hesabın var mı? giriş yap

  • polonya'nın paylaşılmasının ardından stalin, rusya'nın baltık kanadını geçici müttefiki hitler'den korumak için bir an önce muhafaza altına almak istiyordu. bu sebeple finlandıya'ya 3 ana konuda hedeflerini ve bunlara yönelik askeri taleplerini bildirdi.
    birincisi; leningrad'ın denizden gelebilecek tehlikelere karşı korunması amacıyla finlandiya körfezinin her iki yanına topçu birlikleri yerleştirmek ve dışarıdan körfez'e girmek isteyecek gemileri engellemekti. buna ek olarak körfez içinde bulunan hogland, seiskari, lavanskari, tytarskari ve loivisto adalarının ruslara kayıtsız devrini, körfezin kuzey tarafındaki hango limanı'nı da otuz yıllığına anlaşma yaparak ülkelerine katmak istemişlerdi. yanı genel olarak finlandiya korfezini deniz üssüne çevirmek istemişlerdi.
    ikicisi; lenıngrad'ı fin topraklarından gelebilecek kara saldırılarına karşı güvence altına almak için karelian kıstak'ındaki sınırı lenıngrad'ın topçu menzilinden dışarı çıkartmaktı. bunun anlamı açık açık toprak talebi idi.
    üçüncüsü; kuzey uçta petsamo bölgesinde sınır çizgisinin baştan düzenlenmesiydi. bu, bölgenin coğrafi yapısı sebebiyle rusya'nın olası bir muharebede avantaja geçmesi için seçilmiş alanların rusya'ya devredilmesi anlamına geliyordu.
    sovyetler birliği bu toprak düzenlemesi karşılığında fınlandıya’dan aldığı 1700 kilometrekarelik toprak için 3500 kilometrekarelik repola ve porajorpi bolgelerını vermeyi teklif etti.
    durum, tarafsız bir gözle incelendiğinde finlandıya'nın güvenliğine bir zarar gelmeden rusya'ya büyük bir emniyet sağladığı görülür. anlaşma, rusya'ya karşı yapılacak herhangi bir alman taarruzunda, finlandıya'nın atlama tahtası olarak kullanılmasını kesinlikle engelliyordu. ancak finliler, böyle bir çözümü kabul etme konusunda çok duyarlı davrandılar. gerekçeleriyse büyük bir titizlikle uyguladıkları tarafsızlık politikasıyla denk düşmemesiydi.
    bunun üzerine rusya, 28 kasım 1932'de imzaladığı saldırmazlık paktı anlaşmasını iptal ettiğini açıkladı ve hemen ardından 30 kasım'da sovyetler birliği'nin işgali başladı.
    ilk harekat 7. ve 14. ordu tarafından, leningrad’dan karelina kıstakı’na doğru başlatıldı. bölge finlandiya körfezine hakim olma yolunda atılacak bir adım için çok önemliydi. ancak taarruz, ileride bir efsane olarak anlatılacak mannerheim hattı’nın ön taraflarında durdu. fin askerlerinin katı savunması ve hattın isim babası carl gustav emil mannerheim ‘in akılcı taktikleri ile bu bölgeye harekat düzenleyen her rus birliği bunun bedelini çok ağır ödedi. rusya cephe daraltarak işgalin gerçekleşemeyeceğini kabul etti ve var olan sınır boyunca her uygun açıklıktan saldırıya başladı.
    ikinci harekat, finlandiya’nın geniş karnı üzerinde başlamıştı. kuzeyden başlayan taarruz finlandiya içlerine kadar ilerlemiş botni körfezi yolunu yarılamıştı. bu noktadan sonra harekat bir fin tümeni tarafından geri püskürtüldü ve oyalama muharebeleri* başladı. güneydeki taarruz ise ocak ayının başlarında yavaşladı ve fin kayaklı askerleri tarafından gerçekleştirilen karşı saldırılar ile durduruldu. rusya’nın kanatlarını kuşatan finliler, ikmal yollarını tıkadılar ve rusların geri çekilmesini engellediler ve birliklerin açlıktan ve soğuktan bitkin hale gelmelerini bekledikten sonra saldırarak rus birliklerini dağıttılar.
    ilk taarruzlar dünyayı hayrete düşürmüştü. batı’da sovyet saldırganlığının kurbanı olan finlandiya’ya duyulan sempati, kuvvetli düşmanını püskürten bir ülkenin başarısını coşkun bir şekilde desteklemeye dönüştü. bu durum fransa ve ingiltere hükümetlerinde finlandiya’ya yardım gönderme fikrini doğurmuştu. amaçları hem finlandiya’ya yardım etmek, hem de almanların iştahını kabartan isveç’in gallivare bölgesinde bulunan demir cevherlerini emniyet altına almaktı. ancak bu proje kısmen norveç ve isveç’in itirazlarından dolayı fınlandıya’nın çöküşüne kadar gerçekleştirilemedi.
    rusya kesin bir sonuç belirlemek için tam 14 tümenini mannerheim hattı önlerine yığdı. ilk taarruz 1 şubat’ta yoğun topçu ateşi ve hava desteği ile başladı. bir hafta süren bu yoğun mücadele sırasında mannerheim hattı’nda ilk açılmalar meydana geldi ve ruslar siperleri bir bir ele geçirerek viborg önlerine kadar ulaştılar. kahraman direnişin sonu gelmişti. hareket kabiliyetleri kalmadığından ve ulaşım tesisleri artık felce uğradığından, çöküş kaçınılmazdı. çöküşten kurtulmanın tek yolu ise şartlı teslim olmaktı.
    6 mart 1940’ta finlandiya hükümeti barış görüşmeleri için rusya’ya bir heyet gönderdi. sovyetler ilk önerilerinde yer almayan yeni bölgeler talep ediyorlar, istekler bunula sınırlı kalmayıp ülke içindeki tren yollarının da tamamının rus hükümetinin emrine verilmesini istiyorlardı.
    mareşal mannerheim, birçok devlet adamından daha gerçekçi bir yaklaşımla (fransa ve ingiltere’den gelecek yardımdan endişe ediyordu) bir an önce şartların kabul edilmesini istiyordu. stalin de isteklerini sınırlı tutarak akılcı davranmıştı. zaten savaş sırasında bir milyondan fazla rus askerini, çok büyük miktarda tank, top ve teçhizatını yitirmişti. finlandiya, koşulları kayıtsız şartsız kabul etti ve rusya’nın isteklerine, istemeyerekte olsa boyun eğmek zorunda kaldı.
    bu zorlu savaş boyunca kahraman fin halkının son ana kadar (barış şartlarının kabul edildiği gün dahil!!! – dikkatiniz çekerim) verdikleri insanüstü mücadelesi, bütün dünya ülkeleri tarafından büyük bir içtenlikle izlenmiştir. ülkemizde yarattığı izler açısından cumhuriyet gazetesinin attığı başlıklar ve haberler bu görüşlerin doğrulandığını kanıtlar biçimdedir.

    tarih: 12 ocak 1940
    başlık: ''finlandiyalı kayak şampiyonlarının akıllara hayret veren kahramanlıkları, ruslara büyük zarara mal oluyor''
    haber: bu adamlar akıllara hayret verecek faaliyetler gösteriyorlar. bir gece içinde 100 kilometreden fazla mesafe alarak düşman müfrezelerine baskın yapmakta ve ağır zayiat verdirmektedirler. bir harp muhabiri finlandiyalı kayakçılar arasında bir gün geçirmek fırsatını bulmuştur. bunların arasında en tanınmış kayak ve atış şampiyonu da vardır. (ailesinin rusya da bulunması sebebiyle ismi gizli tutulmuş)

    tarih: 14 mart 1940
    başlık: ''fin ordusu, mütareke fiilen başlayıncaya kadar şiddetle çarpışarak rusları püskürttü''
    alt başlık: ''hariciye nazırı, rus şartlarının kabulüne niçin mecbur olduklarını anlatırken halk ağlaşıyordu, bayraklar yarıya indirilmişti''
    haber: bu gün öğleye doğru ''ateş kes'' emri verilecek olmasına rağmen çarpışmalar bütün şiddetiyle halen sürmektedir. fin halkı hariciye nazırı mr.tanner’in nutkunu dinlerken ağlaşmaktadır. gazeteler sulh metnini siyah çerçeve ile baskıya sunmuşlardır.

    efendim, son olarak... konuyla alakalı olaraktan… üzülerek; (bkz: uluslarin kaderlerini tayin hakki)

  • banka personel genel mudur yardimcisi mulakata alir:
    gmy-cocuk yapmayi dusunuyor musunuz, malum bayansiniz.
    mm-hayir dusunmuyorum.
    gmy-malum bayansiniz, istersiniz bir ara?
    mm-esimle simdilik dusunmuyoruz beyefendi.
    gmy-olur mu, hayatin nese kaynagi onlar.. bakin bende uc tane var. siz de ileride istersiniz. malum bayansiniz.
    mm-oldu olacak seviselim, ureyelim, bitsin bu mulakat isterseniz.

  • tipik akepe seçmeni. ne dinliyor, ne anlıyor, ne izlemek istiyor. ille de tutunduğu, inandığı her neyse, sorgulamadan körü körüne bağlı kalmakta ısrar ediyor.

  • şimdi izledim ben de. ulan ne acayip ya.

    bir iki gün sonra doğum yapacağını söylediğin hamile eşin evde. sen gece gezmesindesin.
    gidiyorsun adamın birinin karısına sarkıntılık yapıyorsun.
    adam sana tepki gösterince kafa atıp burnunu kırıyorsun.
    karısına sarkıntılık yapıp, burnunu kırdığın adamı gittiği hastanede de rahat bırakmayıp senin karın olduğunu bilmiyordum al bu silahı vur beni diyorsun.
    orada da kavga çıkarıp silahını ateşliyorsun ve hiçbir şey olmamış gibi çıkıp gidiyorsun.

    yani bütün bunları ben yapsam şimdi haklı olarak hapisteydim. arda turan ise oturmuş instagram başında adamlık kasıyor.

  • klasik türk düşünce şeklini gösteren cümle. neden sigara içmeyenlere daha fazla maaş verilmesi önerilmez de sigara içene daha az ödeme yapılması önerilir. büyük ihtimalle bunu öneren zengin bir patron değil 3 kuruş maaş alan bir çalışandır. kraldan çok kralcı olmak böyle bir şey.

  • ankara erkeklerinin haince planladıkları karı kaldırma zirvesinin alternatifidir. haydi kızlar gelin şunlara gösterelim bakalım zirve nasıl olurmuş. çatlasınlar adi erkekler! haydi, haydi hepimiz en tangalı en sütyensiz halimizle zirveye! haydi file çoraplar! yalnız kendimiz değil artı birlerimizle beraber coşmaya! haydi!

    http://www.soursummitz.org/s/zirve.php?id=3960 burda belirtilen saat ve mekanda, haydi!

    - abi bana yazdırdınız bunu da emin misiniz lan bi verim alabileceğimize? hayır yapalım tabi elimizden geleni de...bi de benim nick hiç öyle hatun nicki gibi de değil be abi,bi pillibebek yazsaydı nebiliim bi mistiqkedi yazsaydı olmuyo muydu? daha şık dururdu böyle
    - olum napalım, başlığı açacak hatun nicki bulabilseydik zirveyi düzenlemezdik zaten. mistiq son zirvede afişe etti kendini,onu da yemezler,aynı hesap.
    - "okurlar da davetlidir" desem miydi ?
    - de..de..bi de şey yazabiliyo muyuz abi "deri çizme giyenlere bedava bira" mesela??
    - çok belli etmeyelim abi zirvenin fiktif olduğunu? file çorap dedik zaten
    - doğru doğru kalsın böyle
    - abi bişi dicem
    - buyur koç?
    - birbirimizi zikmicez di mi? yani noolursa olsun...söz mü?

    (bkz: ankara kari kaldirma zirvesi)

  • sosyal koşullara uymakta zorluk çeken insanlardır. başlangıç genelde 15 yaşından öncedir. erkeklerde % 3, kadınlarda % 1 oranında görülür. bu kişilerde ailesel yatkınlık vardır. erkeklerin birinci derece akrabalarında 5 kat daha fazla görülür. kişiler görüşmeye karşıdırlar. gergin, irritabl olabilirler ya da tamamen aklı başında görünüp deneyimli klinisyenleri bile aldatabilirler.

    çocukluktan itibaren yalan söyleme, evden kaçma, hırsızlık, saldırganlık, madde kullanımı, yasadışı aktiviteleri vardır. àykırı davranışlarından dolayı anksiyete ve depresyon göstermezler. çünkü; kendilerine göre uygun açıklamaları vardır. özkıyım tehditleri ve bedensel uğraşları yaygındır. sözel iletişimlerinde başarılıdırlar. manuplatif, kolay yoldan para kazanmayı isteyen kişilerdir. içkili araba kullanma, çocukları hırpalama sıkça görülür.

    tanı ölçütleri: 15 yaşından beri başkalarının hakkını hiçe sayma, saldırma ve tutuklanmaya yol açacak eylemlerde bulunma; yalan söyleme, başkalarını aldatma; dürtüsellik ve gelecek için tasarı yapamama; saldırganlık ve sinirlilik; kendinin ya da başkalarının güvenliği konusunda umursamazlık; sürekli sorumsuzluk; başkalarına zarar vermiş olmalarına rağmen aldırmama, vicdan azabı duymama ve sürekli bahaneler bulma; bunların şizofreni veya manik epizot sırasında olmaması; 18 yaşından büyük olma;bu kişilerde beraberinde alkol ve madde kotuye kullaniminın yanı sıra depresif bozukluklar da sık görülür. hastalarda prognoz değişkendir. yaş ilerledikçe semptomlar azalır. beraberinde somatizasyon bozukluğu ve birçok fiziksel yakınmalar bulunabilir.

    edit
    görülen lüzum üzerine ek not:
    her kim ki bu bilgileri okuya , sakın ola kendine ya da başkasına tanı koymaya kalkışmaya. bu özelliklerden bir ya da birkaçını kendinizde başkasında buluyor olabilirsiniz , mümkündür. bu kişilik bozukluğunuz olduğu anlamına gelmez. genelde kişilik özellliği düzeyinde kalır. kişilik özelliği düzeyinde kalması da klinik olarak sorun teşkil etmez.

    http://lokman.cu.edu.tr/…/derskitap/htm/kisilik.htm

    güncel link : https://web.archive.org/…/derskitap/htm/kisilik.htm

  • başıma sıkça gelen bir durumdur. oldukça ilginizi çeken bir konu üzerinde okuma yapmaya başlamışsınızdır. bak ben hiç bu açıdan düşünmemiştim, hay allah ya, çok doğru yerlere değinmiş dersiniz ve birden olan olur. dahi anlamındaki da ayrı yazılmamış, soru eki olan "misin" kelime gövdesinden ayrılmamıştır. işte o zaman size değişik gelen şeyleri dile getiren yazar, sizin için sümüğünü balon yapan bir bebeye dönüşmüştür. bunu sık yaşıyorum. içimde uyanan merak, okumamı heyecanla istese de bir nevi hastalık olan diğer imlacı taraf; yeter lan daha de nerede birleşik ya da ayrı yazılır bilmiyor diyen taraf galip gelip merakımı öldürür. üzücü bir durum, bunu harflerin yerleri karıştığında veya yanlışlıkla eksik yazıldığında hissetmem ama o "da" ayrı olmalı, soru eki gövdeden ayrılmalı, yalnış diye yazılmamalı arkadaş. ayıp oluyor ama.