hesabın var mı? giriş yap

  • (bkz: boş küme)

    valla en son bi kızdan hoşlandığımda whatsapp yoktu.
    hatta akıllı telefon yoktu, salak salak telefonlar vardı.
    rte henüz bir kul kabul ediliyordu.
    fışkiye kırılmamıştı.
    küçük ibo hala küçüktü.
    nihat doğan daha seda sayanla çıkmamıştı.
    ibrahim tatlıses yıldız tilbe'yi pezevenklerin elinden kurtarmamıştı.
    düşünün euro daha yoktu ya.

  • 110 dakikalık, 2003 yapımı film.

    6 / 10.

    robert drewe romanı uyarlaması yapım pazar günü için ayırdığım "western" kontenjanında kendine yer buldu. yönetmen gregor jordan yer yer pastorel tadlar yakalamış olsa da, film genelinde avustralya atmosferi yerine (doğal olarak) irlanda atmosferini hissettiğimizi söylemek mümkün.

    oyunculuklar ise genel olarak iyi, heath ledger karakterine yeterince emek vermiş görünürken naomi watts'ı ise son derece doğal ve şirine halde karşımızda buluyoruz. orlando bloom, joel edgerton kimyaları da güzel.

    uyarlama bir biyografi olarak, değişik bir western tadında da denenebilir.

    her eve imdb

  • esnaf kan ağlamasın diye gariban vatandaş ucuza yemek yemesin, taksi plaka sahipleri daha para kazansın diye diğer tüm alternatifler dövülsün, yasaklansın. olacak iş değil.

  • ben evlenirken benden bir hayli önce evlenmiş bir arkadaşım mantık evliliği mi aşk evliliği mi yaptığımı sormuş, aşk evliliği deyince, çok mutlu olduğunu söylemişti. neden diye sorduğumda, konuyu çok güzel açıklayan, oldukça naif bir cevap verdi:

    "bir kadınla aynı evde yaşamanın mantığı ne olabilir ki?"

  • az once genc bir arkadasimiz yazmis:

    "hiçbir korku filmi insana babanin 36 cevapsiz çagrisi kadar korku veremez"

  • bana göre erdem falan değildir, lütuf da değildir. birçok farklı sebebi olabilir, parayı, zekayı, herhangi x bir şeyi güzelliğe tercih eden birinin tercihi olabilir, toplumun güzellik normları dışında da olsa sevdiği kişiyi gerçekten çok güzel bulan birisinin kararı olabilir, şartlar öyle gerektirdiği için mecburiyet olabilir. ama erdem? sanmıyorum.

    birilerini önce itip sonra da onlara merhamet bağışladığınızda daha iyi insanlar olmuyorsunuz. bu biraz, "gözlerin görmüyor ama sana iş vermişiz" demek gibi oluyor, bence.

  • evlenmeden önce;

    - poffffff!!! yeminle bıktım ya bıktım, gidiyorum ben necati!
    - tamam özür dilerim aşkım tamam...

    evlendikten sonra:

    - pofffff!!! yeminle bıktım ya bıktım, gidiyorum ben necati!
    - tamam. gelirken de mutfaktan su getir.

    budur!

  • türünün en iyi kitapları arasında yer aldığını düşünüyorum. buna rağmen kitabı herkesin anlamasını beklemek pek de mantıklı bir yaklaşım olmaz. çünkü anlaşılması zor bir kitap. o yüzden birden fazla okunursa daha iyi anlaşılacağını ve irdelenme fırsatının daha fazla olacağını düşünüyorum.

    kitapta ki fizik terimleriyle belirli bir zaman yolculuğuna çıkıyoruz. geçmişten günümüze dünyamıza ışık tutan önemli isimlerin araştırmalarını okuyoruz. her biri bulunduğu zamanın ötesinde olan insanlar.

    zamanın kısa tarihi bizlere insanların hangi koşullarda var olabileceğini, her şeyin aslında hiç'de düzenli ve planlı olmadığını, ama aslında bir o kadar da planlı ve düzenli olduğunu gösteriyor.(dahası gösteriyormuş gibi yapıyor) çünkü bu durumun karmaşıklığı tesadüfü getiriyor. tesadüflük ise bizi belirli bir fikir üzerinde tutuyor. fakat karmaşıklığa doğru itiyor. çünkü zamanda var olabilmemiz için gereken dünya şartlarının oluşması gerekiyor. bunun içinde programın kodlarının olması gerekiyor. fakat bu kodları yazan bir kişinin olmadığını düşünün? ve tesadüfen oluşan kodlar serisinden dünyanın meydana geldiğini bizimde o kodların birer parçası olduğumuzu ele alın...

    bazı çerçevelerle ve kanunlarla hükümleri bir bilgisayar oyunu gibi çizilmiş olan bu dünya, aslında bir büyük patlamadan geliyor. eğer zamanda genişlememiz mümkünse türümüzün devam etmesi ve gelecek nesillerde evrilmesi de pekala mümkün olacaktır. türümüzün var olması için mutlak zamanın geniş olması gerekiyor. zamanda genişlemek mümkün olmuyorsa, o zaman daralan zamanda bizim gibi canlı türlerinin olduğunu söylemek mevcut şartlarda hiç de mantıklı olmaz.

    insanoğlu kararlarını özgür bir biçimde aldğını düşünür. ve her birimiz aslında yıldız tozlarının bir yansımasıyız. peki ama oluşan evrende her insanın davranışları aslında bu dünyadaki yansımaların düşüncemize aktarımıysa o zaman bununla ilgili ne diyebiliriz? gerçekten de ne derece özgür karar verebiliyoruz?

    koordinatlar bize yer belirleme konusunda yardımcı oluyor. cismin hareketi için belirli bir enerji gerekiyor. bu enerji karadelik'de toplanıyor. ve bu toplanma büyük bir yaylım ateşi yayıyor. öyle ki yıldızların belirli bir sırasının olmadığını görüyoruz. çünkü milyonlarca yıldız, milyonlarca alternatif evren söz konusu.

    insanoğlu bugün kim olduğunu, nereden ve nasıl geldiğini sormaya devam ediyor. bu kitabın içerisinde kaybolmak, ve irdelenmesi gereken noktaları doğru ele almak önemli. bir yaratıcı var mı? yoksa insanların oluşturmuş olduğu bir dizi kanun mu? bu soruların net bir cevabını vermek bilimsel açıdan mümkün olsa da insanı tatminkar etmediği ve edemediği ortadadır. çünkü bilim; ruh ve düşünce kavramından farklı ilerler. nitekim insanoğlu bugün kim olduğunu ve nereden geldiğini bir nebze de olsa biliyor. fakat aydınlanması gereken noktaların fazlalılığı ve açıklığı henüz çok geride...