hesabın var mı? giriş yap

  • ege kıyılarından tutun da istanbul'un en elit semtlerinde her köşebaşını tutmuş malum teröristlerin saldırdığı esnaftır. aq barzosundaki özgüven, o leş konuşmasındaki tehditkarlık, kanun nizam tanımazlığın vücut bulmuş hali. ülke iyice teksas'a döndü. devlet, kolluk kuvvetleri, hukuk niçin var? herkes kendi düzenini kuracaksa biz niye ve kime vergi ödüyoruz? kaynak

  • bir insanın molasız kaçamaksız kesintisiz 4-5 saat odaklanarak çalışabileceğini düşünen yazar beyanı.

    bu ülke kraldan çok kralcı olanlar yüzünden bu halde zaten..

  • türbanlı bir kız olmanın hayatınıza getireceği 13 fayda başlığıyla hazırlanmış listedir.
    içeriği ise gerçekten çok üzücü.
    normalde ben "kim açık kim kapalı karışmam" demeyi bırak, başını kapatıp 5 kat makyaj yapan sonra duck face selfieler atan, daracık pantolon giyen vs. insana bile karışmam.
    banane yani, herkes kendinden sorumlu. bir kere gelmişiz dünyaya canı istiyosa öyle yapsın önemli olan mutlu yaşamak, insan olmak.. aç bi hayvan gördüğünde için titremiyosa banane başından, siyasetinden..
    ama yaptığın şey trollük bile olsa kimsenin namusuna, anneliğine, kadınlığına öyle 'başı açıklar' diye genelleyerek konuşamazsın. müslümanlıkta hoşgörü vs.yi geç ayıp ya neden yapıyosun ki.
    saygı görmek istiyorsan saygı göstereceksin. kimse türbanlı insanların sıkıntı çekmediğini iddia edemez. ama sıkıntı çektin diye de kimsenin namusuna,anneliğine laf etmene gerek yok. gene kız, eleştir ama bi üslubun olsun.

    'vücudunuzu sadece eşiniz olan kişiye saklamış olursunuz'
    'türbanlı kızlar açık kızlara göre çok daha iyi eş ve anne olurlar. gözleri kocalarından başkasına bakmaz'
    'türbanlı kızların sokakta taciz edilme oranı çok daha azdır' (hele bu söylencek laf değil dostum)
    'türbanlı kızların geneli namuslu ve eteği belinde kızlardır'
    bunlar edilcek laf mıdır?

    edit: haber silinmis.

    haberi elestirme sebebim turbanin ovuluyor olmasi degil, turbani ovmeye calisirken 'basi aciklar'a gereksiz yere hakarete varan yakistirmalarda bulunulmasi, bunun da cift tarafli zarar vermesi. bu gibi haberlerle kapali veya inanci olmayan insanlarda kapalilara karsi nefret olusursa, kapali olup diger bireylere saygili olan kisiler zan altinda birakilirsa herkes birbirinden nefret eder. eminim bu haberi okuyan turbanli insanlar da bu sozlerden rahatsiz olmustur.

  • peşin not: öncelikle jeolog ya da yer bilimi ile ilgili uzman değilim. işim gereği (malumunuz türkiye'de az adam çok iş) ucundan azcık bulaştım, araştırmayı, yeni bilgiler öğrenmeyi sevdiğim ve bulaştığım işleri elimden geldiğince en iyi şekilde yapma içgüdülerim olduğundan yer bilimi, özellikle sondaj konusunda birkaç aydır araştırma yapıyorum. giriş kısmını şu yüzden yazdım; eksik, hatalı ya da yanlış bilgiler gören konu hakkında bilgi ve tecrübe sahibi yazarlar yeşillendirebilirse ilgili düzeltmeleri memnuniyetle yaparım.

    tanım: dünya'nın en derin sondajı olarak rekor kıran rus sondaj kuyusudur.
    rusya'nın murmansk bölgesinde yer alan sondaj yer kabuğunun yaklaşık 12 kilometre delinmesi ile bugüne kadar yapılan en derin sondaj unvanını almaya hak kazanmıştır. sondaj kuyuları genellikle bir amaca hizmet etmek için açılmaktadır; su arama, petrol arama ve üretim, doğalgaz arama ve üretim, yer altı depolama tesisleri, jeotermal enerji üretimi bunlardan bazılarıdır. kola derin sondajı ise bunlardan farklı olarak uzay yarışının hararetli zamanlarında sadece sscb ve abd arasında çocuk gibi sidik yarıştırmak adına açılmış olup, maksat açalım bakalım ne varmış şeklindedir.

    (bkz: sidik yarıştırmak)

    yukarıda bahsettiğim gibi uzay yarışı çok göz kamaştırıcı ve hararetli olduğundan, kuyu açma yarışı bunun gölgesinde kalmıştır. 1960larda sscb ve abd en derin sondajı kim yapacak görmek için gidebildikleri kadar derine gitmek için kuyu açmaya karar vermişlerdir. abd mohole projesi adı altında meksika'nın pasifik kıyılarında deniz altında sondaja başlamış ve kuyu denizin altında 183 metre derinliğe ulaştığında 1966 yılında fonu kesilerek terk edilmiştir. bu kuyu derinlik rekoru kırmasa da günümüz off-shore petrol sondajlarına ışık tutan bir sondaj olması nedeniyle önemlidir.

    bu esnada abd'nin bu sondajını duyan rusya'da ülkenin en kuzey noktası olan kola yarımadası'nda sondaja başlamıştır. sscb 1970'de başladığı sondaj faaliyetine 1994 yılına kadar devam etmiş ve sonucunda kola derin sondajı'nı yani dünya'nın insan yapımı en derin kuyusunu açmışlardır.

    sidik yarıştırma sonucu başlamış bu kuyu aslında pek çok bilimsel çalışmaya da ev sahipliği yapar hale gelmiştir. günümüzde bile halen çok zor olan 12 km sondaj işlemi ile dünya'nın kabuğunda 12 km derinliğe kadar fiziksel çalışmalar yapmak mümkün kılınmıştır.

    bugüne kadar proje kapsamında bulunan en önemli bulgu ise mikroskobik `plankton fosilleridir. yerin kilometrelerce altında bulunan bu fosillerin yaklaşık 2 milyar yaşında odlukları saptanmıştır. bu fosiller 24 farklı tarihi tür içermektedir. hayret verici olan durum yeraltının aşırı basınç ve sıcaklıkları altında organik materyallerle kaplı şekilde hayatlarını sürdürmeleridir. daha sonra fosilleşmişler tabi.

    bilimsel anlamda başarılı sayılacak bu kuyu 1994'te durdurularak terk edilmiştir. bunun sebebi ise yeraltında oluşan sıcaklık kısa mesafelerde inanılmaz artışlar göstermeye başlamış, ortam sıcaklığı çok kısa mesafede 100 santigrat dereceden 180 santigrat seviyelerine çıkmıştır. bu yüksek sıcaklıkta sondajın sürekli arıza vererek devam edemez duruma gelmesine sebep olmuştur.

    proje 2005'te resmi olarak sonlandırılmış, geride sadece metal bir kuyubaşı kalmıştır.

    beni en çok büyüleyen durum ise, dünya'da bulunan en derin sondajın sadece 12 km olması buna karşın sadece üst manto kısmına ulaşmak için yaklaşık 100 km delinmesi gerektiği, üst mantonun yaklaşık 660 km olduğu, alt mantonun yaklaşık 2,125 km olduğu, dış çekirdeğin 2,270km ve iç çekirdeğin 1,216 km olduğudur. yani, dünya'nın ekvatordan merkezine yarıçapı 6,371 km olmakla beraber biz en fazla 12 km delebilmişiz. yaklaşık 0.19%'lik bir kısım delmişiz. bu kaba hesaplama bile yer bilimi'nin ne kadar bilinmez bir konu olduğunu sanırım gözler önüne sermiştir.

    edit: yüzde düzeltildi.

  • devamında da demiş ki; “ bununla birlikte, suudi arabistan, ıran veya işid'in uyguladığı sistemin adı şeriat olsa da, resulullah s.a.v efendimizin getirdiği şeriat değildir.”

    bak hele bak, lan ne hikmetse bu şeriatı arabistan bilmiyor, iran bilmiyor, afgan paki bilmiyor ışıdi talibanı kaidesi hizbullahı bilmiyor bi siz biliyorsunuz amk.

    yok evladım sizin anladığınız manada şeriat diye bişey yok. mevzu uzun, anlatsak da işinize gelmez ama yok.

  • "kim ne derse desin, mutlu insanın en mutlu anı, uykuya daldığı andır ve mutsuz bir insanın en mutsuz anı, uykudan uyandığı andır. insan hayatı, bir tür hata olmalı."

    schopenhauer böyle der, o zaman mutlulukla aptallık arasında bir bağlantı mı vardır diye aklımızda soru işareti oluşturan bir önermedir bu.

    eğer mutluluk gelecekse uykuyla birlikte aptal olmayı kim takar ki?