hesabın var mı? giriş yap

  • insanların makyajlı-makyajsız hallerine şaşıran insanların ekseriyetle kız arkadaşı olmamış erkekler ve ne kadar makyaj yapsa da güzelleşemeyen kadınlar olduğunu sanıyorum.

    ünlü veya değil insanlar böyledir. bir insanı ilk görüşmelerinizde makyajlı gördüyseniz ilk makyajsız gördüğünüzde size çirkin gelir. eğer ilk görüşmelerinizde makyajsız gördüyseniz, ilk makyaj yapışında "vay be güzel kızmış" etkisi yaratır. makyajın gücü*

  • en sevdiğim filmlerden. o distopik atmosfer, ruhuna işleyen gizemli vangelis müzikleri, teknolojinin tavan yaptığı ama insanlıgın diplere indiği, insan olmanın ne demek olduğunun sorgulandığı, ironinin dibine bak ki ürettigin yapay zekanın kurduğun teknolojik yapay imparatorluğa karşı gelip sana insanlığı sorgulattığı ve öğrettiği dehşet ve ürpertici film. keşke hafızamdan silip tekrar tekrar izlesem.
    10/10

  • tanım: avrupada bolca tüketilen et türü.

    nerden baksan 4 yıldır bu başlığı takip ederim, öyle düzenli takip etmem denk geldikçe bakarım. sözlükte bir grup var, belli bir dönem gelip bu eti övmeye başlıyor. işte şöyle lezzetli böyle güzel. sonra bu eti övme şenliklerine katılan arkadaşların bir derdi olduğunu anladım. ucuz edebiyat peşinde koşan, kendini elit gören ve farklı fikirlere tahammülü olmayan tipler.
    benim görüşüme gelirsek, bu eti isteyen yer istemeyen yemez. kimin yediği yemediği umrumda değil. misal ben asla yemem ama gelip de yiyenlere sövmem. ama sen gelip yemeyenlere ağza alınmayacak hakaretler edersen sana orda dur derim. bir grup caninin yaptığı katliamı gelip tüm müslümanlara yıkacaksın sonra bu eti yemediklerini söyleyeceksin, zavallısın kardeşim. böyle ucuz provokasyonlarla bir yere varamamakla beraber beyin fonksiyonlarının çalışmadığını ispat ediyorsun.

  • ellerinde rpg ile şehir meydanında gezen masum insanlara yapılmış büyük terbiyesizlik. zaten onlar da ellerindeki küçük çaplı cephanelikle saldırmadan önce teslim ol çağrısı yapacaklardı.

    eğer bu saatten sonra bir pkk'lıya teslim ol çağrısı yapan güvenlik görevlisi varsa, en az pkk'lı kadar vatan hainidir gözümde.

    7 yıl sonra gelen edit: başlık başıma miras kalmış

  • yhaa canım ölmüşsün de mesajını şimdi gördüm. bundan farkı yoktur gözümde. rezil kadın. böyle tipler hep vardır ya biri ölür diğeri çıkar der ki yarım saat önce konuşmuştuk nasıl olur yhaa. anlatır da anlatır herkese onun ölümünden önce konuştuğunu. sahneye çıkmak ister .prim yapmak ister. soma madencilerinin ölümünde yüzüne kömür sürenlerden şu kadarcık farkı yoktur. kepazesiniz.

  • pizza siparişimizi vermiş bekliyoruz, ofis telefonu çalıyor,

    - efendim?
    - abi iyi günler. ben x pizza'dan halit. şimdi turgut'u başka paket için gönderdik de sizin paketi yasin getirse olur mu? yoksa bekler misiniz?
    - (iç ses: ne?!) yoo önemli değil hocam yasin getirsin...
    - peki abi kusura bakmayın.
    - estağfurullah (noluyo lan?)

    ofisteki gerizekalılardan birinin mahalleden arkadaşıymış turgut, sipariş verdiğimiz yerde kuryelik yapıyormuş, bu salak da arkadaşını görmek için sipariş notuna "turgutla gönderin" yazmış. yasin gelince bozuldu bir de...

  • bir fenerbahçeli olarak çok az bulduğum ceza. aziz yıldırım'ı hapse atmıyorsunuz; volkan'a, emre'ye şöyle okkalı cezalar vermiyorsunuz. yeter artık amk kurtarın bizi şu adamlardan.

  • birgün dedi ki, '' bir sincabım var. çok severim sincapları. arka bahçemden ormana gönderdim. umarım aile kurup, gelip bana gösterir.'' o günden sonra naifliğine mi sevinsem, sincaba yeni ev kurmuş oğlan çocuğu muamelesi yapmasına mı şaşırsam bilemedim. ne zaman sincap görsem aklıma gelir, zaten hiç de görmüyorum ama görsem aklıma gelir.

    dünyanın; onca hırsızın, zalimin, hatta ruhsuzun yanı sıra, ait olduğu doğaya salıverdiği bir sincabın akibetini merak etmiş böyle insanları da kucaklamış olması umut verici. umarım resimlerindeki gibi, mutlu ağaçlarla dolu bir yere gitmiştir. umarım o sincap çoluk çocuğa karışmıştır. erken ölmem ama umarım babamın da öldüğünü görmem ve umarım unutulur notalar da benden sonra o güzel şarkıları söylemezler.

  • aslında bu kitaptaki tezin zıttı denebilecek muazzam bir eser (bkz: guns germs and steel) çıkaran jared diamond'ın bayağı övdüğü bir kitaptır.

    ilk bakışta guns germs and steel ile zıt gözüküyor; çünkü biri kurumlara bağlarken diğeri bir nevi kadercilik-yaşanılan bölgeye bağlıyor. ancak jared diamond'un pekala aptal olmadığı barizken bu kitabı övmesinin sebepleri var.

    ne kadar daron acemoğlu ve james robinson dünya tarihinin büyük kısmını kapsayarak tezler sunsalar da; muhtemelen jared diamond'ın tezleri geçmiş dönemler için daha doğru denebilir. mutlaka why nations fail'in savunduklarının tarihin her döneminde payı var, ancak guns germs and steel ile tarih içindeki etki yüzdelerinin sürekli değiştiğini düşünüyorum.

    dünya bu kadar küreselleşmeden, yani ticaret bu kadar iç içe geçmeden önce (daha merkantilizmin hakim olduğu dönemlerde ve onun öncesinde), guns germs and steel'in sunduğu sebeplerin bir toplumun gelişmesine etkisi 95% olarak başlayıp, why nations fail'in sunduğu sebepler ise 5% ile başlamıştır. (tarihin başladığı andan itibaren diyelim.) yıllar geçtikçe, dünyanın farklı yerlerindeki toplumlar geliştikçe, rekabet arttıkça tabii ki why nations fail tezleri 5%'ten yükselmeye, haliyle guns germs and steel tezleri ise düşmeye başlıyor. günümüze geldiğimizde ise, bilginin serbest dolaşımının etkisi ile - daha doğrusu ıt devrimi (bkz: endüstri 3.0) ile- coğrafyanın önemsizleşip, why nations fail'in tezlerinin ağır bastığını görüyoruz.

    aslında iki kitap birbiriyle çelişiyor değil, birbirlerine atıfta bulunmasalar ve birbirlerine itiraf edemeseler de birbirlerini tamamlıyorlar.