feminist söylemlerinizdir der geçerim.
gezi'ye rakip 2 milyon metrekarelik şehir parkı
-
sevgililerin öpüşemeyeceği bir park.
bir de rakip park ne demek?
ayrıştırılıcılığınıza parkları da mı eklediniz ?
doktor hasta diyalogları
-
diz kapağımın arkasında ve kollarımın iç kısmında tam eklem yerlerimde minik kırmızılıklar şikayetiyle gittim doktora.. bi süre konuştuk, sonra muayene sedyesine yüzüstü uzanmamı istedi doktor..
"işte sıçtığım an!" diye düşündüm.. yüzüstü ve sırtüstünü hep karıştırırım ben.. yüzümüzün üstüne yatınca mı yüzüstü oluyo, yoksa yüzümüz üste gelicek şekilde yatınca mı bi türlü aklımda tutamıyorum..
bunları düşünürken, aklıma bi cinlik geldi.. dedim "önce yüzüm yukarı gelecek şekilde bi yatayım, doğruysa zaten doktor bey, muayeneye başlar.. yok başlamazsa bi de öbür türlüsünü denerim.."
önce yüzüm yukarı gelecek şekilde uzandım..
baktım doktor beyde bi hareket yok, yavaşça yan döndüm, sonra bi de yüzüm aşağı gelecek şekilde uzandım.. bikaç saniye sessizlik.. "yanlış oldu herhal" diye yine döndüm.. doktor öle ayakta bekliyo bana bakarak..
"alla alla.." dedim.. "kompil karıştırdım herhalde ben!?" bi daha yan döndüm.. bu sefer ellerimi de yastık gibi kafamın altına aldım, cenin pozisyonu gibi hafif..
hala ses yok.. "dur.." dedim "bi de öbür yana döniim".. ama stresim de artıyo bu arada.. "acaba kompil ayağa kalkıp yeniden mi başlasam" diye de düşünüyorum, tam ben yüzüstünü bulduğum sırada görememiş filan olabilir diye..
kendi etrafımda bi tur daha attım ama ağlıcam artık.. doktor da ölee bekliyo başımda.. en son yüzüm yukarı gelicek şekilde yatarken bu da mı gol değil! bakışımla bi daha baktım doktora..
__"napıyosun yaa??!!" dedi..
napıcam ya napıcam??!! kabir azabı çekiyorum, yattığım yerde.. öle seyredeceğine, kolumdan tutup doğru yöne dönderiversen nolur??!
halkın anlıyacağı dilden konuşsun doktorlar biraz!! yüzüstümüş!!1
tuğçe kazaz'ın ilber ortaylı'ya verdiği ayar
-
güldürmüştür. ama cümle şöyle olmalı;
tuğçe kazaz'ın ilb
nitekim bu iki isim aynı cümlede dahi olmamalı. ilber hoca'nın 3 harfi yeter, tuğçe'ye.
atv haberin şatafat görüntülerini aklama çabası
-
yalakanın hası, efendisi osurduğunda derin nefes alırmış.
romantizm
-
sanatsal ve tarihsel anlamı; insanın kendini, tüm duyguları ve düşüncelereriyle külliyen olduğu gibi kabul etme denemesidir. tarihte bu anlamda ilktir. zamanla bir pembemsi duygusal patlamalar güzellemesine dönüşse de, rousseau gibi ilk romantiklerden ilerlersek çıkış amacının böyle olmadığını görebileceğimize inanıyorum. insanın kendini inceleme çalışması bir noktadan sonra sekteye uğradı. ilerledikçe duygularımızın ve dütülerimizin kökten fışkırırkenki çirkinliğinden o derece korktuk ki bu akımı da yozlaştırdık, boyutsuzlaştırdık, hülyalı yalanları birbirimize fısıldamada bir araca çevirdik. ve bu arada yabanıllıklar fışkırmaya devam etti. üzerlerini örtemedik. bu sefer de oraya bakmamayı tercih ettik.
işte bu açıdan -son derece kişisel kanaatimce- romantizmin gerçek dorukları dostoyevski'nin zapiski iz podpolya'sı ve berlioz'un symphonie fantastique'idir. öylesine korkusuzca kendi üzerlerine gidebildikleri için. yalan söylemedikleri için. başka tarafa bakmadıkları ve en önemlisi; "aşk" ile "kin"i birbiri ile kapıştırabildikleri için. çünkü sadece onlar, aşk'ı yenebilecek güçteki tek duygunun kin olduğunu kavramışlardı.
burası patlayacak bir şey yapın
-
sakarya'da yaşanan patlamada iş güvenliği uzmanı aslı bozkurt'un ifadesinde geçen cümledir.
tam hali şu şekildedir;
"olayın olduğu gün sakarya’daydım. o bölgenin güvenli olmadığını bildiğim için fabrikaya gitmedim."
"işçilerden sürekli kendisine şikâyet geldiğini aktaran bozkurt, "işçiler bana, ‘burası patlayacak, başımıza bir şey gelecek, bir şey yapın’ diyordu. yapmış olduğum incelemeler sonucunda her şeyi iş sağlığı güvenliği kurul toplantı tutanaklarına yazmama izin verilmiyordu"
yani iş güvenliği uzmanı raporları yalan yanlış bir şekilde doldurması için çalıştığı firma tarafından mobinge uğruyor. aksi taktirde patlayan fabrika, firma ile anlaşmasını fesih ederek istediği gibi rapor dolduracak başka bir firma ile anlaşacak. bunu yapabiliyor çünkü sistem-yasalar-yönetmelikler buna müsaade ediyor. buna müsaade edenlerin* umurunda olan iki şey var; bir fabrikatörlerin* "rahatsız" olmaması, iki ab standartlarında denetim mekanizmalarının göstermelikte olsa yapılarak ilgili akreditasyonların ab kurumlarından alınması. ve maalesef tıpkı gıda kontrol görevlileri, yapı denetim firması çalışanları,çevre mühendisleri* gibi iş güvenliği uzmanları da benzer mobinglere yönetmeliklerin-kanunların yardımı ile kolayca maruz kalıyorlar. yani yediğimiz yemekler,içtiğimiz sular, oturduğumuz binalar, çalıştığımız fabrikalar, yaşadığımız doğa bizzat şirketler ve devletin işbirliği ile sadece göstermelik kontroller yapılarak önümüze sunuluyor. bize kalan ise kanser*, patlamada ölmek, doğanın talan edilmesi gibi felaketler zinciri oluyor.
haberde çok daha ilginç detaylar var. mesela emniyet müdürlüğünün denetimlerinden önceden haberleri oluyormuş. bu nedenle denetim öncesi göstermelik önlemler alıp denetimi sorunsuz geçiriyorlarmış. fabrikatörlerimizin emniyette bağlantıları olduğu iddiası yani. şaşırdık mı?
neresinden tutsan elinde kalan bir olay. allah ölenlerin ailesine sabır ve bütün bu yozlaşmışlıklara direnecek dirayet versin.
edit: suçu iş güvenliği uzmanlarına atanlar esas meseleyi kaçırıyorlar. denetim mekanizmaları şirketlerin insiyatifine bırakılacak şekilde düzenlenirse o imzaları atanlar her zaman olacaktır.
özetle yaşananlar iş kazası değildir, planlı-örgütlü cinayetlerdir.
23.59'da sipariş vermeyin
-
o zaman bağlı bulundukları sendikaya iş sözleşmesi düzenlemesi yaptıracaklar
saat 23:50 - 00:20 arasında getir sistemi kapatılsın diye madde koyacaklar
insanlar sizin mesai bitiş zamanınızı mı takip edecek
sevgili edinme konusunda hiçbir şey yapmayan insan
-
sevgilileri görünce ayrılacakları günleri hayal eder. aşka inancını yitirmiştir.
robert kolej
-
sonuçta bir meslek lisesi değildir.
meslek lisesinden mezun olunca en azından kolunda altın bilezik oluyor. iş öğreniyorsun. mezun olduğun an gidip çalışabilecek kapasiten oluyor. ama bu okuldan mezun olduğunuzda sadece bütçeniz eksiliyor.
benim meslek lisesi tercihim tamamen bu yüzden.
justin bieber
-
tipik bi akp vakası.
sen nefret ediyosan, ben nefret ediyosam, kim seviyo lan bunu?!